Share This Article
LĐBYA, ARAP BAHARININ ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ SOLAN YÜZÜ Libya’da Kaddafi’ye karşı isyanların başlamasının nedenleri, ABD, Fransa ve Đngiltere ile başlayan müdahale süreci içinde, BM ve NATO’nun müdahale gerekçeleri, Londra Konferansı ve Libya Temas Grubu faaliyetleri ile Türkiye’nin tutumunun nasıl olduğu akademik bir panoramayla gözler önüne serilmektedir. Bu kitabın tüm hakları yazarına ve yayıncısına aittir. ISBN 978-975-267-620-6 Genel Yayın Yönetmeni Genel Yayın Yönetmeni Cuma AĞCA Grafik- Grafik-Tasarım Tasarım Tasarım Biçer YILDIRIM Kapak Tasarım Kapak Tasarım Đlteber YALÇIN Baskı & Cilt Baskı & Cilt Berikan Ofset Matbaa Maltepe / ANKARA BERĐKAN YAYINEVĐ Eti Mah. GMK Bulvarı Bulvar Apt. No. 80/1 Maltepe / ANKARA Tel: (0312) 232 62 18 Faks: (0312) 232 14 99 ĐÇĐNDEKĐLER ĐÇĐNDEKĐLER Đçindekiler ……………………………………………………………………………… iii Kısaltmalar……………………………………………………………………………..vii Sunuş………………………………………………………………………………………ix BÖLÜM-I LĐBYA HAKKINDA GENEL BĐLGĐLER LĐBYA HAKKINDA GENEL BĐLGĐLER Libya Tarihi………………………………………………………………………………1 Toplumsal Yapı ve Sosyolojik Kurumlar ……………………………………..3 Libya Ekonomisi……………………………………………………………………….5 Ekonomide Petrol ve Doğal Gazın Önemi…………………………………..6 Kaddafi Dönemi Libya Silahlı Kuvvetlerine Genel Bir Bakış ………11 BÖLÜM – BÖLÜM -II ARAP BAHARI RÜZGÂRININ ARAP BAHARI RÜZGÂRININ RÜZGÂRININ LĐBYA’YI ETKĐLEMESĐ VE LĐBYA’YI ETKĐLEMESĐ VE LĐBYA’YI ETKĐLEMESĐ VE BM MÜDAHALESĐNE KADAR GELĐŞEN SÜREÇ BM MÜDAHALESĐNE KADAR GELĐŞEN SÜREÇ Libya’daki Arap Baharı’na Tunus ve Mısır’daki Ayaklanmaların Etkisi …………………………………………………………………….20 Libya’da Protestoların Başlaması ve Kaddafi’nin Tutumu …………24 Libya’nın Terörle Oyunu ve El Kaide’nin Libya’daki Faaliyetleri ………………………………………………………………………………..36 Kaddafi’nin Oğlu Seyfülislam, Rejimin Reformist Yüzü…………….43 BÖLÜM – BÖLÜM –III BĐRLEŞMĐŞ MĐLLETLER KARARLARI, BĐRLEŞMĐŞ MĐLLETLER KARARLARI, ABD VE AVRUPA’NIN TUTUMU ABD VE AVRUPA’NIN TUTUMU VE AVRUPA’NIN TUTUMU ABD’nin Askeri Müdahale Öncesi Kaddafi’ye Karşı Tutumu …………………………………………………………………………………….47 Avrupa Birliği’nin Kaddafi’ye Karşı Tavrı………………………………….49 Serdar ERDURMAZ iv ABD ve AB Neden Kaddafi’ye Karşı Müdahale Etme Đhtiyacı Duymuştur? ………………………………………………………………..55 BM’in Libya Konusundaki Girişimleri ve BM Güvenlik Konseyi’nin 1970 Sayılı Ambargo Kararını Alması. ………………58 Birleşmiş Milletlerin 1973 Sayılı Kararı Đle Uçuşa Yasak Bölge Đlanı ve Askeri Harekâtın Başlaması. …………………………61 BM Koruma Yükümlülüğü Kavramı………………………………………….69 Bm Güvenlik Konseyi 1973 Sayılı Güvenlik Konseyi Kararına Esas Teşkil Eden Birleşmiş Milletler Şartı VII’nci Bölümde Alınacak Askeri Tedbirlerin Yönetilmesinde Nasıl Bir Yöntem Öngörmektedir ………………………………………..76 BM’in Almış Olduğu Kararda Dikkati Çeken Hususlar………………79 BM Kararı Gereği Silahlı Müdahalenin Uygulanması………………..81 ABD’nin Libya’da Uygulanan Müşterek Harekâttaki Stratejisi…………………………………………………………………………………..86 BÖLÜM- IV NATO’NUN LĐBYA’YA MÜDAHALE GEREKÇELERĐ VE NATO’NUN LĐBYA’YA MÜDAHALE GEREKÇELERĐ VE ’NUN LĐBYA’YA MÜDAHALE GEREKÇELERĐ VE UNIFIED PROTECTOR HAREKÂTI UNIFIED PROTECTOR HAREKÂTI Nato’nun Harekâta Müdahil Olması. ……………………………………….91 Nato Stratejik Konsepti Bu Tür Bir Görevin Đcrasına Đmkân Vermektedir……………………………………………………………………….91 Nato’nun Libya Meselesinde Ne Đşi Var?………………………………….92 Libya’nın Kuzey’de Belirli Bir Bölgesini Kapsayan Hava Sahasına Yönelik Uçuşa Yasak Bölge Uygulaması ve Nato…………………………………………………………………………………..99 Kaddafi’ye Denizden Gelecek Silah Yardımlarını Önlemeye Yönelik Deniz Ablukası Uygulanması ve Nato……………….102 Sivillerin Kaddafi Güçlerinin Saldırılarına veya Saldırı Tehditlerine Karşı Korunması………………………………………103 LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ v BÖLÜM – BÖLÜM –V KADDAFĐ REJĐMĐNĐ DEVĐRMEK VE LĐBYA’NIN KENDĐ KADDAFĐ REJĐMĐNĐ DEVĐRMEK VE LĐBYA’NIN KENDĐ YÖNETĐMĐNĐ TESĐSĐNE DESTEK ĐÇĐN ULUSLAR ARASI GĐRĐŞĐMLER GĐRĐŞĐMLER Paris Zirvesi, Londra Konferansı v Paris Zirvesi, Londra Konferansı ve Libya e Libya e Libya Temas Grubu Toplantı Temas Grubu Toplantıları Paris Zirvesi ………………………………………………………………………….105 Londra Konferansı …………………………………………………………………107 Londra Konferansında Alınan Kararlar……………………………………108 Libya Temas Grubu Toplantıları…………………………………………….110 Libya Temas Grubu’nun Birinci Toplantısı……………………………..112 Birinci Toplantıda Türkiye’nin rolü…………………………………………116 5 Mayıs 2011’de Roma’da Yapılan Đkinci Toplantı…………………..116 Temas Grubu’nun 9 Haziran 2011’de Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) Yapılan Üçüncü Toplantısı ………………………119 Batı Temas Grubu’nun 13 Temmuz 2011’de Türkiye’nin Ev Sahipliğinde Đstanbul’da Yaptığı 4‘ncü Toplantı ………………..121 Đstanbul Toplantısı Sonrası Kaddafi’nin Tepkisi………………………124 Rusya’nın Libya Konusunda Sorumluluğu Üslenen Temas Grubu Hareketine Karşı Tavrı ……………………………………………126 Paris Konferansı…………………………………………………………………….126 BM Güvenlik Konseyi’nin 16 Eylül 2011’de Almış Olduğu 2009 Sayılı Karar ………………………………………………………………127 20 Eylül 2011 Tarihinde Yapılan BM Genel Kurul Toplantısında Libya ile ilgili konuların görüşülmesi ……………………….129 Libya ve Kaddafi Sonrası Dönem, Asıl Đş Şimdi Başlıyor. …………131 BÖLÜM – BÖLÜM -VI TÜRKĐYE’NĐN KADDAFĐ DÖNEMĐNDEKĐ LĐBYA ĐLĐŞKĐLERĐ, TÜRKĐYE’NĐN KADDAFĐ DÖNEMĐNDEKĐ LĐBYA ĐLĐŞKĐLERĐ, ARAP BAHARI’NIN LĐBYA’YA YANSIMASINDA, ARAP BAHARI’NIN LĐBYA’YA YANSIMASINDA,BM VE NATO BM VE NATO BM VE NATO MÜDAHALELERĐNDE TÜRKĐYE’NĐN TUTUMU MÜDAHALELERĐNDE TÜRKĐYE’NĐN TUTUMU Libya’da ki Türk Yatırımları……………………………………………………142 Libya’daki Türk Projeleri………………………………………………………..146 Türkiye’nin Tutumu ve NATO içinde harekâta katılması…………151 Serdar ERDURMAZ vi Türkiye’nin istekleri ………………………………………………………………154 Türkiye’nin kaygıları nelerdir? ……………………………………………….159 SONUÇ VE DEĞERLENDĐRMELER. ……………………. SONUÇ VE DEĞERLENDĐRMELER…………………………… ……………………………………. ……………… ………..167 EKLER: EK-A: Libya Olaylarının Kronolojisi ………………………………………..177 EK-B: Unified Protector Harekâtına katılan ve Libya’da Görev Alan NATO Güçleri. ……………………………………………….183 EK-C: Bir Eve Dönüş Öyküsü………………………………………………….189 HARĐTALAR: HARĐTALAR: HARĐTA 1: Libya Genel …………………………………………………………195 HARĐTA 2: Libya Petrol Haritası…………………………………………….195 HARĐTA 3: Libya Kabile Yapısı ………………………………………………196 HARĐTA 4: NATO Harekât Alanı ve Uçuşa Yasak Bölge …………197 HARĐTA 5: Özel Kuvvetlerin Durumu (tüfek ile temsil edilmekte)………………………………………………………………………..198 KAYNAKÇA ………………………….. KAYNAKÇA ………………………….. …………………………………………… ………………………….. …………………………………………. ………………………… ……………..199 DĐZĐN………………………….. DĐZĐN………………………….. …………………………………………… ………………………….. …………………………………………… ………………………………….. ……………………….221 ……… KISALTMALAR KISALTMALAR AEW&C: airborne early warning and control aircraft- AEW&C Erken Đkaz ve Kontrol Uçağı. AFSH: combat stores ship with helicopter hangar- He AFSH likopterli Muharip Gemi. AO: Oiler- Yakıt Gemisi. AO AORH: Replenishment oiler with helicopter hangar- H AORH elikopter Hangarlı Yakıt Yenileme Gemisi. ASW: Anti-submarine warfare/maritime patrol aircraf ASW t – Deniz Devriye ve Denizaltıya Karşı Uçak. ATK HEL: Attack helicopter- Taarruz Uçak Helikopter ATK HEL i. CGHM: Cruiser with guided missiles, helicopter hang CGHM ar and surface-to-air missiles- Güdümlü Füzeli, Helikopter Hangarlı ve Karadan Havaya Füzeli Gemi. CISR: Combat/intelligence, surveillance & reconnais CISR sance aircraft- Keşif, Đstihbarat, Araştırma Uçağı. CVN: Nuclear-powered aircraft carrier- Nükleer Güçl CVN ü Uçak Gemisi. CVS: Aircraft carrier (small)- Küçük Uçak Gemisi. CVS CYP: Cyprus- Kıbrıs. CYP: DDH: Destroyer With Helicopter Hangar –Helikopterli DDH Destroyer. DDGHM: destroyer with guided missiles, helicopter h DDGHM angar and surface-to-air missiles – Güdümlü Mermili Destroyer Helikopter ve Kara-Hava Füzeli DDGM: Destroyer with guided missiles and surface-to DDGM -air missiles- Güdümlü Mermili ve Füzeli Destroyer. ELINT: Electronic Intelligence Aircraft- Elektronik ELINT Đstihbarat Uçağı. ESP: Spain- Đspanya. ESP EW: Electronic Warfare Aircraft -Elektronik Harp Uç EW ağı. FFGM: Frigate with Guided Missiles and Surface-to-A FFGM ir Missiles – Gemiden Havaya GüdümlüFüzeli Fırkateyn. FFGHM: Frigate with Guided Missiles, Helicopter Han FFGHM gar And Surface-To-Air Missiles- Gemiden Havaya GüdümlüFüzeli ve Helikopter Hangarlı Fırkateyn Serdar ERDURMAZ viii FGA: Fighter Ground Attack Aircraft- Kara Taarruz U FGA: çağı. FRA: France- Fransa. FRA FSG: Corvette With Guided Missiles- Güdümlü, Füzeli FSG Korvet. FTR: Fighter Aircraft- Savaş Uçağı. FTR GRC: Greece – Yunanistan. GRC HEL: Helicopter. HEL ĐGEME: Đhracatı Geliştirme Etüd Merkezi ĐGEME: ICISS: International Commission on Intervention and State Sovereignty- Uluslararası Müdahale ve Devlet Egemenliği Komisyonu. ISR: Intelligence, Surveillance And Reconnaissance ISR AircraftĐstihbarat, Araştırma, Keşif Uçağı. ITA: Italy- Đtalya . ITA LHD: Landing Helicopter Dock- Helikopter Đniş Doku. LHD LISG: Libya Đslamcı Savaş Grubu. LISG LPD: Landing Platform Dock –Đniş Platformu. LPD LPH: Landing Platform Helicopter-Helikopter Đniş Pl LPH atformu. LSD: Landing Ship Dock – Gemi Đndirme Doku. LSD MCMV: Mine Countermeasures Vessel – Mayın Karşı Ted MCMV bir Gemisi. MP: Maritime Patrol Aircraft –Deniz Devriye Uçağı. MP MRH: Multi-Role Helicopter – Çok Maksatlı Helikopte MRH r. OPEC: Organization of Petroleum Exporting Countries -Petrol Đhraç Eden Ülkeler Teşkilatı. SLCM: Submarine-Launched Cruise Missile –Denizaltın SLCM dan Atılan Kruz Füzesi. SPT: Support Ship- Destek Gemisi. SPT: SSGN: Nuclear-Powered Submarine With Dedicated Laun SSGN cher Tubes For Guided Missiles- Güdümlü, Füzeli Nükleer Denizaltı. SSK: Hunter-Killer Submarine- Avcı Denizaltı. SSK SSN: Nuclear-Power Submarine- Nükleer Denizaltısı. SSN Tcf: Trilyon kubic feet-Trilyon Küp Feet. Tcf: TKR: Tanker Aircraft – Tanker Uçağı. TKR UAV: Unmanned Air Vehicle- Đnsansız Hava Aracı. UAV UGK-NTC: National Transition Commity -Ulusal Geçiş Konseyi. SUNUŞ Tunus’ta başlayan ve dalga dalga yayılarak Mısır’a, Yemen’e, Bahreyn’e ve Libya’ya sıçrayan Arap halk isyanları Libya’da uluslararası bir müdahaleye varan bir iç savaşa dönüştü. 42 yıllık Kaddafi iktidarına başkaldıran muhalifler 15 Şubat gecesi Bingazi’de sokaklara döküldü. Sabah saatlerinde ise, Kaddafi yanlısı göstericiler meydanlara inerek, başta başkent Trablus olmak üzere, ülkenin her yanında rejim yanlısı gösteriler düzenlediler. Fakat her şeye rağmen, Kaddafi rejimi karşıtı gösterilerin önüne geçilememiştir. Kaddafi karşıtı göstericiler, eğer kendilerine uluslararası bir destek gelmezse, Kaddafi’nin halkı katliamdan geçireceği söylemiyle dünyaya çağrı yapmıştır. Tunus ve Mısır’da böyle bir dış müdahale süreci yaşanmamasına karşın, BM kararının bir araya getirdiği Batı koalisyonu Libya’da muhaliflerin çağrısına cevap vermekte pek gecikmemiştir. Bu bakımdan Libya, Suriye ile birlikte, Arap dünyasında yaşanan “domino etkisinin” ikinci dalgası olarak nitelendirilmektedir. Tunus ve Mısır’daki Yasemin ve Tahrir devrimleri sert çatışmalara sahne olsa da, Libya ve sonra Suriye’de olduğu gibi bir “iç savaş” yaratmamış ve uluslararası askeri müdahaleye yol açacak gerilimler yaşanmamıştır. Kaddafi ile muhalifler arasındaki çatışmaların Kaddafi tarafından silahlı güç kullanılarak bastırılma girişimi ile tırmanması üzerine Libya, Kaddafi hükümetinin temsil ettiği Libya Arap Sosyalist Halk Cumhuriyeti ve de facto olarak muhalifleri temsil eden Ulusal Geçiş Konseyi (UGK) olmak üzere ikiye bölünmüştür. Bilahare, BM tarafından UGK meşru Libya temsilcisi olarak tescil edilmiştir. Kaddafi güçleri ile nasıl ve hangi kaynaktan silahlandığı tam olarak açıklanmayan muhalif güçleri arasında neredeyse her gün kanlı çatışmalar yaşandı. Libya’daki bu halk ayaklanmasının yanı başında gerçekleşen Mısır devriminden ilham aldığı düşünülmektedir. Kaddafi, isyanların önünün alınamaması sonucu bir ara ülkedeki internet erişimini durdurmak istemiş ve halka facebook ağını kullanmaması uyarısında bulunmuştu. Tüm çabalarına rağmen ülkesindeki olayların iç savaşa dönüşmesini engelleyemeyen Kaddafi, muhaliflerin ve onları destekleyen NATO ope- Serdar ERDURMAZ x rasyonlarının saldırılarına rağmen direnmesini doğum yeri Sirte’de yakalanana kadar devam ettirmiştir. Muammer Kaddafi bu uzlaşmaz ve inatçı tutumu yüzünden, ülkesinde ve uluslararası arenada 1990’ların ikinci yarısında ABD ve Batı ile kurmuş olduğu yakın desteği kaybetmiş ve yalnızlaşmıştır. Libya’daki savaşın faturasının ülkenin ikiye bölünmesi olacağı yönünde öngörüler de vardı. Ancak, BM’in aldığı karar ve NATO’nun kararlı tutumu ve daha da ötesinde, muhaliflerin UGK vasıtasıyla dünyaya ilan ettiği Libya’nın bölünmezliği ve yabancı ülkelerin kara harekâtına karşıtlığı bu öngörüyü uzak bir ihtimal şekline getirmiştir. Kaddafi tarafından halkına karşı silahlı kuvvet kullanarak kendi iradesini zorla kabul ettirme girişimi uluslar arası topluluğun tepkisini çekmiştir. Başlangıçta, Kaddafi rejimine karşı isyancı halkı koruma inisiyatifinin öncülüğünü Fransa ve Đngiltere almıştır. Russi1 tarafından yapılan bir araştırmada bu öncülüğün, ABD’nin çekimser kalması sebebiyle iki ülke tarafından zoraki olarak üstlenildiği şeklinde bir yaklaşımda bulunulmuştur. Hâlbuki Fransa’nın Kuzey Afrika’daki arî menfaatlerini koruması ve Libya petrol ve doğal gaz kaynaklarını kontrol altında tutması hayati önemi haiz olduğundan bu ülke ilk merhalede müdahil olma yolunu seçmiş görünmektedir. Bu bağlamda ABD’nin en yakın ortağı olan Đngiltere’nin Fransa’yı kontrol altında tutabilmek için müdahalede rol almak zorunda kaldığı düşünülebilir. Fransa Libya’ya düzenlenecek bir askeri harekâtın denizde, havada ve karada sürdürülmesi gerçeğinden hareketle bunu tek başına üstlenemeyeceğini düşünerek, ABD ile diğer ülkelerin katılımı konusunda talepte bulunmuştur. Bu konuda NATO’nun müdahalesi gündeme gelmiştir. Ancak, uluslar arası topluluk böyle bir müdahale için mutlaka BM’nin karar alması şartını gündeme getirmiştir. Libya’da ortaya çıkan isyanın yansıması bir iç savaşa dönüşmüş ve Kaddafi rejimi muhaliflere karşı silahlı kuvvetlerini kara, hava ve denizden kullanmak suretiyle orantısız güç kullanarak isteklerini zorla kabul ettirme yoluna gitmiştir. Kendi halkını birbirine kırdırmaya başlamıştır. Uluslar arası topluluk bu duruma 1 Accidental Heroes, RUSI Interim Libya Campaign Report, Did This Operation Set a Precedent? S. 4, September 2011. LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ xi karşı tepkisini müdahaleye kadar uzanan bir inisiyatifle ortaya koymaya çalışmıştır. Bununla beraber, ortaya konulan karşıtlığın meşru olması için BM’nin rol almasını talep etmiştir. BM Şartı’na göre, uluslar arası anlaşmazlıkların barışçı yollardan çözülmesi amaçlanmaktadır. Bu bağlamda BM’nin ülkelerin iç meselelerine karışma veya müdahale etme gibi, bir yetkisi bulunmamaktadır. BM’nin Libya’ya müdahalesinde resmi olarak bir ilk gerçekleştirilerek, “koruma yükümlülüğü” hükmünün uygulanması, Libya iç savaşına BM’nin müdahale hakkının doğmasına gerekçe teşkil etmiştir. Bu kapsamda Güvenlik Konseyi kanalı ile iki önemli karar çıkartılmıştır ve müdahaleye meşruiyet sağlamıştır. BM almış olduğu müdahale kararları ile gerek münferit olarak ülkelerin gerekse bölgesel örgütlerin her türlü tedbiri almasına yol açılmıştır. Bu kapsamda, NATO ve Arap Birliği, Afrika Birliği gibi diğer uluslar arası örgütler etkin bir işlev ortaya koymaya çalışmışlardır. Müdahaleye NATO’nun karışması ise, yine NATO’nun çok kısa bir süre önce kabul etmiş olduğu “Yeni Stratejik Konsept” kavramı içinde, “Müşterek Güvenlik” bağlamında mümkün olmuştur. Bölgesel bir güvenlik örgütü olarak NATO, üye ülkelerin ekonomik çıkarları ve güvenliklerinin tehlikeye düşmesi halinde müşterek müdahale misyonunu uygulamaya koymuştur. Türkiye ise, Libya’da mevcut projeleri nedeniyle 15 Şubat 2011 öncesinden itibaren gelişmeleri yakından takip ederek, öncelikle vatandaşlarımızın tahliyesinde etkin bir şekilde faaliyet göstermiş ve sonrasında olayların iç mesele olarak hallinde arabulucu olarak rol oynamak istemiştir. Bu hususta gelişme sağlanamayınca, Fransa’nın engellemelerine rağmen tavrını bu sefer muhalifler lehinde ortaya koymuş ve BM’de, NATO’da etkinliğini ortaya koymaya çalışmıştır. Gelinen noktada Türkiye, Libya Ulusal Geçiş Konseyi (UGK) ile kurduğu iyi ilişkiler dolayısıyla Libya’nın geleceğinde yer almaya hazır bir konuma gelmiştir. Bu incelemede, Arap Baharı ve Türkiye2 isimli kitapta ele alınan Libya ile ilgili konular daha geniş bir perspektifte, özellikle Libya’da rol oynayan dış dinamiklerin etkileri ele alınarak ince- 2 Celalettin Yavuz, Serdar Erdurmaz, “Arap Baharı ve Türkiye, Orta Doğu’da Kırılan Fay Hatları”, Berikan Yayınları, Ankara 2012, ISBN 978-975- 267-596-4. Serdar ERDURMAZ xii lenmeye çalışılmıştır. Bu bakımdan bazı metinler aynı ifadelerle her iki dokümanda da yer almıştır. Araştırmada temel amaç, Libya’da etkin olan ABD, Fransa ve Đngiltere öncülüğündeki dış güçlerin BM ve NATO’yu enstrüman olarak kullanırken “koruma yükümlülüğü” gibi bir kavramın arkasına sığındığını ve buna bağlı olarak NATO’nun kendi konseptine göre bir gerekçe bularak, Libya’nın iç meselesi olarak addedilen çatışmaları uluslar arası platforma çekerek müdahale etme hakkını gündeme getirmelerini gözler önüne sermek olmuştur. Bu örnek, muhtemelen içinde bulunduğumuz yüzyılda emsal ve karine oluşturarak, benzer durumlar için uluslar arası arenada Demoklesin Kılıcı gibi gerekçe teşkil edebilecektir. Bu kapsamda AB ve ABD’nin uygulanan harekâta katkıları ve müdahil olma nedenleri üzerinde durulmaya özen gösterilmiştir. Libya’da Kaddafi’ye karşı bir taraftan askeri harekât uygulanırken, diğer taraftan siyasi olarak ortaya konulan Temas Grubu çabaları üzerinde durulmuştur. Bütün bu faaliyetlerin içinde Türkiye’nin Libya konusunda etkinliğinin ne olduğu ve yeni Libya yapılanmasında Türkiye’nin rolünün ne olabileceği değerlendirilmiş ve üzerinde durulan konularda analitik yorumlar yapılmaya çalışılmıştır. Olayların son derece güncel olması nedeniyle, bu konuda yazılan yerli ve yabancı kitap şeklindeki kaynakların son derece sınırlı olduğu belirlendiğinden kitabın yazımında kaynakça olarak genellikle, yazılı ve sanal basın ile dergilerden alınan makaleler, haberler, sempozyumlar, yuvarlak masa tartışmaları ve konferanslardan alıntılar, basın açıklamaları gibi imkânlardan istifade edilmiştir. Ancak, Birleşmiş Milletler, NATO ile ilgili hususlarda orijinal dokümanlar esas alınmaya çalışılmıştır. Araştırma ve yazım safhasında desteğini eksik etmeyen dostlarıma ve sabrından dolayı aileme teşekkür ederim. Özellikle son düzeltme ve editörlük konusunda yardımını esirgemeyen kıymetli büyüğüm Aypar Altınel’e saygı ve şükranlarımı sunarım. Bu kitabı isyanın ilk günlerinden itibaren Đskenderun gemisi ile ülkemize tahliye olana kadar muhtelif defalar hayati tehlike ve yağmalama hadiselerine maruz kalan ve her türlü zorluklara katlanarak yurduna sağ salim dönen oğlum Sercan Erdurmaz’a ve Libya’da görev yapan bütün vatan evlatlarına adıyorum. Kasım 2011. BÖLÜM – BÖLÜM –I LĐBYA HAKKINDA GENEL BĐLGĐLER LĐBYA HAKKINDA GENEL BĐLGĐLER Libya Tarihi Libya Tarihi Libya Arap Halk Sosyalist Cumhuriyeti Akdeniz kıyısında, doğusunda Mısır, batısında Cezayir ve Tunus, güneyinde Nijer ve Çad, güneydoğusunda Sudan ile komşu olan bir Kuzey Afrika ülkesidir. Yüzölçümü 1.759.540 km2 civarındadır. Toprak bakımından Afrika’nın dördüncü büyük ülkesi olup yüzde 95’i çöl ve kurak arazilerden oluşmaktadır (Harita 1). Libya çöl ikliminin etkisi altında olan, yazları sıcak ve kurak, kışları ise ılık ve yağmurlu geçen bir ülkedir. Kıyı bölgelerde Akdeniz iklimi olmakla birlikte, kıyıya paralel uzanan yaylalarda yüksek ova iklimi görülmektedir. Yıllık sıcaklık ortalaması kışın 15°C yazları ise 38°C’dir. 2005 yılı verilerine göre, Libya’da nüfus 6.670.000 kişidir ve nüfusun büyük çoğunluğu yaşama elverişsiz topraklardan dolayı kuzey, batı ve Trablus civarında toplanmıştır. Araplar ve Berberiler nüfusun %97’sini, diğerleri %3’ünü oluşturmaktadır. %97’si Sünni Müslümandır. Başlıca büyük şehirler; Trablus, Bingazi, Derne, Homs, Zuara, Misurata ve Beyda’dır. Nüfus büyük oranda bu şehirlerde olmakla beraber neredeyse tamamı çöl olan Fizan’da nüfusun %5’i yaşamaktadır. Resmi dil Arapçadır ve eğitim seviyesi düşük olup halkın yaklaşık %50’si okur- yazardır. Bu durumda, 1940 ve 1943 yılları arasında Đtalyanlar tarafından tüm okulların kapatılmasının rolü vardır. Daha sonra okullar yavaş, yavaş açılarak ülkenin önemli gelir kaynağı olan petrolden elde edilen gelirler ile eğitim öğretim alanına hız verilmiştir. Eğitim öğretim sosyalizm esaslarına göre yürütülmektedir. Basın yayın ve sağlık sektörü devlet kontrolündedir. Ülkenin asıl yerlileri Berberi kabilelerdir. Antik çağlardan bugüne çeşitli milletler hâkim olmuştur. Libya’nın bilinen ilk tari- Serdar ERDURMAZ 2 hi, ülkede mevcut mağara, harabe ve eski eserler üzerinde yapılan araştırmalara göre, M.Ö.400 yıllarında yaşamış olan Berberilerle başlar. Eski Yunanlılar Libya’nın yerlileri olan Berberilere “Lebu” dedikleri için bu sözcük zamanla değişip Libya olmuştur. Uzun süre Fenikelilerin istilası altında kalan Berberilerin yaşadığı Libya daha sonra birçok medeniyetin tesirinde kalmıştır. Önce Kartacalıların istila ettiği bölge, daha sonra Romalılar tarafından istila edilmiş ve Afrika adı verilmiştir. Daha sonra, Afrika adı tüm kıta için kullanılmıştır. 642 yılına kadar Vandal ve Bizans istilasına uğrayan bölge Emevi orduları tarafından fethedilince Đslamiyet yayılmaya başlamıştır. Akabinde, Abbasi devletine bağlı valilerce idare edilmiştir. 910 yılında Fatımi işgaline uğradıktan kısa bir süre sonra, önce Eyyübilere ve ardından Memlüklere bağlandı. 1551 yılına kadar Memlüklerin elinde kalan Libya, daha sonra Kaptan-ı Derya Turgut Reis tarafından fethedildi. Osmanlı’ya bağlanan Libya’da Fizan olarak bilinen iç kısımlar ve Bingazi merkezli Sirenayka bölgesinde etkin olan Şeyh Senusi ve devamında tarikatıyla kurulan iyi ilişkiler sayesinde, gerekli denetim ve idare sağlanabiliyordu. Böylece halk, 400 yıl boyunca Osmanlı’ya bağlı olarak huzur içinde yaşamıştır. Fakat Đttihat ve Terakki Partisi döneminde Libya ile ilgilenilmemiştir. Bu dönemde Đtalyanlar tarafından işgal edilen Libya, 1911 Ouchy Antlaşması ile Đtalyanların eline geçmiştir. Osmanlı Devleti’nden sonra Đtalya bütün Libya’yı ele geçirerek halka zulüm etmeye başlamıştır. Ömer Muhtar tarafından bir direniş hareketi başlatılmış olsa da, Ömer Muhtar yakalanıp idam edilince direniş başarısız olmuştur. Đkinci Dünya Savaşı ile birlikte bölge Đngiltere ve Fransa’ya bırakılmıştır. 1949’da Birleşmiş Milletler tarafından alınan bir karar ile Libya’nın bağımsız olmasına karar verilmiştir. Bu görüşmeler 1920’lerde Đtalyanlara karşı mücadele veren ve Mısır’a sürgüne gönderilen Şeyh Đdris’in yönetiminde gerçekleştirilmiştir. Libya’daki azınlık liderleri Avrupalılara karşı isyanlar başlatmışlardır. Đtalyanlarla olan ciddi çarpışmalar sırasında Đtalyanlar büyük katliamlar yaptılar. LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 3 1951 yılına gelindiğinde, müttefiklerin yardımı ile Libya Krallığı kuruldu. 1953 yılında Arap Birliği’ne ve ardından 1955 yılında Birleşmiş Milletlere üye oldular. 1963 yılında on yönetim bölgesine ayrılmasının ardından 1969 yılında meşruti krallık oldu. Đki yıl sonra ordudaki genç subayların ihtilal hazırlığı yapması ile Türkiye ziyaretinde olan Kral Đdris devrildi. Yüzbaşı rütbesinde olan Muammer Kaddafi Silahlı Kuvvetler Komutanıydı. Đhtilalin ardından önce başbakan ve sonra devlet başkanı oldu. Ülke yönetimini ele geçiren ihtilal lideri, Libya’yı yeni bir düzen içine soktu. Parçalanan Arap Birliği yerine, Mısır ve onun yanında yer alan ülkelere karşı Ret Cephesini kurdu. Rusya ile yakın ilişkiler kurarak politikasını Moskova’ya paralel olarak yürüttü. Daha sonra sosyalist fikirlerinin yer aldığı Yeşil Kitap doğrultusunda bir Arap birliği düşüncesine kapılıp Mısır ile birleşmek istedi. Fakat bu çabası boşa çıkınca Suriye ile birleşti. Ortak bir hükümet ve devrim kongresinin kurulacağına dair bir bildiri yayınlandı fakat gerçekleştirilmedi. Libya’da bulunan Amerika Birleşik Devletleri ve Đngiltere üslerinin kapatılmasının ardından ticari misillemeler ve Akdeniz’de askeri sürtüşmeler yaşandı. Buna bağlı olarak ABD, Trablus’u ve Bingazi’yi bombaladı. 1986’da gerçekleşen bu olay üzerine Kaddafi’nin ülke içerisindeki konumu güçlendi. Mısır, Çad ve Uganda gibi ülkelerin içişlerine karışmasının ardından silahlı çatışmalar meydana geldi. Kaddafi birçok ülke ile ilişkilerini gerginleştirdi. 1986 yılında Amerika’nın petrol ve havacılık sektörlerinde uyguladığı ambargo yüzünden ekonomi olumsuz etkilendi. 1990 yılına gelindiğinde, Kaddafi ABD ile olan ilişkilerini iyileştirmeye başlamış ve bu ilişkiler günümüzde Arap Baharı rüzgârının Kaddafi’nin yelkenini doldurmasına kadar süregelmiştir. Toplumsal Yapı ve Sosyolojik Kurumlar Toplumsal Yapı ve Sosyolojik Kurumlar Libya’da halk aşiret ve kabileler şeklinde örgütlenmiştir ve bu durumun sadece bir bağdan da öte siyasi bir anlamı olduğu yaşanan olaylar sırasında görülmektedir. Siyasi partilerin yokluğunda temel siyasi örgütlenme için bir alternatif oluşturmaktadır. Mısır’daki meslek örgütleri ve sendikal kuruluşların bu yapıyı karşılayıp sivil inisiyatif kullanması gibi, Libya’da da aşiretler ve ka- Serdar ERDURMAZ 4 bileler için aynı durumun geçerli olduğu söylenebilir. Kabile, aşiretlerin bir araya gelmesiyle oluşan bir üst kurumdur kararlar ise, meclis ya da şura denen toplantılarda alınmaktadır. Libya halkının %85’i bu siyasi yapı altında örgütlenmiş durumdadır. Bu durum, talepleri yok sayılmış bir milletin alternatif örgütlenme biçimi olarak değerlendirilebilir. Genellikle zannedildiği gibi aşiret liderlerinin söylediği emir olarak kabul edilmez, kararlar demokratik yöntemler ile alınmaktadır. Libya’nın coğrafi yapısındaki özellik, sosyolojik yapısı üzerinde de son derece etkilidir. Ortada bulunan büyük çöl doğudaki nüfus yoğunluğunu batıdan, kuzeydeki sahil kesimdeki yerleşim yerlerini güneyden ayırır. Özellikle üç ayrı bölge Libya nüfus alanlarını belirlediğinden halk için bu bölgelerdeki aşiretlere aidiyet Libyalı olmaktan daha öte bir anlam ifade etmektedir.3 Bu bölgeler 1951 yılında bağımsızlığını kazanması ile birlikte Libya devleti olarak birleşen Batı’da Trablus (Tripolitania), Doğu’da Sirenayka ve Güney’de Fizan bölgeleridir (Şekil-1). Kaddafi’nin askeri darbe ile başa geçtiği 1 Eylül 1969 tarihinden beri sistemli bir faaliyetle, karşısında bizim anladığımız demokratik hiçbir muhalif kurumun oluşmasına imkân tanımadığı bilinmektedir. Ülkede mahalli halk konseylerinin dışında sivil toplum örgütü diyebileceğimiz bir oluşum mevcut değildir. Bunların esasını ise, o bölgeye hâkim olan aşiretler teşkil etmektedir. Bilindiği kadarı ile Libya’da Osmanlı ve sonrasında Đtalya’ya karşı mücadele etmiş, ülkedeki temel yapılanmayı oluşturan 140 kadar aşiret mevcut olup,4 sosyal bilimler ve tarih konusunda Libya üzerinde uzman olan Dr. Farayi Abdülaziz Nayam’a göre, bunlardan ülke üzerinde sözü geçecek aşiret sayısı 30 kadardır.5 Libyalıların çoğu haklarını elde etmek, korunma sağlamak ve hatta devlette iş bulmak için mutlaka aşiret bağlantısı içinde bulunmayı zorunluluk olarak görmektedir. Bingazi’de bulunan Garyounis Üniversitesinden Dr. Amal el-Obeydi yapmış olduğu araştırmada, Libya’da 3 Alison Pargeter, “Rebels with a cause”, Jane’s Intellegence Review, Vol 23, No. 04, April 2011. 