Share This Article
Umay Bahadır – Ardahan Üniversitesi Araştırma Görevlisi
Ortak tarihe, kültürel mirasa sahip olan ve yıllarca ortak coğrafi alana sahip olan Türkiye Cumhuriyeti ve Suriye ilişkilerinden en çok nasibini alan konulardan biri de göç olmuştur. Akrabalık ilişkileri ile başlayan göçler 2011 yılında Suriye’de çıkan iç savaşın da etkisi ile coğrafi yakınlık, Türkiye’nin sınır kapılarını açması gibi etmenler de eklenince Türkiye kısa sürede yoğun bir Suriyeli göçü almıştır. Bu yoğun göçü anlamlandırmak için Türkiye- Suriye ilişkilerinin tarihine bakmak gerekmektedir.
Öncelikle 1600’lü yılların sonlarında gidildiğinde Osmanlı Devleti’nde bir cezalandırma yöntemi olarak otoriteye uyum sağlamayan konar göçer aşiretler Rakka ve Halep’e sürülmüştür (Daşçıoğlu, 2010, s. 38: 168). Yani bugünkü Türkiye sınırlarında Doğu Akdeniz ve Güney Doğu Anadolu Bölgelerinden Suriye toprakları arasındaki göç 1600’lü yıllardan itibaren görülmektedir. Ancak iki bölge arasındaki göç hareketi Selçuklular dönemine kadar uzanmaktadır ve Selçuklular zamanından itibaren Suriye’ye yerleştirilen Türkmenler de oraya yerleştirilen diğer etnik gruplar gibi zamanla Suriye’nin kalıplaşmış demografik yapısını oluşturan gruplar haline gelmişlerdir (Mollaalioğlu, 2020, s. 11). Ardından 1860’lı yılların ortasında Osmanlı Devleti’nin Anadolu’yu Türkleştirmek için Çerkesleri, Çeçenleri, Tatarları ve Gürcüleri Suriye’ye yerleştirmiştir (ORSAM, 2012, s. 9)
Daha yakın bir tarihe gelindiğinde Türkiye ve Fransa arasında yapılan antlaşmalarla belirlenen 822 km’lik Türkiye – Suriye sınırı çizilmesine karar verildikten sonra (Soylu’dan akt. Sağlam, 2006, s. 16) 21 Ekim 1921 Ankara Anlaşması ile çizilen son sınırlarımız olma özelliği taşıyan Suriye -Türkiye sınırı siyasi olarak iki ülkeyi birbirinden ayırsa da kültürel olarak yüzyıllarca birlikte yaşayan Suriye ve Türkiye halkını birbirinden ayıramamıştır. Sınır-ötesi akrabalık bağları ve Osmanlı’dan miras kalan ortak kültürel geçmiş Suriye ile ilişkilerin olumlu yönde ilerlemesi gerektiğine işaret etmiştir ve ilerleyen zamanlarda iki ülke arasında gergin geçen on yıllar sonrasında bile taraflar çözüm için bir araya gelmiş kültür, ekonomi, güvenlik ve su sorunu alanında iş birliğine gitmek için adımlar atmışlardır.
1936 yılına gelene kadar İskenderun Sancağı olarak bilinen Hatay’daki Türkler Türkiye’ye katılmak istediklerini her fırsatta dile getirmiş (Sökmen, 1999) ardından da 7 Temmuz 1939’da anavatana katılmışlardır.
1939 yılında Şükrü Kanatlı tarafından imzalanan bir rapora göre Fransızlar, ileride ihtiyaç duyduklarında Suriye’de karışıklık çıkaracak kadar Ermeni nüfusu olmasını istiyordu, bundan dolayı Hatay’daki Ermenilerin Suriye’ye göçünü teşvik etmişlerdir. 1939 tarihli belgelerin bazılarında Hatay’dan Suriye’ye giden çeşitli kesimlerden söz edilmiş; bu raporlara göre Sunni Araplar eğer mal mülk sahibi ise çok azı göç etmeyi tercih etmiştir, “Amik bölgesi köylerinde çiftçi sıfatıyla oturanlar veya Antakya’nın doğu ve güneydoğu bölgelerinde ziraatle uğraşanlardan ve bir kısım da şehirlerde oturup ticaret ve siyasetle uğraşanlardan birçoğu Suriye’ye göç etmiştir. Hatay’da Rumlar azınlıktadır. Ortodoks mezhebinden olan bu Rumlar, kısım kısım göç etmektedir.” (Yorulmaz, 1998, s. 49).
