Share This Article
H
Dr. Polat Üründül
İsrail ve Hamas arasındaki çatışmalar devam ederken, Birleşik Krallık Başbakanı Rishi Sunak, ülkesinin “kesin bir şekilde” İsrail’in yanında olduğunu ve dünyanın tek vücut olarak İsraillilerle dayanışması için çaba sarf edeceklerini ifade etmiştir. Britanyalıların “İsrail’in 11 Eylül’ü” olarak nitelendirilen Hamas saldırısına yönelik tutumu, Birleşik Krallık-İsrail ilişkileri için olduğu kadar Birleşik Krallık’ın iç güvenliği ve uluslararası sistem için de büyük önem taşımaktadır.
Birleşik Krallık kamuoyunda İsrail’e yönelik çok uzun yıllardır büyük bir destek söz konusudur. Birleşik Krallık Parlamentosu, geçen yıllarda Hamas’ın sadece askeri kanadını değil, siyasi kanadını da yasaklayan bir karar almıştır ve bu, örgüte destek çağrısında bulunanların 14 yıla kadar hapis cezasına çarptırılabileceği anlamına gelmektedir. Orta Doğu menşeli terör örgütlerinin tehdit ve saldırılarıyla uzun bir mücadele vermiş olan Birleşik Krallık, hem bu bölgeden kaynaklanan terör faaliyetlerinin yeniden batılı ülkelere yönelmesi, hem de Hamas gibi silahlı örgütlere katılan vatandaşlarının Birleşik Krallık’a döndüklerinde toplumları için bir tehdit oluşturması endişesi taşımaktadır. Bölgedeki çatışmaların sürmesi ayrıca Britanya toplumunda çok büyük bir yere sahip Müslüman ve Yahudi toplumları arasında tansiyonun yükselmesi riskini de beraberinde getirmektedir.
Uluslararası boyutta, Hamas ve İsrail arasındaki gerilimin İbrahim Anlaşması’nı ve Orta Doğu’daki istikrar arayışlarını baltalayabileceği, ayrıca uluslararası toplumun dikkatini Ukrayna’dan başka bir yöne çekebileceği düşünülmektedir. Vladimir Putin’in bölgede yaşananlardan dolayı Amerikan hegemonyasını sorumlu tutması ve Zelensky’nin İsrail’e yapılan saldırılardan sonra “Ukrayna’ya gönderilen yardımların azalabileceği” endişesini dile getirmesi de bunun bir göstergesidir. Nitekim uluslararası ilişkilerde dikkatleri Ukrayna’dan en çok uzaklaştırabilecek yegâne olaylardan biri gerçek olmuştur. Bu savaşın kısa vadedeki kazananı Rusya olarak görülebilir.
Birleşik Krallık Başbakanı Rishi Sunak, ABD Başkanı Joe Biden, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Almanya Başbakanı Olaf Scholz ve İtalya Başbakanı Giorgia Melo arasında yapılan telefon görüşmesinin ardından yayınlanan açıklamada “Hamas’ın terörist eylemlerinin hiçbir haklı gerekçesi ve meşruiyeti olmadığını ve evrensel olarak kınanması gerektiğini açıkça ifade ediyoruz. İsrail’in kendisini ve halkını savunma çabalarını destekleyeceğiz” denilmiştir.
Başbakan Sunak, çatışmalar devam etmekteyken Mısır Cumhurbaşkanı El Sisi ile görüşerek insani yardımların ulaştırılması, Britanya ve diğer ülke vatandaşlarının Gazze’den ayrılabilmeleri için Refah sınır kapısının açılmasının önemini ele almış, Kraliyet Deniz Kuvvetleri’ne ait gemilerin Akdeniz’e gideceğini söylemiş ve gerektiğinde İsrail’e askeri destek sağlanabileceğini ifade etmiştir. Ayrıca Başbakanlık Ofisi’nden yapılan açıklamada İsrail, Kıbrıs ve bölgedeki askeri ekiplerin acil durum planlamasını desteklemek üzere güçlendirileceği belirtilmiştir.
İsrail ve Hamas arasındaki çatışmaların büyümesi ve uzaması, Birleşik Krallık açısından İsrail’in güvenliği kadar Orta Doğu’dan kaynaklanan terör tehdidinin büyümesi, uluslararası sistemin zarar görmesi ve batılı normların daha saldırıya açık hale gelmesi, Britanya’nın güvenliğinin olumsuz etkilenmesi (Bazı Britanyalılara göre Britanya’nın güvenliği Afganistan’dan başlamaktadır) ve Ukrayna’ya yönelik desteğin azalması gibi tehditler barındırmaktadır. Böyle bir durumda Birleşik Krallık’ın İsrail’in güvenliğinin yeniden tesis edilmesi ve Batı dünyasının Orta Doğu’daki amaçlarının güvence altına alınması sağlanana kadar İsrail’e en çok destek veren ülkeler arasında olması beklenebilir. Bu durum Birleşik Krallık’ın Filistin’deki insan haklarına ve Filistin halkının özgürlüğüne karşı olduğu anlamına gelmemektedir. Nitekim Britanyalılara göre Hamas ve Filistinliler birbirinden ayrıdır ve örgüt, Filistinlileri temsil etmemektedir.