4 “Libyan People”, http://www.temehu.com/Libyan-People.htm. 5 Abdulsattar Hatitah, “Libyan Tribal Map: Network of loyalties that will determine Gaddafi’s fate”,22.02.2011. http://www.asharq e.com/ news.asp?section=3&id=24257,i (Erişim tarihi: 02.02.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 5 etkili olan iki aşiretten birinin Libya’nın doğusunda Sirenayka bölgesinde yoğun olarak yerleşmiş Beni Salim aşireti, diğerinin ise Trablus civarında batıda yerleşmiş Beni Hilal aşireti olduğunu vurgulamıştır. Bazı araştırmacılara göre ise, nüfusun %15’i herhangi bir aşirete bağlı olmayan Türkler, berberiler ve diğer topluluklardan oluşmaktadır. Halen iktidarda bulunan aşiret ise, en uzun ve en güçlü bir şekilde hüküm süren Kaddafi’nin aşireti, Magariha aşiretidir. Libya’nın önceki Başbakanı ve Kaddafi iktidarının sağ kolu olan Abdülselam Callud bu aşirete mensuptur. Ancak, şaşırtıcı olan Kaddafi iktidarından önce, son 200 yıldır kolonizasyona karşı harekette Magariha aşiretinin pek etkin ve güçlü olmadığı, adının duyulmadığı şeklindedir.6 Kaddafi, yönetimi ele geçirdikten sonra Magariha kabilesinden birçok kişi devletin üst yönetiminde görev almıştır ve Kaddafi’ye en yakın pozisyondadırlar. Bunun yanı sıra Zaviya kabilesi, yönetim protestoculara karşı ölümle sonuçlanan müdahaleleri sonlandırmaz ise, Batı Libya’ya petrol akışını kesecekleri tehdidinde bulunmuştur. Bir diğer en güçlü kabile ise, adını Misurata bölgesinden alan, özellikle Bingazi ve Derne şehirlerinde güçlü etkisi bulunan Misurata kabilesidir. Kargala, Tavayer ve Ramla kabileleri de doğu kesiminde bilinen kabilelerdir. Tobruk bölgesinde 15 kadar küçük kabile, Trablus’ta çoğunluğu Magariha kabilesi olmak üzere muhtelif kabileler yerleşmiştir. Libya Ekonomisi Libya Ekonomisi Libya ekonomisi petrol yataklarının bulunması ile denge durumuna gelmiştir. Ekonominin ikincil unsurları tarım ve hayvancılık olmakla birlikte asıl gelir kaynağı petrol ve petrol ürünleridir. Son yıllarda büyük oranda artan petrol ihracatı ile Libya dünyada 6’ncı sıraya yerleşmiştir. Petrol üretimi yıllık 120 milyon tondur. Fakat petrolden elde edilen yüksek gelirlere rağmen, ülke dış borçtan kurtulamamıştır. Yüksek idari harcamalar ve ABD ve Đngiltere ile olan gerginlik, ülkeyi ve ekonomisini tehdit etmiştir. Đngiltere’yi bölgeden uzak tutabilmek için Malta’ya yaptığı askeri 6 Alison Pargeter, agm. Serdar ERDURMAZ 6 ve mali yardımlar, siyasi rejimini yerleştirmek için Çad7 ve Sudan’a8 yaptığı müdahaleler ekonomisini büyük ölçüde sarsmıştır. Dış ticaretin %98’i petrol, petrol ürünleri ve doğal gaza bağlıdır. Öte yandan yer fıstığı, hurma, zeytinyağı, tütün, selüloz ve badem diğer ihracat ürünleridir. Đnşaat sektörü gelişmiştir. Dış ülkelerden işçi ve mühendisler Libya’ya gitmektedir. Bu noktada Türkiye ile önemli ilişkiler kurulmuştur. Ekonomide petrol ve doğal gazın önemi9 Libya’da petrol aramaları 1955 yılında, Ulusal Petrol Kanunu’nun 25 Nisan 1955 yılında yürürlüğe girmesi ile başlamıştır. Libya’nın ilk petrol sahaları 1959 yılında şimdi Nasır olarak da bilinen Emel ve Zelten bölgelerinde bulunmuş ve ihracata 1961 yılında başlanmıştır. Yıllarca yaptırımlar nedeniyle kısmen düşük faaliyetlerden sonra Libya, şimdi daha iyi teşvik ve üretim şartları ile yabancı şirketler çekmek için çalışmıştır. Libya, yabancı firmaları cezbetmek için ciddi kolaylıklar sağlayan kanunları benimsemiştir Libya petrol endüstrisi, Ulusal Petrol Şirketi (NOC) tarafından devlet eliyle yönetilmektedir. Bunun yanı sıra ülkenin petrol üretiminin yaklaşık yarısından müştereken pay alan daha küçük yan şirketlerde bulunmaktadır. Bazı uluslararası petrol şirketleri NOC ile arama, üretim anlaşmaları yaparak sektöre girebilirler. Önde gelen yabancı petrol üreticisi olarak, 1959 yılından beri ülkede faaliyet gösteren Đtalyan Agip-Eni şirketleri rol almaktadır. 7 Libya’nın Çad’ müdahalesi 1968 yılında olmuştur. Daha fazla bilgi için Bknz; “Chadian–Libyan conflict”, http://en.wikipedia.org/wiki/Chadian%E2%80%93Libyan_conflict. (Erişim Tarihi: 26.11.2011), 8 Libya ve Sudan arasında sorunlar 1970-1980 arasında sürmüştür. Daha fazla bilgi için Bknz , “Libyan–Sudanese conflict”, http://en.wikipedia.org/wiki/Libyan%E2%80%93Sudanese_conflict. (Erişim Tarihi: 26.11.2011) 9 “Libya Petrol”, 25.04.2005, http://www.globalsecurity.org/military/world/libya/petrol.htm. (Erişim Tarihi: 26.11.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 7 Đki ABD petrol şirketi (Exxon ve Mobil) 1981 yılında başlayan bir ABD ticaret ambargosunun ardından, 1982 yılında Libya’dan çekilmişlerdir. Diğer beş ABD şirketi (Amerada Hess, Conoco, Grace Petrol, Marathon ve Occidental) 1986 yılına, Başkan Reagan’ın orada faaliyetlerini durdurma kararına kadar ülkede aktif kalmıştır. Conoco, Amerada Hess ve Occidental 1986 yılında 850.000 varil / gün civarında üreten “Oasis Grubu” oluşturmuşlardır. Aralık 1999’da, ABD hükümetinin onayı ile Oasis ve Marathon petrol şirketi yöneticileri ülkedeki kendilerine ait eski petrol tesislerini ziyaret için Libya’ya gitmiştir. NOC eski başkanı, Abdullah el-Bedri, ABD’li şirketlerin Libya’ya dönmeleri halinde ülkede eskiden faaliyet için kullanılan alanlarına geri dönebileceklerini ifade etmiştir. Ancak, 2001 yılının ilk bölümünde Libya, ABD şirketleri temas kurarak geliştirilmesi düşünülen alanları Avrupa şirketlerine transfer etmeyi düşündüklerini belirtmiştir. Eylül 2001’de, ABD şirketlerinin ya bir yıl içinde kendilerine tanınan ayrıcalığı kabul ederek faaliyete başlamalarını veya haklarını kaybedeceklerini açıklamıştır. Mart 2002 yılında, ABD Dışişleri Bakanlığı yaptırımlar tam olarak uygulamada kalırken, Marathon Oil’e Libya yetkilileriyle görüşmeler için izin verildiğini belirtmiştir. Uluslar arası Para Fonuna göre, 2010 yılındaki ihracat gelirlerinin % 95’inden fazlası petrol ürünlerinden oluşan Libya ekonomisi yoğunlukla hidrokarbon endüstrisine bağımlıdır.10 “Oil and Gas Journal” e göre (OGJ) Libya, Afrika’da en büyük rezerv ile yaklaşık 46,4 milyar varil petrol rezervine ve yaklaşık 55 trilyon kubic feet (Tcf) doğal gaz rezervlerine sahip bulunmaktadır. Libya ham petrolü üç ana bölgeden elde edilmektedir. Bunlar; Sirte, Murzuk ve Pelagian havzalarıdır. Sirte havzası Libya’nın doğusunda bulunmaktadır ve ham petrolün üçte ikisi buradan elde edilir. Sirte havzası Libya’daki en eski ve en çok jeolojik özelliği olan bölgelerden birisidir. Petrol rezervinin yaklaşık % 80’e yakın kısmı Sirte havzasında yer almaktadır. Afrika’da Libya’dan sonra Nijerya ve Cezayir gelmektedir. Libya’nın 2010 yılı içindeki 10 “Libya, Country Analysis Briefs”, last updated February 2011, www.eia.doe.gov. (Erişim Tarihi: 08.03.2011) Serdar ERDURMAZ 8 toplam petrol üretimi günlük olarak yaklaşık 1,8 milyon varil civarındaydı. Dünyadaki petrol üretiminin %2’sini karşılayan ve günde 1,6 milyon varil petrol üreten Libya, günlük 1,1 milyon varil petrol ihracatı yapmaktaydı. Kaddafi’nin kontrolünde olan Milli Petrol Şirketi NOC dünyadaki ilk yüz petrol şirketi arasında 25’inci sırayı işgal etmekteydi11. Dünyada petrol üreticileri arasında 17’inci sırada bulunan ve kanıtlanmış petrol rezervleri bakımından Afrika’- da ilk sırada yer alan Libya’nın, Avrupa’da petrol piyasasındaki payının yüzde 10 olduğu tahmin edilmektedir.12 Şubat ayının sonuna doğru Libya’da artan gerginlikle birlikte petrol şirketlerinin üretimlerini kısması üzerine ülkenin petrol üretiminin dörtte bir oranında düştüğü tahmin edilmektedir. Reuters’in hesaplamalarına göre, petrol şirketleri ve petrol sanayi kaynaklarının verdiği bilgiler ışığında, günlük petrol üretimi 1,6 milyonu bulan ülkede bu üretimin günlük 300-400 bin varil düştüğünü göstermektedir. Bu rakamın, Đtalyan petrol ve doğal gaz şirketi Eni’nin Libya’daki petrol üretimini durdurması nedeniyle daha da yüksek olabileceği belirtilmiştir. Son verilere göre, Eni’nin 2009 yılında Libya’da petrol üretimi günlük 108 bin varili bulmaktaydı. Mart başında, Avusturya petrol ve doğal gaz şirketi OMV, Libya’daki üretimini tamamen durdurmaya doğru gittiğini açıklamıştır. OMV, geçen yıl Libya’da günlük 33 bin varil petrol üretmiştir. Alman kimya şirketi BASF’ye bağlı petrol ve doğal gaz arama şirketi Wintershall, Libya’da günlük 100 bin varil petrol üretimini durdurduğunu açıklamıştır. Bu şirketten başka Đspanyol petrol şirketi Repsol, Đtalyan Eni ve Fransız Total üretimi durdurma ya da yavaşlatma kararı almışlardır.13 11 “The Energy Intelligence ranks NOC 25among the world’s Top 100 companies”, National Oil Company, http://en.noclibya.com.ly/index.php?option=com_content&task=view&i d=1506&Itemid=1. (Erişim tarihi:25.11.2011) 12 “Libya’dan petrol ihracatı durdu”, 28.02.2011, http://www.borsagundem.com/haber/Libya-dan-petrol-ihracatidurdu/49432. (Erişim tarihi:25.11.2011) 13 “Libya’daki petrol üretimi ne durumda?”, 23.02.2011, http://www.anlikborsa.com/libya-daki-petrol-uretimi-ne-durumda.html. (Erişim tarihi:25.11.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 9 Libya hükümeti yıllar süren ABD ve uluslar arası yaptırımların sona ermesinden sonra, petrol rezervlerinin geliştirilmesi ve üretiminin arttırılması ile orta vadede doğal gaz sektörünün geliştirilmesi için çaba sarf etmekteydi. BM ve ABD, Libya üzerindeki yaptırımları 2003 ve 2004 yıllarında kaldırmışlardır. ABD 2006 yılında Libya’yı terörü destekleyen ülke statüsünden çıkartmıştır. O günden itibaren uluslar arası şirketler Libya petrol ve doğal gaz sektörüne ilgi göstermeye başlamıştır. Libya, Petrol Đhraç Eden Ülkeler Teşkilatına (OPEC) üyedir. Libya’nın enerji ihtiyacı son on yıldır %72 enerji petrol, %28 enerji doğal gaz tüketimi ile sağlanmaktadır. International Energy Agency’e (IEA) göre, Libya petrol ihracatının %80’e yakın miktarı Đtalya, Almanya, Fransa ve Đspanya’ya yapılmaktadır. 2004’te yaptırımların kaldırılması ile birlikte ABD’nin Libya’dan ithalatı artmıştır. Energy Information Adminisration’a (EIA) göre, 2010 yılı içinde şubat ayından ekim ayına kadar ABD tarafından günde ortalama 44 bini ham petrol olmak üzere, 71 bin varil petrol ithal edilmiştir. Bu rakam 2005 yılındaki günde 56 bin varilden yüksek, fakat 2007’deki günde 117 bin varilden düşük bir rakamdır. Libya ana petrol üretici ülkelerden biri olmasına rağmen, bu zenginliğini yıllar içinde hovarda bir biçimde israf etmiştir. Eko- Serdar ERDURMAZ 10 nomisini çeşitlendirme çabalarına rağmen, hidrokarbonlar sektörü hâlâ toplam ihracatın %95’ini (çoğu da Đspanya ve Đtalya), GSYĐH’nın %30’unu ve toplam mali gelirlerinin %75’ini oluşturmaktadır. Petrol gelirleri, Körfez krizinden sonra perakende sektörüne teşvik için getirilen bazı liberasyon tedbirleri ile gerilemiştir. Kaddafi zamanı devlet kontrolünün özel sektöre sınırlaması devam ederken, ekonominin (yağ dâhil) kilit alanlarda, devlet mülkiyeti devam etmekteydi. Özel sektörün güçlendirilmesi amaçlanmış ancak, asla özel sektörün genişletilmesi yolunda önemli bir hamle yapılmamıştır. Bu, petrol ve enerji sektörü dışında, ülkenin kısıtlı ekonomik potansiyelinin gelişmesini engellemeye devam ettiğini göstermektedir. Libya çok düşük maliyetli (bazı alanlarında varil başına 1 $ gibi) yüksek kaliteli, düşük kükürtlü “tatlı” ham petrol üretmektedir. 2003 yılının ilk yarısında, Libya petrol üretimi yaklaşık 1,5 milyon varil/gün olup, 2002 seviyesine göre bir artış olduğu tahmin edilmektedir. Ancak, hâlâ 1970 yılında üretmiş olduğu 3,3 milyon varil/günlük kapasitenin sadece beşte ikisini üretmektedir. Libya Avrupalı şirketler yardımıyla 2004 yılında 175.000 varil/gün ile petrol üretiminin kapasitesini artırmayı hedeflemiştir. Genel olarak, Libya 6 milyar doların üzerinde bir yatırımla, 2005 yılında 1,4 milyon varil/gün olan petrol üretim kapasitesini beş yıl içinde 2 milyon varil/gün kapasitesine yükseltmeye istekli olarak yabancı petrol şirketlerini davet etmiştir. Böylece petrol üretim kapasitesini 1970’lerin seviyesine çekmeyi arzu etmekteydi. 1970’lerde, ülkenin devrimci hükümeti petrol sahası yatırım ve petrol üretimine doğru kayma yaratmak için üretici firmalara sıkı kurallar getirmiştir. Mayıs 2000’de Libya, arama ve üretim paylaşım anlaşmaları görüşmek üzere 50 yabancı petrol ve doğalgaz şirketini görüşmeye çağırmıştır. Libya, petrol sektörü hedeflerine ulaşmak için, 2010 yılına kadar 10 milyar dolar kadar yabancı yatırımına gereksinim duymakta olduğunu belirlemiştir. Bu meblağın yaklaşık 6 milyar dolarının yeni kuyuların açılması ve üretime kalanının ise rafineri ve petrokimya harcamalarına tahsisi gerekmekteydi. Buna ek olarak, NOC petrol altyapı yatırımları için 1,5 milyar dolar tahsis etmiştir. Ocak 2002’de, NOC ülkenin petrol sektörüne yabancı yatırım çekme özel görevi ile Abdel-Hafız Zleitni yeni başkan olarak atamıştır. LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 11 Libya’da doğal gaz üretimine verilen önem iki ana nedenden dolayı yüksek bir öncelik olmaya devam etmektedir. Đlk olarak, Libya yurt içinde sınırlı da olsa doğal gaz kullanımı sağlayarak, daha fazla petrolün ihracat için kullanılmasını hedeflemiştir. Đkinci olarak, büyük doğal gaz rezervine sahip olan ülke özellikle, Avrupa’ya gaz ihracatı artırmak için imkân aramaktadır.14 2003 yılında Libya’nın kanıtlanmış doğal gaz rezervlerinin 46,4 trilyon kubic feet (Tcf) olduğu tahmin edilmekteydi. Ancak ülkenin gerçek gaz rezervlerinin büyük ölçüde kullanılamadığı veya keşfedilemediği değerlendirilmektedir. Başlıca üretim alanları Atta Hadi, Defa-Aha, Hatibe, Zelten, Seul ve Assumud bölgelerindedir. Doğal gaz üretim, pazarlama ve dağıtımını genişletmek için yabancı katılım ve yatırımcı arayan Libya, son yıllarda Sirte havzasında olduğu gibi Kadames ve el-Bori alanlarında da yeni keşiflere başlamıştır. Az miktarda kendi rafinerileri tarafından tüketilen sıvılaştırılmış petrol gazı (LPG) üretim faaliyetinde de bulunmaktadır. Kaddafi Dönemi Libya Silahlı Kuvvetlerine Kaddafi Dönemi Libya Silahlı Kuvvetlerine Genel Bir Ba Genel Bir Bakış15 1999 yılında Birleşmiş Milletler ambargosunun kaldırılışıyla birlikte ülke, silah ithalatında başlarda yer alan potansiyel alıcı durumuna gelmiştir. Yedi yıl süren ambargo öncesi, Rusya ana tedarikçi olarak görülmekteydi. 1970-1991 yılları arasında Moskova Libya’ta 19 milyar dolar değerinde askeri silah sistemi ve malzeme satışı yapmıştır. 2000’den fazla tank, 2000 zırhlı personel taşıyıcı ve zırhlı muharebe aracı, 350 kundağı motorlu top bu satışa dâhildi. Libya hava ve deniz kuvvetleri çoğunlukla Sovyet yapımı uçak ve gemi kullanmaktaydı. Sovyet yapısı savunma sanayi tesisleri 2 milyar dolar değerindeydi. Sovyetler Birliği dışındaki küçük paya sahip alımlar genellikle Brezilya, Çekoslovakya, Đngiltere, Fransa Đtalya, ABD, Yugoslavya ve Kuzey Kore’den yapılmaktaydı. Ambargo ile birlikte Kaddafi’nin tedarik programı durmak 14 “Libya Petrol”, 25.04.2005, http://www.globalsecurity.org/military/world/libya/petrol.htm. (Erişim tarihi: 25.11.2011) 15 “Libya Silahlı Kuvvetlerine Genel Bir Bakış”, 08.03.2011, http://www.turksam.org/tr/a2353.html. (Erişim tarihi: 25.11.2011) Serdar ERDURMAZ 12 zorunda bırakılmıştır. Hava Kuvvetlerinin modernizasyonu, MĐG29 savaş uçaklarının alımı askıya alınmıştır. 1988’de Lockerbie’de yolcu uçağına konulan bomba ile Libya’nın terörizmi desteklemesi sonunda uygulanan bu ambargo ile petrol üretimi için yedek parçalar dâhil her türlü yedek parça, çift kullanımlı malzemelerin ithalatı ve dışarıda bulunan Libya’ya ait finansal değerlerin dondurulması Libya’yı ciddi bir şekilde etkilemiştir. Ambargonun kaldırılışı sonrasında başlayan petrol geliri artışı ile Libya Silahlı Kuvvetleri modernleştirme çabaları içine girmiştir. Kaddafi’nin silahlı kuvvetlerin modernleştirilmesine ciddi bir şekilde eğilmediği, bunun nedeninin ise, ordunun bir gün kendisine ve ailesine karşı çıkabileceği endişesinden kaynaklandığı belirtilmektedir.16 Bu bakımdan güvenliği kendi kabilesinin oluşturduğu “rejim koruyucuları birliği” vasıtasıyla sağlamaya çalışmaktadır. Kaddafi’ye oğlu Hamis’in komutasındaki 32’nci Tugay’la birlikte 10-12.000 askerin sadık olduğu değerlendirilmektedir. Afrikalı paralı askerlerin tam sayısı tespit edilememiştir. Ülkenin doğusunda Bingazi bölgesindeki silahlı kuvvetlere ait birliklerin silah bıraktıkları ve isyancılarla birleştikleri belirlenmiştir. 2009 yılı sonu itibarıyla Libya Silahlı Kuvvetleri yapısı aşağıdaki gibi tespit edilmiştir.17 Libya’nın askeri harcamalarında 1997-2008 yılları arasında tedrici bir artış vardır. 18 1997 yılında 468 milyon dolar olan harcamalar, 2004 yılında 892 milyon dolara çıkmış, 2007’de 728 milyon dolara düşmüşse de, 2008’de 1,1 milyar dolarla en yüksek düzeye ulaşmıştır. 1997 yılında GSMH’nın % 4,1’i olan askeri harcamalar 2008’de % 1,3’e kadar düşmüştür. Burada artan petrol gelirinin etkin olduğu söylenebilir. Cezayir’le 2001, Đtalya ile 2009, ABD ile 2009 yılında yapmış olduğu askeri anlaşmalar vardır. 2005 yılında Đtalya ile, 2008 yılında NATO ile müşterek tatbikatlar yapmıştır. 16 “Libya’s military: what does Gaddafi have?”, IISS Military Balance 2010/Reuters, & March 2011, 08.03.2011, http://www.reuters.com/article/2011/03/08/uslibya-military-idUSTRE7274QI20110308. (Erişim tarihi:23.11.2011) 17 “Libya”, The Institute for National Security Studies, at Tel Aviv University, http://www.inss.org.il/upload/(FILE)1317730545.pdf. (Erşim tarihi: 05.03.2011) 18 SIPRI Military Expenditure Database 2010. LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 13 Aldığı Askeri Üretim ve Aldığı Askeri Üretim veGüvenlik Yardımları: üvenlik Yardımları: üvenlik Yardımları: – Hırvatistan’dan Silah Transferi:VP30 devriye botu (2007) – Fransa’dan Silah Transferi: Mirage F1 uçaklarının modernizasyonu (2006) – Đtalya’dan Silah Transferi: A109 Hlk (2006), AW119 Hlk (2007), SF-260 uçak modernizasyonu (2007),ATR-MP uçakları (2009), sınır güvenlik sistemi (2009), Bigliani FPB (2009), sahil muhafaza konusunda askeri eğitim (2009) – Rusya’dan Silah Transferi: SU-24 uçakları modernizasyonu (2009), Molniz MFPB (2009), T-72 tankları modernizasyonu (2009) – Đngiltere’den Silah Transferi: taktik haberleşme (2008), özel kuvvetlerin askeri eğitimi – Ukrayna’dan Silah Transferi: An-32 uçakları (2003), An-74 (2004) – ABD’den Askeri eğitim sahil muhafaza eğitimi (2009) Nükleer Yetenekleri: Kitle imha silahları üretimind Nükleer Yetenekleri: en vazgeçmesi üzerine 5 Megawattlık Sovyet yapımı bir reaktörü, birkaç bin zenginleştirme santrifüjü sökülerek işletmeden çekilmiştir. Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’nın (NPT) imzacısıdır. Đmzaladığı ancak onaylamadığı, Afrika Nükleer Silahlardan Arındırılmış Bölge Anlaşmasına taraftır. 80 lançerli 500 Scud B balistik füze sahibidir. Scud C’ler 1999’da kaldırılmıştır. Silahlı kuvvetlerin mevcudu 76.000 kişidir. Bunun 56.000’i kara kuvvetleri, 18.000’i hava kuvvetleri, 8.000’i deniz kuvvetleri personelidir. 40.000 kadar milis olup bunun 3000 kadarı Devrim Muhafızı’dır. 2500 kadarının ise, Afrikalı Lejyonlardan oluştuğu sanılmaktadır. Kara kuvvetlerinin 50.000 kadarı muvazzaf, kalanı zorunlu askerdir. 2210 tanktan yaklaşık 650 kadarı servistedir. 1300 Zırhlı muharebe aracının 1000’den fazlası servistedir. 2520 kadar zırhlı tekerlekli, taşıyıcı mevcuttur. 500 kundağı motorlu top, 695 adet çekili top, 250 kadar muhtelif çapta havan topu, 900 kadar Çok Namlulu Roket Atar, 48 FROG-7 toplamda 2400 topçu sistemi envanterde gözükmektedir. 300 kadar muhtelif anti tank silahı vardır. Serdar ERDURMAZ 14 Hava kuvvetleri 13 askeri üste konuşlanmıştır. Kaddafi’nin hava kuvvetlerine olan güveni kırılmış olarak düşünülmektedir. 2 savaş uçağı Malta’ya kaçmış, bir uçak pilotu ise bombalamadan kaçmak için kendisini uçaktan fırlatmıştır. Savaş uçağı 386, nakliye 88, helikopter 194 adettir. Eğitim ve irtibat uçağı toplamda 379 adettir. 400 karadan havaya füze, 730 kadar diğer hava savunma sistemi mevcuttur. Deniz kuvvetleri 6 deniz üssünde konuşlanmıştır. Trablusgarp, Bingazi ve Tobruk’ta bakım ve tamir tesisleri mevcuttur. Su üstü muhtelif araçlar toplam 17, denizaltı devriye 2, devriye vasıtaları 12, çıkarma araçları 4, yardımcı gemiler 10 adettir. Mevcut teşkilat yapısı içinde, Libya silahlı kuvvetlerinde ortaya çıkan çatlaklık neticesinde bir kısım unsurların isyancılarla birleşmesi Kaddafi’nin bu güce güveninde sarsıntıya yol açmıştır. Đlave olarak, Batılı uzmanların yapmış olduğu değerlendirmelere göre, ordunun silah ve teçhizatındaki bakım ve modernizasyon eksiklikleri onun etkin bir şekilde kullanılmasına engel teşkil etmektedir. Bu bakımdan “uçuşa yasak bölge” ilanı halinde buna karşı koyacak bir gücü etkin bir şekilde ortaya koyamayacaktır. Kaddafi, kendisine sadık birliklerle ancak, isyancılara karşı ancak kendisinin ve ailesinin güvenliğini sağlamaya yönelik bir faaliyette bulunabilecek kabiliyettedir. Bu durumda silahlı kuvvetlerin ülke savunmasında etkinliği ortadan kalktığı gibi, Kaddafi’nin kendisi ve ailesinin bekası için orduya güvenemeyeceği değerlendirilmesi yapılabilir. BÖLÜM – BÖLÜM -II ARAP BAHARI RÜZGÂRININ LĐBYA’YI ARAP BAHARI RÜZGÂRININ LĐBYA’YI ETKĐLEMESĐ VE ETKĐLEMESĐ VEBM MÜDAHALESĐNE KADAR BM MÜDAHALESĐNE KADAR GELĐŞEN SÜREÇ GELĐŞEN SÜREÇ Çoğunluğu çöllerle kaplı ve Berberi kökenli Arapların yurt edindiği Libya, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlı egemenliğinden çıkarak Đtalyan işgaline uğramıştır. Đtalyan işgalinin Libya halkına yaşattığı zulüm dolu yıllar, bugün olduğu gibi o zaman da tabandan gelen bir direniş hareketi meydana getirmiştir. Ömer Muhtar’ın19 liderliğini yaptığı bu direniş hareketi, Đtalya’nın üstün gücü nedeniyle başarısızlıkla ve Ömer Muhtar’ın idamıyla sonuçlandı. Fakat daha sonra Senusi20, Libya halkını yeniden bağımsızlık mücadelesi vermeye çağırdı, Đtalyanlar çıkarıldıktan sonra Lib- 19 Ömer Muhtar (Arapça: ÚãÑ ÇáãÎÊÇÑ , d. 1862 – ö. 1931) Libya’da Đtalyanlara karşı yürütülen direniş hareketinin önderi. Dini öğrenim gördü ve el-Kasr’daki Senusi tarikatının lideri oldu. Đtalyanların 1911’de Libya’ya çıkarma yapması üzerine Osmanlı subayları ve Senusi şeyhi Ahmed eşŞerif es-Senusi önderliğinde başlayan direniş hareketine gönüllü olarak katıldı. Uşi Antlaşması’yla Osmanlı Devleti’nin Libya üzerindeki hâkimiyeti resmen sona erdi. Đtalyan yönetiminin Trablusgarp’taki milliyetçi kuvvetler ve Berka’daki Senusilerle yaptığı uzlaşma görüşmeleri sonuçsuz kaldı. Ömer Muhtar 1922’de Đtalya’da iktidara gelen Faşistlerin Libya’yı sömürgeleştirme politikasına karşı 1923’te Berka’da yeni bir direniş hareketi başlattı. Cebelü’l-Ahdar’da yaşayan aşiretlerden topladığı gerilla güçleriyle başarılı baskınlar gerçekleştirerek Đtalyan kuvvetlerine ağır kayıplar verdirdi. Mısır ve Sudan’dan gelen yardımların kesilmesine karşın, Bedevi köylülerin yardımıyla direnişini 1931’e değin sürdürdü. 11 Eylül 1931’de bir çarpışmada yaralanarak Đtalyanlara esir düştü. General Rodolfo Graziani’nin başkanlığında bir savaş mahkemesince ölüme mahkûm edildi ve Saluk’ta asıldı. Bknz: “Ömer Muhtar (1862-1931)”, http://www.kimkimdir.gen.tr/kimkimdir.php?id=2924. (Erişim tarihi:25.10.2011) 20 Đdris el Senusi: Senusi 24 Aralık 1951’de Libya’nın bağımsızlığını ilan etti. BM de 1 Ocak 1952’den itibaren Libya’nın bağımsızlığını kabul etti. Bağımsızlık sonrasında Đdris el-Senusi kral ilan edildi. Đdris el-Senusi’nin idaresi 1 Eylül 1969’a kadar devam etti. Bknz: “Idris of Libya”, http://en.wikipedia.org/wiki/Idris_of_Libya. (Erişim tarihi: 05.11.2011) Serdar ERDURMAZ 16 ya’nın önemli bölgeleri bu sefer de Đngiliz ve Fransız egemenliği altına girince direniş hareketi güçlendi ve BM, 1 Ocak 1952’de Libya’nın bağımsızlığını ilan etti. Senusi kral oldu fakat Libya’daki çalkantılar dinmedi. O dönemde Libya ordusunun bir subayı olan Libya Devlet Başkanı Muammer Kaddafi, bir askeri darbeyle kralı devirdi ve ülkeye, kendisinin “üçüncü dünya teorisi” dediği bir alt başlığı taşıyan “yeşil kitap”21 rejimini getirdi. Libya’da 42 yıldır yeşil kitabın Đslam sosyalizmi “uygulanmaya çalışılmaktadır”. Fakat tarihin birçok döneminde ve birçok yerde olduğu gibi, Libya’da da teori ile pratik birbirine pek uymamıştır. Daha önce belirttiğimiz gibi büyük bölümü çöllerle kaplı olan ülkede tarımsal etkinlik çok azdır. Libya’nın ekonomisi petrole dayanmakta ve petrol diğer ekonomik etkinlikleri desteklemektedir. Libya’nın yaşadığı önemli çalkantılardan biri de, petrol üretiminin sınırlanmasına ve Kaddafi’nin başlattığı kalkınma hamlesine darbe vurulmasına neden olan 1988 tarihli Lockerbie faciası22 olmuştur. Faciadan 21 Yeşil Kitap: Libya Devlet Başkanlığını sürdüren Kaddafi’nin Yeşil Kitap adıyla yayınlanan üç ciltlik bir eseri vardır. Kaddafî dinî bir tahsil görmedi. Yeşil Kitap’ta, konferans ve konuşmalarında dinde reform fikrini savundu. Kur’an-ı Kerim’den başka kaynak kabul etmediğini söyleyerek bütün hadis-i şerifleri ve Müslümanların icmâlarını inkâr etti. “Buhari, Müslim gibileri Arap değildir. Onların bize dinîmizi öğretmeye hakları yoktur” diyerek adı geçen ilim adamlarını münafıklık ve zındıklıkla itham etti. Ülkesinde başörtülü kadınların sayısının gittikçe arttığını görünce kadınerkek eşitliği davasından hareketle kadınlara da askerlik yapma mükellefiyeti getirdi. Askere alınan kadınların askerî forma giymelerini ve başlarını açmalarını mecbur tuttu. Dünyadaki bütün Ehl-i sünnet âlimleri ve Vehhâbî mensubu olanlar bile bu fikirlerine karşı çıkarak reddiyeler yazdılar. Đslâm sosyalizmi sloganı ile uydurma bir yol tuttu ve komünist bir rejim uyguladı. Uyguladığı bu politikalar yüzünden ülkesinin milletlerarası siyaset sahnesinde yalnız bırakılmasına sebep oldu. Bknz: “Muammer Kaddafi’nin Yeşil Kitap’ı”, 23.02.2011, http://blog.milliyet.com.tr/muammer-kaddafi-nin-yesil-kitapi/Blog/?BlogNo=291564. (Erişim tarihi:25.10.2011) 22 Lockerbie Faciası; Londra-New York seferini yapan Pan Am 103 sefer sayılı Boeing 747 uçağı 21 Aralık 1988 tarihinde havada infilak etti ve Đskoçya’nın Lockerbie kasabasına düştü. Uçak içindeki 259 kişi ve kasabadaki 11 kişiyle birlikte toplam 270 kişi hayatını kaybetti. Semtex adlı patlayıcıyı uçağa yerleştirenlerin Libya uyruklu olduğunun anlaşılmasından sonra, Libya’dan tazminat talep edildi. Libya iki şüpheliyi Đskoçya’ya iade LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 17 sonra Libya’ya uygulanan BM ekonomik ambargosu ülkedeki gelir seviyesini ciddi şekilde etkilemiş, tüm bunların üzerine hükümetin düzeltemediği vergi adaletsizlikleri ülkeyi petrol zengini batı ve yoksul doğu Libya olarak bölmüştür. Kaddafi’nin geçmişte ülkeye uygulanmakta olan ekonomik yaptırımların ülkenin fakirliğine neden olduğu konusundaki mazereti daha sonra bu yaptırımların kaldırılması ile normale dönmüştür. 