1940-1998 yılları arasında iki ülkedeki arasındaki sorunların yoğun olarak yaşandığı dönem olduğundan bu dönem ilişkiler soğuk bir atmosferde yürümüştür. Bu durumun nedeni ise Türkiye’nin Batılı devletlerle işbirliği içinde olması ve Suriyenin Doğu Bloku ülkeleri ile yakın ilişkiler içinde bulunması, Hatay meselesi, Hafız Esad döneminde PKK’ya verilen destek, su sorunu gibi sorunlardır. Bunlara ek olarak Türkiye, Batı Bloku’na yönelmiş ve batı ülkeleri ile ilişkileri geliştirmiştir. Suriye ise, Türkiye’nin içinde bulunduğu Batı Bloku yerine özelikle Baas Partisi iktidara geldikten sonra Doğu Bloku(SSBC) ülkeleri ile ilişkilerini geliştirmiştir. Ancak 1998’de PKK ile mücadelede işbirliği için imzalanan Adana Protokolü ve dönemin cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Hafız Esad’ın cenaze törenine katılması ile ilişkiler olumlu yönde ilerlemeye başlamıştır (Benek, 2016, s. 181).
1960’lara kadar Türkiye- Suriye ilişkilerinin çoğu zaman kopuk hatta gergin geliştiğini görüyoruz. Bunun en önemli sebeplerinden biri, Türkiye’nin bağımsızlık yapan Arap ülkelerini kendisinden beklendiği şekilde desteklememesi, Bağdat Paktı, 1956 Süveyş Krizi ve bu krizi bahane eden İsrail karşısında Türkiye’nin pasif tutumu, 1958’de Amerika’nın Lübnan’a asker çıkarmasında İncirlik Hava Üssünü kullandığı yönünde basında çıkan yazılar, keza Türkiye’nin Suriye sınırına yığınak yapması, Amerika’nın Lübnan’a asker çıkarmasının Birleşmiş Milletler ve Üçüncü Dünya Devletleri tarafından kınanmasına rağmen Türkiye’nin hareketsiz kalması, Arapların ve özellikle de Suriye’nin tepkisiyle karşılaşmış ve Türkiye’ye karşı duydukları hislerin daha da fazla olumsuzlaşmasına sebep olmuştur ( Kürşad’tan akt. Şirin Ayrancı, 2006, s. 118)
1965 yılına gelindiğinde iktidara gelen Adalet Partisi (AP) kendinden önce iktidarda olan Demokrat Parti’den farklı olarak Arap devletlerinden ilerici olanlarla ilişki kurmaya yönelmiştir. Ancak Türkiye, Arap devletleri ile bir siyasi ve ideolojik örgütlenmenin içinde yer almaktan kaçınıp sadece ticari ilişkilerde bulunmayı tercih ediyordu; bununla beraber Kıbrıs sorunu başta olmak üzere uluslararası sorunlar ile ilgili yalnız kalmamak için de ilişkileri sürdürmek istiyordu (Fırat & Kürkçüoğlu, 2020, s. 788-789). Bunun yanında 1967’de İsrail ile Arap ülkeleri arasındaki savaşta Türkiye’nin Suriye’ye gıda yardımında bulunması [1] ve kıtlığa ve açlığa neden olan bu savaş sebebiyle Suriye’den Türkiye’ye 700 kişi iltica etmiş ve Şam’a din eğitimi için giden Türkler de Şam hükümeti tarafından Türkiye’ye geri gönderilmiştir.[2]
AKP iktidarı öncesinde Suriye ile ilişkiler terör sorunu, güvenlik ve su meselesi etrafında yoğunlaşmış ve bu iki sorundan ilkini çözme amacıyla Askeri İş birliği Anlaşması ve Askeri Eğitim Teknik Bilimsel iş birliği anlaşması imzalanmıştır. Bunun yanında kaçakçılık ile mücadele ve yasadışı göç konuları da görüşülmüş, 10 Eylül 2001’de iki ülkenin içişleri bakanlıkları Geri Kabul Anlaşmasını imzalayarak yasadışı göç ile mücadelede önemli adımlar atmıştır. Su sorunu 2001’deki görüşmelerde bir çözüme ulaştırılmasa da iki ülke de iyi niyetinin göstergesi olarak çözümü tartışmaya başladığından bu durum ilişkilerin iyiye gitmesi olarak yorumlanabilir. Bunun yanında sınır illerde yaşayanların Suriyeli akrabaları ile birbirlerini bayramlarda ziyaret etmelerine izin verildi ve 1993’ten beri aktif halde olmayan Türkiye-Suriye demiryolu hattı 2001 yılında tekrar aktif hale getirildi (Yeşilyurt, 2020, s. 402).
