Share This Article
Polat Üründül- Orta Doğu Teknik Üniversitesi Doktora Adayı
Uluslararası İlişkiler uzmanları arasında yıllardır süregelen ‘tarihin sonu’ ve ‘tarihin dönüşü’ tartışmaları, son yıllarda Çin Halk Cumhuriyeti’nin yükselişi ve Rusya Federasyonu’nun dünyanın farklı yerlerindeki stratejik hamleleri sebebiyle yeniden önem kazanmaktadır. Ukrayna’da başlayan savaşa, Türk kamuoyunda olduğu gibi Batı toplumunda da büyük önem atfedilmiş, NATO ve AB ülkeleri başta olmak üzere uluslararası toplumun ekseriyeti; Rusya’ya karşı ekonomik, siyasi ve askeri yaptırımları uygulamaya koymuştur.
Savaş, Prof. Dr. Haldun Yalçınkaya tarafından “hükümetlere bağlı veya hükümet oluşturmaya istekli meşru organize gruplar arasındaki büyük ölçekli şiddetli çatışma durumu” olarak tanımlanmaktadır.[1] Rus hükümet yetkilileri Ukrayna’ya karşı giriştikleri askeri harekat için ‘savaş’ tanımını kullanmaktan imtina etseler de, iki ülkenin fiilen bir savaş içerisinde oldukları söylenebilir. Türkiye’nin Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ndeki haklarını kullanmasına yönelik tartışmalara da, Prof. Dr. Yalçınkaya’nın bu tanımı üzerinden yaklaşılabilir.
Ukrayna topraklarında gerçekleşen bu savaş; Avrupa güvenliği, liberal dünya düzeninin geleceği (tarihin sonu-tarihin dönüşü tezleri) ve hatta dünya barışının korunması üzerine endişelerin yoğunlaşmasına sebep olmaktadır. Rusya’nın 2014’deki işgaline hazırlıksız yakalanan Batılı devletlerin Ruslar tarafından Karadeniz’de yeni bir savaş başlatmasına bu denli büyük tepki göstermesi;
- Rusya’nın caydırıcılıkla karşılaşmazsa yayılmacı anlayışına devam ederek Litvanya, Estonya, Polonya, Gürcistan, Moldova gibi ülkelerin, hatta tüm Avrupa’nın güvenliğini tehdit edebilecek olması,
- Doğu Avrupa ülkelerinin AB ve NATO ile entegre olmaya yönelik ‘kendi geleceklerini belirleyebilme’ ve liberal demokratik ilkeler çerçevesinde yaşama arzuları yerine Belarus’ta olduğu gibi otokrat ve Rusya yanlısı bir hükümet tarafından yönetilme, hatta bazıları için Ruslar tarafından ilhak edilme ihtimali,
- Rusya’nın caydırılmamasının Çin gibi diğer otokrat ülkeleri Tayvan ve Hong Kong gibi ülkelere yönelik baskı ve şiddet kullanımı konusunda cesaretlendirilecek, güç kullanımının adeta teşvik edilmesine yol açabilecek nitelik taşıması,
gibi sebeplere dayanmaktadır.
Ukrayna’da yozlaşmış bir yargı, bürokrasi ve siyasi sistemin mevcudiyetinden söz edilebilecek olsa da, bu ülkenin diğer Batılı ülkelerce bir “liberal demokrasi” olarak görüldüğü de ifade edilmelidir. Rusların NATO’nun Rusya’ya doğru genişlemesi ve Ukrayna’nın silahlandırılması ile ilişkili güvenlik endişelerinin batılı ülkelerce giderilmediği doğrudur. Ancak Batı dünyasına göre Vladimir Putin’in Ukrayna Savaşı’nı başlatmaktaki motivasyonu yalnız güvenlik endişelerine değil, Rus Milliyetçiliği ve Avrasyacılık anlayışlarına dayanmaktadır. Amerikalı Francis Fukuyama, Soğuk Savaş sonrası Batılı liberal demokrasinin diğer yaklaşımlara karşı galip geldiğini ve bu sistemin en iyi ve son sistem olduğunu ifade ederek, bu durumu ‘tarihin sonu’ olarak nitelendirmiş[2]; ancak milliyetçilik, otoriteryanizm ve devletler arası güç mücadelesinin artmasıyla Robert Kagan gibi akademisyenler tarihin ‘geri döndüğü’ düşüncesini savunmaya başlamışlardır. Luke Coffey’in Twitter’da “Sizi bir arkadaşımla tanıştırmak istiyorum: Onun adı Bayraktar” yazarak, Ukrayna güçlerinin Rus güçlerini Türk SİHA’ları ile vurduğunu gösteren paylaşımını Francis Fukuyama’nın bizzat beğenmiş olması, bana bu savaşın aynı zamanda “tarihin sonu” ve “tarihin dönüşü” arasında gidip gelen uluslararası düzenin geleceği açısından çok önemli olabileceği düşüncesini hatırlatmıştır. Batılılara göre Rusların caydırılmamaları zamanı hızla geriye akıtarak dünyayı önce Soğuk Savaş, sonra da daha geriye götürebilecek niteliktedir. Bu durum artık Ruslar ile Ukraynalılar arasında bir ateşkes sağlamanın ötesinde, uluslararası normlara uyan ve uymayan devletler arasındaki mücadelenin belirleyicisi olabilecek niteliğe ulaşmaktadır. Batı dünyası artık Ukrayna’yı korumakla kalmayıp, Putin’i yaptığına “pişman ederek” uluslararası düzeni korumuş, Batı’nın liderlik pozisyonunun kolay kolay sarsılmayacağını göstermiş, Rus yayılmacılığını durdurmuş ve hatta Rusya’da daha serbest bir düzene doğru değişim başlatmış olabilmeyi de umuyor olabilir. Ancak bu savaşın bu kadar büyük etkiler yaratacak aşamalara henüz gelmediği de akılda bulundurulmalıdır.
Yalçınkaya, Haldun. (2008). Savaş – Uluslararası İlişkilerde Güç Kullanımı. İmge Yayınevi.
“The End of History?”. Francis Fukuyama, The National Interest, No. 16 (Summer 1989), pp. 3-18.
[1] Yalçınkaya, Haldun. (2008). Savaş – Uluslararası İlişkilerde Güç Kullanımı. İmge Yayınevi.
[2] “The End of History?”. Francis Fukuyama, The National Interest, No. 16 (Summer 1989), pp. 3-18.