21 Aralık 1988’de ABD yolcu uçağının Lockerbie/Scotland bölgesinde düşürülmesi ile ilgili iki zanlının ABD’ne verilmesine karşı çıkan Libya’ya uygulanan yaptırımlar 1990’larda kaldırılmış ve ABD ve Batı ile ilişkiler normale dönmüştür. Yeniden dönemin getirdiği yapılanmanın yarattığı refah halka yansımaktan çok, küçük bir elit tabakaya akmıştır. Ayrıca Kaddafi’nin Pan –Afrika gibi projelerine yapılan yatırımlarla paranın Libya halkına aktarılmasından ziyade diğer Afrika ülkelerine akması rejime karşı halkın tepkisine neden olmuştur. Kaddafi’nin başlangıçta iktidarı ele geçirmesiyle birlikte ortaya koymuş olduğu politikaya baktığımızda, Libya halkının refahı için çaba harcadığını görmekteyiz.23 Libya petrolleri üzerinde bü- ederek kişi başı 10 milyon dolarla toplam 2,75 milyar dolar tazminat ödedi. Đskoç mahkemelerinde yargılanan şüphelilerden Lamin Khalifah Fhimah beraat etti. Libya gizli servisi üyesi olan Abdelbaset Ali alMegrahi ise, 2001 yılında ömür boyu hapse mahkûm edildi ve cezasını Đskoçya’da çekmeye başladı. Hükümlü olduğu esnada prostat kanseri olan Megrahi 20 Ağustos 2009 tarihinde üç aylık ömrü kaldığı gerekçesiyle Đskoç hükümeti tarafından serbest bırakıldı. Olayda ölen yolcuların 189’u Amerikalıydı. Serbest bırakma kararı ABD Başkanı Barack Obama tarafından “hata” olarak nitelendirildi. Megrahi halen hayatta ve Libya’da yaşıyor. Dönemin Birleşik Krallık Başbakanı Gordon Brown serbest bırakma kararının (özerk) Đskoçya Parlamentosuna ait olduğunu, Birleşik Krallık hükümetinin kararı olmadığını açıklamıştı ancak, daha sonra basına sızan Wikileaks belgelerinde Birleşik Krallık hükümetinin Libya ile ekonomik anlaşmalarının sürekliliğini sağlayabilmek için Libya’nın isteğine boyun eğerek Megrahi’nin serbest bırakılmasını teşvik ettiği ortaya çıktı. Bknz : “Lockerbie saldırısının film gibi hikâyesi”, 20,08.2009, http://www.stargazete.com/dunya/lockerbie-saldirisinin-film-gibihikayesi-haber-208706.htm 23 Stephen Zunes, “History of US-Libya Relations Indicates US Must Tread Carefully as Uprising Continues”, 24.02.2011, http://www.truth- Serdar ERDURMAZ 18 yük payı bulunan yabancı şirketleri zorlayarak, hisselerin büyük kısmını devralmış ve petrolü millileştirerek gelirin büyük kısmının Libya’ya kalmasını sağlamıştır24. Kaddafi diğer Arap ülkelerine de örnek olmuş ve bu ülkeler de yabancı firmalardan ülkeleri lehine taviz vermelerini talep etmişlerdir. Bu liderlerden biri de Irak sabık lideri Saddam Hüseyin’dir. Saddam 1970’lerin başında petrol fiyatları artarken, Irak petrollerini yabancı firmalardan onların arzuları hilafına devralmış ve millileştirmiş, bu suretle elde edilen gelirle kırsal alanda imar faaliyetlerine girişmiştir. Irak, zirai üretimin makineleştirilmesi ve çiftçilere toprak dağıtımı gibi girişimlerle Irak Arap Dünyası’nın en zengin ülkesi konumuna gelmiştir. Bu arada son derecede baskıcı bir tavır almıştır.25 Kaddafi de aynı şekilde elde ettiği petrol gelirleriyle okullar, evler, hastaneler ve otoyollar inşa etmiştir. Ücretsiz elektrik kullanımı, eğitim, sağlık hizmeti kampanyalarını yürütmüş ve modern bir endüstri kurma çabası içine girmiştir. Ayaklanmalardan önce orada büyük imar işleri alan Türk firmaları bu konuda en güzel örnektir. Evlenen her çifte 50 bin dolar, doğan her çocuğa 5 bin dolar yardım fonu kurmuş, Batı’da hayal bile edilemeyecek birçok katkı ile halka yardımda bulunmaya çalışmıştır.26 1992 yılında 45 Afrika ülkesi RASCOM (Bölgesel Afrika Uydu Haberleşme Örgütü-Regional African Satellite Communication Organization) kurmuşlardır. Daha evvel Afrika’dan dışarı veya içeri yapılan telefon haberleşmeleri Avrupa’dan kiralanan sisteme out.org/history-us-libya-relations-indicates-us-must-tread-carefullyuprising-continues 68033. (Erişim tarihi: 23.11.2011) 24 Abdul Ruff Hidden, “CIA Projects: Mideast Uprisings For Libyan Oil Resources NATO-UNSC Must End Đllegal War Against Libyan Arabs!”, 25.06.2011, http://www.allvoices.com/contributed-news/9496209-hiddencia-projects-mideast-uprisings-for-libyan-oil-resources. (Erişim tarihi: 18.08.2011) 25 Jean-Paul Pougala, “ Why The West Wants The Fall Of Gaddafi? An Analysis In Defense Of The Libyan Rais”, 16.04.2011, http://www.rightsmonitoring.org/2011/04/why-the-west-wants-the-fallof-gaddafi-an-analysis-in-defense-of-the-libyan-rais/. (Erişim tarihi: 18.08.2011) 26 “Insights into Libya”, 21.10.2011, http://anythingbeautiful.blogspot.com/2011/10/insights-into-libya.html. (Erişim tarihi: 23.10.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 19 her yıl 500 milyon dolar ödenerek gerçekleştirilmekteydi ve bu dünyanın en maliyetli sistemiydi. Afrikalıların böyle bir sistem kurmak için mali gücü mevcut değildi ve hiçbir Batı bankası kredi vermemekteydi. RASCOM’un kurulmasıyla birlikte, Kaddafi 3000 milyon dolar katkıda bulunarak, uydu sisteminin bir defaya mahsus 400 milyon dolar maliyetle kurulmasını sağlamıştır. Đlk Afrika uydusu 26 Aralık 2007’de yörüngesine oturtulmuştur. Bu suretle her yıl Batıya aktarılan 500 milyon dolarlık bir kaynak kesilmiştir. Öte yandan Libya’nın dış dünyaya borcu olmadığı gibi, Batı bankalarında Kaddafi tarafından kontrol edilen 150 milyar dolar kadar para ile Libya Merkez Bankasında 144 ton altın stoku mevcuttu.27 Bu durum Libya’nın ne kadar refah içinde olduğunu göstermesi açısından son derece önemli bir gösterge olarak durmaktadır. Kaddafi’nin Libya’sında BM istatistiklerine göre okuma yazma oranı %86’dır. Mısır’da halkın %40’ı günde 2.50 ABD doları ve daha az para ile yaşarken, Libya fert başına milli gelirde 2010 yılında 14 bin ABD doları ile petrol üreten ülkeler arasında en düşüğü olmasına rağmen, Cezayir, Mısır ve Tunus’tan yüksek durumdaydı. Diğer bir deyişle Libya fakir değildir.28 1969 yılında Libya’da yaşam süresi 51 iken bugün 77’ye yükselmiştir. Ancak, Kaddafi bu başarılarına rağmen, bir süre sonra Irak’ta olduğu gibi, petrol gelirlerinin bütün kontrolünü kendisi ve yakın çevresi üzerine alarak baskıcı, despotik bir rejim uygulamaya başlamıştır. Her türlü muhalefeti baskı, işkence ve muhtelif şekilde tasfiye ederek yok etme politikası izlemiştir. Ajanları Avrupa ülkelerinde muhaliflere suikastlar düzenlemiş, Güney Komşusu Çad’da kargaşa yaratmaya çalışmıştır. 1970 ve 1980’lerde Đrlanda Cumhuriyeti Ordusu, Alman Kızıl Ordu, Ebu Nidal ve Çakal Karlos gibi terörist grup ve şahısları destekleyerek Batı’nın düşmanlığını kazanmıştır. Lockerbie hadisesi ise bunun tuzu biberi olmuştur. Kaddafi başlangıçta ülkesinin refahı için çalışan bir lider iken, gittikçe megaloman, despotik bir yönetici durumuna dö- 27 Jean-Paul Pougala, agm. 28 Vivienne Walt, “The Post-Gaddafi Boom: In Libya, Foreign Bankers See a Coming Bonanza”, 09.06.2011, http://www.time.com/time/world/article/0,8599,2076467,00.html. (Erişim tarihi: 06.07.2011) Serdar ERDURMAZ 20 nüşmüş ve bu tutumu onu bugünkü sona doğru adım adım yaklaştırmıştır. 2011 iç savaşında da görüldüğü üzere Kaddafi muhalefetinin başını yoksul doğu Libyalılar çekmiştir. Bir toplumun en önemli gücü gibi görülen orta sınıf, Libya’da gerektiği gibi gelişememiştir. Dolayısıyla Libya, Tunus ve Mısır’da yaşanan devrimlerin rüzgârına açık hale gelmiştir. Domino etkisi Libya’yı çok daha acı bir şekilde vurmuştur. Batı koalisyonunun işgale giden müdahalesinin altında, Libya petrollerini ele geçirmek olduğu birçok kişi tarafından düşünülürken, müdahalenin asıl nedeninin, Kaddafi’nin daha önce eski Irak Başkanı Saddam Hüseyin’in yaptığı ve canına mal ettiği “tarafsız değişim değeri” yaratma çabası olduğu öne sürülmüştür. Saddam Hüseyin, Irak petrollerinin dolarla satışını durdurmuştu ve bu sava göre Muammer Kaddafi de aynı şeyi yapmaya çalışmakta ve Libya’ya savaş açma kararına karşı çıkan Rusya ve Çin tarafından da desteklenmekteydi.29 Kısacası, Muammer Kaddafi’nin dünya sistemine baş kaldırışı, Batı koalisyonunun zamanımızın en önemli hareketi sayılan Arap baharını kendisine karşı manipüle etmesine yol açmıştır. Libya’daki Arap Baharı’na Tunus Libya’daki Arap Baharı’na Tunus i Arap Baharı’na Tunus ve Mısır ve Mısır ve Mısır’daki Ayaklanma Ayaklanmaların Etkisi ların Etkisi ların Etkisi Libya’da gelişen olaylara baktığımızda ortaya konulan halk ayaklanmasının amacının aynı olmasına rağmen, uygulama şekli ve buna karşı gösterilen tepki bakımından Tunus ve Mısır’daki 29 Alexander Cockburn, “What’s Really Going On in Libya?”, başlıklı yazısında Libya’daki NATO operasyonunun yüksek önceliğinin, Bingazi’deki devrim hükümetinin merkez bankası düzenlemelerini görmek olduğunu söylüyor. Ülkenin para politikasını yönetmek için 19 Mart’ta Bingazi Merkez Bankasını kurdular. Kaddafi, dolar ve avroyu reddetme ve tüm Afrika’nın ortak para birimi olarak altın dinar kullanma niyet ve cesaretini sergilemiş, geçmiş yıllarda bir dizi Arap ve Afrika devletinden deneme kabilinde satın alımlar gerçekleştirmişti. Küresel bankacılık sanayinden bağımsız olan Trablus’taki Libya Ulusal Bankası bir süredir küresel finans seçkinlerinin baş belasıydı. Bknz; “What’s Really Going On in Libya?”, Counterpunch, 15-17.04.2011, http://www.counterpunch.org/2011/04/15/what-s-really-going-on-inlibya/. (Erişim tarihi: 07.07.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 21 örneklerinden farklı bir yol takip ettiğine şahit olmaktayız. Amaç, yine aynı 42 yıldır tek lider durumunda olan Devlet Başkanı Kaddafi’nin devrilmesi ve yerine diğer Arap ülkelerinde arzu edildiği gibi demokratik ve halkın yönetimine dayanan, halka daha çok özgürlük ve refah sağlayan bir rejimin getirilmesi olarak görülmektedir. Libya ayaklanmalarının ana sorunlarıda diğer Arap dünyasının nedenlerinden pek farklı görünmemektedir; on yıllarca süren otoriter liderlik, siyasi baskılar, çöküş ve sosyo-ekonomik yoksulluk. Libya’daki isyanlar Tunus ve Mısır’da ortaya çıktığı gibi ideolojik bir orijinden kaynaklanmamış, gençlerin öncülüğünde halkın büyük bir kısmını içine çeken bir oluşum olarak ortaya çıkmıştır. Bununla beraber, Libya’da yıllardan beri biriken ve Arap baharı ile ortaya çıkan öfkenin bu ülkeye has nedenleri aşağıdaki gibi sayılabilir.30 • Kaddafi’nin iktidara geldiği 1969 yılından beri Libya devleti tamamen tek bir adamın şahsi ve siyasi vizyonu ile yönetilmek zorunda kalmıştır. • Đktidara geçişinden kısa bir süre sonra kendisine rakip olabilecek bütün kurumları ortadan kaldırmıştır. Bu faaliyetin içine ülkede mevcut geleneksel dini yapılarda dâhildir. Bu suretle, yalnız kendisinin yorumu çerçevesinde Đslam’ın meşruiyetini sağlayarak yönetimde egemen faktör olmasını önlemiştir. • Ülkede muhalefet partisi, bağımsız sendika veya gerçek bir sivil toplum hareketi ile alternatif bir güç odağı olabilecek kurumların oluşturulmasına müsaade etmemiştir. Oluşturmuş olduğu sıkı kontrol ve baskı yoluyla, Mısır’daki Milli Demokratik Parti veya Tunus’taki Anayasal Demokratik Parti gibi Libya hükümetini teşkil edenlerin bir parti şeklinde yapılanmasını engellemiştir. • Ülkede ortadan kaldıramadığı kabile yapısı gibi oluşumları ise, böl yönet taktiği ile kontrol altında tutmaya çalışmıştır. • Ülkeyi sürekli diken üstünde tutarak, sorunlardan başını alamaz bir durumda tutmaya çalışmıştır. Daima bir karmaşa için- 30 Alison Pargeter, “Rebels with a cause”, Jane’s Intellegence Review, Vol 23, No. 04, April 2011. p.9. Celalettin Yavuz, Serdar Erdurmaz, Age 2, S. 87-88 Serdar ERDURMAZ 22 de her an değişen bir gündemle halk meşgul etme yoluna gitmiştir. • Yakınlarını küçük fakat sıkı fıkı olduğu ilkokul arkadaşlarını veya kendi ailesinden fertleri danışman ve yakın çalışma arkadaşları olarak görevlendirmiştir. Bu elit kesim, belirli bir yaşa geldikten sonra Kaddafi’nin oğullarını da kapsamıştır. • Konuşmalarında devamlı gelişmiş Đslam sosyalizminden bahsetmesine rağmen, uygulamada ve hükümet yapısında bu doğrultuda bir yönetim sergilememiş, yönetim gücünü küçük ve güçlü bir grup üzerinde merkezileştirmiştir. • Tunus ve Mısır’dan avantajlı olarak ciddi bir petrol gelirine sahip, 6 milyon kadar küçük bir nüfuslu bir ülke olan Libya’da refah ve zenginliğin halkla kolaylıkla paylaşılması gerekirken bunun gerçekleştirilmediği görülmektedir. Özellikle doğu kesimi gelişmemiş ve fakir bir yaşam sürmek zorunda bırakılmıştır. Ancak halk ayaklanmasının ortaya çıkış ve gelişmesine baktığımız zaman, Tunus ve Mısır’daki ortak özellikleri burada görememekteyiz. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz: • Tunus ve Mısır’da halk belirli meydanlarda toplanarak, bu mekânları ayaklanmaların simgesi haline getirmiştir. Örneğin; Mısır’da Tahrir Meydanı elde tutulması için mücadele verilen bir alan haline gelmiştir. Halk gece gündüz buradan ayrılmamış, gösteriler bu meydana odaklanmıştır. Bu suretle gösterilerin bölük pörçük farklı mekânlara yansıması, gelişigüzel olduğu izlenimi ortadan kalkmıştır. Sınırları belli olan alan dışında fırsatçılara imkân tanınmamış ve yağmalama gibi olaylara meydan verilmemiştir. Mübarek taraftarlarının 2 Şubat günü, muhtelif kesici aletlerle teçhiz edilmiş develere ve atlara bindirilmiş halde Tahrir Meydanını ele geçirme saldırısına muhalifler şiddetle direnmişlerdir.31 Burada dikkati çeken en önemli husus, Mısır silahlı kuvvetleri mensuplarının taraf tutmadan olayları kontrol altında tutma çabası olmuştur. Sonuçta Tahrir Meydanı yine muhaliflerin elinde kalmıştır. 31 “Kıyamet asıl şimdi koptu”, 03.02.2011, http://yenisafak.com.tr/Dunya/?i=301236. (Erişim tarihi: 05.05.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 23 • En önemli konu ise, Tunus ve Mısır gibi ülkelerde silahlı kuvvetler halka karşı müsamahalı davranarak, silahlarını kendi içinden çıktıkları topluma doğrultmamışlardır. Bu suretle halk içinde Libya benzeri bir katliam yaşanmamıştır. Halk iradesinin gücü karşısında silahlı kuvvetler durumu değerlendirerek halkı destekleme yolunu seçmiştir. Bunun sonucunda, halkın iradesi nispeten kansız bir şekilde kendini kabul ettirmiş ve yeni rejim yapılanması için organize olmaya başlamışlardır. Kaddafi ordunun kendisini devirebileceği korkusuyla, güçlü bir yapılanma içinde bulunmasını maksatlı olarak engellemiştir. Oğullarının komuta ettiği özel birlikler kurarak, imtiyazlı bir askeri yapı oluşturma yoluna gitmiştir. Bu konuya daha ileride değinilecektir. Burada Kaddafi oğullarının kontrolü dışındaki silahlı kuvvetlerin halka karşı silah kullanmak için zorlandığını görmekteyiz. Karşı çıkanların infaz edildiği silahlı kuvvetlerde, özellikle paralı askerlerin acımasız tavrı halkı sindirmeye yetmemiştir. Bu durum silahlı kuvvetlerin pozisyonunu tam olarak belirleyemediği izlenimini getirmektedir. Aslında silahlı güç Mısır örneğinde olduğu gibi, tarafsız bir tutum takınabilseydi, iki tarafın uzlaşmasının daha yumuşak bir süreçten geçebilme imkânı içinde olabileceği ifade edilebilirdi. • Libya’daki sosyal yapıya baktığımız zaman aşiret ve kabile düzeninin egemen faktör olduğunu görmekteyiz. Bu nedenle rahatsız halk kitlesinin kendi iradesi ile aşiret düzeninden bağımsız bir tepki ortaya koyması oldukça zor bir tavırdır. Bu nedenle, Libya olayları karakter özellikleri itibarıyla Tunus ve Mısır’daki halk ayaklanmalarında ele tecrübe edilen faktörlerle değerlendirmenin doğru sonuçlara götürmeyeceği gerçeği ile karşı karşıya kalabilmemiz büyük bir olasılıktır. Bu bağlamda, öncelikle belirli bir meydanın simge haline getirilememesinin nedeninin genç ve eğitimli nüfusun medyayı kullanarak organize olamaması olarak değerlendirilebilir. Bu demektir ki Libya bu şekilde bir baş kaldırmaya hazırlıklı değildi. Halk spontane olarak, yanı başında olan olaylardan etkilenerek, bu şekildeki bir davranışı denemeye koymuştur. Eğer Mısır’da olduğu gibi, eğitimli bir kadro bu konuda evvelce organize olmuş bir şekilde eylem ortaya koyma imkânına sahip olabilseydi, gösterilerin mekân ve karakter olarak ortaya konuş şekli en azından Mısır’dakine benzer bir biçimde olabilirdi. Serdar ERDURMAZ 24 Halkın davranışındaki bu dağınıklık iktidara halkın iradesinin yeteri kadar yoğunlaşmadığı fikrini vermiş olabileceği düşünülebilir. Başlangıçta batının ve özellikle NATO’nun müdahalesine kadar ülkenin muhtelif şehirlerinde dağınık olarak yapılan gösteriler, yağmalama ve özellikle iş yerlerine yapılan baskınlar şeklinde gelişmiş ve kontrolden çıkan bir durum arz etmiştir. Baştaki liderin ortaya çıkan ve bütün Arap dünyasında etken olan rüzgârın artık geri dönülmez bir yola girdiğini değerlendirmeden acımasızca silahlı güç kullanma arzusu ve ortaya çıkan sonuç, bu tarihi Milat içinde kanlı bir sayfa olarak yer alacaktır. Bununla beraber silahlı kuvvetler içinde halka karşı silah kullanılmasına karşı çıkanlar olduğu ve kopuşların başladığı müşahede edilmesine rağmen silahlı kuvvetlerde ciddi çözülmeler oluşmadığı gözlenmiştir. Her şeye rağmen, Kaddafi’nin bu ayaklanmaları bastırsa dahi artık eskisi gibi bir yönetimi sürdürmesinin mümkün olmadığı açık bir hal almıştır. Halkın NATO’nun desteği ile Ulusal Geçiş Konseyi kanalı ile daha fazla organize olarak, bir lider belirlemesi elzem hale gelmiş ve bu konu Libya eski Adalet bakanı olan Mustafa Abdül Celil’in başa getirilmesi ile hal yoluna koyulmaya çalışılmıştır. Libya’da Protestoların Başlaması ve Kaddafi’nin Tutumu Albay Muammer Kaddafi ülkesini 41 yıl boyunca “Cemahire” adını verdiği ve halkın politik partiler olmadan, komisyonlar ve komünler vasıtasıyla kendisinin doğrudan son söz sahibi olduğu, kendine has bir sistemle yönetmeye çalışmıştır. Đktidarı süresince muhtelif kabileleri ve hizipleri bir arada tutma başarısını göstermiştir.32 Yukarıda belirtilen birikimler nedeniyle potansiyel olarak öfkeli olan muhaliflerin Arap Baharı etkisiyle sokağa dökülme korkusunu aşmaları ve gösterilere başlamaları bu günlere gelinen durumun ortaya çıkmasının doğal başlangıcı olmuştur. Aslında Şubat ayındaki gösterilerin öncesi de mevcuttur. Tunus’ta Ocak başlarında gelişen durum üzerine, Libya’da bir kısım halk gösterilere başlamıştır. 32 Alison, Pargeter, agm. LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 25 14 Ocak 2011’de Libya’da olayların başlamasından hemen önce Kaddafi televizyonda, Tunus ve Mısır’da yaşanan olaylardan üzüntü duyduğunu açıklamıştı. Bu arada Libya sokaklarında huzursuzluk başlamış ve Kaddafi’nin de bundan haberi vardı. Bunun en çarpıcı örneği; 1 Şubat 2011’de Libyalı yazar ve politik yorumcu Cemal el Hacı’nın, Tunus ve Mısır devrimlerinden esinlenerek, Libya halkına internetten ülkedeki rejimi protesto etme çağrısında bulunmuş olmasıydı. Sonra kendisine adam yaralama suçu isnat edilmiş ve tutuklanmıştı. Uluslararası Af Örgütü, el Hacının önceden şiddet içermeyen politik görüşlerinden dolayı tutuklandığı için bu tutuklanmasının asıl sebebinin de gösteriler için yaptığı çağrı olduğunu iddia etti.33 El Hacı’nın tutuklanması ve sonra 15 Şubat’ta “Öfke Günü” ne destek verme çağrısı yapan tanınmış insan hakları savunucusu Fethi Terbel’in34 tutuklanması huzursuzluğun zaten başladığı Libya’da Kaddafi karşıtı göstericileri ilk defa büyük çapta bir protesto düzenlemeye götürdü.35 Aynı gün öğleden sonra yaklaşık 200 kişi Bingazi polis karakolunda tutuklanan insan hakları savunucusu Fethi Terbel lehinde Bingazi’de halk sokaklara dökülerek, protestolara başladı.36 Akşam saatlerine doğru protestocuların sayısı 500 ila 600 arasında bir sayıya yükseldi. Protestocular polisin sert tepkisiyle dağıtılmak istendi.37 Bingazi’de başlayan isyan 33 Amnesty International, “Libyan Writer Detained Following Protest Call”, 8.02.2011, http://www.amnesty.org/en/news-and-updates/libyan-writerdetained-following-protest-call-2011-02-08. (Erişim tarihi: 28.03.2011) 34 1996 yılında kötü ünü ile meşhur ve 1.000’den fazla mağdurun öldürüldüğüne inanılan, Abu Salim hapishanesinde katledilen ailesi için mücadele eden bir aktivist olarak bilinmektedir. Bkz: Fethi Tarbel, “Violent protests rock Libyan city of Benghazi”, France 24, 16.02.2011, http://www.france24.com/en/20110216-libya-violent-protests-rockbenghazi-anti-government-gaddafi-egypt-tunisia-demonstration. (Erişim tarihi: 07.03.2011) 35 Amnesty International, “Libya urged to end protest crackdown”, 16.02.2011, http://www.paxgaea.com/HRLibya.html. (Erişim tarihi: 22.11.2011) 36 William Edwards, “ Violent protests rock Libyan city of Benghazi”, 16.02.2011, http://www.france24.com/en/20110216-libya-violent-protestsrock-benghazi-anti-government-gaddafi-egypt-tunisia-demonstration. (Erişim tarihi: 22.11.2011) 37 “Gösterilerde yaralı Bingazi ve tutukluların serbest bırakılması ilanı: Libya”, 16.02.2011, Serdar ERDURMAZ 26 göstericiler ve Kaddafi’ye bağlı polis güçleri arasında çatışmalara sahne oldu ve başkent Trablus’un güneyindeki Zintan şehrine sıçrayarak, göstericilerin buradaki bir polis karakolunu ateşe vermesine neden oldu.38 El Bayda ve Zintan şehirlerinde yüzlerce protestocu rejim aleyhinde sloganlar atmaya ve polis güçleri ile güvenlik güçleri binalarına ateş açmaya başladı. El Bayda’da 4-6 protestocunun öldürüldüğü belirtildi. Göstericiler tarafından güvenlik güçlerine ait binalar ve araçlar ateşe verildi. Trablus’ta Kaddafi yandaşları ve karşıtları karşılıklı gösteriler düzenledi Đtalyan Konsolosluğu önünde düzenlenen gösterilerde en az 10 kişinin öldüğü iddia edildi. 14 Şubat 2011 tarihinde başlayan ayaklanmalara karşı Kaddafi’nin silahlı güç ile müdahale bulunması katliam olarak dünyaya duyuruldu. Kaddafi’nin halkın isteklerini göz ardı ederek silahlı kuvvetleri kendi halkına karşı kullanma yaklaşımının bir iç savaş görüntüsünün çıkmasına neden olduğu görüldü.39 Başlangıçta, Tunus ve Mısır’daki rüzgârın etkisiyle ayaklanan halka Avrupa ve ABD alkış tutarak, destek verirken, Kaddafi’nin karadan ve havadan ayaklanan halkına karşı silahlı kuvvetlerini koordineli olarak kullanmasına da neredeyse tüm dünya tepki gösterdi. Kaddafi yavaş ve sabırlı bir şekilde Doğu’daki isyanları en Batı’dan başlayarak bir, bir bastırmaya başlamış, isyancıların kalesi Bingazi’ye doğru ilerlerken de özelikle, yapılan gösterilerin el Kaide ve yandaşları tarafından yapıldığını ilan ederek, kendisinin ülkeyi bir iç savaştan kurtarmaya çalıştığını yaptığı basın toplantısıyla Dünya’ya açıklamıştır. Kaddafi’nin oğlu Saif Kaddafi yapmış olduğu basın toplantısındaki konuşmasında, ABD ve Đngilte- http://www.bbc.co.uk/arabic/middleeast/2011/02/110215_libya_oppositio n.shtml. (Erişim tarihi: 22.11.2011) 38 Matthew Weaver, Richard Adams, Haroon Siddique, Paul Owen, “Middle East protests”, 10.02.2011, http://www.guardian.co.uk/news/blog/2011/feb/16/middle-east-protestslive-updates. (Erişim tarihi: 22.11.2011) “Libyan police stations torched”, http://english.aljazeera.net/news/africa /2011/02/20112167051422444.html. 39 Ian, Pannell ,“Libya: Gaddafi forces attacking rebel-held Benghazi”, 19.03.2011, http://www.bbc.co.uk/news/world-africa-12793919. (Erişim tarihi: 22.11.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 27 re’nin ülkeyi işgale geleceği kanaatinde olduğunu belirtmiştir. Bu nedenle halkı birleşmeye çağırmıştır. 40 Ancak, bu girişimler muhalifler üzerinde etkili olamamıştır. Özellikle doğudaki muhalifler 2006 yılında Danimarkalı karikatüristin Hazreti Muhammet41 ile ilgili çizimleri üzerine Bingazi’de “Öfke Günü” olarak başlayan, daha sonra rejim aleyhtarı gösterilere dönüşen 17 Şubat tarihinde yine bir gösteri düzenleme faaliyeti içine girmişlerdir.42 Yapılan protestolara güvenlik güçleri ateşle mukabele etmiş ve silahsız halktan 10 kişi ölmüş ve muhtelif yaralanma hadisesi vuku bulmuştur. Burada patlayan gösteriler süratle Doğu Libya’da geniş bir bölgeye yayılmıştır. Protestoların süratle ve geniş bir bölgeye yayılması sonunda ortaya çıkan görüntü Kaddafi’yi şaşkınlığa düşürmüştür. Kaddafi derhal güvenlik tedbirlerini arttırarak, aşiret liderlerinden gençleri gösterilerden uzak tutmalarını istemiştir. Aynı zamanda ülke çapında gazeteciler, facebook sosyal sitesi ve muhtelif çıkar gruplarının temsilcileri ile görüşerek taleplerini dinlemeye hazır olduğunu ifade etmiştir. Rejim artık, ücretlerin arttırılması, siyasi reformlar konusunda sözler vermeye başlamış ve hükümetin değiştirilmesi konusu gündeme gelmiştir. Bu arada, Kaddafi’nin halkın arasında Tripoli civarında araç sürerken veya destekçilerini selamlarken ki görüntüleri devlet televizyonunda yer almaya başlamıştır. Yıkılmış ve bozulmuş devlet kurumlarına karşı halkla el, ele olduğu imajını 40 “Full text of Saif Gaddafi’s speech”, 20.02.2011, http://mylogicoftruth.wordpress.com/2011/02/20/full-text-of-saifgaddafis-speech/. (Erişim tarihi: 22.11.2011) 41 Danimarka Karikatür Krizi, Danimarka’da Jyllands Posten adlı bir gazetede 30 Eylül 2005’de yayınlanan Đslam peygamberi Muhammed bin Abdullah’ın karikatürleri ile başlayan krize verilen genel isimdir. Söz konusu karikatürler oldukça saldırgan ve hicivsel bir içeriklidir. Karikatürlerden bir tanesinde Đslam dininin peygamberini bir terörist olarak gösteriliyordu. Bknz: “Jyllands-Posten Muhammad cartoons controversy”, http://en.wikipedia.org/wiki/JyllandsPosten_Muhammad_cartoons_controversy. (Erişim tarihi: 11.07.2011) 42 Richard Spencer , “Libya braces for ‘Day of Anger’ as protests continue throughout Middle East”, 16.02.2011, http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/africaandindianocean/libya /8329243/Libya-braces-for-Day-of-Anger-as-protests-continuethroughout-Middle-East.html. (Erişim Tarihi: 27.02.2011) Serdar ERDURMAZ 28 vermeye çalışmıştır. Bu tavır Kaddafi’nin iktidara geldiği günden itibaren sık, sık başvurmuş olduğu bir strateji olarak bilinmekteydi. Kendisinin resmi bir devlet kimliği olmadığını ileri sürerek, Mısır ve Tunus’taki liderlerden ayrı tutar ve günlük politik çekişmelerden uzak durarak, sorunlarda halkın temsilcisiymiş gibi bir tavır içinde olurdu. Görülen o ki bu defa Kaddafi’nin bu stratejisinin protestocular üzerinde etkisi olmadı ve muhalifler hem hükümetin ve hem de Kaddafi’nin çekilmesi talebini gündeme getirdiler.43 Libya’da gözden kaçırılmaması gereken bir diğer etken güçtü. Aşiretlerin sosyal, ekonomik ve hatta güvenlik gibi konularda geleneksel bir güç ve etkinlik sahibi olduğu ve bunların sergileyeceği tavrın gelecekte oluşacak her türlü kurum üzerinde münakaşa götürmez bir etkisi olacağı gerçeği vardı. Doğu’daki el Obeyda ve Karagila aşiretleri Libya sosyal yapısında anahtar role sahiptir. Bu aşiretlerin yeni oluşacak sistemde imtiyazlı bir konum alma arzuları aralarında bir rekabet oluşmasına yol açabilecekti. Bu birçok aşiretin halen silahlı bir güç olması nedeniyle, çatışmaya yol açabilecek bir kriz yaratabilecekti. Bu nedenle, Hadiselerin Doğu’dan başlamasının nedeni, yine aşiretlerin yapısı ve bölgesel farklılıklara bağlı olarak kendini göstermektedir. Doğu’nun Kaddafi iktidara geçtiğinden beri ona karşı soğuk bir tutum içinde olduğu söylenebilir. Doğu’da bulunan ve hâkim olan aşiret ile Kaddafi aşireti arasında Kaddafi öncesi dönemde var olan çatışma, Kaddafi döneminde de gizliden, gizliye sürdürülmekteydi. 1969 yılında Kaddafi tarafından devrilen, Libya’nın ilk ve tek kralı olan Đdris el-Senussi’nin doğudan olması bu konuda bir fikir vermektedir. Bu bakımdan doğu Kaddafi’ye karşı daima laf dinlemez ve muhalif bir tavır içinde olmuştur. Örneğin; Libya’da yasa dışı kabul edilen Đslamcı Hareket’in ılımlı veya militan elemanları genelde doğudan beslenmekteydi. 1990’ların ortalarındaki Đslamcı militan ayaklanmaların merkezi konumunda yer alarak, rejimin doğudaki dağlarda konuşlanan Libya Đslamcı Sa- 43 Tom A. Peter, “Libya’s Qaddafi offers $400 per family as rebels close in on Tripoli”, 25.02.2011, http://www.csmonitor.com/World/terrorism-security/ 2011/0225/Libya-s-Qaddafi-offers-400-per-family-as-rebels-close-in-onTripoli. (Erişim tarihi: 18.09.