Ortadoğu ile kurulan ilişkiler sonucunda 2000’li yıllara gelindiğinde (2001-2011 arası) Suriye özelinde bakacak olursak, uluslararası ilişkilerde, güvenlik, su sorunu gibi birçok konuda sorun yaşayan Türkiye ve Suriye ekonomik anlamda ithalat ve ihracat hacmini artırmıştır (ithalat sayılanda dalgalanmalar görünse de sonuç itibari ile arttığı görülmüştür). Bunun yanında iki ülkenin karşılıklı vizeleri kaldırması da büyük sevinç yaratmış, karşılıklı ziyaretçi sayıları da karşılıklı olarak artmış; 2000 yılında Türkiye’den giden ziyaretçi sayısı 9140 iken 2010 yılında bu sayı 864 bin 958’e ulaşmış; Türkiye’ye gelen Suriyeli sayısı ise 2000 yılında 122 bin 417’den 2010 yılında (iç savaşın başladığı 2011 yılının sayıları dikkate alınmamıştır) 899 bin 494’e ulaşmıştır (Yeşilyurt, 2020, s. 422-423). Çıkan iç karışıklıklar süresince Türkiye’nin Esad’a “demokratikleşme” telkinleri vermesi, Esad’a muhalif olanları desteklemesi (İnat & Telci, 2012, s. 209) Suriyeli muhaliflere iç karışıklık sırasında muhaliflere kaçacakları yer konusunda ipucu vermiştir.
Köken olarak Hatay’ın Samandağ ilçesinden Nusayri bir aile olan Esad ailesi Hatay’ın Türkiye’ye katılması Suriye-Türkiye ilişkilerinde geçmişin getirdiği bir gerginliğe neden olmuştur. Bunun yanında Arap milliyetçiliği ideolojisinin hâkim olduğu Baas Partisinin iktidarda olması, Nusayriler dışındaki etnik grupların sosyal ve ekonomik hayattan (Sunni Araplar, Türkmenler, Kürtler) dışlanmasına neden olmuştur. (Sulocevizci, 2017, s. 51-56). Bu dışlanma ise 2011 yılında başlayan iç karışıklıklardaki göçü hızlandırmak için bir sebep olarak kabul edilebilir.
Boz, yazmış olduğu makalesinde göçün Avrupa’da “ulusal kimliğin hasar görmesi, sosyal devlet yapısında meydana gelebilecek olumsuz etkiler” bakımından göçün bir tehdit unsuru olabileceğinden (Boz, 2016, s. 148) bahsetmiş olsa da bugün ulus-devlet reflekslerinin özellikle göç alan ve görece daha heterojen yapıya sahip ülkelerde gevşediğini, göç olgusuna daha sıcak baktığını, “göç”ün engellenmesinin imkansız olduğunu kabullendiklerini ve araştırmalarını “birlikte yaşam” çözümleri üzerine yaptığını görmekteyiz. Bu bağlamda Suriye’den gelen göçü değerlendirecek olursak, yoğun ve plansız göçün- kayıt dışı göçmen istihdamı, ani nüfus artışı gibi faktörler dikkate alınarak- ekonomik alanda gerileme yaşatacağı bilinse de sosyo-kültürel açıdan coğrafi yakınlık ve sınır illerdeki akrabalık bağları nedeni ile -göç alıp vererek- karşılaşan diğer farklı milletlere kıyasla daha kolay bir kabulleniş söz konusu olduğu görülmektedir.
KAYNAKÇA
Benek, S. (2016). Türkiye-Suriye İlişkilerinin Sosyal Coğrafya Açısından Tarihsel Arka Planı. Gaziantep University Journal of Social Sciences, 15(1), 171-192.
Boz, D. (2016). Dış Göçler Olgusu ve Etkisi: Türkiye -Suriye Üzeri Bir İnceleme. Sosyoekonomi, 24(30), 147-153.
Daşçıoğlu, K. (2010). Sürgün. TDV İslam Ansiklopedisi.
Fırat, M., & Kürkçüoğlu, Ö. (2020). Orta Doğu’yla İlişkiler. B. Oran (Dü.) içinde, Türk Dış Politikası: Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar (Cilt I: 1919-1980, s. 784-808). İstanbul: İletişim Yayınları.
İnat, K., & Telci, İ. N. (2012). Türk Dış Politikası Yıllığı 2011. Türkiye’nin İran, Suriye, İsrail ve Lübnan Politikası 2011. Ankara: SETA Yayınları XVIII.
Mollaalioğlu, F. N. (2020). Türkiye’den Suriye’ye Gerçekleşen Göçlerin Tarihsel Boyutu. Çekmece İZÜ Sosyal Bilimler Dergisi, 8(17), 1-24.
ORSAM. (2012). Suriye Çerkesleri. Ankara: Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi.