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 29 vaş Grubu denilen unsurlarla savaşmasına neden olmuştur.44 Ancak, bu unsurlar 1998 yılında temizlenebilmiştir. Kaddafi’nin uslanmaz doğuya karşı uygulamakta olduğu iki yaptırım mevcuttu. Bir taraftan doğuda daima güvenlik konusunda uyanık ve teyakkuz durumunda bulunarak, herhangi bir potansiyel tehdidi vahşi taktiklerle bastırmak için her türlü hazırlık içinde bulunurken, diğer taraftan da bölgeyi sürekli geri kalmış durumda tutarak cezalandırmaktı. Doğu ülkenin petrol zenginliğinin anahtar konumunda olmasına rağmen, Bingazi ve Derne, Aydabiya ve el Bayda gibi kentler Trablus’tan geri kalmaya mahkûm edilmişti. Buna rağmen rejim Kaddafi’nin oğulları vasıtasıyla bölgenin gelişmesine dair gerekli girişimlerde bulunacağı sözünü vermiştir. Bir takım sorunları bünyesinde barındırmasına rağmen Batı protestocular için daha az uygun bir ortam oluşturmaktadır. Trablus rejimin güç merkezi ve kalbi durumundaydı. Kaddafi başlangıçtan itibaren bu şehrin güvenliğine doğudakilerden daha fazla önem vermiştir. Trablus etrafında 12 koruma taburu konuşlandırmış ve bunların karargâhının olduğu yerlerde kendisine özel konutlar oluşturmuştur. Ayrıca hava ve kara kuvveti unsurlarını göstericilere darbeler yapmak için kullanmış, keyfi tutuklamalar ve göstericilerin ortadan kaldırılması şeklindeki sindirme hareketleri ile başkentteki potansiyel protestocuları korku yoluyla bastırma yoluna gitmiştir. Kaddafi başa geçtiği andan itibaren halk üzerinde yaptığı propaganda ile kendisi olduğu sürece Libya’nın bölünmesinin mümkün olamayacağı imacını vermeye ve halkı bu konuda ikna etmeye çalışmıştır.45 Yakın çevresinde tamamen kendisine sadık şahıslarla güvenliğini sağlama yoluna gitmiştir. 1969 devriminde kendisi ile birlikte yola çıkan General Kaveildi el-Humaydi, Mehdi el Arabi veya Muhammed Belkasım Zvai gibi şahıslarda güçlerini Kaddafi’ye olan yakınlıklarından almaktaydılar ve sırtlarını ona dönmekle kaybedecekleri çok şey vardı. 44 Alison Pargeter, agm. S.10 45 Alison Pargeter, agm. S.11 Serdar ERDURMAZ 30 Üst düzeyde rejimi terk ederek, muhalifler saffına geçenler genelde hükümete mensup bakanlardır. Eski Adalet Bakanı Mustafa Abdül Celil, eski Planlama Bakanı Mahmud Cibril ve Kamu Güvenliği Bakanı Abdülfatah Yunis el Obeydi gibi muhalifler saffına katılanların hepsi doğu kökenlidir. Bu ayrılmalar yankı yaratmasına rağmen, hükümetin ülkede çok güçlü bir konumda olmaması, karar mekanizmasında menfi bir tesir yaratmamıştır. Bunlar sadece bir formalite olarak, siyasi sistemin görüntüsü ve asıl karar mercii olan Kaddafi ve yakın çevresinin kararlarının uygulayıcısı konumundaydılar. Rejimi terk eden bir diğer kesimde diplomatlar olmuştur. Libya’nın BM temsilcisi Büyükelçi Abdülrahman Şalgam buna bir örnek teşkil etmektedir. Bunun dışında Kaddafi’ye sadık belli başlı aşiretlerin uzun bir zaman gelişmeleri takip ederek, durumlarını korudukları görülmektedir. Đsyanın başlaması ile birlikte internet ortamında belirli aşiretlerin saf değiştirdiğine dair şayialar ve söylentiler dolaşmasına rağmen, bu durum teyit edilememiştir. Libya rejimini destekleyen ve güvenliğine katkıda bulunan batıda Beni Valid yerleşim bölgesinde bulunan Varfalla aşireti ve yine batı bölgesinde yoğun bir yerleşkesi bulunan iyi silahlanmış, üçüncü büyük aşiret olan Margarha aşiretleri hakkında bu tür iddialar ortaya atılmıştır. Ancak, aşiretlerin içinden bir kısım tanınmış kimselerin muhaliflerin safında yer aldığı görülmüştür. Varfalla aşiretinin tanınmış bir üyesi olan Ekrem el Varfalli 20 Şubat tarihinde Kaddafi’nin “artık kardeş olmadığını” açıklamıştır. Aşiretlerin gelişen durumu takip ederek buna göre tavır takınma yoluna gittikleri söylenebilir.46 1970’ler de devrimi koruma amacıyla kurulan, Rejim Đdeologları ve Devrimci Komite Libya’da ki bütün kurumların içine sızarak, bir nevi örtülü denetim görevi üslenmiştir. Üyelerinin oldukça imtiyazlı bir durumda bulunması, diğer halk kesimine karşı ciddi bir üstünlük sağlamaktaydı. Bu komitenin Doğu’da bulunan üyeleri ortaya çıkan güçlü protestolar nedeniyle bölgeyi terk etmek zorunda kalmışlardır. Ancak, Batı’da bulunanlar Kaddafi’ye olan desteklerini sürdürme çabası içine girmişler ve devlet televizyonunda Kaddafi taraftarı gösterileri düzenlemişlerdir. Bu desteğin altında yatan asıl neden, rejimin değişmesiyle 46 Alison Pargeter, agm. S.11 LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 31 birlikte muhaliflerin kendilerinden hesap soracaklarından korkuyor olmalarıdır. Bütün bu desteklerin yanında Kaddafi’nin iktidarda güçlü bir şekilde kalma yolundaki ısrarının bir diğer önemli nedeni de; ülkenin rejimini bağımsız bir şekilde devam ettirme yetkinliğinde ve yeteneğinde alternatif kurumların mevcut olmayışıdır diyebiliriz. Bu bütün devlet kurumları için geçerli olmasına rağmen siyasi alanda parti sisteminin tesis edilmemiş olması siyasi liderliği sindirmiştir. Diğer taraftan, Tunus ve Mısır’da gelişen protestolara göre tavrını belirleyerek, rejimin değişmesine direkt etkide bulunan silahlı kuvvetlerin Libya’da bu fonksiyonu yerine getirmekten son derece uzak bir yapı ve zayıflık içinde olduğu ifade edilebilir. Kaddafi bir askeri darbe ile iktidardan alınma korkusu nedeniyle, maksatlı olarak silahlı kuvvetleri bir bütün halinde tutmaktan uzak tutmuştur. 1980’lerde Chad ile yapılan savaş sonrasında, özellikle uluslararası yaptırımların hedefi durumunda olan silahlı kuvvetlerin toparlanması mümkün olamamıştır. Komuta kademesinde üst rütbeli subay bol olmasına rağmen, orta kademede birlikleri sevk ve idare edebilecek, eğitimli personel zafiyeti mevcuttu. Bu yüzden halk arasında popülaritesi oldukça düşük durumdaydı.47 Kaddafi ve ailesinin güvenliğini sağlamaya yönelik yapılanmada, oğullar baskın bir rol üslenmişlerdi. Mutasım ve Hamis’in komutası altındaki tugayların elemanları kendilerine sadık ve güvenilir aşiretlerin üyelerinden oluşmaktadır. Bu tugayların her biri kendi hükümranlık alanları içinde ticari işlerle uğraşmakta ve cezalardan muaf bir imtiyaz içindeydiler. Bu bakımdan bu tugaylara mensup olanların varlıklarını Kaddafi ve oğullarına borçlu oldukları için, muhaliflere karşı, rejime bağlı bir şekilde sonuna kadar savaşmaları kararlılığı içinde olacağı söylenebilir. Kaddafi kendisine sadık olan unsurları kontrol altında tutabilmek için bir dizi girişimlerde bulunmuştur. Đsyancılara bir taraftan sert ve uyuşmaz tutumunu sürdürürken, kontrolü yeniden kazanmak için bir takım taktiklere girmiştir. 20 Şubat tarihinde bir kısım aşiret liderleri ile onların taleplerini almak için buluşmuştur. Doğu’daki muhaliflere ulaşmış ve müzakere masasına oturmaları 47 Alison Pargeter, agm. S.12 Serdar ERDURMAZ 32 için iki hafta süre vermiştir. Ancak, bu teklif ret edilmiştir. Bununla kalmayarak, tanınmış sevilen kimseleri araya sokarak muhaliflerle diyalog yolunu aramıştır. Mustafa Abdel Jalil’in kuzeni olan Başbakan Aziz el Talki ve eski başbakan ve Dışişleri Bakanı Abdül Ati el Obeydi 7 Mart’ta devlet televizyonundan muhaliflere ulaşmaya çalışmışlardır. Ancak, bu stratejilerin başarı getirmediği anlaşılmaktadır.48 Muhaliflerde ciddi sayıda ölümlerin olması 20 Şubat 2011 tarihinde BM’lere akredite olan 22 sivil toplum örgütünün ortak çağrıda bulunmasına yol açmıştır. Anılan örgütler 2005 BM Dünya Zirvesi Sonuç Dokümanı paralelinde açık bir şekilde Libya halkının korunması sorumluluğunun gündeme geldiğini ifade ederek, BM anlaşmasının VI ve VII’nci bölümlerinde ifade edilen her türlü diplomatik, insanı ve her türlü barışçı yolun kullanılması konusunda harekete geçmesini talep etmişlerdir. Ayrıca BM Genel Kurulu’nun almış olduğu 60/251 sayılı Đnsan Hakları Komisyonu konulu kararına atıfta bulunarak, buna uygun bir şekilde uluslar arası bağımsız soruşturma komisyonu kurulmasını talep etmişlerdir. Bu arada Kaddafi’nin oğlu Seyfülislam Libya devlet televizyonuna çıkarak babasının 41 yıllık iktidarını övmüş ve isyancıların faaliyetlerinin bu şekilde sürmesi halinde ülkenin iç harbe sürükleneceği tehdidinde bulunmuştur. 49 21 Şubat tarihinde ise, halkın üzerine bomba atmaktan kaçınan iki hava kuvvetleri pilotu uçakları ile birlikte Malta’ya iltica etmişlerdir.50 Gelişen olaylar ve Dünya’nın gözlerinin Libya’ya çevrilmesi üzerine Kaddafi devlet televizyonunda bir konuşma yapmıştır. Bu konuşmasında; kendisine bağlı olanların sokakları geri almak için mücadele etmesini istediğini belirtmiş, ABD ve el Kaide taraftarı düşmanların sokak fareleri gibi saldırdığını söyleyerek kendisinin ülkesini terk etmeyeceğini ve geri adım atmaktansa şehit olana kadar mücadeleye devam edeceğini kızgın bir 48 Alison Pargeter, agm. S.12 49 Mehmet Şükrü Gürel, “Yeni Dünya Düzeni ve Libya”, Dünya Gündemi Haftalık, 15 Mart-22 Mayıs 2011. 50 Scicluna, “Two Libyan fighter pilots defect, fly to Malta”, 21.02.2011, http://www.reuters.com/article/2011/02/21/us-libya-protests-maltaidUSTRE71K52R20110221. (Erişim tarihi: 02.04.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 33 şekilde dünyaya ilan etmiştir.51 Ertesi gün Libya’nın doğusunda bulunan ve ikinci büyük şehri olan Bingazi’nin isyancıların eline geçtiği haberi dünya basınında yer almıştır.52 23 Şubat tarihinde Fransa Devlet Başkanı Nicolas Sarkozy, AB’den Libya’ya yaptırım uygulaması isteğinde bulundu. Almanya Başbakanı Angela Merkel, eğer Kaddafi halkına karşı uyguladığı vahşeti durdurmaz ise, böyle bir yaptırım kararını destekleyeceğini ifade etti.53 ABD ise, senatör John Kerry tarafından teklif edilen yaptırım hususunu incelemekte olduğunu açıkladı. ABD Başkanı Obama 23 Şubat’ta Libya konusunda yaptığı ilk televizyon konuşmasında,54 Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’u Cenevre’de bulunan Đnsan Hakları Konseyine görüşmelerde bulunmak üzere göndereceğini ifade etti ve Kaddafi’nin orantısız güç kullanarak halkına vahşet uyguladığını ve bunun derhal durdurması gerektiğini söyledi. Arap dünyasına Batı’nın müdahale ettiği yolundaki iddiaların doğru olmadığını, bölgede bulunan ABD vatandaşlarının güvenliklerinin öncelikli olduğunu açıkladı. Bölgede süregelen olayların bölge halkları tarafından gerçekleştirildiğini ifade etti. Bu arada BM’nin talebi üzerine Libya’dan Tunus’a kaçmış olan 85 bin Mısırlıyı tahliye işlemine başlanılmıştır. Đngiltere, Fransa ve Tunus’un tahliye için tahsis etmiş olduğu yolcu uçakları bu talebi yerine getirmişlerdir. Tahliyeler yapılırken55, Kaddafi isyancıları silah bırakmaları halinde affedeceğine ve kovuşturma yapmayacağına dair açıklamada bulunmuştur. Eğer yabancı müdahalesi olursa ülkenin ikinci bir Vietnam olacağını söylemiştir. Trablus’ta destekçilerine ve gazetecilere yapmış olduğu üç saatlik 51 “Gaddafi speech and Libya turmoil – Thursday 24 February”, 24.02.2011, http://www.guardian.co.uk/global/blog/2011/feb/24/gaddafispeech-libya-turmoil-live-reaction. (Erişim tarihi: 11.04.2011) 52 Ian Pannell, agy. 53 “Merkel: “Kaddafi’nin konuşması ürkütücüydü”, 23.02.2011, http://www.euractiv.com.tr/6/article/merkel-kaddafinin-konusmasiurktucuydu-015941. (Erişim tarihi: 07.03.2011) 54 “Obama’s Speech on Libya (Text)”, 23.02.2011, http://www.nytimes.com/2011/02/24/us/politics/24obama-statementlibya.html. (Erişim tarihi: 03.03.2011) 55 Drew Hinshaw, “Mass Libya evacuations as Qaddafi digs in”, 23.02.2011,http://www.csmonitor.com/World/Backchannels/2011/0223/M ass-Libya-evacuations-as-Qaddafi-digs-in . (Erişim tarihi: 13.03.2011) Serdar ERDURMAZ 34 konuşmasında, “eğer ABD ve NATO’nun silahlı müdahalesi olursa binlerce Libyalı ölecektir” demiştir. 56 25 Şubat’ta Cuma namazından sonra halk Trablus’ta güvenlik önlemlerine rağmen gösteri yapmıştır. Ülkenin diğer şehir ve kasabalarında da halkın gösterilerine karşın Kaddafi Yeşil Meydana çıkarak, hâlâ yerinde olduğunu ve kontrolün kendisinde olduğunu göstermiştir.57 Protestoculara karşı halkı silahlandırmak için mühimmat depolarının açılmasını istemiştir. Kaddafi’nin bu açıklamaları dünya liderleri tarafından tepki ile karşılanmış aynı gün BM Güvenlik Konseyi kapalı kapılar arkasında Libya’daki durumu tartışmaya açmıştır. Đngiltere’nin bölge güvenliğine zarar verdiği gerekçesi ile Libya’ya müdahale talebinde bulunacağı gündeme gelmiştir. 25 Şubat’ta Reuters ajansı, Beyaz Saray’ın AB ile koordineli olarak tek taraflı yaptırımları uygulama kararı aldığını ve aynı zamanda Trablus’taki ABD elçiliğinin faaliyetini durdurduğunu basına geçti.58 Aynı zamanda BM’den Libya üyeliğinin askıya alınmasını talep etti. ABD’nin Libya ile tam diplomatik ilişkileri 2008 yılında başlamıştı. Yapılan gösterilerin mahalli liderlerin dışında ülke sathında koordine edilerek tek bir liderlikle yürütülme imkânı olmadığı belirlenerek, aynı Mısır’daki gibi bir lider arayışı içine girilmiştir. 26 Şubat Cumartesi günü bu konuda somut adımlar atılmaya başlandığı medyada yer almaktadır. Kaddafi’ye karşı özellikle ülke dışından tepki gösteren diplomatlar prensip olarak Kaddafi kabinesinden istifa eden Adalet Bakanı Mustafa Abdül Celil’i destekleyeceklerini belirtmişlerdir. 56 Catrina Stewart, Kim Sengupta, “Gaddafi says Libya could be another Vietnam”, 03.03.2011, http://www.independent.co.uk/news/world/africa/ gaddafi-says-libya-could-be-another-vietnam-2230653.html. (Erişim tarihi: 13.03.2011) 57 “Gaddafi vows to crush protesters, Libyan leader speaks to supporters in the capital’s Green Square, saying he will arm people against protesters.”, 26.02.2011, http://www.aljazeera.com/news/africa/2011/02/ 2011225165641323716.html. (Erişim tarihi: 13.03.2011) 58 Alex Spillius, “Libya: US impose sanctions on Libya”, 25.02.2011, http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/africaandindianocean/libya /8348841/Libya-US-impose-sanctions-on-Libya.html. (Erişim tarihi: 14.03.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 35 Yine aynı gün, BM Güvenlik Konseyi Libya’ya uluslar arası yaptırımlar uygulanması konusunu görüşmek üzere toplanmıştır. Uygulanacak yaptırımlar, silah ambargosu, Kaddafi ve ailesinin yurt dışında bulunan değerleri ve Kaddafi hükümeti üyelerine seyahat yasağı getirilmesi konularını kapsamaktaydı. 59 Türkiye, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan kanalı ile yaptırımların Kaddafi’den ziyade Libya halkına zarar vereceğinin göz önüne alınması gerektiği konusunda Güvenlik Konseyini uyarmıştır. Uluslar arası camianın Libya’ya karşı petrol açısından değil, vicdanlı, adil, hukuki ve evrensel insani değerlere göre hareket etmesi konusunda çağrı yapmıştır.60 Bütün bu çabalara karşın Kaddafi ailesiyle birlikte kendisini destekleyen aşiretlerin de yardımıyla silahlı mücadelesini sürdürme kararlılığını değiştirmemiştir. Đsyancılar 22 Ağustos 2011 tarihinde Trablus’u ele geçirdiler: Kaddafi orada yoktu 61. Daha sonra Kaddafi’nin doğum yeri ve direnek noktası olan Sirte kenti kuşatılmış, çetin ve uzun süren bir çatışma dönemi yaşanmıştır. Kaddafi’nin uydu telefonu ile yapmış olduğu son konuşmanın ardından, 20 Ekim 2011 tarihinde, son direniş noktası olan Sirte’de yakalanarak hunharca öldürülmesi ile Libya’daki 41 yıllık otoriter rejimin sonu perçinlenmiştir62. Muhtemelen yaptığı konuşma ABD veya NATO’nun Echelon Haberleşme Đstihbarat Sistemi tarafından tespit edilmiştir63 . 59 Helene Cooper, Mark Landler , “Following U.S. Sanctions, U.N. Security Council to Meet on Libya”, 26.02.2011, http://www.nytimes.com/2011/02/27/world/africa/27diplomacy.html?pag ewanted=all. (Erişim tarihi: 14.03.2011) 60 Erdoğan: Libya’ya karşı PETROL kaygısıyla değil evrensel insani değerlerle yaklaşın!”, 26.02.2011, http://www.hurriyetport.com/politika/ erdogan-libya-ya-karsi-petrol-amaci-ile-degil-evrensel-insani-degerlerleyaklasin. (Erişim tarihi: 14.03.2011) 61 “Qaddafi’s Grip on the Capital Tightens as Revolt Grows”, 22.08.2011, ww.nytimes.com/2011/…/23libya.html. (Erişim tarihi: 05.09.2011) 62 “Nobody here killed Qaddafi: Misrata fighters”, 22.10.2011, http://english.alarabiya.net/articles/2011/10/22/173074.html. (Erişim tarihi: 05.11.2011) 63 Echelon (signals intelligence), http://en.wikipedia.org/wiki/Echelon_(signals_intelligence) Serdar ERDURMAZ 36 Libya’nın Terörle Oyunu Libya’nın Terörle Oyunu Terörle Oyunu ve El Kaide El Kaide El Kaide’nin Libya’daki ’nin Libya’daki ’nin Libya’daki Faaliyet Faaliyetleri Varşova Paktı’nın karşısındaki batıyı temsil eden NATO, dünyadaki terörist hareketlerden, silah ve uyuşturucu kaçakçılığından sorumlu tuttuğu ülkelerin sayısını hemen hiç değiştirmiyordu ve bu listede her seferinde Libya’nın adı mutlaka geçiyordu. Bu anlamda NATO 1986 yılı Sonbahar Oturumu’na Đngiliz temsilcisinin sunduğu raporda Bulgaristan, Libya, Suriye, Đran ve Suriye terörizmi destekleyen ülkeler olarak konumlandırıldılar. Raporda Libya’daki 20 kampta 7 bin teröristin eğitildiği bildiriliyordu.64 Pan Amerikan Şirketinin dev uçağının Đskoçya’nın Lockerbie kasabasının üzerinde 1988 yılında havada infilak etmesi Kaddafi’nin terörle bağlantısının bir kanıtıydı. Uçak yolcuların ile uçağın üzerine düştüğü evde bulunanlar dâhil olmak üzere iki yüz yetmiş kişi can verdi. Uzmanların, polisin ve istihbarat teşkilatlarının uzun ve sabırlı araştırmaları sonucunda uçağın terörist bir saldırıya hedef olduğu ortaya çıktı. Eylemi gerçekleştirmekten sorumlu bulunan Libya vatandaşı Abdülbaset Ali el Megrahi tutuklanarak mahkûm edildiği Đskoç cezaevine tıkıldı. Yıllar sonra düzelen Batı-Kaddafi ilişkileri sayesinde serbest bırakıldı. Kamuoylarının nazarında aklanması hiçbir zaman mümkün olmayan adı geçenin serbest bırakılması için sözde bir gerekçe hazırlandı. Karşılıklı anlaşmak suretiyle, yıllardır muzdarip olduğu prostat kanseri bahanesiyle serbest bırakılarak düzelen ilişkilerin zarar görmemesi sağlandı. Đki yüz yetmiş kişinin katili serbest bırakıldıktan sonra gittiği Libya’da krallar gibi karşılandı ve Kaddafi’nin “kardeşim” sözleriyle iltifata boğuldu. Bu süreci, terörün diplomasiye bir kez daha kapı açması olarak basit bir ifadeye dönüştürmek yerinde olacaktır.65 Dünyada olağan bir uygulama olan terörle diplomasinin bağlantısı konusunda Libya ne ilk ne de son oldu. Teröre desteği 64 “Target America, Chapter 2”, http://www.brasscheck.com/911/chapter2.html. (Erişim tarihi: 25.11. 2011), Ayrıca Bknz; Diplomatic Pulse, 4625-257, 8 December 1986 65 “Lockerbie saldırısının film gibi hikâyesi”, 20,08.2009, http://www.stargazete.com/dunya/lockerbie-saldirisinin-film-gibihikayesi-haber-208706.htm. (Erişim tarihi: 26.10.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 37 nedeniyle batının 1990’lara kadar dünyadan soyutladığı Libya, 11 Eylül’le birlikte ilişkilerini düzeltti. Düzelen ilişkilerin görünen tarafında dünyanın önde gelen ülkeleriyle silah anlaşmaları yapması ve kanlı bir teröristin serbest bırakılması bulunuyordu. Ancak aralarındaki terör-istihbarat-diplomasi bağlantısının asıl büyük kısmı Libya’da Kaddafi devrinin batı eliyle sona erdirilmesinden sonra ortaya çıktı. Amerika bir zamanlar terörist olmakla suçlayarak ilişkilerini kestiği ve diğer ülkeleri de aynı şekilde davranmaya zorladığı Libya ile teröre karşı mücadelede işbirliği yapmaktaydı. Bu da terörist olmakla, teröre karşı işbirliği yapmanın arasında kıl inceliğinde bir fark olduğunun açık bir kanıtıydı66 . Terörle savaş adı altında Amerikan, Đngiliz gizli servisleriyle Libya gizli servisinin keyfi uygulamaları Kaddafi’nin karargâhının ele geçirilmesiyle gün ışığına çıktı. Libya istihbarat örgütünün başı Musa Kussa’nın çalışma odasında bulunan belgelerin her biri bu konunun kanıtıydı. Belgelerde 2002-2004 yılları arasında CIA’in dünyanın çeşitli yerlerinden topladığı şüphelileri Trablus’a teslim ettiği, Amerikalıların bununla yetinmeyip kendileri için gerekli olan bilgileri öğrenmesi amacıyla Libyalı militanlara sorulmak üzere yeni bilgi taleplerinde bulunduğu yer almaktadır. Ortaya çıkarılan belgelerdeki bilgiler gazete ve televizyonlarda birbiri ardına yayınlandıkça Libya’nın batıyla olan kirli ilişkilerinin boyutları gözler önüne serildi. ABD Başkanı George Bush ve Đngiliz Başbakanı Tony Blair’in gayretleriyle Libya terörle savaşta ortak haline getirildi. El Kaide konusundaki istihbarat açlıklarının büyüklüğü nedeniyle eskiyi unutup en küçük bir bilgi kırıntısı için bile her ülkeyle ilişki geliştirme yoluna gittiler. Kaddafi de bu yaklaşım sayesinde bir zamanlar hasmı olduğu ABD ve Đngiltere’nin gözdesi haline dönüştü. Bir zamanların hasım istihbarat teşkilatları ortak operasyonlar yapmaya, aralarında istihbarat paylaşmaya başladılar. Sonradan öğrendiğimiz bu kapsamlı gizli ilişkilerdeki yakınlık kadar diplomatik ilişkilerde de açıklık ve samimiyet vardı. Öyle ki Đtalya sömürge yıllarında Libya’daki taciz ve hak ihlalleri nedeniyle Libya’dan özür diledi. 11 Eylül öncesinde bu türlü gelişmelerin olacağını düşünmek bile mümkün değildi. 66 Đbrahim Çevik, Etnik Çatışmalar Daire Başkanı, TÜRKSAM Đbrahim.cevik@turksam.org. Serdar ERDURMAZ 38 Batının yeni gözdesi Kaddafi ve ülkesi Soğuk Savaş’ın sona ermesinden en çok etkilenen ülkelerden biri oldu. Çünkü Rusya ile ABD rekabetinden yararlanarak Arap ülkeleri arasında ve Avrupa’da terör hareketlerine destek verme serbestliğini kaybetti. Dahası hatalarının hesabı sorulmaya başlandı. Đçeride devletiyle, halkıyla bütünlülüğe sahip bir ülke yaratmayan Kaddafi, Arap Birliği’nde karar verici bir konum için mücadele verdi. Sahra altı ülkelerini bir araya toplayacağı Afrika Birliği oluşturmaya kalktı. Bölgesel ve ayrılıkçı hareketlerde rol oynama geleneği ülkedeki değişime rağmen devam etti. Bu konuda Asian Times’dan Victor Kotsev, Đsrail’in istihbarat analizleriyle ve dezenformasyon haberleriyle ünlü Debka isimli web sitesine dayanarak yaptığı yorumda; Libya’daki ayaklanmacıların ele geçirdikleri cephaneliklerdeki birçok silahın el Kaide’ye bağlı unsurların eline geçtiğini, binlerce hardal ve sinir gazı bombasının gemiyle Hamas ve Hizbullah örgütlerine gemiyle gönderildiğini, Hizbullah ve diğer radikal Đslamcı örgütlerin militanlarının ayaklanan Libyalılar arasında yer aldığını, yüksek rütbeli Amerikan görevlilerinin açıkladıklarını vurgulamıştır.67 Libya, Đslami isyanlar konusunda özellikle doğu kesimde belirli bir geleneğe sahiptir. El Cemaa el Đslamiye al Mugatilabi Libya (Libya Đslamcı Savaş Grubu- LISG), 1990’larda faaliyete başlamıştır. 2009’da vahşetten vazgeçmişlerse de muhtelif Libyalı cihat taraftarları ülkeden kaçarak Pakistan’daki aşiret bölgelerinde el Kaide liderleri olarak ortaya çıkmıştır. Kasım 2007’de Libyalı Komutan Ebu Leyth el Libi yayımlanan bir videosunda LISG’nin el Kaide ile birleştiğini açıklamıştır. Bu açıklamanın zaten el Kaide içinde çarpışan bir avuç Libyalı için yapıldığı değerlendirilerek küçümsenmiştir. Ancak, 2007 Ekim ayında Irak’ta bulunan el Kaide yuvasına yapılan baskında ele geçirilen dokümanda Irak’a gelen 700 kadar yabancı el Kaide elemanlarından 112’sinin Libyalı olduğu ve doğu bölgesinde, Darnah’tan oldukları kimlik açıklamalarından tespit edilmiştir. Bu rakam 244 Suudili gönüllüden sonra, ikinci en büyük katılımı içermekteydi. Bu durum ülkedeki 67 Victor Kotsev, “Israel and Hamas in a dangerous game”, 09.04.2011, http://www.atimes.com/atimes/Middle_East/MD09Ak03.html. (Erişim tarihi: 09.07.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 39 Batı karşıtlığı ve cihat kültürünün ne kadar popüler olduğunu göstermesi açısından önemliydi. Usama Bin Ladin’in öldürülmesi üzerine, yeni el Kaide liderliğine aday olarak, Libyalı Ebu Yahya el Libi ve aynı zamanda Attiyak Abdülrahman Attiye Allah’ın olarak bilinen üyelerin ismi geçmiştir. Bu şahısların hem dini lider olarak ve hem de genç kuşak el Kaide temsilcisi olarak önemli bir yeri vardır. Alman Der Spiegel dergisi Attiya Allah’ın Almanya’da bombalama planladıkları gerekçesi ile tutuklanan üç kişi ile irtibatta olduğunu, Nisan ayında Washington Post gazetesi Attiya Allah’ın örgütün üç numaralı boşluğunu dolduracak uluslar arası yapılanmaların başı olabileceğini belirtmiştir. Bu bakımdan Libya’nın el Kaide için ciddi bir kaynak oluşturduğunu belirleyebiliriz. Muhalefetin ayaklanması sırasında Libyalı yetkililer ayaklanmalarda cihat taraftarlarının rol aldığı konusunda gazetecilere açıklamada bulunmuşlardır. Daha önce hapishanelerden serbest bırakılan LISG üyelerinin Barga ( Kuzeydoğu Libya’nın eski adı) Đslam Emirliği adı altında aşırı uçta bir formasyon oluşturduklarını ifade etmişlerdir. Bunların silah ele geçirerek Derne ve el Bayda’da şeriat hükümlerini uyguladıkları iddia edilmiştir. Bu yapının sözde lideri olduğu ifade edilen Abdülkerim el Hazadi bir televizyon yayınında böyle bir grup kurulduğunu kabul etmemiştir. Buna rağmen eski LISG üyesi, şimdi Quilliam Vakfı’nda (Think Thank Kuruluşu) çalışmakta olan Noman Benotman isimli uzman, Londra’da King’s College’de 8 Mart’ta yapılan toplantıda Hazadi’nin LISG üyelerini Değişim Đçin Libya Đslami Hareketi (Libyan Islamic Movement for Change- LIMC) isimli yeni bir grup kurmak için topladığını belirtmiştir. Benotman, yeni yapılanmanın tamamen eski LISG üyelerinden oluştuğunu ifade etmiştir. Halen muhaliflerle birlikte hareket etmekte olan elemanların doğrudan el Kaide unsurları ile irtibat konusunda istekli olmadığını belirtmiştir. Bu unsurların muhalif güçleri yönetme gibi bir çıkışlarının olmadığını da vurgulamıştır. Ancak, Libya’da oynanan oyunların altında ABD’nin çok uzun zamandır parmağının olduğu ve Libya ile olan ilişkilerdeki gelişmelerin seyrine göre provakasyonun bazen sıkılıp, bazen gevşetildiği Akşam gazetesi yazarı Hüsnü Mahalli’nin anlatmış Serdar ERDURMAZ 40 olduğu hikâyeden kolaylıkla anlaşılmaktadır68. CIA ve MI6’nın 68 Hüsnü Mahalli, Đlginç hikâye, Akşam Gazetesi, 06 Eylül 2011, http://www.aksam.com.tr/ilginc-hikaye-3662y.html. Abdülhakim Bilhac, Libyalı bir vatandaş. Dini bütün olan bu insan komünist Sovyetler’e karşı savaşmak üzere 1988’de Afganistan’a gider ve Kaide’ye katılarak orada 5 yıl kalır. Bin Laden ile ideolojik anlaşmazlığa düşen ve Batı ile fazla düşmanlığa gerek olmadığını söyleyen Abdullah Azam (Bin Laden tarafından Batı’nın ajanı olmakla suçlandığı ve öldürüldüğü söylenir) ile kişisel dostluk kuran Bilhac 1993’te ülkesi Libya’ya döner ve CIA ile Đngiliz Đstihbarat örgütü MI6’dan aldığı yardım ve destekle yandaşlarını örgütlemeye başlar. Örğütünün adı da Đslamcı Silahlı Mücadele Cemaati. Adamlarını gizlice Kaddafi’ye bağlı devrim komitelerine sokan ve silahlı eğitim almalarını sağlayan Bilhac kısa bir süre içinde Bingazi bölgesinde güçlenir. Ancak Kaddafi durumu anlar ve 1995’te örgüte büyük darbe indirir. Bilhac ve adamları kaçar. Bilhac’ın birçok yandaşı Londra ve Paris’te karargâh kurar. Belhadj ise aralarında Türkiye’nin de bulunduğu birçok ülkede dolaştıktan sonra Malezya’da yerleşir ve Kaddafi yönetimine karşı mücadelesine oradan devam eder. Ama CIA ve MI6’nın bilgisi ve desteğiyle. Ancak 2003’te Irak işgal edilince Kaddafi sıranın kendisine geleceğini düşünerek hemen ABD ve Batı ile flört etmeye başlar. Bu flörtü oğlu Seyfelislam ve istihbarat şefi-ki sonra dışişleri bakanı oldu- Musa Kusa üzerinden devam ettirir. Kusa, Batılılara bildiği her şeyi anlatır; onlar da Kaddafi’ye yardım etme sözü verir. Kısa sürede Batı ile Kaddafi arasındaki tüm sorunlar çözülür ve Kaddafi bir zamanlar maddi ve manevi destek verdiği ve aralarında IRA, ETA, Kızıl Tugaylar ve benzeri tüm örgütlerle ilgili her şeyi Batlılara anlatır. Seyfelislam ise ülkesinde reform sözü verir. Bunun üzerine CIA ve MI6 Libya muhaliflerini tek tek yakalayarak Kaddafi’ye teslim etmeye başlar. 2004 sonunda Malezya’da yakalanan Bilhac, CIA tarafından işkence gördükten sonra Libya’ya teslim edilir. Musa Kusa’nın adamları işkenceye devam eder ve Bilhac’ı zindana atar. Bu arada Kaddafi Batılı başkentleri dolaşarak yeni dostluklar kurar ve muhaliflerinden kurtulma çabasına girer. Oğlu Seyfelislam ise Batılı başkentlerin de desteğini alarak reform adımlarını hızlandırır ve samimiyetini kanıtlamak üzere Mart 2010’da tutuklu muhalifleri serbest bırakmaya başlar. Bırakılanların başında da Bihac ve onun gibi radikal Đslamcı 700 kişi vardı. Serbest kalan Bilhac hemen dolaylı da olsa eski dost-düşman CIA ile ilişkiye geçer ve yeniden yardım ve desteğini sağlar. Nasıl olsa bu kez Musa Kusa’nın istihbarat elemanları kendisini rahatsız etmeyecekti. Çünkü Musa da el altından CIA ve MI6 ile işbirliği yapmaya başlamıştı. Nitekim ayaklanma başladığında Libya’dan kaçan ve Londra’ya sığınan ilk önemli kişi Musa Kusa idi. Đkinci kişi ise bir zamanlar Kaddafi’nin savunma bakanı olan Halife Hafter idi. Hafter şimdi muhalefet kuvvetlerinin komutanı. Bilhac ise ayaklanma başladığından itibaren çok önemli görevler üstlendi ve başkent Trablus’taki askeri direnişi örgütleyerek LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 41 örgütlediği El Kaide elemanı Libyalılar 1993 yılında Libya’da Đslamcı Silahlı Mücadele Cemaatini kuruyor, başarılı olamayınca kaçıyorlar. Daha sonra, 2003’te Kaddafi’nin ABD ile arası düzelince, CIA bunları yakalayarak Kaddafi’ye teslim ediyor. Tutuklananlar 2010’da serbest bırakılıyorlar. Daha sonra, CIA ve MI6’nın yardımı ile bunların 700 kadar radikal Đslamcı ile son ayaklanmalarda önemli bir rol üstlenmiş olarak faaliyetlerine devam etmekte oldukları anlatılmaktadır. Bir başka Libyalı Đslamcı olan Sami el Sadi’nin başına gelenler Abdülhakim Belhac’ınkinden farklı değildi. Kaddafi’nin gizli servisiyle Đngiliz MI6 arasındaki ortak çalışmayla eşi ve çocuklarıyla Hong Kong’dan Trablus’a gelişinde tutuklandı. Ailesiyle birlikte yan yana kapatıldığı hücresinde işkence altında sorgulandı. Bunlar olurken Ayman el Zevahiri, LISG ile el Kaide’nin “Đslami Mağrip el Kaide’si- AQIM” adıyla birleştiğini duyurdu. Bunun doğal sonucu olarak, Libya Ulusal Geçiş Konseyi’nin karşısında güçlü bir konumu bulunan LISG/QAIM, Libya’nın içinden çıkmış bir siyasi güç halini almıştır69 . Libya, gelenekleri itibarıyla tümü Sünni ve Maliki mezhebine bağlı çok dindar bir toplum olarak görülmektedir. Dini geleneklerden dolayı, Libyalıların devrim sonrası ülkenin siyasal yapısını kurarken çok zorlanacakları değerlendirilmektedir. Çünkü dağılan Kaddafi’nin ordusunun tüm ağır silahlarını ele geçiren radikal Đslamcı grup ve cemaatler, bu silahları her an ve çekinmeden kullanabilecekler ve kendi arzuları doğrultusunda bir idari yapı oluşturma çabası içine girebileceklerdir. Batı ise, bu radikallerden hiç hoşnut olmayıp, laik kesimi desteklemektedir. Laik kesimin başında, Geçici Konsey’in Yürütme Komitesi Başkanı Kaddafi’nin karargâhı El-Aziziye’ye giren ilk kişi oldu. Belhadj şimdi binlerce silahlı yandaşı ile birlikte kendisini serbest bırakan ve onunla yan yana poz veren Seyfelislam ve babası Muammer Kaddafi’nin peşinde, hem de CIA ve MI6 ajanlarının yardımı ile. Ama ülkesine demokrasi ve özgürlük getirmek için! Bakalım yüzde yüz gerçek olan bu hikâyenin ikinci bölümünü ne zaman yazarız. Unutmayalım ki Batı’nın yarattığı Kaddafi 42, Mübarek ve Bin Ali 30 yıl iktidarda kaldıktan sonra sırları ortaya çıktı. Bilhac ise siyaset yolunda 33 yıl önce yürümeye başlamıştı 69 Pepe Escobar, “How al-Qaeda got to rule in Tripoli”, 30.06.2011, http://www.atimes.com/atimes/Middle_East/MH30Ak01.html. (Erişim tarihi: 04.07.2011) Serdar ERDURMAZ 42 Mahmud Cibril, CIA elemanı olduğu söylenen Mahmud Şammam, Geçici Yönetimin Güvenlik ve Petrol Đşlerinden Sorumlu Ali Tarhuni ve Kaddafi’nin BM’deki eski temsilcisi Abdurrahman Şalgam bulunmaktadır. Libya’nın Đslamcı muhalefet liderlerinden Ali el Sulabi, yeni yapılanmada bu kişileri “radikal laikler” olarak niteleyerek, onların ülkenin başında kalmalarına izin verilmeyeceğini dile getirmektedir. Başlangıçta laiklerin Batı desteği ile ön alabilecekleri, fakat demokratik düzen kurulamadığı takdirde uzun vadede radikal Đslamcıların etkinliği ele geçirmeye çalışacakları değerlendirilebilir. Kaddafi’nin bir diğer stratejik yaklaşımı da Đslamcı cihat militanı grupların isyancılar arasında yer alması konusunu gündeme getirmesidir.70 Özellikle, doğudaki protestoları el Kaide’nin işi olduğu ileri sürerek bastırmaya çalışmış ve geleneksel olarak Đslam karşıtlarının doğuda faaliyette olduğu konusunu işlemiştir.71 Ortaya çıkan ayaklanmaların Doğu’da Usama Bin Ladin’in işi olduğunu vurgulayarak, hem batıdaki Libyalıların hem de uluslar arası topluluğu Libya rejiminin yıkılması konusunda endişe duymasını sağlamayı amaçlamıştır. Özellikle, el Kaidenin doğuda Đslamcı bir rejim kurma çabası içinde olduğunu gündeme getirerek, alkolle ve uyuşturucu ile zehirlenmiş el Kaide militanlarının ülkeyi parçalamak için ayaklandıkları iddiasını yaymaya çabalamıştır. Ancak, bu çabalar, doğrulanmamış bir varsayım olarak kalmıştır. Mustafa Adbül Celil (Eski Adalet Bakanı) doğu bölgesi aşiret liderleri ve temsilcisi ile el Bayda’da yaptığı toplantı sonrasında el Cezire televizyonuna verdiği mülakatta “Biz tek ülke istiyoruz. Đslam Emirliği veya el Kaide diye bir şey yoktur. Bizim tek hedefimiz bu rejimden bağımsız bir Libya ve halkın istediği hükümeti seçmesidir”, diyerek bu iddianın gerçek olmadığını vurgulamıştır72 . 70 Kaddafi’nin kalesi olan Bab-al-Aziziyah Bilhac’a bağlı Berberi Militan muhalifler tarafından ele geçirilmiştir. Belhac eski El Kaide Lideri olarak, isyancıların üst düzey komutanı olmuş ve Trablus Tugayı denilen ve ABD tarafından eğitilen Berberilere komuta etmiştir. Bknz: Pepe Escobar.agy. 71 “Qaddafi blames Osama Bin Laden for protests”, BBC News, 24.02.2011, http://www.bbc.co.uk/news/world-africa-12570279. (Erişim Tarihi: 21.03.2011) 72 “Gaddafi blames bin Laden, drugs for Libya unrest”, 24.02.2011, LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 43 Kaddafi’nin Oğlu Seyfülislam Kaddafi’nin Oğlu Seyfülislam Seyfülislam, Reji , Reji , Rejimin Reformist Y min Reformist Y min Reformist Yüzü Diğer taraftan, Kaddafi’nin oğlu Seyfülislam, rejimin değişen reformist yüzü olarak halka presente edilmeye çalışılmıştır. 1972 doğumlu ve Kaddafi’nin ikinci karısı Sofia Farkask’tan olan Seyfülislam, Kaddafi’nin yakın çevresinde halkla ilişkiler ve diplomatik işleri babasının adına sürdürmekten sorumludur. Babasından sonra yerine geçeceği düşünülen ve halk tarafından en çok tanınan aile ferdidir. Oldukça iyi eğitim almıştır. Sık sık Libya’nın iç dinamiklerinde değişiklik gereği üzerinde durması, hem ülke içinde hem de dışında popülaritesini arttırmıştır. Ancak, yıllardan beri Seyfül tarafından yerine getirilmeyen sözlerle oyalanmış olma duygusu nedeniyle, Seyfülislam’ın bu çabaları protestoculara hiç inandırıcı gelmemiş ve protestoculara karşı uygulanan sert tavırla gölgelenmiştir. Bir taraftan sert tutum devam ederken, diğer taraftan Kaddafi’nin, Seyfülislam’ın yüzünü televizyonda muhtelif defalar kullanarak, protestocuları Seyfül’le birlikte yeni anayasa yapılması, şeffaflık ve reform konusunda ikna etme çabaları sonuçsuz kalmıştır. Kaddafi’nin bütün bu çabalarına rağmen doğudaki muhalifler neredeyse hiç bir ana hükümet kurumu mevcut değilken, kendi içlerinde politik olarak organize olmaya başlamışlardır. 17 Şubat’ta muhalifler kendi aralarında uzlaşarak, ittifak oluşturarak birlikte hareket gibi en temel konuda önemli bir adım atmışlardır. Đttifak; entelektüeller, eski politikacılar, sosyal aktivistler ve Libya aşiret temsilcilerinden oluşmakta olup, yeni anayasa, medeni haklar, politik parti düzeni ve ifade özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlüklere dayalı demokratik bir düzen isteğini ortaya koymuştur. Aynı zamanda yiyecek sağlanması, resmi binaların korunması ve uluslararası petrol şirketlerinin ve yatırımcıların mal varlıklarının korunacağı garantisinin ittifak tarafından sağlanması önemli bir örgütlenme işareti olarak görülebilir. Muhalefet bu çalışmalara paralel olarak Ulusal Geçici Konsey’i (UGK) icra organı olarak kurmuş ve ülke çapında etkin olarak, geçici hükümet ve askeri komite oluşturma görevi vermiştir. http://www.msnbc.msn.com/id/41753687/ns/world_newsmideast_n_africa/t/gadhafi-blames-bin-laden-drugs-libyaunrest/#.Ts_2i7IUp90. (Erişim tarihi: 08.05.2011) Serdar ERDURMAZ 44 Diğer taraftan yine NATO müdahalesine kadar olan safhada, Kaddafi’ye karşı belirli bir muhalif liderlik sergilenememesi bir başıboşluk havası estirmiştir. Özellikle halkın aşiret yapısı içinde bir lider çıkartamaması bir zafiyet yaratmıştır. Kaddafi yandaşlarının bu hususu kendi lehlerine kullanarak, yapılan gösterilerin dış güçlerin tahriki olduğu, halkın bu konuda iradesinin olmadığı savını ileri sürmelerine yol açmıştır. Bütün bu hususlar ayaklanmaların münferit olduğu ve bastırılabileceği intibaını vererek, Kaddafi’nin davranışını önce ikaz, sonra silahlı güç kullanmak şeklinde yönlendirmiştir. Kaddafiye karşı muhalif bir liderlik oluşturabilmek için, Libya’da bir dönem geçtikten sonra batılı danışmanların desteği ile Ulusal Geçici Konsey’inin tesis edildiği söylenebilir. Ulusal Geçici Konsey (UGK), ayaklanma sırasında Kaddafi karşıtı isyancılar tarafından kurulan bir hükümettir. Oluşum “devrimin siyasi yüzü” olarak hareket etmektedir. Bingazi kentinde 27 Şubat 2011’de ilan edilmiş, 5 Mart 2011 tarihinde, konsey içinde kendisini “bütün Libya tek temsilcisi” olarak ilan eden bir bildiri yayınlanmıştır.73 Geçici hükümet 23 Mart 2011 tarihinde konsey tarafından kurulmuş olup, konseyin başkanlığını eski Adalet bakanı Mustafa Abdül Celil yapmaktadır. UGK kendisini “Libya Cumhuriyeti”, Kaddafi hükümetini ise “Büyük Libya Arap Halk Sosyalist Cemahiriyesi” olarak ifade etmekteydi. UGK esas olarak, Celil, Cibril ve 2008’de protesto için ayrılan eski Ticaret ve Ekonomi Bakanı Ali Abdülaziz gibi Kaddafi rejiminden ayrılmış eski rejim taraftarlarından ve katılan diğer aydınlardan oluşmaktadır. Konsey mensuplarının çoğu 1969’dan beri Kaddafi ile kol kola onlarca yıldır ülkeyi tek adam liderliğinde idare etmişlerdir. Bu nedenle, tutumlarında geleneksel yaklaşımı benimsemeleri son derece normal bir yaklaşım olarak görülebilir. Daha başlangıçta orta seviye profesyonellerle, eski rejim temsilcilerinden oluşan UGK üyeleri arasında görüş ayrılıkları belirmiştir. Bir kısmı liberal demokrasi taraftarıyken, diğerlerinin daha geleneksel bir yaklaşım sergilemeleri sorun olarak belirmeye başlamıştır. Bu geleneksel figürler oldukça etkili olan Dr. el Salabayi gibi 73 “The Libyan Interim National Council”, Official Website, http://www.ntclibya.org/english/ LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 45 bir kısım dini âlimleri içeren gruba bağlıdırlar. Bunlar Geçici Milli Konsey’den farklı olarak ilk aşamada Kaddafi’nin uluslararası bir müdahale ile alaşağı edilmesine karşı çıkmışlardır. Bu gibi sorunlar mutabakat sağlanarak aşılsa bile, daha sonra yol açacak geçici hükümet kurulması gibi durumlarda daha fazla problemin doğmasına gebe gibi bir görünüm vermektedir. Bu arada zaman kazanan Kaddafi kendi bildiğini uygulamış ve karşıtlarının elde ettiği şehir ve kasabaları bir, bir ele geçirmeye çalışmıştır. Esas sorun şudur: Kaddafi tekrar hâkimiyeti ele geçirirse yaptığı bunca vahşete ve BM Ceza Mahkemesi suçlusu sayılmasına rağmen dünya kamuoyu onu hiçbir şey olmamış gibi kabul edecek miydi? Đşin aslına bakarsak, eğer Kaddafi bütün ayaklanmaları bastırarak, tekrar yönetime hâkim olsaydı uygulayacağı iki seçenek bulunacaktı. Bunlardan birincisi, daha despot ve baskıcı bir yönetimle bütün karşıtlarını yok ederek iktidarını oğullarına devrederek, sürdürmek; iĐkincisi ise, karşıtları ile masaya oturarak, halkın isteklerine dayalı orta yolu bulan bir yönetimi yapılandırmaktı. Gelişmelere baktığımızda bu ikincisinin sonun başlangıcında pek gerçekleşme imkânının bulunmadığı, ayrıca Kaddafi’nin karakter olarak böyle bir yapılanmaya girmeye yatkın olmadığı kanaati hâsıl olmuştur. Ancak, bu aşamaya gelindiğinde, artık ABD’nin müdahalesinin zamanının geldiğini idrak ederek, Kaddafinin bu şekilde bir yaklaşıma zorlanması olasılık dışı değildi. Gerçekte de Kaddafi’nin yönetimde kalması şartıyla, ABD’yi karşısına alarak tekrar ciddi ambargolara maruz kalmadan, böyle bir talebe boyun eğebileceği düşünülebilirdi. Aksi takdirde bu gün olduğu gibi bekası tehlikeye girecek demekti. Bununla beraber Kaddafi böyle bir çözümü seçmemiştir. BÖLÜM – BÖLÜM –III BĐRLEŞMĐŞ MĐLLETLER’ĐN 1970 ve 1973 SAYILI KARARLARI, KARARLARI,ABD VE AVRUPA’N VE AVRUPA’N VE AVRUPA’NIN TUTUMU IN TUTUMU IN TUTUMU ABD’nin Askeri Müdahale Öncesi ABD’nin Askeri Müdahale Öncesi ’nin Askeri Müdahale Öncesi Kaddafi’ye Kaddafi’ye Kaddafi’ye Karşı Tutu Karşı Tutumu ABD yönetimi Kaddafi ile uzun yıllar sorunlu bir ilişki içinde olmuş ve Libya’ya karşı 1993-2003 arasında uygulanan BM yaptırımlarında başrolü oynamıştı. Ancak 2003’ten sonra iki ülke arasındaki ilişkiler süratle iyileşmeye başladı. Libya’nın zengin petrol yataklarını Avrupalı şirketlere kaptırmak istemeyen Amerikan petrol şirketleri yaptırımların sona ermesinin ardından 2005 yılında “ABD-Libya Yatırım Ortaklığı”nı kurarak Libya pazarına hücum etti. Bu girişimlerin sonucu olarak 2003 yılında sıfır düzeyinde olan ABD-Libya ticaret hacmi 2010 yılına gelindiğinde 2,7 milyar dolara ulaştı.74 ABD’nin ekonomik girişimlerinin yanı sıra gizli servis düzeyinde de Kaddafi ile yakın işbirliği bulunuyordu. Geçtiğimiz ay Amerikan ve Đngiliz basınında yayınlanan haberlerde CIA ve Đngiliz dış istihbarat servisi MI6’nın, “Đslamcı” olarak bilinen bazı önemli isimleri, işkence göreceklerini veya öldürüleceklerini bile bile Libya’ya geri gönderdiği, Libya hükümetinin de bu yardımlara karşılık Amerikan ve Đngiliz petrol şirketlerinin birçok projede yer almasını sağladığı belgelerle ortaya konulmuştu. Bu ilişkiler o kadar “sistematik” bir hale gelmişti ki Kaddafi, 2004 yılında CIA’ye ülke içinde özel bir temsilcilik açması için izin dahi vermişti. 74 “Emperyalizmin ahlaksızlığı: Libya’yı Kaddafi’yle birlikte sömürdüler şimdi ölümünü kutluyorlar!”, 21.10.2011, http://www.turnusol.biz/public/haber.aspx?id=11012&pid=5&haber=E mperyalizmin%20ahlaks%FDzl%FD%F0%FD:%20Libyay%FD%20 Kaddafiyle%20birlikte%20s%F6m%FCrd%FCler%20%FEimdi%20% F6l%FCm%FCn%FC% 20kutluyorlar! (Erişim tarihi: 27.10.2011) Serdar ERDURMAZ 48 Ayaklanmaların başlamasıyla birlikte Kaddafi’nin ortaya koyduğu uzlaşmaz yaklaşımın oluşturduğu bu konjonktürde ABD’nin artık tek başına hareket etmek yerine, BM ve NATO gibi, uluslar arası kurumlarla birlikte karar vererek harekete geçme stratejisini uygulamaya çalıştığını görmekteyiz. Bu arada BM Güvenlik Konseyi üyesi ülkelerin rızası, özellikle Rusya ve Çin’in ikna edilmesi ABD için önem kazanmaktadır. Bu kapsamda ABD, BM ve NATO’nun Libya ve diğer Arap ülkelerinin meselelerinde öncülük yapmasını sağlamaya çalışmıştır. Bu şekilde bir yaklaşım oldukça zor bir süreci içermektedir. Libya’da Kaddafi’ye karşı yaptırımların dışında daha güçlü bir hareket için BM’de Güvenlik Konseyi Daimi üyeleri ile birlikte geçici 4 üyenin daha olumlu oy vermek için ikna edilmesi gerekmektedir. Böyle bir durumda bütün ülkelerin öncelikle kendi kamuoylarını ikna etmesi konusu gündemin birinci maddesini teşkil etmektedir. Bütün ülkelerin milli menfaatleri ve uluslar arası güvenlik açısından, gelişmelerden aynı oranda etkilenip etkilenmediği konuya etken olan faktör olarak ortaya çıkmaktadır. Doğal olarak, ülkelerin bu konuya yaklaşımları nispi olarak farklılıklar içermektedir. Mesele NATO için de aynı hususları içermektedir. Yeni stratejik konseptte, kolektif güvenlik kapsamı içinde, alan dışında NATO üyesi ülkelerin güvenliklerini tehdit eden gelişmelere NATO’nun uluslar arası kurumlarla işbirliği içinde müdahale edebileceği kabul edilmekle birlikte, bunun sınırları çizilemediğinden sorun daha başlangıçta sıkıntılı bir hal almaktadır. Ayrıca NATO’da kararlar oy birliği ile alınmak zorunda olduğundan, bütün üye ülkelerin müdahaleye sıcak bakarak, evet demesi gerekmektedir. Bu konuda Almanya, Đtalya, Portekiz gibi ülkelerle birlikte başlangıçta Türkiye de çekincesini kesin bir şekilde ifade etmiştir. Bu durumda Đngiltere ve Fransa’nın ortaya attığı “uçuşa yasak bölge” ilanı konusunda hukuki dayanağın oluşmamış olması, BM’de cılız bir yaptırım kararı alınması dışında gerekli desteğin sağlanamayacağı ihtimalini gündeme getirmiştir. Bu konuda biraz daha gecikilmesi durumunda alınacak kararın zaten bir anlamının kalmayacağı Libya’daki Kaddafi taraftarlarının elde ettiği gelişmelerden anlaşılmaktadır. Diğer taraftan, ilk safhada NATO’nun durumu çaresiz bir şekilde izlediği izlenimi edinilmiştir. LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 49 Avrupa Birliği’nin Kaddafi’ye Karşı Tavrı. Avrupa Birliği’nin Kaddafi’ye Karşı Tavrı. Libya, coğrafi ve tarihsel olarak ABD’den çok Avrupa emperyalizminin etkisi altındaydı ve Đngiltere, Đtalya ve Fransa’nın Kaddafi ile çok daha “derin” ilişkileri bulunuyordu. Đngiltere ile Libya arasındaki ilişkiler de BM yaptırımlarının kaldırıldığı 2003 yılından sonra hızla gelişmeye başladı. Bu yıllar içinde Đngiltere, Libya’nın en fazla petrol ihraç ettiği ülke haline gelirken, 50 milyar dolarlık devasa bir bütçeye sahip olan Libya devletine ait yatırım şirketi Londra’da şube açarak kontrolündeki petrol dolarlarını dünya finans piyasalarına akıtmaya başladı. Đngiltere’de Tony Blair’in başbakanlık koltuğunda oturduğu yıllarda ilişkiler giderek özel bir boyut kazanmaya da başladı.75 Libya’daki iç savaş sırasında Đngiliz Büyükelçiliğinde ele geçirilen ve geçtiğimiz ay Đngiliz Sunday Telegraph gazetesi tarafından yayınlanan belgelere göre Blair, 2004 ve 2006 yılları arasında birçok defa Kaddafi ile Đngiliz ve Amerikan petrol şirketleri adına gizli toplantılar ve arabuluculuk temasları yaptı76. Đskoçya’da tutulan Libyalı bir tutsağa karşı BP şirketinin 2008’de Kaddafi yönetimi ile yaptığı 900 milyon dolar değerindeki petrol arama anlaşması bunlardan sadece biriydi. Bu, BP’nin tarihindeki en geniş kapsamlı petrol arama anlaşmasıydı. Blair sadece petrol şirketleri için değil, JP Morgan gibi finans kurumları için de Kaddafi ile pazarlıklar yürütüyordu. George W. Bush ile birlikte Orta Doğu’yu kana bulayan “teröre karşı savaş” konseptini yaratan Blair’in bu ve benzeri iş ilişkileri ve komisyonlarla 100 milyon doların üzerinde bir servete sahip olduğu sanılıyor. Şu an “Orta Doğu Barış Elçisi” sıfatını taşıyan Blair, Libya’da 75 “Libya-UK relations: riddle of the sands, The relationship between Britain and Libya may not be as important as we like to think”, Chanel 4 News, Who knows who, http://whoknowswho.channel4.com/stories/LibyaUK_relations:_riddle_of_the_sands. Ayrıca bkz: Heidi Blake, “Libya-UK relations: timeline”, 05.09. 2011, http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/africaandindianocean/libya /8743241/Libya-UK-relations-timeline.html. (Erişim tarihi: 21.09.2011) 76 Colin Freeman, “Libya: Tony Blair and Col Gaddafi’s secret meetings”, The Telegraph, 17.09.2011, http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews /africaandindianocean/libya/8771192/Libya-Tony-Blair-and-ColGaddafis-secret-meetings.html. (Erişim Tarihi: 27.09.2011) Serdar ERDURMAZ 50 birçok yatırımı bulunan ABD bankası JP Morgan’dan “danışmanlık” karşılığı yılda 4,5 milyon dolar maaş alıyor. Kaddafi ile yakın ilişki içinde olan bir başka Batılı lider de Kaddafi’nin ölüm haberinden “mutluluk” duyduğunu söyleyen Đtalya Başbakanı Silvio Berlusconi’ydi. Hatta Berlusconi, bu ilişkileri daha da ilerleterek bir Libya devlet yatırım şirketinin %22 hissesini alarak rejime “doğrudan” ortak olmuştu. Kaddafi’ye bağlı devlet şirketleri ve tüzel kişilikler de birçok Đtalyan petrol, silah, finans ve telekomünikasyon şirketinde hisse sahibiydi. 2010 yılına gelindiğinde Libya devlet şirketlerinin Đtalya’daki yatırımlarının tutarı 49 milyar Euro’yu bulmuştu. Kaddafi’nin 2009’da gerçekleştirdiği Đtalya ziyaretiyle iki ülke arasındaki ilişkiler daha da ileri bir noktaya taşındı77. Ziyaret sırasında Kaddafi ile Berlusconi hükümeti arasında “dostluk ve işbirliği anlaşması” imzalandı. Anlaşmayla enerji alanındaki ilişkiler ilerletilirken mülteciler konusunda da utanç verici pazarlıklar yapıldı. Bu pazarlıklar sonucunda iki lider arasında varılan ve 25 yıl süresi olan anlaşma ile Đtalya, kuzey Afrika’dan Đtalya’ya geçmeye çalışan sığınmacıları durdurması ve alıkoyması karşılığında Libya’ya her yıl 250 milyon Euro ödemeyi kabul etti. Fransa’nın Kaddafi rejimi ile olan kirli ilişkileri artık bir sır değil. Kaddafi’nin oğlu, Sarkozy’nin 2007’deki cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasını finanse ettiğini açıklamıştı. Kaddafi’nin kaçışını sağladığı belirtilen Fransız yapımı zırhlı araç 4×4’ün Sarkozy’nin onayı ile 2008’de Kaddafi’ye satıldığı da belgelenmişti. Ayrıca Fransa da öteden beri Libya pazarından pay kapma yarışı içindeydi ancak, tüm çabalarına rağmen Đngiltere ve Đtalya’nın gölgesinde kalmaktan kurtulamıyordu. Örneğin Fransız petrol şirketi Total, Libya pazarının ancak yüzde ikisini kontrol edebiliyordu. Bu nedenle Libya’da Kaddafi’ye karşı başlayan isyan hareketi Fransa hükümeti için bulunmaz bir fırsat yarattı. Bununla beraber Fransa’nın, Libya halkının arasında özel bir yere sahip olduğu hissi algılanmaktadır. Gerekçe olarak da 77 “Gaddafi in historic visit to Italy”, 12.06. 2009, http://english.aljazeera.net/news/europe/2009/06/2009610184935653756. html. (Erişim tarihi: 18.06.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 51 Kaddafi güçlerinin Bingazi’ye 40 km mesafedeyken Fransız güçlerince etkisiz hale getirilmesi sunulmaktadır. Halka ve yetkililere göre bu müdahale Bingazi’yi ve dolayısıyla da Kaddafi’ye karşı bugünkü mücadeleyi ayakta tutmuştur. Fransa’nın ardından Đngiltere ve ABD’ye de halkın bir sempatisi bulunmaktadır 78 . BM yaptırım kararı doğrultusunda AB ayrıca yaptırım uygulanması kararı almıştır. 28 Şubat paketine göre, göstericilere karşı kullanılabilecek mühimmat ve malzeme ve silaha karşı ambargo uygulanması, Kaddafi ailesine ait değerlerin dondurulması, Kaddafi ve taraftarlarına vize verilmesinin kaldırılması aynı paralelde gündeme gelmiştir. Avrupa Birliği, Trablus’a silah ambargosu, hesapları dondurma ve seyahat yasağı uygulanmasında mutabakata varmıştı. 25 Şubat’ta, Avrupa Dışişleri Servis Şefi Catherine Ashton, AB olarak atacakları üç önemli adımı şu şekilde sıralamıştır79: Her şeyden evvel tahliyelerin gerçekleştirilmesi. Libya’daki şiddeti durdurmada Avrupa Birliği’nin baskı koyabilmesi için neler yapabileceği noktasında koordinasyon. Koordineli yaklaşımı sağlamak amacıyla, özellikle BM Güvenlik Konseyi’yle uluslararası işbirliği içine girilmesidir. AB bu kapsamda NATO ile de yakın ilişki içinde olup, NATO Genel Sekreteri Rasmussen ile Macaristan’da yapılan Avrupa Birliği Savunma Bakanları Gayrı Resmi Toplantısı’nda görüşmüşlerdir. Bu arada Đtalya 2008 yılında Libya ile imzalamış olduğu saldırmazlık anlaşmasını meşru bir Libya hükümeti olmadığı gerekçesi ile askıya aldığını açıklamıştır. Bu suretle Đtalya’da bulunan NATO üslerinin muhtemel bir Libya harekâtında kullanılmasının yolu açılmıştır. Şubat sonunda, Kaddafi’nin muhalifler üzerine kendi hava kuvvetlerini kullanması üzerine ABD Dışişleri Bakanı 78 Hakan Demir, “Bingazi’de Türkiye ve Batı Algısı: Saha Araştırmasına Dayalı Bir Çalışma”, Eylül 2011 – Cilt: 3 – Sayı: 33, http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/2011926_hakan%2 0demir.pdf. (Erişim tarihi: 01.10.2011) 79 “Ashton outlines possible Libya sanctions: Travel ban, asset freeze, no fly zone”, 25.02. 2011, www.youtube.com/watch?v=bENcVvQ6auw. (Erişim tarihi: 04.03.2011) Serdar ERDURMAZ 52 Hillary Clinton, ABD ve müttefiklerinin uçuşa yasak bölge uygulamasını ciddi bir şekilde değerlendirdiklerini açıklamıştır. Libya’yla yakın ilişki içinde olan Kıbrıs Rum Kesimi, Malta ve Đtalya, ambargoda acele edildiği kanısındadır. Fransa ve Đngiltere’yse yaptırımların yanı sıra, Kaddafi rejimine karşı savaş suçları soruşturması açılmasını istemektedir. Ancak, AB içinde şahin durumunda ve ABD ile birlikte hareket etme temayülü içinde bulunan Đngiltere dışında, Almanya80 ve Đspanya silahlı müdahaleye taraftar olmadıklarını ifade etmişlerdir81. Bu ülkelere göre sorun Libya halkı tarafından çözülmelidir. Dışarıdan müdahalenin ters tepki yapması muhtemeldir. Nitekim halkın görüşü, Kaddafi’nin uçaklarının uçmasına mani olunmasına yardımın dışında herhangi bir askeri müdahalenin kabul edilemeyeceği doğrultusundadır. Olaya Fransa açısından bakarsak; Nicholas Sarkozy iktidarının başlaması ile birlikte her geçen gün uluslar arası popülaritesini82 ve yaptırım gücünü kaybetmekte83 olan II. Dünya Savaşı de facto galibi Fransa’nın esamesi artık kıta Avrupasının dışında okunmamaktadır. Fransa’nın Đsrail-Suriye görüşmelerine arabuluculuk talebinin reddi,84 gelinen süreçte Fransızların ve Sarkozy’nin uluslar arası saygınlığını gözler önüne seren çarpıcı bir örnektir. 80 Jorge Benitez, “Success in Libya reinforces value of NATO”, 24.08. 2011, http://www.acus.org/natosource/success-libya-reinforces-value-nato. (Erişim tarihi 26.08.2011) 81 “Beijing sides with Berlin against Libya intervention”, Asia News, 25.03.2011, http://www.speroforum.com/a/50961/Beijing-sides-withBerlin-against-Libya-intervention, (Erişim tarihi 21,11.2011) 82 Henry Samuel, “Nicolas Sarkozy suggests cash allegations plot to undermine him”, 13.06.2010, http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/europe/france/7886411/Nic olas-Sarkozy-suggests-cash-allegations-plot-to-undermine-him.html. (Erişim tarihi: 21.11.2011) 83 Siegfried Mortkowitz, “Sarkozy’s popularity in free fall to disgrace”, 02.02.2011, http://www.indiaenews.com/pdf/95158.pdf. (Erişim tarihi: 21.11.2011) 84 Kasım ayında Đsrail Fransa aracılığında Suriye ile görüşmelere başlama isteğinde olduğunu belirtti, bu istek Suriye tarafından ret edildi. Bkz: Carol Migdalovitz, “Israeli-Arab Negotiations: Background, Conflicts, and U.S. Policy”, Congressional Research Service, 7-5700, RL33530, 29.02.2010, s.4, http://www.fas.org/sgp/crs/mideast/RL33530.pdf. (Erişim tarihi: 20.10.