Sağlam, Z. (2006). Yüksek Lisans Tezi . Jeopolitik, Jeoekonomik ve Jeostratejik Konumları İtibariyle Türkiye- Suriye İlişkilerinin İncelenmesi. İstanbul: Genelkurmay Başkanlığı, Harp Akademileri Komutanlığı, Stratejik Araştırmalar Enstitüsü .
Sökmen, T. (1999, Haziran). Hatay’ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar. İstanbul: Yeni Gün Haber Ajansı.
Sulocevizci, T. (2017). Suriye Türkmenlerinin Rejim Ve Muhalefet İle İlişkileri (1918-2017). Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: İstanbul Ticaret Ün iversitesi, Sosyal Bilimler Ensititüsü.
Şirin Ayrancı, Z. (2006). Türkiye- Suriye İlişkileri. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Yeşilyurt, N. (2020). O. D. İlişkiler, & B. Oran (Dü.) içinde, Türk Dış Politikası: Kurtuluş Savaşı’ndan Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar (Cilt III: 2001-2012, s. 401-463). İstanbul: İletişim Yayınevi.
Yorulmaz, Ş. (1998). Fransız Manda Yönetimi Döneminde İskenderun Sancağı(Hatay)’nın Sosyo-Ekonomik ve Siyasal Durumuna İlişkin Bazı Kayıtlar ( 1918- 1939). Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, 6(22), 231-259.
Boz, D. (2016). Dış Göçler Olgusu ve Etkisi: Türkiye -Suriye Üzeri Bir İnceleme. Sosyoekonomi, 24(30), 147-153.
Daşçıoğlu, K. (2010). Sürgün. TDV İslam Ansiklopedisi.
Fırat, M., & Kürkçüoğlu, Ö. (2020). Orta Doğu’yla İlişkiler. B. Oran (Dü.) içinde, Türk Dış Politikası: Kurtuluş Savaşından Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar (Cilt I: 1919-1980, s. 784-808). İstanbul: İletişim Yayınları.
İnat, K., & Telci, İ. N. (2012). Türk Dış Politikası Yıllığı 2011. Türkiye’nin İran, Suriye, İsrail ve Lübnan Politikası 2011. Ankara: SETA Yayınları XVIII.
Mollaalioğlu, F. N. (2020). Türkiye’den Suriye’ye Gerçekleşen Göçlerin Tarihsel Boyutu. Çekmece İZÜ Sosyal Bilimler Dergisi, 8(17), 1-24.
ORSAM. (2012). Suriye Çerkesleri. Ankara: Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi.
Sağlam, Z. (2006). Yüksek Lisans Tezi . Jeopolitik, Jeoekonomik ve Jeostratejik Konumları İtibariyle Türkiye- Suriye İlişkilerinin İncelenmesi. İstanbul: Genelkurmay Başkanlığı, Harp Akademileri Komutanlığı, Stratejik Araştırmalar Enstitüsü .
Sökmen, T. (1999, Haziran). Hatay’ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar. İstanbul: Yeni Gün Haber Ajansı.
Sulocevizci, T. (2017). Suriye Türkmenlerinin Rejim Ve Muhalefet İle İlişkileri (1918-2017). Yüksek Lisans Tezi. İstanbul: İstanbul Ticaret Ün iversitesi, Sosyal Bilimler Ensititüsü.
Şirin Ayrancı, Z. (2006). Türkiye- Suriye İlişkileri. Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Yeşilyurt, N. (2020). O. D. İlişkiler, & B. Oran (Dü.) içinde, Türk Dış Politikası: Kurtuluş Savaşı’ndan Bugüne Olgular, Belgeler, Yorumlar (Cilt III: 2001-2012, s. 401-463). İstanbul: İletişim Yayınevi.
Yorulmaz, Ş. (1998). Fransız Manda Yönetimi Döneminde İskenderun Sancağı(Hatay)’nın Sosyo-Ekonomik ve Siyasal Durumuna İlişkin Bazı Kayıtlar ( 1918- 1939). Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, 6(22), 231-259.
[1]Cumhuriyet Gazetesi (12 Haziran 1967) erişim adresi: https://egazete.cumhuriyet.com.tr/oku/192/1967-06-12/0
Milliyet Gazetesi (17 Haziran 1967) erişim adresi: http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/GununYayinlari/oyr1EMveMr8Y5YGCWq_x2F__x2F_6w_x3D__x3D_
[1] Cumhuriyet Gazetesi (12 Haziran 1967) erişim adresi: https://egazete.cumhuriyet.com.tr/oku/192/1967-06-12/0
[2] Milliyet Gazetesi (17 Haziran 1967) erişim adresi: http://gazetearsivi.milliyet.com.tr/GununYayinlari/oyr1EMveMr8Y5YGCWq_x2F__x2F_6w_x3D__x3D_