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 53 Buna ek olarak, sürekli rüşvet skandalları ve lüks harcamaları ile anılan Sarkozy, emeklilik yaşı ve işsizlik sorunu gibi problemlerle zor duruma düşen Fransız halkının gözünden düşmüş ve bu da oy oranlarına yansımıştır. Nitekim geçtiğimiz günlerde yapılan ara seçimlerde Sarkozy’nin önderlik ettiği parti büyük oranda oy kaybına uğramış, aşırı sağcı partinin bile altına düşmüştür. Đstikrarlı ve güçlü Almanya’nın karşısında Fransızların düştüğü bu durum elbette Sarkozy’nin de gözünden kaçmamıştır. Fransa’nın doğal rakibi Almanya’nın ve Ortadoğu coğrafyasında da Türkiye’nin gerisine düşmesi, Sarkozy ve kurmaylarına göre ancak böyle uluslar arası bir müdahale ile dengelenebilir. Müdahalede rol alması Fransa’nın yeniden uluslar arası saygınlığını ve tabi bu arada Sarkozy’nin iç politikada önemli bir destek kazanmasını sağlayacaktır. Aksi takdirde Sarkozy’nin Tunus’taki halk hareketleri sırasında devrik Tunus liderine muhalifleri susturması için askeri yardım önerisinde bulunması ve Libya’da insan hakları savunucusu rolünü oynaması arasındaki çelişki hiçbir şekilde çözülemeyecektir. Sarkozy, ilk etapta Türkiye’yi Paris Zirvesi’nin85 dışında bırakarak amacına büyük oranda ulaşmıştır. Arkasına Avrupalı müttefiklerini alan Fransa, Ankara’nın da sesini kısmayı başarmıştır. Ancak Sarkozy’nin ileri görüşlülükten ne kadar yoksun olduğu da burada bir kez daha ortaya çıkmıştır. Elbette ne Fransa ne de bir başka ülke böylesine kapsamlı ve maliyetli bir operasyonu gerçekleştirebilecek güçtedir. Bu nedenle, operasyonun NATO kuvvetlerine devredilmesi elzemdi. NATO söz konusu olunca Türkiye devreye girmiş, istediği şartları kısmen Fransa ve diğer ülkelere kabul ettirebilmiştir. Libya’ya yapılacak müdahalede uygulanacak askeri tedbirlerin Fransa tarafından inisiyatifin tek başına alınarak yürütülmesi ne siyasi açıdan, ne de askeri imkânlar açısından mümkün değildi. Avrupa Birliğinin en güçlü ve lider ülkesi Almanya’nın bir direkt müdahaleyi desteklememesi Fransa’yı AB şemsiyesi altında bir harekât icra etme sevdasından alıkoymuştur. ABD’nin çekim- 85 Paris Zirvesi (19 Mart 2011), BM’nin 1973 sayılı kararının hemen ertesinde Fransa tarafından düzenlendi. Ayrıntılar ilerleyen sayfalarda Paris Zirvesi, Londra Konferansı ve Libya Temas Grubu Toplantıları kısmındadır. Serdar ERDURMAZ 54 ser kalması ile kendisine pay çıkarma fırsatı olduğunu değerlendiren Sarkozy’nin önünde altından kalkması mümkün askeri müdahale alanları bulunmaktaydı. Bunlar: Uçuşa Yasak Bölge ilanı gereği hava kuvvetleri ile harekât icrası, Denizden Libya’ya yapılacak yardımların önlenebilmesi için, Merkezi Akdeniz’de deniz gücü tesisi, Kaddafi güçlerinin isyancılar üzerine hava ve kara unsurları gücü ile baskı uygulamasını önlemek, sivilleri korumak için gerekli hava gücünü tahsis etmek, Son olarak, isyancılarla birlikte kara harekâtına iştirak etmek veya isyancıların organize edilerek ve düzenli kuvvetler haline getirilmesini sağlayarak Kaddafi’ye karşı koyacak kara gücünün oluşturulmasını sağlamaktı. Fransa bütün bu hususları tek başına gerçekleştiremeyeceğinin farkına varmıştır. ABD çekimser kalmasına rağmen en yakın müttefiki Đngiltere’nin, Fransa’yı kontrol eder pozisyonda Fransa’nın çıkışı ile birlikte yanında yer alması gerekmiştir. Müdahale edilmesi gereken bu harekât alanlarının kapsanmasına yeterli olmaması nedeniyle sorumluluğun yayılması gereği ortaya çıkmıştır. Doğal olarak da Afganistan’da uygulamasını bulan NATO örgütünün bu müdahalede yer alması gündeme gelmiştir. Uluslar arası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü IISS’den Giegerich, “Fransa ve Đngiltere siyasi olarak liderlik yapmak isteyebilirler ancak, bunu ABD olmadan yapabileceklerini düşünemem” şeklinde bir değerlendirme yapmıştır86 . Bu açıklama ile ABD’nin mutlaka olaylara müdahil olması zorunluluğu gözler önüne serilmiştir. 86 Patrick Donahue, “NATO Sends Ships Toward Libya, Says No-Fly Zone Mandate Needed”, 10.02.2011, http://www.businessweek.com/news/2011-03-10/nato-sends-shipstoward-libya-says-no-fly-zone-mandate-needed.html. (Erişim tarihi: 06.03.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 55 ABD ve AB Neden Kaddafi’ye Karşı Müdah ABD ve AB Neden Kaddafi’ye Karşı Müdah ve AB Neden Kaddafi’ye Karşı Müdahale Etme le Etme le Etme Đhtiyacı Duymuştur. yacı Duymuştur. yacı Duymuştur. ABD ve Avrupalı siyasetçilerin hatta NATO Genel Sekreteri Rasmussen’in açıklamalarına baktığımızda Libya’da diktatör lider Kaddafi’nin kendi halkına karşı orantısız güç kullanmasının insan hakları ihlali olduğu ve batının buna seyirci kalmasının mümkün olamayacağı şeklinde ifadelerle karşılaşmaktayız. Ancak, işin derinliklerine indiğimizde asıl sıkıntılı olan konunun Kaddafi çekilmediği ve bu Libya’da çatışma ortamı sürdüğü sürece artan ham petrol varil fiyatlarının, nekahet döneminde olan ABD ve AB ekonomilerine ciddi zarar vereceği korkusu olduğu değerlendirilmektedir. Kaddafi, ülkesindeki başkaldırmayı kontrol edebilmek için artık açık bir şekilde kendisine bağlı silahlı kuvvetleri kullanarak petrol kuyularının imhası dâhil, karşı saldırı harekâtına başlamıştır. Brega petrol bölgesine yapılan saldırı sonrasında petrolün varil fiyatı 2008’den beri ilk defa 100 ABD dolarının üstüne çıkmıştır. ABD 1884 Berlin Konferansı’nda pasif kalmıştır. Ancak, 21’inci yüzyılda Afrika kıtasının Arap Baharı adı altında yeniden şekillendirilmesinde inisiyatifi ele almış ve petrol, doğal gaz ve kobalt, uranyum, krom, manganez, platinyum ve uranyum gibi stratejik madenlere sahip kıta üzerinde kontrol stratejisini uygulama safhasına başlamıştır. Kuzey Afrika’da Libya’nın ABD müdahalesine maruz kalmasının 2000’li yılların başlarındaki ABD stratejisi gereği olduğu eski NATO Komutanı olan General Wesley Clark’ın ifadesinden anlaşılmaktadır. Kasım 2001’de Pentagon’da üst düzey bir karargâh subayı ile yaptığı bir hasbıhalde, “Irak’a karşı hareket için hâlâ belirli bir yolun içindeyiz. Ancak daha fazlası var” diyerek, bunun Irak ile başlayan, sonrasında Suriye, Lübnan, Libya, Đran, Somali ve Sudan olmak üzere toplam 7 ülkeyi kapsayan beş yıllık bir savaşın parçası olarak müzakere edildiğini söylemiştir.87 Libya’ya yapılan 87 Michel Chossdovsky, “Insurrection and Military Intervention: The SNATO Attempted Cop d’Etat in Libya?”, Global Research, 09.03.2011, http://www.globalresearch.ca/index.php?context=va&aid=23548. (Erişim tarihi: 18.10.2011) Serdar ERDURMAZ 56 ABD müdahalesinin kökenlerinin bu strateji gereği olduğunu söylemek doğru bir yaklaşım olacaktır. ABD’nin müdahalesi ile AB’nin kıta üzerindeki etkisi gölgelenecek ve Çin’in nüfuzu önleyebilecektir. Libya Petrol endüstrisinde Çin merkezi bir rol oynamaktadır. Çin Milli Petrol Şirketi’nin (The China National Petroleum Corp-CNPC) Libya’da 400 kadar işçisi mevcuttur. Çin’in toplam işçi gücü 36.000 kadardır ve 50 projede yer almaktadır88. Libya petrolünün %11 kadarı Çin’e ihraç edilmektedir. Jeopolitik bakış açısından Washington’a göre, Çin Kuzey Afrika’da istenmeyen misafir konumunda olup, bu emelinden uzak tutulmalıdır89. Đtalya’nın etkisine bakıldığında yine önemli bir konumda olduğu görülmektedir. Đtalya’nın Eni petrol konsorsiyumu 244.000 varil gaz ve petrol ile toplam Libya ihracının % 25’ini temsil etmektedir.90 Libya’da faaliyet gösteren ABD Chevron ve Occidental Petroleum (Oxy) Ekim 2010 tarihinden yaklaşık altı ay evvel Libya’da petrol arama lisanslarını yenilemeyeceklerini açıklamışlardır.91 Buna karşılık, Alman Petrol şirketi, R.W. DIA E Libya Milli Petrol Şirketi (NOC) ile arama üretim faaliyetlerini içeren uzun vadeli bir anlaşma imzalamıştır.92 Bu anlaşma üzerinden hareketle Almanya’nın NATO harekâtında neden tarafsız kaldığına dair bir ipucu elde edilebilir. ABD açısından Libya müdahalesi değerlendirildiğinde karşımıza iki farklı stratejik fayda sağlayan hedef çıkmaktadır. Đlk olarak, ABD’nin Kuzey Afrika’ya el atmak için arzu ettiği fırsat 88 John Daly, “Libya’s Post Gaddafi Future: Who gets the Oil?”, Foreign Policy Journal, 25.08. 2011, http://www.foreignpolicyjournal.com/2011/08/25/libyas-post-gaddafifuture-who-gets-the-oil/. (Erişim tarihi: 18.10.2011) 89 Michel Chossdovsky, agy. Part II, S. 12. 90 “Foreign oil firms halt Libyan operations”, Sky News, 23.02. 2011. 91 “Why are Chevron and Oxy leaving Libya?”, Voice of Russia, 06.10. 2010. http://english.ruvr.ru/2010/10/06/24417765.html. (Erişim tarihi: 20,11,2011) 92 Michel Chossdovsky, “Operation Libya” and the battle for oil”, 09.03.2011, http://www.gasandoil.com/news/features/b7f0e7b0de88dc71c41bdf07a63 bdba4. (Erişim tarihi: 18.10.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 57 ortaya çıkmıştır. Libya, Fransız etkisi altında olan; Cezayir, Tunus, Nijer ve Çad ile müşterek sınıra sahiptir. Çad potansiyel olarak petrol zengini bir ekonomiye sahiptir. Exxon, Mobil ve Chevron Güney Çad’da petrol boru hatları dâhil etkin bir konuma sahiptir. Güney bölge petrol bakımından zengin olan Sudan’ın Darfur bölgesine giriş kapısı konumundadır. Çin hem Sudan hem Çad’da etkilidir. Çin Milli Petrol Şirketi, Çad hükümeti ile petrol araması konusunda anlaşma imzalamıştır. Nijer geniş uranyum rezervleri nedeniyle ABD için stratejiktir. Halihazırda Fransız Cogema şirketi kanalıyla kullanılan uranyum endüstrisi Çin tarafından da cazip bulunmaktadır. Bütün bunların üstünde Libya’nın güney sınırı, ABD’ninFrankafon Afrika’nın etki alanından merkezi ve batı Afrika’ya ulaşmasını sağlayan bir giriş kapısı olması nedeniyle stratejik bir öneme haizdir. Tarihi olarak, sınırları 1884’te belirlenen bu bölge Fransa ve Belçika’nın kolonyel imparatorluğunun bir parçası olarak görülmektedir. ABD, Libya’ya yapılan müdahale ile Fransa’nın Kuzey Afrika’daki varlığına son verecek bir konuma ulaşacak ve Afrika’da, kuzeyden giriş kapısı elde ederek, Fransız varlığına son verecek bir dönemin başlaması sağlayacak bir stratejik avantaj kazanacaktır. Diğer önemli husus ise, ABD’nin Kaddafi sonrası kurulacak Batı yanlısı yönetim vasıtasıyla, dünyanın en kaliteli petrol kaynaklarından olan Libya bölgesine el atmasıdır. ABD’nin asıl hedefinin ülkeye demokrasi getirmekten çok, Libya’nın petrol kaynaklarının kontrolünü eline geçirmek olduğu konusunda ciddi şüpheler bulunmaktadır. Her ne kadar yazılı ve görsel medyada Libya halkının katliamdan korunması ve koruma sorumluluğunun yerine getirilmesinden bahsedilerek, Libya petrolü ile ilgili düşüncelerden yoğunlukla bahsedilmese de, Kaddafi ve oğullarının kontrolünde olan Milli Petrol Şirketi’nin tekeline son vererek, petrol endüstrisinin kontrolünü yabancı şirketlere vermek suretiyle özelleştirilmesini sağlamak için Kaddafi yönetiminin ortadan kaldırılarak, demokratik ve ABD’ne müzahir bir yönetim kurarak bu amaca ulaşması oldukça akla uygun gelmektedir. ABD’nin Yugoslavya örneğinde olduğu gibi, önce iç karışıklık çıkartıp sonra insani mülahazalarla BM ve NATO gibi kurumların gölgesinde Libya’ya Serdar ERDURMAZ 58 müdahale edeceği şeklinde değerlendirmeler yapılmıştır. Libya’da da parçalanmayı sağlamak için doğuda Bingazi bölgesinde geçici bir hükümet oluşturmak, tanımak ve bu şekilde ayrıştırmayı tırmandırarak, müdahale edilecek bir noktaya getirmek suretiyle stratejik senaryonun tamamlanacağı söylenmiştir. Mart ayı başında Libya hakkında inceleme yapan Global Research Enstitüsünden Profesör Michel Chossdovsky’e göre, Libya’da olanlar Tunus ve Mısır’daki olaylardan tamamen farklıdır.93 Libya’daki silahlı ayaklanma dış güçler tarafından doğrudan desteklenmektedir. Libya’ya insani mülahazalarla müdahale fikrinin 2003 yılında Irak’a yapılan müdahale ile aynı amacı taşıdığı söylenebilir. Altında yatan ana amaç Libya petrollerinin kontrolünü ele geçirmektir. ABD ve NATO askeri danışmanları ve özel kuvvetleri gerekli yönlendirmeleri yapmak için denizden, Bingazi ve Tobruk limanları kullanılarak ülkeye çıkartılmışlardır.94 Libya’da planlanmış olan harekâtın uygulanması komşu Arap ülkelerindeki olayların gölgesine saklanmış ve bu suretle halkın kafasında Tunus ve Mısır’dan gelen dalganın etkin olduğu fikri yaygınlaştırılmıştır. BM’nin Libya Konusundaki Girişimleri ve BM Güvenlik BM’nin Libya Konusundaki Girişimleri ve BM Güvenlik BM Güvenlik Konseyi’nin 1970 Sayılı Ambargo Kararını Alması Konseyi’nin 1970 Sayılı Ambargo Kararını Alması Kaddafi’nin ayak diremesiyle gittikçe karmaşık bir durum alan Libya’daki gelişmelerin bir an evvel Batı’nın arzu ettiği şekilde yapılanmaya yönelik bir profil içine girmesi elzem olarak görülmekteydi. Bu nedenle ABD ve Batı, Kaddafi’nin gidişini kolaylaştırmak için ne yapılabileceği araştırmasına girmiştir. Bu maksatla ABD öncülüğünde bütün uluslar arası enstrümanlar devreye sokulmaya çalışılmaktaydı. Doğal olarak bunların başında BM gelmektedir. 93 Michel Chossdovsky, “Insrrection and Military Intervention: The S-NATO Attempted Cop d’Etat in Libya?”, Global Research, 09.03.2011. , http://www.globalresearch.ca/index.php?context=va&aid=23548. (Erişim tarihi: 18.10.2011) 94 DEBKAfile, “US military advisers in Cyrenaica”, 25.02.2011, http://www.debka.com/article/20708/ . (Erişim tarihi: 21.10.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 59 BM Güvenlik Konseyi 26 Şubat 2011 günü Libya’ya 1970 sayılı kararla ambargo uygulanmasını öngördü. Karar, konsey üyesi 15 ülke tarafından oybirliğiyle alındı.95 Konsey kararında Muammer Kaddafi ve çevresindeki 16 kişiye seyahat yasağı uygulanması ve 6 kişinin de mal varlıklarının dondurulması yer alıyordu. Seyahat yasağı getirilen toplam 16 kişi arasında Muammer Kaddafi başta olmak üzere ailesi ve yakın çevresinden kişiler bulunuyor, Mal varlıkları dondurulan 6 kişiyse Libyalı liderin yanı sıra kızı ve 4 oğluydu. Kararda Libya’daki olaylardan ciddi endişe duyulduğu belirtilerek, sivillere yönelik şiddet ve güç kullanılması kınandı. Libya’da sivil halka karşı kullanılan yaygın ve sistematik saldırıların insanlığa karşı suç teşkil edebileceği kaydedilen kararda, bu saldırıları düzenleyenlerin yaptıklarından sorumlu tutulması gereği de vurgulandı. Bankalarda dondurulan, Libya’nın petrolden elde ettiği ve özellikle ABD bankalarında tutmuş olduğu miktar Libyalı otoriteler tarafından Ocak 2010’da 32 trilyon dolar olarak ifade edilmiştir. 96 Bu kapsamda Konsey kararında, BM Ana Şartı’nın VII’nci Bölüm 41. maddesi çerçevesinde şiddeti durdurma çağrısı yapıldı. Kararda şiddetin derhal sona ermesi ve nüfusun meşru taleplerinin yerine getirilmesi, Libya’dan ayrılmak isteyen tüm yabancıların tahliyesinde BM’ye üye tüm ülkelerin işbirliğinde bulunması, 15 Şubat 2011’den beri süregelen şiddet olaylarının Uluslar arası Ceza Mahkemesine (UCM) havale edilmesi ve UCM’nin savcısının 2 ay içerisinde Konsey’e bu konuda bilgi vermesi, ardından her 6 ayda bir gelişmelerden Konsey’in haberdar edilmesi, tüm üye ülkelerin Libya’ya doğrudan ya da dolaylı silah, mühimmat, askeri araç ya da yedek parçası tedarikini, satışını veya transferini durduracak önlemler alması, Libya’nın tüm silah ve ilgili malzemelerin ihracatını durdurması, BM’ye üye ülkelerin, vatandaşlarının, 95 “In Swift, Decisive Action, Securıiy Council Imposes Tough Measures On Libyan Regıme, Adopting Resolution 1970 In Wake Of Crackdown On Protesters”, Security Council 6491st Meeting (PM), SC/10187/Rev.1, 26.02.2011,http://www.un.org/News/Press/docs/2011/sc10187.doc.htm. (Erişim tarihi: 21,10,2011) 96 “U.S. freezes $30 billion of Libyan assets”, 28.02.2011, http://money.cnn.com/2011/02/28/news/international/gadhafi_libya_asse ts_frozen/index.htm. Erişim tarihi. 21.11.2011) Serdar ERDURMAZ 60 Libya yetkililerinin insan hakları ihlallerine katkıda bulunacak faaliyetlere katılmak üzere Libya’ya seyahat etmelerinin önüne geçmeleri istendi. Alınan karar muhtelif tepkilerle karşılandı. Birleşmiş Milletler nezdindeki Libya delegasyonu Trablus rejiminin artık hiçbir güvenilirliğinin bulunmadığını ifade ederek, alınan kararı destekledi ve bu yaptırımların direniş içindeki halkın moralini yükselteceğini belirtti. BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon “alınan karar, büyük insan hakları ihlallerine karşı güçlü bir mesajdır ve bu büyük suçları işleyenler de karşılığını göreceklerdir” şeklinde açıklamada bulundu. Kaddafi rejimine karşı direnişin merkezi konumundaki Bingazi’de halkın bir kısmı BM kararını direnişe uluslararası destek olarak yorumladı Libyalıların bir kısmıysa hiçbir şekilde dış müdahale istemediğini ifade etti. BM Güvenlik Konseyi tarafından, ilerleyen günlerde daha sert yaptırım kararlarının alınabileceği duyuruldu. BM Güvenlik Konseyi’nin kararına Libya lideri Muammer Kaddafi isyancı sivilleri katletmeye devam ederek cevap vermesi üzerine olaylar tırmanmaya başlamıştır. Mart 2011 başında Uluslararası Ceza Mahkemesinin (International Criminal Court: ICC) Kaddafi ve oğullarının muhtemel bir insanlık suçu işleyip işlemedikleri konusunda soruşturmaya konu olacaklarını açıklamasının ardından, ABD Başkanı Obama, artık Kaddafi’nin yönetiminin meşruiyetini kaybettiğini ve çekilmesi gerektiğini kesin bir dille ifade etti.97 Bu arada Đngiltere ve Fransa Kaddafi’nin çekilmesi konusunda çaba sarf etmeye başladı. Đngiltere Uçuşa Yasak Bölge (No Flight Zone) uygulamasını teklif etmiş98 ve AB’nin aktif rol alması konusunda girişimlerde bulunmuştu. Uçuşa yasak bölge uygulaması başlangıçta ABD tarafından soğuk karşılanırken Frans,a 97 Ian Black, Nicholas Watt, Patrick Wintour, guardian.co.uk, “Libyan leader should stand down as he has ‘lost legitimacy’, says Obama”, 03.03. 2011, http://www.guardian.co.uk/world/2011/mar/03/libyan-leader-standdown-obama. (Erişim tarihi. 12.03.2011) 98 “How would a no-fly zone over Libya be imposed”, 01. 03. 2011, http://www.bbc.co.uk/news/world-africa-12615306. (Erişim tarihi: 08.03.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 61 anılan bölgenin ancak, BM Güvenlik Konseyi’nin onaylaması ile tesis edilmesi şartının esas olduğunu açıkladı. Rusya bu konuda olumsuz bir tavır takındı. Almanya ise, halen tahliye edilmesi gereken ciddi miktarda Avrupa vatandaşı beklerken, mevcut durumun şu an bir karşı hareketi gerektirmediğini ifade etti.99 BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon 1 Mart 2011 tarihli açıklamasında, bu gibi ülkelerde değişimin halkın kendi iradesi ile gerçekleştirilmesinin esas olduğunu, fakat halkın BM’den talebi halinde seçimlerin organizasyonu konusunda teknik yardımdan, taslak anayasa hazırlanmasına kadar her türlü yardımın yapılabileceğini belirtti. Genel Sekreter bu hususların BM’nin insan hakları, sosyal gelişim ve daha geniş özgürlükler için, daha iyi yaşam standartlarının sağlanmasına yönelik kolektif görevleri kapsamında olduğunu ifade etti.100 O gün itibarıyla BM gündeminde Libya’ya karşı alınması gereken tedbirler kapsamında ambargonun dışında aktif bir müdahale değerlendirilmiyordu. Birleşmiş Milletlerin 1973 Sayılı Kararı Đle Uçuşa Yasak Bölge Đlanı ve ge Đlanı ve ge Đlanı ve Askeri Askeri Askeri Harekâtın Harekâtın Harekâtın Başlaması Başlaması Başlaması BM Güvenlik Konseyi, daimi üye beş ülkeden (Rusya ve Çin’in)101 ikisinin çekimser oy kullandığı 17 Mart 2011’deki 1973 sayılı kararında “acil ateşkes” talep ederken Libya üzerinde “uçuşa yasak bölge” (no-fly zone) oluşturulmasını onayladı. 1973 sayılı kararda BM Güvenlik Konseyi üyelerinin Libya’daki sivillerin korunması için gerekli tüm önlemleri alabileceği ve her türlü yaban- 99 “G-8 Split on Libya No-Fly Zone With Russia, Germany Opposed”, 15.03.2011, http://www.businessweek.com/news/2011-03-15/g-8-spliton-libya-no-fly-zone-with-russia-germany-opposed.html. (Erişim tarihi: 21.03.2011 100 Secretary-General, SG/SM/13425GA/11051 AFR/2130, http://www.un.org/News/Press/docs//2011/sgsm13425.doc.htm. (Erişim tarihi: 21.03.2011) 101 Konseyin 10 üyesi kabul oyu verirken, Brezilya, Çin, Almanya, Hindistan, Rusya federasyonu’nundan oluşan beş üye çekimser kaldı. Bknz; Security Council Approves ‘No-Fly Zone’ Over Libya, Authorizing ‘All Necessary Measures’ To Protect Civilians, By Vote Of 10 In Favour With 5 Abstentions, Security Council SC/10200, 6498th Meeting (Night), 17.03.2011, http://www.un.org/News/Press/docs/2011/sc10200.doc.htm. (Erişim tarihi: 05.04.2011) Serdar ERDURMAZ 62 cı işgal gücünün ülke topraklarında bulunmayacağı özellikle vurgulandı. Karar sonrasında Libya, “acil ateşkes” talebini kabul ettiğini açıkladıysa da Bingazi’yi direnişin merkezi haline getiren isyancıları tehdit eden Kaddafi’nin radyo konuşması ve Batılı ülkelere herhangi bir askerî müdahalenin “açık bir saldırı” olacağına dair uyarısı, Trablus rejiminin sivillere daha fazla zarar verebileceğine dair şüphe ve endişelerini pekiştirdi. Güvenlik Konseyi’nin 1973 sayılı kararı doğrultusunda 19 Mart 2011 günü Libya üzerinde uçuşa yasak bölge oluşturulması amacıyla Koalisyon güçleri saldırı başlattı.102 18 Mart 2011’de BM Güvenlik Konseyi, özellikle Bingazi’de olmak üzere ülkedeki saldırı tehdidi altındaki sivilleri korumak için gerekli tüm önlemleri alma yetkisi konusunda oylamaya gitti. Konseyin 10 üyesi kabul oyu verirken, Brezilya, Çin, Almanya, Hindistan ve Rusya Federasyonundan oluşan beş üye çekimser kaldı.103 Ertesi gün, ABD, Odyssey Dawn Operasyonu kapsamında Muammer Kaddafi güçlerine karşı yapılan Batı koalisyonu hava ve misilleme saldırılarının 2003 yılındaki Irak işgalinden bu yana bir Arap rejimine yapılan en büyük hücum olduğunu belirtmiştir. Albay Kaddafi’nin bulunduğu iddia edilen Trablus’taki bir bina rejim karşıtı hava saldırılarının ikinci gecesi vurulmasına rağmen, Amerikan ve Đngiliz askeri yetkililer saldırıda Kaddafi’nin hedef alındığı yolundaki iddiaları reddetti. Hava saldırılarının üçüncü günü David Cameron, Kaddafi’nin meşru bir hedef olduğunu söyledi, fakat savunma bakanı bunu reddetti. NATO’dan, ABD’den operasyonun kumandasını devralmak konusunda gecikildiği yolunda bir tepki geldi. Almanya Libya’ya askeri müdahale konusunda son derece temkinli ve adeta fren mekanizması gibi hareket etmiştir.104 102 Chris, McGreal, “Coalition attacks wreak havoc on ground troops”, 20.03.2011,http://www.guardian.co.uk/world/2011/mar/20/libya-airstrikes-rain-down. (Erişim tarihi: 09.03.2011) 103 “Security Council Approves ‘No-Fly Zone’ Over Libya, Authorizing ‘All Necessary Measures’ To Protect Civilians, By Vote Of 10 in Favour With 5 Abstentions”, 17.03.2011, Security Council SC/10200, 6498th Meeting (Night), http://www.un.org/News/Press/docs/2011/sc10200.doc.htm. (Erişim tarihi: 21.03.2011) 104 Jorge Benitez, “Success in Libya reinforces value of NATO”, 24.08. 2011, LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 63 Kaddafi için artık “Yaşayan bir politik ceset!” ifadesini kullanan Rusya da, Almanya gibi, şimdilik bir askeri müdahaleden yana değildi. Libya’ya askeri müdahaleye karşı duran ülkelerden bir diğeri de Çin’dir. Keza Đran da Libya’ya “sıradan bahanelerle” müdahalenin yanlış olacağını söylemekteydi. Rusya’nın Güvenlik Konseyi oylamasında çekimser kalmasının nedeni, Eski Rus Büyükelçisi ve Rusya Bilimler Akademisi Oryantal Araştırmalar Uzmanı Alexei Podtserob’un ifadesine göre Rusya ile Libya arasındaki karşılıklı ilişkilerin menfi yönde etkileneceği ve muhtelif uygulamaların ertelenmesine yol açacağı endişesi olmuştur. Libya ile Rusya arasındaki teknik askeri işbirliği nedeniyle 2 milyar dolarlık bir kayıp söz konusuydu. Libya demiryollarını inşa etmekte olan, Rus demiryolu şirketi ve diğer şirketlerin kaybı 4 milyar dolar, Libya’da faaliyet göstermekte olan diğer şirketlerin kaybı ise yaklaşık 2 milyar dolar civarındadır. Ortalama kayıp 10 milyar dolar kadardır105. Çin’in Libya’daki ilişkileri konusuna daha ileride değinilecektir. BM Güvenlik Koseyi karar ile yapılan müdahalenin Libya’nın işgaline yönelik olmaması şartının yanı sıra, üye ülkelere BM Genel Sekreteri ile işbirliği halinde olmak kaydıyla, bölgesel, uluslar arası organizasyonlar veya anlaşmalara bağlı olarak birlikte veya ülke olarak münferit güç kullanma yetkisi verilmektedir. Bu karardaki önemli husus, üye ülkelere münferit güç kullanma yetkisinin verilmesidir. BM Güvenlik Konseyi’nin aldığı karar BM Ana Sözleşmesinin VII’nci Bölümü çerçevesinde hazırlanmış ve Libya’daki durumun, uluslar arası barış ve güvenliğe karşı bir tehdit olduğu vurgulanmıştır. Kararda Libya’nın egemenliğine, bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne ve ulusal birliğine saygı duyulduğu ifade edilmiştir. Ancak bununla beraber Libya’da derhal bir ateşkesin sağlanması, şiddetin ve sivillere yönelik tüm saldırıların sona erdirilmesi talep edilmiştir. Kararda ayrıca Libyalı yetkililerden, ulusla- http://www.acus.org/natosource/success-libya-reinforces-value-nato. (Erişim tarihi: 17.10.2011) 105 Fedoruk Vladimir, “Russia joins UN sanctions against Libya and Muammar Gaddafi”, 12.08.2011, http://english.ruvr.ru/2011/08/12/54569352.html.. (Erişim tarihi: 12.11.2011) Serdar ERDURMAZ 64 rarası hukuk çerçevesinde tüm yükümlülüklerini yerine getirmeleri, sivilleri korumak için gerekli tüm önlemleri almaları ve insani yardımın hızlı ve engelsiz bir şekilde ulaştırılması istenmektedir. Kararda ayrıca bir yıl süreyle görev yapacak ve kararın uygulanmasını takip edecek bir uzmanlar grubu oluşturması da istenmektedir.106 Kararın “sivillerin korunması”107 bölümünde, BM’ye üye tüm ülkelere, BM Genel Sekreteri ile işbirliği halinde olmak kaydıyla Bingazi’de yaşayan siviller dâhil Libya’da saldırı tehdidi altında olan sivilleri korumak üzere, Libya’nın hiçbir yerinde, herhangi bir şekilde bir yabancı işgalci güç oluşturmadan, gerekli tüm önlemleri almaları yetkisinin verilmesinden bahsedilmektedir. Bu çerçevede Arap Birliği ülkeleri işbirliğine davet edilmektedir. 106 Sinan Oğan, “BM Güvenlik Konseyi’nin Libya Kararı Bir Müdahaleyi Getirir mi? Türkiye’nin Tepkisi Ne Olur?”, 18.03.2011, http://www.turksam.org/tr/a2361.html. (Erişim tarihi: 10.04.2011) 107 BM Genel Kurulu’nun 14-16 Eylül 2005 yılında yaptığı Dünya Zirvesi sonuç kararında, IV’üncü bölüm. Đnsan Hakları ve Hukukun Üstünlüğü (human rights and the rule of law) 138’inci; halkın soykırımı, savaş suçları, etnik temizlik ve insanlığa karşı suçlardan korunması sorumluluğu maddesinde; “her bir devletin halkını yukarıda saydığımız insanlığa karşı işlenen suçlardan koruma sorumluluğu olduğunu ifade etmekte ve bu yerine getirilemediği takdirde, uluslar arası toplumun, uygun olduğu takdirde devletleri bu sorumluluğu yerine getirmek için cesaretlendireceği ve yardım edeceği ve BM’i erken ikaz yeteneği tesis için destekleyeceği”açık bir şekilde belirtilmiştir. Buna bağlı olarak, 139’uncu maddede; “uluslar arası toplumun BM kanalıyla uygun diplomatik, insani ve diğer barışçı yolları, BM Şartı’nın VI ve VIII’nci Bölümleri ile uyumlu olarak kullanarak, halkları soykırım, savaş suçları, etnik temizlik ve insanlığa karşı işlenen suçlardan korumaktan sorumlu olduğu ifade edilmektedir. Bu bağlamda, eğer barışçıl yollar yetersiz kalır ve milli otoriteler açık bir şekilde halklarını soykırım, savaş suçları, etnik temizlik ve insanlığa karşı suçlardan korumakta hataya düşerlerse, Güvenlik Konseyi kanalıyla BM Şartı’nın VII’nci bölümü çerçevesinde, zamanında ve kararlı bir şekilde, her bir olaya münferit olarak, ilgili bölgesel organizasyonlarla işbirliği içinde kolektif hareket etmek için hazırlıklı olacaktır. Anılan maddede uluslar arası toplumun aynı zamanda uygun ve gerekli olan her türlü yardımı yaparak, kriz öncesi ve çatışmanın başladığı durumda ilgili devletlere halklarını yukarıda belirtilen insani suçlardan koruma yeteneğini tesis etmek için adamaya niyetli olduğu ifade edilmektedir. LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 65 Kararın en önemli “uçuşa yasak bölge oluşturulması” başlıklı bölümünde, Libya hava sahasında, insani yardım amaçlı ve yabancı devletlerin vatandaşlarının ülkeden tahliye edilmesi amacıyla yapılan uçuşlar dışındaki tüm uçuşların yasaklanması istenmekteydi. Bu kapsamda karar, BM’ye üye ülkelere, BM Genel Sekreteri ve Arap Birliği Genel Sekreteri’ne haber vermeleri kaydıyla ve onlarla eşgüdüm halinde, uçuşa yasak bölgenin uygulanmasını sağlama amacıyla kendi başlarına ya da bölgesel kuruluşlar ve düzenlemeler çerçevesinde hareket ederek gerekli tüm önlemleri alma yetkisi de vermekteydi. Kararın “silah ambargosunun uygulanması” bölümünde, Konsey’in 26 Şubat 2011’de aldığı ve Libya’ya yaptırımları öngören 1970 sayılı kararının 11. paragrafı değiştirilerek silah ambargosu kararı daha da sıkılaştırılmıştı. Kararda, Kaddafi ve yakın çevresinin mal varlıklarının dondurulması kararı da genişletilmişti. Libya’ya, insan kaybının en önemli müsebbiplerinden biri olan yabancı paralı asker gönderilmesinin önlenmesi de istenmekteydi. BM Şartı bölüm VII, md. 48’de belirtildiği şekilde, alınan kararların üye ülkeler tarafından “üyesi bulundukları uluslar arası kuruluşlar içindeki eylemleriyle yürütülür” ifadesiyle kendini bulan ve 1973 sayılı kararda da, “uçuşa yasak bölgenin uygulanmasını sağlama amacıyla kendi başlarına ya da bölgesel kuruluşlar ve düzenlemeler çerçevesinde hareket ederek, gerekli tüm önlemleri alma yetkisi verilmiştir” şeklindeki düzenleme ile NATO gibi bölgesel güvenlik kurumlarının görev üstlenebileceği ifade edilmekteydi. Diğer taraftan, yeni stratejik konsepti çerçevesinde NATO’nun böyle bir görevi üstlenmesi konusunda da şu şekilde bir açıklama yapmaya ihtiyaç duyulmaktadır: NATO’nun yeni konsept çerçevesinde üstleneceği üç temel görevden biri; Müşterek Güvenlik (Cooperative Security) alt başlığı ile ifade edilmektedir.108 Buna göre ittifak üyeleri sınırları dışında politik ve güvenlikle ilgili gelişmelerden etkilenmeleri hususu ortaya çıkınca, uluslar 108 “Strategic Concept For the Defence and Security of The Members of the North Atlantic Treaty Organisation” Adopted by Heads of State and Government in Lisbon, http://www.nato.int/lisbon2010/strategicconcept-2010-eng.pdf. (Erişim tarihi: 21.11.2011) Serdar ERDURMAZ 66 arası güvenliği sağlamak için ilgili ülke veya uluslar arası kurumlarla işbirliği içinde aktif bir rol alabilir. Konsepte giriş paragrafında ise; “NATO bu faaliyetlerde bulunurken …özellikle, Birleşmiş Milletler ve AB ile yakın bir çalışma içinde bulunmayı taahhüt eder” demektedir. Libya’da NATO üyesi ülkeler dâhil muhtelif ülke vatandaşlarının güvenliklerinin tehdit altında bulunmasının ve ilave olarak Libya halkına karşı insan haklarını ve sivillerin yaşam haklarını tehlikeye düşüren saldırılar yapılmasının NATO’nun bu kapsamda müdahil olmasına yol açtığı söylenebilir. Yine konseptin 20’nci maddesi ve sonrasında; “kriz yönetimi yoluyla güvenlik” bölümünde, “NATO sınırları dışındaki çatışmalar ittifak ülkelerinin toprakları ve halkının güvenliği konusunda tehdit oluşturabilir” demektedir. NATO’nun buna dayanarak durumdan görev çıkartarak müdahaleyi görev kapsamı içinde değerlendirdiği ifade edilebilir. BM Güvenlik Konseyi kararı her ne kadar Libya hava sahasını askeri uçuşlara yasaklayan bir karar olsa da bu kararın uygulanması esnasında bir askeri operasyonun yapılması gereği değerlendirilmiştir. Amerika Birleşik Devletleri’nin Savunma Bakanı Robert Gates, uçuş yasağı için öncelikle Libya’nın hava savunma sistemlerinin etkisiz hale getirilmesi gerekliliğini ifade etmiştir. Bu demektir ki, Muammer Kaddafi’ye bağlı hava kuvvetleri uçakları muhaliflerin ellerinde bulunan kentlere saldırmasa dahi uçuşa yasak bölgenin temin edilmesi için Libya’ya bir müdahale yapılması zorunluluk halindedir. Bu müdahalenin olması içinse herhangi bir sürenin geçmesine gerek yoktur. BM’de kabulünün ardından uçuşa yasak bölge kararının hayata geçirilmesi söz konusu olacaktır. BM Şartına göre, üçüncü taraflar, uluslararası barışın muhafazası ve insan haklarının ihlal edilmesini önlemek maksadıyla başta Devlet Başkanı olmak üzere ülkelere tavsiyelerde bulunabilir ve BM Güvenlik Konseyini göreve çağırabilirler. Ancak, doğrudan iç çatışma meselesine dâhil olarak, ne şekilde olursa olsun herhangi bir müdahalede ve özellikle silahlı bir müdahalede kesinlikle bulunamazlar. LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 67 Durham Hukuk Fakültesi Öğretim üyesi Michael N. Schmitt’e göre uçuşa yasak bölge uygulaması şartlara göre değişmekle birlikte hava kuvvetleri tarafından iki farklı durumda uygulanabilir. Birincisi, iki taraf harp halindeyse bir silahlı kuvvetler tarafından diğeri üzerinde uygulanabilir. Bu durumda belirlenmiş bir bölge içinde hasmın hava unsurlarının tespit edilmesi halinde düşürülmesi gündemdedir. Đkinci tip uygulamada ise- bu daha çok Libya’nın durumuna uygunluk göstermektedir- hava üstünlüğüne sahip güçler tarafından hedef ülke içinde insani krizleri ve iç çatışmaları caydırarak, önlenmesini sağlamak için o ülkenin hava sahası üzerinde uçuşların sınırlandırılmasıdır. Bu tür uygulama özellikle 1990’larda Bosna ve Irak’ta kullanılmıştır. Genelde uluslar arası camianın herhangi bir kriz bölgesinde sürmekte olan vahşete karşı tedbir almak için tam bir askeri müdahaleden kaçındığı ortamda kullanılmaktadır.109 ABD Savunma Đstihbarat Ajansı (Defense Intellegence Agency-DIA) Başkanı Korgeneral Ronald Burgess’e göre, Libya veya başka bir ülkede silahlı kuvvetlerin müdahil olduğu bir uçuş yasak bölge uygulamasının kitaplardaki tanımı savaş halidir.110 Bu açıklamaya göre, belirtilen savaş hali bir gece önce BM tarafından Libya’ya karşı ilan edilmiş olup, kendi şartı ile çelişki içindedir. BM Şartı’nın 2’ inci maddesinde açık bir şekilde, “bütün taraflar uluslar arası ilişkilerde herhangi bir ülkenin siyasi bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne karşı kuvvet kullanmaktan veya tehdit etmekten veya BM’nin amacına uygun olmayan diğer davranışlardan imtina edeceklerdir.” ifadesi kabul edilmiştir. Uçuşa yasak bölge ilanı ile Libya’nın siyasi bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne karşı silahlı güç kullanma durumu günde- 109 Joshua E. Keating, “Do No-FLy Zone Work”, 28.02.2011, http://www.foreignpolicy.com/articles/2011/02/28/do_no_fly_zones_work ?print=yes&hidecomments=yes&page=full, (erişim tarihi. 12.07.2011) 110 “UN imposed no-fly zone over Libya an act of war. A pretext to ignite another US war of aggression.”, 18.03. 2011, http://peace-corps.ca/2011/2011/03/18/un-imposed-no-fly-zone-overlibya-an-act-of-war-a-pretext-to-ignite-another-us-war-of-aggression/. (Erişim tarihi 12.07.2011) Serdar ERDURMAZ 68 me gelebilecektir. Libya, herhangi bir ülkeye karşı silahlı saldırı şeklinde bir tehditte bulunmamıştır. Bir iç savaş hali mevcuttur. Buna karşılık BM, yabancı ülkelerin silahlı kuvvetlerini Libya’nın toprak bütünlüğüne ve siyasi bağımsızlığına karşı kullanmaktadır. Uluslar arası hukuk bu şekilde bir tavrı, diğer bir deyişle BM’nin Libya egemenliğine karşı silahlı güç kullanma tehdidini barışa ve insanlığa karşı suç kabul eder. Herhangi bir ülke BM’nin Libya’ya savaş ilanına bağlı olarak kara, deniz ve hava saldırılarıyla Libya’ya karşı bir harekette bulunduğu an savaş suçlusu ve saldırıyı başlatan taraf olarak nitelendirilmesi gerekir. Uluslar arası hukuka göre barışa karşı suçları (a crime against peace in International war); “planlaması, hazırlık, başlatmak ve saldırı ile savaş açmak veya uluslararası, sözleşmeleri veya teminatları ihlâl etmek veya yukarıdakileri gerçekleştirmek için genel bir plana veya komploya müdahil olma” durumu olarak ifade edilmektedir. Saldırı harbi ise; (a war of aggression) “meşru müdafaa dışında toprak kazanma veya boyun eğdirme amacıyla açılan askeri bir çatışma” olarak tarif edilmektedir.111 Buradaki değerlendirmelere göre BM, ABD, Đngiltere ve Fransa’nın istekleri doğrultusunda uluslar arası hukuka aykırı olarak, Libya aleyhine, petrol kaynaklarını koruma amacıyla taraf tutarak karar vermiştir. Ancak Libya için durumun böyle olmadığı BM’nin önayak olduğu “koruma yükümlülüğünün” uluslar arası toplum nezdinde uygulamaya konmasının incelenmesiyle rahatlıkla anlaşılabilmektedir. 111 Nicolas Werth, Karel Bartošek, Jean-Louis Panné, Jean-Louis Margolin, Andrzej Paczkowski, Stéphane Courtois, “The Black Book of Communism: Crimes, Terror, Repression”, Harvard University Press, 1999, hardcover, 858 pages, ISBN 0-674-07608-7. page 5. Ayrıca Bknz: “A crime against peace, in international law, refers to “planning, preparation, initiation, or waging of wars of aggression, or a war in violation of international treaties, agreements or assurances, or participation in a common plan or conspiracy for the accomplishment of any of the foregoing” A war of aggression is a military conflict waged without the justification of selfdefense usually for territorial gain and subjugation.”, Crime against peace, http://en.wikipedia.org/wiki/Crime_against_peace#cite_noteblack_book-0. (Erişim tarihi: 23.04.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 69 BM Koruma Yükümlülüğü Kavramı BM Koruma Yükümlülüğü Kavramı 1990’larda Ruanda, Saraybosna ve Kosova’da meydana gelen toplu ve sistematik insan hakları ihlalleri ve katliamların bir daha yaşanmaması için BM Şartı çerçevesinde önleyici tedbirler alınması için arayışlar içine girilmiştir. Koruma Yükümlülüğünün dış müdahaleyi işaret eden teoride oturmuş olduğu temel nedenin ne olduğu konusu ele alındığı takdirde, bunun NATO’nun 1999 tarihinde Kosova’ya BM onayı olmadan müdahalesi meselesinin örnek alınmasıyla başladığını belirtmek mümkündür.112 Bu olay üzerine Kanada hükümetinin girişimi ile BM Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından başlatılan inisiyatif, ne zaman ve hangi durumlarda böyle bir müdahalenin yapılmasının meşru olabileceğinin prensiplerini geliştirmiştir. Kanada, 2000 yılının Eylül ayında Uluslar arası Müdahale ve Devlet Egemenliği Komisyonu (ICISS) kurulmasına önayak olmuştur. Bu suretle gelecekte olabilecek etnik temizlik ve kitlesel vahşete karşı küresel siyasi uzlaşmayı teşvik için çalışmaları başlatmıştır. Sonuçta “koruma yükümlülüğü” felsefesi ICISS tarafından hazırlanan nihai raporla formüle edilmiştir.113 BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın 2000 yılındaki Genel Kurul’da, milli egemenlik kavramı ile ilgili açmazı belirlerken; “Eğer insani müdahale gerçekten egemenlik hakkına yapılan bir saldırı olarak kabul edilirse, biz bütün insanlık âlemini etkileyen Ruanda ve, Saraybosna daki kitlesel ve sistematik insan hakları ihlalleri ve vahşetine nasıl yanıt verebiliriz?” şeklinde bir soruyu gündeme getirmiştir.114 Burada komisyonun cevabı, hükümetlerin diğer 112 Ronald J. Glossop, “The Responsibility to Protect”, International Commission on Intervetion and State Sovereignty, Book Review, Jan 04, http://archive1.globalsolutions.org/wfi/documents/R2P_review.pdf. 113 “The Responsibility to Protect – Report of the International Commission on Intervention and State Sovereignty”, ICISS, International Development Research Centre, Ottawa, Canada, December 2001, http://www.idrc.ca. (erişim tarihi 14.07.2011), Ayrıca Bknz: Steven Groves, agy. 114 Garet Evans, “The responsibility to Protect: The Power of Idea”, 14.03.2007, http://www.crisisgroup.org/en/publication-type/speeches/ 2007/evans-the-responsibility-to-protect-the-power-of-an-idea.aspx. (Erişim tarihi:26.11.2011) Serdar ERDURMAZ 70 ülkelerle ilişkilerinde “milli güvenliklerini” koruma ihtiyacı kadar “vatandaşlarının şahsi güvenliklerini” de koruma gereksinimine dikkatleri çekmek şeklinde ortaya çıkmaktadır. ICISS’in raporunun “Devlet Egemenliğinin Anlamı” konulu bölümünün 1.35’nci maddesinde egemenlik kavramı iki sorumluluğu yükleyen bir argüman olarak ortaya konulmaktadır.115 Her ülke “diğer ülkelerin egemenliklerine saygılı olma” sorumluluğu dışında ikinci olarak, “kendi hükümranlık sınırları içindeki insanların onuruna ve insanlık haklarına saygı göstermek” sorumluluğunu da yüklenmiştir. Egemen devletler bu ikinci egemenlik sorumluluğunu yerine getirirken yalnız başlarına istediklerini yapar bir durumda değildirler. Bu konuda uluslar arası toplum nezdinde de sorumluluk taşımaktadır. Komisyona göre burada önemle üzerinde durulan husus egemen devlet açısından “müdahale hakkından” ziyade, “koruma sorumluluğudur”.116 Devlet açısından bahse konu olan ikinci egemenlik kavramı “kontrol anlamında egemenlik” yerine “sorumluluk anlamındaki egemenliğin” tesis edilmiş olmasını saptamaktadır.117 Sorumluluk anlamında egemen devlet liderlerinin;118 • Halklarını korumak ve refahlarını yükseltmek zorunda oldukları, • Bu konuda BM kanalı ile uluslar arası topluma ve kendi halklarına karşı sorumlu oldukları. • Bu yükümlülüklerin ihmali ve tersi davranışlardan dolayı uluslar arası toplum tarafından sorumlu tutulacakları anlamına gelmektedir. 115 “The Responsibility To Protect”, Report of the International Commission on Intervention and State Sovereignty, Pdf, December 2001. S. 8. 116 “The Responsibility To Protect”, Report of the International Commission on Intervention and State Sovereignty, Pdf, December 2001. S. 11, md. 2.4 117 “The Responsibility To Protect”, Report of the International Commission on Intervention and State Sovereignty, Pdf, December 2001. S. 13, md. 2.14 118 Ian Williams,“Ban Ki Moon and R2P”, 03.08.2009, http://www.fpif.org/ articles/ban_ki_moon_and_r2p. Erişim tarihi:26.11.2011), Ayrıca Bknz; “The Responsibility To Protect”, Report of the International Commission on Intervention and State Sovereignty, Pdf., December 2001. S. 13, md. 2.15 LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 71 En basit ifadesiyle, bir milli hükümet (bu durumda Libya) büyük çaplı insan hayatı kaybı ve sınırları dâhilinde etnik temizliğin önlenmesinden sorumludur. Ancak, bu hükümet isteksiz, yetersiz veya Libya’da olduğu gibi temizlikle ilgiliyse ve bunu teşvik edici açıklamalarda bulunuyorsa, uluslar arası toplum BM’in himayesinde ilgili hükümetin rızası olmasa bile mağdurları korumak için hareket edebilir. Kaddafi’nin yapmış olduğu televizyon konuşmasında “sarhoş fareleri ve hamam böceklerini ezeceğiz” şeklindeki ifadeleri teşvike yönelik kışkırtmalar olarak ele alınabilir.119 Komisyon değerlendirmelerine göre, egemen devletlere koruma sorumluluklarını yerine getirmeme durumunda sadece askeri müdahale ile yetinmeyip, bireyleri cezai soruşturmalara ve çeşitli yaptırımlar gerçekleştirmek de mümkündür. Böylece sadece uluslar arası ceza mahkemelerine adaletin tahakkuku hakkı vermesinin yanı sıra, soykırım gibi suçlar için, diğer milli hükümetlerin harekete geçebileceği üniversal adaleti de işin içine sokmaktadır. Đnsanlığın felaketine yol açabilecek hadiselere karşı koruma sorumluluğu yalnız karşı koyma hareketini değil, aynı zamanda “önleme” ve sonrasında “yeniden tesis etme” sorumluluğunu da kapsamaktadır.120 Bu durumda uluslar arası toplum, koruma yükümlülüğünü yerine getiremeyen, getirmeyen veya kaçınan ülkeye karşı gerekli ikazlardan sonra, bu hareketleri önlemeye ve durdurmaya yönelik faaliyetlerde bulunabilecek ve sonrasında da koruma yükümlülüğüne yönelik gerekli kurumların tesisine yardım ve katkıda bulunabilecektir. Nitekim BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon konuşmalarında bu kurumların tesisi için gerekli yardımı yapmaya BM’in hazır olduğunu ifade etmiştir. Bilahare, hazırlanan rapor 2005 tarihinde yapılan BM. Genel Kurulunda kabul edildi.121 BM Genel Kurulunun 14-16 Eylül 2005 119 “Kaddafi’nin TV Konuşması”, 22.02.2011, http://aktif.tr.msn.com/gallery .aspx?cp-documentid=158943051&page= 5. (Erişim tarihi: 22.11.2011) 120 “The Responsibility To Protect”, Report of the International Commission on Intervention and State Sovereignty, Pdf, December 2001.S.17,md. 2.29. 121 “2005 World Summit Outcome”, The General Assembly, A/60/L.I, 05- 51130 (E) 150905, Pdf. 24.10.2005, http://unpan1.un.org/intradoc/groups/public/documents/un/unpan02175 2.pdf. (Erişim tarihi:19.11.2011) Serdar ERDURMAZ 72 tarihinde yaptığı Dünya Zirvesi sonuç kararında, (IV bölüm.) Đnsan Hakları ve Hukukun Üstünlüğü (human rights and the rule of law) halkın soykırım, savaş suçları, etnik temizlik ve insanlığa karşı suçlardan korunması sorumluluğu 138’incimaddesinde, “her bir devletin halkını yukarıda saydığımız insanlığa karşı işlenen suçlardan koruma sorumluluğu olduğunu ifade etmekte ve bu yerine getirilemediği takdirde, uluslar arası toplumun uygun olduğu takdirde devletleri bu sorumluluğu yerine getirmek için cesaretlendireceği ve yardım edeceği ve BM erken ikaz yeteneği tesisi için destekleyeceği açık bir şekilde belirtilmiştir. Buna bağlı olarak, 139’uncu maddede122; “uluslar arası toplumun BM kanalıyla uygun diplomatik, insani ve diğer barışçı yolları, BM Şartı’nın VI. ve VIII’inci Bölümleri ile uyumlu olarak kullanarak, halkları soykırım, savaş suçları, etnik temizlik ve insanlığa karşı işlenen suçlardan korumaktan sorumlu olduğu” belirtilmektedir. Bu bağlamda, eğer barışçıl yollar yetersiz kalır ve milli otoriteler açık bir şekilde halklarını soykırım, savaş suçları, etnik temizlik ve insanlığa karşı suçlardan korumakta hataya düşerlerse, uluslar arası toplum Güvenlik Konseyi kanalıyla BM Şartı’nın VII’nci bölümü çerçevesinde, zamanında ve kararlı bir şekilde, her bir olaya münferit olarak, ilgili bölgesel organizasyonlarla işbirliği içinde kolektif hareket etmek için hazırlıklı olacaktır. Anılan maddede uluslar arası toplumun aynı zamanda uygun ve gerekli olan her türlü yardımı yaparak, kriz öncesi ve çatışmanın başladığı durumda ilgili devletlere halklarını yukarıda belirtilen insani suçlardan koruma yeteneğini tesis etmek için adamaya niyetli olduğu ifade edilmektedir. Bu kavram kısa zamanda uluslar arası toplumda, özellikle sivil toplum örgütlerinde ve basında büyük destek bulmuştur.123 122 “2005 World Summit Outcome”, The General Assembly, A/60/L.I, 05- 51130 (E) 150905, Pdf. 24.10.2005, http://unpan1.un.org/intradoc/groups/public/documents/un/unpan02175 2.pdf. (Erişim tarihi:19.11.2011) 123 Steven Groves, “Obama Wrongly Adapts UN”, No:3210, ,Heritage Foundation, 31.03.2011, http://www.heritage.org/research/reports/2011/ 03/libya-intervention-obama-wrongly-adopts-un-responsibility-to-protect. (Erişim tarihi: 27.11.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 73 28 Mart 2011 tarihinde ABD Başkanı Barak Obama Libya’ya askeri müdahale kararını açıklamıştır. Burada, müdahale için birçok neden gösterilirken, uygulamanın temel felsefesini “koruma yükümlülüğü” doktrinine dayandırdığı görülmüştür. 124 “Libya’ya yapılması planlanan askeri harekâtın koruma yükümlülüğüne dayandırılması için uygun argümanlar mevcut muydu?” Sorusunun cevabının araştırılması gerektiği kanaati mevcuttur. Bir ülkenin diğer egemen bir ülkeye insani amaçlarla askeri harekât yapması devlet egemenliğinin mutlak olduğunu savunanlarla, insani müdahale hakkının destekçileri arasında uzun zamandır münakaşalara neden olan önemli bir konudur. Nitekim 2009 yılında BM’de yapılan Genel Kurul toplantısında Çin açık bir şekilde “BM devlet egemenlik ve içişlerine karışmama ilkelerine saygı konusunda tereddüt etmemelidir.” şeklindeki karşıt görüşüne, BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon bunun “sorumlu egemenlik ilkelerine bağlı olmak kaydıyla” mümkün olduğunu ince bir dille ilave ederek “koruma yükümlülüğü” ilkesini savunmuştur.125 21 Şubat 2011 tarihinde Libya Đnsan Hakları Ligi (Libyan League for Human Rights -LLHR) ve 70 sivil toplum örgütü ABD Başkanı Barak Obama, AB Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton ve BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’a bir mektup göndererek koruma yükümlülüğü çerçevesinde Libya’daki masum halkın korunması için müdahale talep etmişlerdir.126 Bu mektubun koruma yükümlülüğü uygulamasına temel teşkil ettiği gerçeğini gözlerden uzak tutmamak gerekmektedir. 124 Steven Groves, agy. 125 Ian Williams, agy. 126 Mahdi Darius Nazemroaya, “Libya and the Big Lie: Using Human Rights Organizations To Launch Wars!”, 23.10.2011, http://www.ascertainthetruth.com/att/index.php?option=com_content& view=article&id=574:libya-and-the-big-lie-using-human-rightsorganizations-to-launch-wars-&catid=84:economic-and-politicalintrigues&Itemid=120. (Erişim tarihi: 21.11.2011), Ayrıca Bknz: “Urgent Appeal to Stop Atrocities in Libya Sent by 70 NGOs to the US, EU, and UN”, 21.02.2011, UN Watch, http://www.unwatch.org/site/apps/nlnet/content2.aspx?c=bdKKISNqEm G&b=1330815&ct=9135143 . (Erişim tarihi: 21.11.2011) Serdar ERDURMAZ 74 Heritage Vakfının incelemesine göre; 28 Mart’ta Başkan Obama tarafından yapılan konuşmada, Libya’daki hadiseler sivil halkın korunması sorumluluğunu ön plana çıkarmıştır. Başkan Obama “çıkar ve değerlerimiz tehlikede ise, karşı hareket sorumluluğumuz vardır” demiştir. Dışişleri Bakanlığı Hukuk Danışmanı Harol Koh yapmiş olduğu konuşmada “Kaddafi kendi halkını koruma sorumluluğundan kaçmaktadır ve acil insani yardım ve koruma gereksinimine neden olmaktadır. Gecikmeler daha fazla sivilin hayatını riske sokar.” şeklinde açıklamada bulunmuştur.127 Darfur, Kenya, Gine ve Fil Dişi Sahili’nde insan hakları ihlali ve katliamlara karşı dünyanın duyarsız kaldığı değerlendirilirse, Libya’da ki bu uygulamanın pozitif bir yaklaşımla ileriye dönük ümit verdiği söylenebilir. Đncelemelere göre, koruma yükümlülüğü ilkesinin uygulanabilmesi için belirli şartların oluşması gerekmektedir. ICISS, müdahalenin meşru sayılabilmesi için belirli adımların uygulanması hususunu belirtmektedir. Bunlar: Askeri müdahalenin gerektirdiği bir durumun oluşması, BM Güvenlik Konseyi tarafından müdahale kararı alınarak yetki verilmesi, Müdahalenin haklı ve gerekli amaçlara ulaşmasını sağlayacak muhtelif vasıtaların kullanılması Kullanılan bu enstrümanların makul vasıtalar olması. Uygulamaya NATO’nun müdahalesi ise, daha evvel yapılan çalışma ve değerlendirmeler doğrultusunda gerçekleştirilmiştir. ICISS Eşbaşkanı Gareth Evans’in incelemesine göre NATO, BM yetkilendirmesi altında koruma yükümlülüğü ilkesinin sağlanmasında en uygun enstrüman olarak görülmektedir. 128 Bu konuda ilk uygulamanın Libya’da yapıldığını söylemenin doğru bir yaklaşım olacağı ifade edilebilir. Masum sivillerin üzerindeki etkiyi azaltmak için hedef yaptırım çabaları üç farklı alanda uygulanabilmektedir. Bunlar aske- 127 Steven Groves. agy. 128 Garet Evans, “NATO and the Responsibility to Protect”, 31.03.2009, http://www.crisisgroup.org/en/publication-type/speeches/2009/nato-andthe-responsibility-to-protect.aspx. (Erişim tarihi:25.11.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 75 ri,, ekonomik, siyasi/diplomatik alanlardır. Bu üç alanın etkin bir şekilde takip ve kontrolü, yapılan etkinin ölçülmesi açısından son derece önem taşımaktadır. Askeri alanda: Çatışma tehdidi veya oluşması durumunda askeri ambargo, Güvenlik Konseyi ve uluslar arası toplum için oldukça önemli bir vasıtadır. Askeri malzeme ve teçhizat ile yedek parça satışlarına ambargoyu içermektedir. Askeri eğitim programlarının ve işbirliğinin sona erdirilmesi daha az etkili olmasına rağmen etkililiği sağlanabileceği düşünülebilir. Ekonomik alanda: Ülkenin veya isyancı hareketin üyelerinin yakınlarına ait finansman birikimlerinin dondurulması, Petrol, değerli taşlar, lojistik destek, ilaç gibi gittikçe önem kazanan hedef ülke gelirlerine sınırlama getirilmesi. Bu unsurlar genelde çatışmaların kaynaklanmasına neden olan önemli güdücü (motive edici) unsurlar olarak görülmektedir. Petrol ürünlerine ulaşımın sınırlandırılması yoluyla askeri harekâtın önlenmesi önemli bir yol olarak görülmektedir. Ancak, bu yaptırımın sivil halkın ve mahalli ekonominin üzerinde menfi etkisi olabileceği değerlendirilmelidir. Sivil havacılık uçuşlarının sınırlandırılması. Belli uluslar arası hava trafiği ve bir kısım belirli istikametlere uçuşların iptali ile gerçekleştirilebilir. Siyasi/ diplomatik alanda: Diplomatik temsilciliğin sınırlandırılması. Her ne kadar sembolik olduğu değerlendirilse dahi, kamuoyu açısından önemli addedilmektedir. Önemli şahıslara ve aile fertlerine seyahat yasağı getirilmesi. Uluslar arası ve bölgesel örgütlerden çıkartılması, ülkenin prestij kaybına sebep olmakta, teknik ve finansman işbirliğinden mahrumiyet sağlamaktadır. Serdar ERDURMAZ 76 Ülkenin belirli uluslar arası ve bölgesel örgütlere üye olmasını reddetmek faydalı bir yaptırım olarak görülmektedir. Genel bir değerlendirme yaparsak ABD ve BM yetkili kurulları tarafından yukarıda ifade edilen hususların gerçekleştiğinin değerlendirildiğini müşahade ederiz. Kaddafi açık bir şekilde silahlı kuvvetlerini kullanarak halkına karşı vahşet uygulamaktan kaçınmamış ve bu konuda teşvik edici ifadeler kullanarak, kendi halkının yaşam hakkını tehdit ve ihlal etmiştir. Sonuçta toplu ölümler başlamıştır. Buna karşı uluslar arası toplum bu tutumundan vazgeçmesi için Kaddafiye ikazlarda bulunmuştur. Daha sonra 1970 sayılı BM kararı ile müdahalenin adımlarını karşılayacak şekilde, askeri müdahale öncesi muhtelif konularda yaptırımlar uygulanması gündeme gelmiş ve bunlarla başarı sağlanamayınca BM, askeri müdahale kararı almış; özellikle Bingazi çevresindeki halka karşı uygulanan vahşetin durdurulması kararda yer almıştır. Görüldüğü kadarı ile BM’in “koruma yükümlülüğünü” uygulaması için her türlü şart tahakkuk etmiş ve ICISS’in belirlemiş olduğu ve BM’nin onaylayarak kabul ettiği uygulamaya yönelik adımlar gerçekleştirilme yoluna gidilmiştir. BM Güvenlik Konseyi 1973 sayılı Kararına esas teşki BM Güvenlik Konseyi 1973 sayılı Kararına esas teşkil eden 1973 sayılı Kararına esas teşkil eden l eden Birleşmiş Milletler Şartı VII’nci bölümde alınacak askeri askeri tedbirle tedbirlerin yönetilmesinde nasıl bir yöntem öngörmektedir rin yönetilmesinde nasıl bir yöntem öngörmektedir rin yönetilmesinde nasıl bir yöntem öngörmektedir Birleşmiş Milletler Şartı Barışın Tehdidi, Bozulması ve Saldırı Eylemi Durumunda Alınacak Önlemler bölümünün ilgili maddelerinde aşağıdaki hükümler amildir; “Md. 39. Güvenlik Konseyi, barışın tehdit edildiğini, bozulduğunu ya da bir saldırı eylemi olduğunu saptarsa uluslar arası barış ve güvenliğin korunması ya da yeniden kurulması için tavsiyelerde bulunur veya 41 ve 42. Maddeler uyarınca hangi önlemler alınacağını kararlaştırır. Md. 41. Güvenlik Konseyi, kararlarını yürütmek için silahlı kuvvet kullanımını içermeyen ne gibi önlemler alınması gerektiğini kararlaştırabilir ve Birleşmiş Milletler üyelerini bu önlemleri uygulamaya çağırabilir. Bu önlemler, ekonomik ilişkilerin ve demiryolu, deniz, hava, posta, telgraf, radyo ve diğer iletişim ve ulaştırma araçlarının tümüyle ya da bir bölümüyle kesintiye uğratılmasını, diplomatik ilişkilerin kesilmesini içerebilir. LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 77 Md. 42. Güvenlik Konseyi, 41. madde’de öngörülen önlemlerin yetersiz kalacağı ya da kaldığı kanısına varırsa, uluslararası barış ve güvenliğin korunması ya da yeniden kurulması için, hava, deniz ya da kara kuvvetleri aracılığıyla, gerekli saydığı her türlü girişimde bulunabilir. Bu girişimler gösterileri, ablukayı ve Birleşmiş Milletler üyelerinin hava, deniz ya da kara kuvvetlerince yapılacak başka operasyonları içerebilir… Md. 46. Silahlı kuvvet kullanılması için planları, Askeri Karargâh Heyetinin yardımı ile Güvenlik Konseyi hazırlar. Md 47. Uluslar arası barış ve güvenliğin korunması, Güvenlik Konseyinin emri altına alınan kuvvetlerin kullanılması ve yönetilmesi, silahsızlanmanın düzenlenmesi ve muhtemel bir silahsızlanmanın gerçekleştirilmesi için Konseye gerekli olan askeri ihtiyaçlara ilişkin her konuda Güvenlik Konseyine danışmanlık yapacak ve ona yardımcı olacak bir Askeri Karargâh Heyeti kurulacaktır. Askeri Karargâh Heyeti, Güvenlik Konseyi’nin sürekli üyelerinin Kurmay Başkanları’ndan ya da onların temsilcilerinden oluşur… Askeri Karargâh Heyeti, Güvenlik Konseyinin yetkisi altında Konseyin emrine verilen tüm silahlı kuvvetlerin stratejik açıdan yönetilmesinden sorumludur. Bu kuvvetlerin komutasına ilişkin sorunlar daha sonra çözülecektir. … Md. 48. Güvenlik Konseyinin uluslar arası barış ve güvenliğin korunması konusundaki kararlarının yürütülmesi için gerekli önlemler, Birleşmiş Milletlerin tüm üyeleri ya da bunlardan bazıları tarafından alınır. Bu kararlar, Birleşmiş Milletler üyeleri tarafından doğrudan doğruya ve üyesi bulundukları uluslar arası kuruluşlar içindeki eylemleriyle yürütülür”. Yukarıda belirtilen ve BM Güvenlik Konseyi’nin Libya’ya müdahale için almış olduğu 1973 sayılı karara esas teşkil eden VII’nci bölümde askeri harekâtın planlanması ve uygulamasının takibi için Güvenlik Konseyinin Daimi Üyeleri’nin Kurmay Başkanları’ndan ya da onların temsilcilerinden oluşan bir Askeri Karargâhın tesis edilmesi gerektiği ve harekâtın bunlar vasıtasıyla sevk ve idare edileceği şart olarak konmaktadır. Ancak, burada Serdar ERDURMAZ 78 Çin ve Rusya çekimser kalmıştır. Dolayısıyla bu konuda aktif rol oynamaktan imtina etmiş gibi görünmektedirler. Anlaşıldığı kadarı ile Libya’ya uygulanması düşünülen askeri tedbirlerin sevk ve idaresi için yukarıda bahsedildiği gibi bir askeri karargâh yapısı oluşturulmamıştır. Eğer böyle bir yapı tesis edilmiş olsaydı, alınması düşünülen tedbirlerin uygulanma stratejisi ve buna bağlı direktifleri açık bir şekilde ortaya konulacak ve belirli bir emir komuta zinciri kapsamında hangi kuvvetlerin nasıl bir harekât uygulaması gerektiği koordineli bir harekât planlaması ile uygulamaya konulma imkânına sahip olabilecekti. Bu şekilde bir koordinasyon ve denetim makamı tesis edilemediği gibi, özellikle Fransa anılan Şart’ın 48’nci maddesi doğrultusunda “Alınan kararlar BM üyeleri tarafından doğrudan doğruya ve üyesi bulundukları uluslar arası kuruluşlar içindeki eylemleriyle yürütülür.” maddesine istinaden münferit olarak inisiyatifi ele almak suretiyle alelacele bombalama faaliyeti içine gireceğini açıklamış ve uygulama için gerekli hazırlıkları başlatmıştır. Fransa’nın bu şekilde bir davranış göstermesinin temel dayanağı, Güvenlik Konseyinin almış olduğu 1973 sayılı karar esaslarıdır. Kararda, BM’ye üye ülkelere, BM Genel Sekreteri ve Arap Birliği Genel Sekreteri’ne haber vermeleri kaydıyla ve onlarla eşgüdüm halinde, uçuşa yasak bölgenin uygulanmasını sağlama amacıyla kendi başlarına ya da bölgesel kuruluşlar ve düzenlemeler çerçevesinde hareket ederek gerekli tüm önlemleri alma yetkisi verilmiştir. Fransa bu karar kapsamında kendi harekât planını yapmak ve ilgili mercilere bildirmek suretiyle askeri harekâtını münferit olarak uygulamaya koymaktan geri kalmamıştır. ABD, Fransa’nın bu engellenemez çıkışını bastırma kaygısı ile harekâtın yönetimini ele almıştır. Ancak, bu tek elden sevk ve idarenin zaten sıkıntıda olan ABD imajına zarar vereceği yönündeki düşünceler nedeniyle, komutanın uluslar arası sorumluluk üstlenebilecek bir örgüte aktarılması fikri öne çıkmıştır. Bu konuda Bosna-Hersek, Kosova ve Afganistan konularında aktif rol almış ve tecrübe kazanmış NATO’nun etkin olabileceği gündeme ABD tarafından getirilmiştir. LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 79 BM’nin Almış Olduğu Kararda Dikkati Çeken Hususlar BM’nin Almış Olduğu Kararda Dikkati Çeken Hususlar BM’nin 1973 sayılı kararı gereği münferit veya bölgesel güvenlik teşkilatları ile birlikte hareket yetkisi aşağıdaki gibi değerlendirilebilir. Kanaatimizce üye ülkelere verilen münferit hareket yetkisi gecikmeksizin Libya’ya müdahale için iki konuda kolaylık sağlamıştır. Birincisi, BM örgütü altında veya NATO kapsamında şeklinde sınırlama getiren bir karar çıksaydı, üye ülkelerin organize olmaları, BM altında yapılanmaları ve bir emir komuta altında toplanmaları oldukça zaman alacak ve belki de alınan kararın uygulaması gecikerek geçersiz hale gelecekti. Aynı husus NATO için de geçerli olmaktadır. NATO’nun bütün ülkelerini ikna etmesi belirli bir zaman alacak, belki de bu husus gerçekleşemeyecekti. Dolayısıyla NATO müdahalesi ya gecikecek veya yapılma imkânına sahip olamayacaktı. Alınan kararda ülkelerin bölgesel ittifak ve anlaşmalara göre veya münferit hareket etmesine imkân sağlanarak, üyelerin çabuk reaksiyon vermesine ve aynı zamanda bölgesel olarak birbirleriyle koordinasyonda bulunmasına imkân yaratılmıştır. Gerçekte, münferit olarak güç kullanma taraftarı olan iki ülke; Đngiltere ve Fransa zaten hazır vaziyette bulunmaktaydı. Bunun yanında Đtalya ve bazı Arap ülkeleri destek faaliyetinde bulunacağını açıklamıştır. Baş aktör ABD ise, Körfez’den 1300 kişi taşıyan iki savaş gemisini Libya bölgesine kaydırmasına rağmen, geri planda kalarak gelişmeleri seyretmeyi ve gerektiğinde nihai darbeyi indirmeyi uygun görmüş ve ilk aşamada askeri operasyon konusunda çarpıcı bir açıklama yapmamıştır. Đkinci husus ise; BM Genel Sekreteri ile işbirliği halinde olmak kaydıyla her ülke durumu münferit olarak değerlendirerek, kendi değerlendirmesi çerçevesinde silahlı güç kullanmak suretiyle Libya’ya müdahalede bulunabilecektir. Bu konuda Fransa ve Đngiltere’nin öncü durumda bulundukları ve bir an önce bir askeri müdahale yapılması taraftarı oldukları bilinmektedir. Bu madde ışığında her iki ülke BM ile gerekli koordinasyonu yaparak, kendi emir komuta zincirini kullanmak suretiyle silahlı kuvvetlerini yönlendirmek suretiyle müdahaleyi son derece süratli bir şekilde yapabileceklerdir. Bu suretle inisiyatif elden kaçmamış ve zaman Serdar ERDURMAZ 80 kaybedilmemiş olacaktır. Görüldüğü kadarıyla bu yetki ile özellikle Fransa’ya gün doğmaktaydı. Başlangıçtan beri şahin tavrıyla şiddetli askeri müdahale taraftarı olan Fransa, bu maddeye dayanarak, Kaddafi’nin Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy için söylediklerini yedirme yoluna gidebilecekti. Fransa hemen karar ertesinde Libya’da belirli hedeflere hava saldırısı yapılabileceğini açıklamıştır. Đngilterede aynı paralelde gerekli müdahale imkânına sahip olacaktı. Libya’da gelişen duruma farklı bir açıdan bakıldığında, Kaddafi’nin olayların başlangıcında tahmin edemese dahi, er veya geç uluslar arası kurumların yaptırımlar dışında, ilave başka tedbirlerle bu konuya dâhil olacağını ve güç kullanılması ile karşı karşıya kalacağını değerlendirdiği görülmektedir. Bu doğrultuda BM’nin Libya’da uçuş yasağı kararı almasından sonra olayların hızlanmasıyla, ABD, Kaddafi saldırıları durdurmazsa acil hava operasyonu yapacağını ilan etmiştir. Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Libya’da acilen ateşkes istedi. 18 Mart’ta, bu açıklamadan kısa süre sonra Libya Dışişleri Bakanı “acil ateşkes” istedi.129 Böylece, Kaddafi Ankara’- nın önerisini destekleyerek, Batı müdahalesini engellemeye çalışmıştır. Libya Başbakanının kendisine telefonla ulaştığını belirten Başbakan Erdoğan da, ateşkesin derhal yürürlüğe girmesi çağrısında bulundu. Batı ise, Kaddafi’nin çağrısından ikna olmuş görünmemiştir. Bu, Kaddafi’nin reaksiyonunun çabukluğu konusunda bir fikir verebilir. Libya Dışişleri Bakan Yardımcısı Halid Kaym, Trablus’ta düzenlediği bir basın toplantısında, “Ateşkese hazırız ama, ateşkesi uygulamaya koymak için belirli bir muhatapla görüşmek istiyoruz.” demiştir.130 Kaddafi askeri bir stratejist olarak, yapılan bir askeri harekâtta, savaşın sona ermesi için yapılacak bir ateşkes anlaşmasın- 129 “Davutoğlu: Libya’da Sivillere Karşı Güç Kullanımı Acilen Durdurulmalı”, 18.03.2011, http://www.turkishny.com/hot-news-11/50-hot-news/50052- davutolu-libyada-sivillere-kar-guc-kullanm-acilen-durdurulmal. (Erişim tarihi: 26.11.2011) 130 “CNN’e göre Kaddafi taktik değiştirdi, Bingazi’ye saldırmayacak”, 18.03.2011,http://www.bloomberght.com/guncel-iyaset/haber/867950- cnne-gore-kaddafi-taktik-degistirdi-bingaziye-saldirmayacak. (Erişim tarihi: 26.11.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 81 da ve devamında, inisiyatifi ele geçirmiş ve avantajlı bir konumda olarak karşı tarafla masaya oturulması imkânı olduğunu bilmektedir. Bu nedenle alınan karar akabinde ateşkese hazır olduğunu bildirerek, BM üyelerinin güç kullanması konusunda tereddüde düşmelerini sağlayarak zaman kazanırken, yine kendi planını uygulayarak hedef bölgeleri işgale devam etmeyi düşünebileceği dikkatlerden kaçmamıştır. Ateşkese hazır olduğu açıklaması zaman kazanmak için bir taktik olabilirdi. Nitekim gelişmeler bunu göstermiştir. Diğer daha önemli konu ise, BM’nin almış olduğu bu karar ile Kaddafi kendisini muhatap olarak alınması gereken bir taraf haline getirmiştir. Bunun ne anlama geldiğini şu şekilde izah edebiliriz: Eğer Kaddafi karşı eylemlerin başladığı ilk anda iktidardan çekilseydi, bu gün Mübarek ve Bin Ali’nin düştüğü pozisyona düşecek ve dünyanın ilgisinden uzak bir halde bir yerlerde kendine yer edinmeye çalışan sabık bir diktatör durumuna düşecekti. O zamanki duruma baktığımızda ise, BM ona karşı bir takım kararlar almış ve ateşkes masasına oturmak için iknaya zorlamaktadır. Eğer masaya oturulursa, karşısında oturan kim olursa olsun, doğal olarak Kaddafi’nin bir takım talepleri ile karşı karşıya gelecektir. Sonuçta Kaddafi kendi iradesini kabul ettirme için bir ortam elde etmiş gibi görünmekteydi. BM Kararı Gereği Silahlı Müdahalenin Uygulanması. BM Kararı Gereği Silahlı Müdahalenin Uygulanması. BM kararı doğrultusunda, BM ile koordine etmek şartı ile üye ülkelere münferit harekât icra yetkisi verildiği için özellikle Fransa inisiyatifi ele alarak askeri harekâtın başlatılmasında öncülük etmiştir. Muhtemelen ABD ile koordine etmiş olmalı ki Fransız hava kuvvetleri Libya’nın doğusunda ilerlemekte olan ve Bingazi’ye harekâtta bulunan Kaddafi kara güçlerine (tank, topçu gibi unsurlara) hava harekâtı uygulamaya başlamıştır.131 Resmi olarak, askeri müdahalenin maksadı Bingazi’deki sivillerin korumasına yönelikti. Bingazi’nin güvenliği sağlandıktan 131 Sarkozy: French air forces thwart Gaddafi’s attacks on Benghazi”, 19.03.2011, http://en.rian.ru/world/20110319/163096839.html. (Erişim tarihi: 21.10.2011) Serdar ERDURMAZ 82 sonra harekât genişletilmiş ve açık uçlu bir hale dönüştürülmüştür. Teoride, hedef bir rejim değişikliği değildi; buna karşın, birçok kimse bunun kesinlikle nihai hedef olduğu konusunda fikir ileri sürmekteydi.132 BM’nin uygulamış olduğu silah ambargosu isyancılar lehine bir kenara itilmiştir. Đlk olarak isyancılara silah sağlamak için Katar bir kanal olarak kullanıldıysa da, daha sonra isyancılara direkt olarak tedarik sağlanmaya başlanmıştır.133 ABD ise, Libya’nın doğusunda ülkenin başşehri ve Kaddafi’nin en güçlü olduğu yer olan Trablus’ta Kaddafi’ye ait komuta merkezlerine, uçaksavar sistemleri ile Libya uçaklarının havalanmasını sağlayan hava alanları ve bu gibi tesislere Tomahawk denilen akıllı füzelerle taarruz icra etmiştir. 134 Diğer bir değişle her ne kadar ülkeler münferit hareket etme yetkisine sahip olsalar da; ABD ve Fransa harekâtı koordine etmişlerdir. Her ne kadar başlangıçta harekât müşterek bir komuta altında yapılma imkânından mahrum olsa bile, daha sonra müşterek bir komuta merkezi altında toplandığını görüyoruz. Bu durumda gelişmelere göre, ABD başkanlığında tesis edilecek bir müşterek komuta karargâhı her türlü harekâtı değerlendirerek koordine edecek ve icrasına komuta edecektir. Nitekim ABD komuta ve kontrolü harekâtta etkin rol oynamıştır. ABD’nin kullanmış olduğu Tomahawk akıllı füzeleri (221 adet kullanılmıştır) 135oldukça pahalı ve stratejik öneme sahip sistem ve merkezlerin imhasında kullanılma konseptine göre imal edilmiş silah sistemleridir. Bu bakımdan bunların kullanılmasında ciddi hedef bilgilerine ihtiyaç vardır. Alınan hedef bilgileri bilgisayar sistemine sahip bu füzelere yüklendiğinde GPS sistemleri va- 132 Kim Sengupta, “Rebels target Gaddafi’s last stronghold after nearing Tripoli victory”, 29.08.2011, http://www.independent.co.uk/news/world/africa/rebels-target-gaddafislast-stronghold-after-nearing-tripoli-victory-2345531.html. (Erişim tarihi: 23.10.2011) 133 Accidental Heroes, RUSI Interim Libya Campaign Report, Did This Operation Set a Precedent? S. 4, September 2011 134 “Gaddafi on fire as the WEST attack…”, 20.03.2011, http://www.zimbabwemetro.com/?p=22729. (Erişim tarihi: 26.11.2011) 135 “Accidental Heroes”, RUSI Interim Libya Campaign Report, Did This Operation Set a Precedent? S. 4, September 2011. http://www.rusi.org/downloads/assets/RUSIInterimLibyaReport.pdf. (Erişim tarihi: 26.11.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 83 sıtasıyla yüklenen harita bilgilerine göre hedefi 1 veya 2 metre gibi bir doğruluk payı ile vurabilmektedir. ABD bu sistemleri kullandığına göre; demektir ki önceden elde etmiş olduğu çok ciddi hedef istihbaratı bilgilerine sahiptir ve bu bilgilere göre evvelce tespit edilmiş hedefler vurulmaya başlanmıştır. Medyadan gelen haberlere göre, Kaddafi’nin direniş noktası olan Trablusgarp’ta çeşitli hedefler Kruz füzeleri ile ateş altına alınmış ve vurulmuştur. Herhangi bir savaşta bir silahlı kuvvetlerin asıl stratejik hedefi; hasmın savaşma azim ve iradesinin kırılmasıdır. Libya’ya havadan ve deniz platformlarından yapılan saldırılarla Kaddafi’nin savaşma azim ve iradesinin kırılabilecek güçte olup olmadığı akla gelmektedir. Çünkü çeşitli basın ve yayın organlarında BM unsurlarının kara harekâtına girmeyeceği şeklinde ifadeler mevcuttur. Hâlbuki BM kararına baktığımızda sonuca ulaşmak için her türlü gücün kullanılabileceği ifade edilmektedir. Ancak, ABD Başkanı Barak Obama’nın ABD’nin kara harekâtı icra etmekten imtina edeceğine yönelik bir açıklaması vardır. Kaddafi’nin kiminle çatışmaya girmiş olduğuna bakmakta fayda olduğu düşünülmektedir. Kaddafi dış düşmana karşı bir çatışma içinde değildir. Bilindiği gibi, kendisine karşı ayaklanan halkına karşı silahlı bir saldırı düzenlemektedir. Bu nedenle, BM üyesi ülkelerin, hava veya deniz kuvvetlerine ait silah sistemleri ile Libya hava kuvvetleri, haberleşme merkezleri ve askeri birliklerden tanklar ve topları imha etmesinin, Kaddafi’yi emelinden vazgeçirerek teslim olmasını sağlamaya yeterli bir baskı unsuru olabileceği soru işareti olarak görülmektedir. Bedevi zihniyetinde olan Kaddafi’nin, nihayetinde atına atlayarak kılıçla bile direnişini sürdürebileceği düşüncesi baskındır. Yapılan bu tür harekât ile Kaddafi güçlerinin Bingazi ve diğer direnişçilerin etkin olduğu şehir ve kasabalara saldırıları engellenebilir. Ancak, 6,5 milyon nüfuslu Libya’da nüfusun neredeyse üçte biri olan 2 milyon kişi ülkenin başşehri Trablusgarp’ta ikamet etmektedir. Trablus’a Kaddafi hâkimdir ve burada her türlü hava harekâtına ve füze saldırısına karşı direnişini sürdürebilecek, demektir. Üstelik yapılan hava harekâtı veya füze saldırıları bu şiddette devam ederse, şehirde yaşamakta olan sivillere zayiat verdirebilecekti. Bu sefer BM kendi amacına aykırı bir şekilde Libya halkını vurur hale gelebilecektir. Kaddafi bir taraftan direni- Serdar ERDURMAZ 84 şini sürdürürken diğer taraftan da hâkim olduğu diğer şehir ve kasabalarda karşıtlarına karşı yok etme harekâtını devam ettirmeye çalışmıştır. Eylül ayına kadar olan gelişmelerden anlaşıldığı kadarı ile bu hava saldırılarından sivillerin ciddi zararlar gördüğü iddia edilmesine rağmen136 Unified Protector Harekâtı bünyesinde hedef belirleyici yüksek teknolojik imkânların kullanılması ve isyancıların hedef tarifi ile 6 ay süren harekâtta 50-100 sivil zayiatı ile çok düşük seviyede tutulduğu belirtildi. Hava saldırıları ile yumuşatılan direnişin, müteakiben eğitilerek organize edilen muhaliflerin oluşturduğu mahalli güçlerle yapılacak mahdut hedefli bir kara harekâtı ile, nihai hedef olan Kaddafi’nin yakalanması veya bertaraf edilmesi safhasına kadar sürdürülmesi elzem olarak görülmekteydi. Böyle bir harekâtın, muhaliflerin icra ettiği saldırılardan, özel kuvvetlerin icra edeceği harekâta kadar bir çeşitlilik arz etmesi mümkün görülmekteydi.137 Yeterli istihbarat ile sızan özel kuvvetlerin isyancılarla işbirliği içinde Kaddafi’yi yakalaması ve ülke dışına kaçırması en fazla arzu edilen bir çözüm olarak gündeme gelebilirdi. Mart başında, doğuda Bingazi bölgesinde 8 Đngiliz SAS komandosunun sivil kıyafetlerle, fakat silahlı olarak yakalanmaları nedense dünyada hayret uyandırmamıştır. Bu ajanların gizli görevle Kaddafi karşıtı liderlerle görüşmeye gittiği değerlendirilmiş- 136 NATO, Libya Hava Saldırısı Sırasındaki Sivil Ölümleri Soruşturmalı,15.08.2011, http://www.amnesty.org.tr/ai/node/1740, “Albay Muammer Kaddafi’ye sadık olan Libya yetkililerinin 8 Ağustos gecesi gerçekleşen hava saldırısı sırasında 85 kişinin öldürüldüğü iddialarından sonra, Uluslararası Af Örgütü, NATO’nun askeri operasyonlar sırasında sivil kayıpları önlemek için gerekli tüm önlemleri alması gerektiğini belirtti. Af Örgütü, Majar bölgesinde ve Zlitan şehrinin güneyinde, hava saldırısı sırasında silahsız sivillerin ölümleri iddialarının etraflıca soruşturulması için NATO’ya çağrı yaptı. Bağımsız gazeteciler 30 tane ceset torbasının meydana çıktığı ve cesetlerden ikisinin kadın ve ikisinin çocuk olduklarının açığa çıktığı olay yerini belgelediler”. Libya’da Sivil Katliam, 22 Mart 2011,http://www.birgun.net/actuel_index.php?news_code=1300803703& day=22&month=03&year=2011. (Erişim tarihi:27.11.2011) 137 Chris Hughes, Britain’s Secret War in Libya: British Special Forces uncovered on the ground, Daily Mirror, 01.06.2011, http://www.mirror.co.uk/news/top-stories/2011/06/01/britain-s-secretwar-in-libya-british-special-forces-uncovered-on-the-ground-115875- 23170485/. (Erişim tarihi:27.11.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 85 tir. Yakalanan ajanlar diplomatik heyet olarak açıklanmaya çalışılmıştır138 . Ancak The Sun’daki habere göre, yakalanan bu özel kuvvet elemanları Đngiliz Đstihbaratının MI 6 “gizli görev” ajanlarıdır139 . Bu şekilde bir destek 1999 yılında Kosova’da uygulanmıştır. Özel kuvvetler Kosova Bağımsızlık Ordusunu Yugoslavya’nın bombalanması ve işgalinden çok önceleri desteklemiş ve eğitmişlerdir. Uygulanan bu plana göre isyancılara gizli silah yardımı yapılması ve eğitilmeleri, gelişecek askeri durumlarda ABD ve diğer NATO kara kuvvetlerine mensup askerlerin kullanılmasının önüne geçecek en iyi seçenek olarak görülmektedir. Ancak, her şeye rağmen hem isyancılar hem de Kaddafi taraftarı olan halkın bir bütün olarak, yabancı müdahalesine sıcak bakmadığı bilinmektedir. Şubat- Eylül ayları arasında görev alan ülkelere ait Özel Kuvvetlerin Miktarı:140 (Harita 6 : Özel Kuvvetler Haritası) Đngiltere : 10-40 Mısır : 100 (Şubat ve Mart aylarında eğitim maksadı ile) Fransa : 10-40 Ürdün : Bilgi mevcut değil (eğitim amaçlı) Đtalya : 10 Katar : 20 Bulgaristan : 12 (deniz görevi ile ilgili) Birleşik Arap Emirlikleri : 20 138 “UK diplomatic team leaves Libya”, CBC World News, 06,03. 2011, http://www.cbc.ca/news/world/story/2011/03/06/libya-britain.html. (Erişim tarihi: 27.11.2011) 139 The Sun, 07.03. 2011, Ayrıca Bknz: Martin Chulov, “SAS and MI6 officers released by Libya’s rebel commanders”, 07.03.2011, http://www.guardian.co.uk/world/2011/mar/07/sas-mi6-released-libyarebels. (Erişim tarihi: 27.11.2011) 140 “Accidental Heroes”, S.12,http://www.rusi.org/downloads/assets/ RUSIInterimLibyaReport.pdf. Serdar ERDURMAZ 86 ABD’nin Libya’da Uygulanan Müşterek ABD’nin Libya’da Uygulanan Müşterek ’nin Libya’da Uygulanan Müşterek Harekâttaki rekâttaki rekâttaki Stratejisi. NATO harekâtı ile koordineli olarak Libya’da sürdürülmekte olan isyancılar ve Kaddafi taraftarları arasındaki çatışmalarda Eylül ayı ortalarına gelinmesine rağmen ne muhaliflerin ne de Kaddafi taraftarlarının ciddi bir başarı kazandığını söylemek son derece zordur. Kaddafi taraftarlarının hâlâ muhalefete karşı pes etmiş durumda olmayıp mukavemete devam etmekte oldukları; Eylül sonunda, çatışmaların özellikle Batı’da Bani Walid şehrinde meskûn mahal çatışmaları olarak sürdürüldüğü izlenmektedir. 27 Şubat’ta Cenevre/Đsviçre’de bulunan ABD Dışişleri Bakanı Clinton, yapmış olduğu basın açıklamasında; özellikle insan hakları ihlalleri konusuna vurgu yaparak, Kaddafi’nin “Uluslar arası Ceza Mahkemesi”ne sevk edilmesi gerektiğini de yüksek sesle dillendirmeye başlamıştı. Olayların seyrine dair yorum için erken olduğunu belirterek talep edilmesi halinde ABD’nin her türlü yardıma hazır olduğunu” ifade etmiştir141. Buna paralel olarak Pentagon sözcüsü Albay Dave Lapan, 1 Mart tarihinde yapmış olduğu açıklamada ABD’nin her türlü seçeneğe hazırlıklı olarak deniz ve hava kuvvetlerini bölgeye hareket ettirdiğini söylemiştir.142 Aynı gün Kaddafi’nin bir başka ülkeye sürgüne gönderilmesi de gündemdeydi. 28 Şubat günü Almanya’da Hannover’deki Cebit fuarına katılan Başbakan R. Tayyip Erdoğan’a NATO’nun Libya’ya müdahalesi sorulduğunda verdiği cevap; “NATO Libya’ya müdahale etmeli midir? Böyle bir saçmalık olur mu yahu? NATO’nun ne işi var Libya’da?” şeklindeydi.143 141 “Secretary of State Hillary Clinton in Geneva “ 28.02.2011, http://secretaryclinton.wordpress.com/2011/02/28/secretary-of-statehillary-clinton-in-geneva/. (Erişim tarihi: 15.09.2011) 142 Manlio Dinucci, “Preparing for “Operation on Libya”: The Pentagon is “Repositioning” its Naval and Air Forces, Global Research, 03.03.2011, http://www.globalresearch.ca/index.php?context=va&aid=23490. (Erişim tarihi: 08.04.2011) 143 “NATO’nun Libya’da ne işi var”, 28.02.2011, http://www.ntvmsnbc.com/id/25187334/. (Erişim tarihi: 15.09.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 87 Başbakan Erdoğan böyle konuşsa da, ABD ve Đngiltere 1 Mart 2011’de “Libya hava sahasının kontrolü” ve Libya semalarının uçuşa yasaklı saha haline getirilmesi tezi üzerinde yoğunlaştı. Hatta bu maksatla ABD’nin Doğu Akdeniz’deki Enterprise adlı uçak gemisi ile beraberindeki görev grubunun Libya sularına doğru rota tuttuğu ileri sürüldü. Hatta ABD’nin USS Kearsarge ve USS Ponce adlı amfisi hücum gemilerinin de 2 Mart sabahı Süveyş Kanalı’ndan Akdeniz’e geçerek Libya’ya doğru ilerlemekte olduğu bildirildi. ABD 6. Filosun da Đtalya limanlarında olduğu belirtildi. Đngiltere ise Libya hava sahasının kontrolü için Kıbrıs’taki askeri üslerinin (Dikelya ve Akrotiri) kullanılabileceğini belirtti. Đtalya da üslerinin NATO tarafından kullanılabileceğini deklare etti.144 Karar üzerine bir kaç saatlik bir uyarı ile ABD, Đngiliz ve Fransız hükümetleri bir kısım NATO ülkesi desteğinde, Libya’nın silahlı unsurlarına karşı hava harekâtına başlamışlardır. Đlk safhada stratejik hava ve Tomahawk Kara Taarruz füzeleri (Tomahawk Land Attack Missile- TLAM) ile Libya’nın hava savunma sistemlerine ve Bingazi çevresindeki Libya silahlı kuvvetlerine saldırı başlatılmıştır.145 Odyssey Dawn Harekâtı olarak anılan bu ilk safha saldırıları ABD’nin komutası altında icra edilmiştir. Komuta heyeti Akdeniz’in ortasında bulunan ABD Mounth Whitney komuta gemisinde konuşlanmıştır. Hava harekâtı ise, Almanya’daki Ramstein Hava Üssü Müşterek Hava Harekât Merkezinden (Combined Air Operation Centre-CAOC) gerçek zamanlı olarak sevk ve idare edilmiştir. Birleşik Koruma (Unified Protector)adı altında harekâtın sevk ve idare görevini NATO’nun devraldığı 31 Mart’a kadar, 13 gün süre ile ABD üst rütbelileri, Đngiliz ve Fransız meslektaşlarının yardımı ile harekâtı sevk ve idare etmiştir. Bu süre boyunca, Kruz füzeleri, B-2 ve B-1 gibi stratejik bombardıman ve stratejik keşif uçakları ve havadan havaya yakıt 144 Celalettin Yavuz, “NATO ve Libya’ya Askeri Müdahale”, 02.03.2011, www.turksam.org 145 Tim Ripley, “Counting The Cost”, Jane’s Đntelligence Review, vol 23,no 07 July 2011, S: 24-29. Serdar ERDURMAZ 88 ikmali ile sabit kanatlı taktik saldırı uçaklarının mühim ve büyük bir kısmını ABD sağlamıştır. Görevin ilk haftasında yarıdan fazlası Amerikan olmak üzere 130’dan fazla saldırı uçağı günlük bazda müşterek hava komutanlığına tahsis edilmiştir. Bu noktada ABD, Đngiliz ve Fransız kuvvetleri, 7 NATO üyesi ülke ve Ürdün, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri vasıtasıyla takviye edilmişlerdir. ABD saldırı unsurlarının %53’ünü, destek unsurlarının %80’ini ve Tomahawk’ların %95’ini sağlamıştır. Le Nouvel Observateur dergisi kaynaklı bilgilerde; operasyonlarda kullanılan 41 uçak gemisinin 33’ünün Amerikan, AWACS’ların çoğunun, insansız uçakların, anti-radar füzeleri ve bombaları için lazer kılavuz takımlarının bu ülkeye ait olduğunu, Fransız pilotlara verilen hedeflerin yüzde 80’inin Amerikalılar tarafından belirlendiğini ifade etti.146 Libya deniz kuvvetlerinin muhaliflere denizden müdahalesini önlemek üzere yaklaşık 20 harp gemisi, iki denizaltı, bir düzine sabit kanatlı deniz devriye uçağı ve helikopter NATO ülkeleri tarafından sağlanmıştır. Bu suretle sorumlulukların NATO’ya devri ile 3 Nisan’da ABD doğrudan muharebe harekâtından çekilme imkânı bulmuştur. ABD’nin bu tavrı, siyasi çevrelerde Başkan Obama’nın Avrupa ve Arap ülkelerine yapılacak harekâta müdahil olmakla 2003’te George W.Bush’un Irak’ta yapmış olduğu hatayı tekrarlamaktan kaçınmaya çalıştığı şeklinde yorumlanmıştır. ABD, düşman hava savunma sistemlerini baskı altında tutma, arama ve kurtarma harekâtı, havadan yakıt ikmali, insansız hava araçları ile harekât, stratejik keşif ve komuta kontrol faaliyetlerine katılma gibi sınırlı görevlerin icrasını yüklenmiştir. Yaklaşık 71 ABD savaş uçağı NATO’nun arama kurtarma desteği veya NATO gemilerine direkt saldırı olması durumlarında acil yardım için hazır tutulmuştur.147 ABD’nin komuta kademesi seviyesinde desteği güçlü olmuştur. Mayıs’ın ortasında NATO güdümündeki harekâtın seyri daha durağan bir duruma gelmiştir. Hava harekâtının asıl hedefi, merkezî Libya’da bulunan Misurata’ya karşı harekât yapan 146 “NATO’nun Libya’daki fiyaskosu”, Dünya Gündemi, 24-31.08.2011 147 Tim Ripley, agm. LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 89 Kaddafi yanlılarına, Batı’da Zintan, doğuda Ras Lanuf / Sitre bölgesine olmuştur. Libya hava savunma sistemi baskı altında tutulmaya devam ederken, önleme harekâtı Libya ikmal hatları ve lojistik üslere karşı yapılmıştır. Stratejik hava harekâtı ile Tomahawk saldırıları Kaddafi’nin komuta kontrol ve haberleşme merkezlerine karşı yöneltilmiştir. Deniz harekâtı özellikle, insani yardım trafiğine yönelik Misurata Limanının açık tutulması yönünde yapılmıştır. NATO, Libya mayın gemilerini bu şehrin limanına mayın sererken tespit etmiş ve önlemiştir. ABD’nin görevi NATO’ya devrederek geri çekilmesi ve sınırlı destekle tahsisler yapması uygulanmakta olan hava harekâtını durağan bir şekle sokmuş ve NATO’nun ilerleme kaydedemediği intibaını vermiştir. Özellikle uzun bir süre içinde Kaddafi envanterindeki 3000 tank ve zırhlı muharebe aracından ancak 130’unun imhası ciddi eleştirilere yol açmıştır. Nitekim görevden ayrılmakta olan ABD Savunma Bakanı Gates yaptığı ayrılış konuşmasında açık bir şekilde Avrupa’nın NATO’ya katkılarının yetersiz olduğunu tenkit etmiştir. Amerikan Savunma Bakanı Robert Gates, NATO’nun Brüksel karargâhında yaptığı konuşmada; Avrupalı üyeler askeri harcamalarını artırmazsa, NATO’nun askeri olarak etkisiz kalma riskiyle karşı karşıya kalacağını belirtmiştir. Böyle bir durumda NATO bütçesinin yüzde 75’inden fazlasını üstlenmiş olan Amerikan yöneticilerinin de halkın baskısına dayanamayıp, NATO’ya ödenek tahsis edemeyeceklerini Đfade etmiştir. Gates uyarı konuşmasında ayrıca, NATO önderliğinde Libya ve Afganistan’da gerçekleştirilen operasyonların, bazı müttefiklerin askeri kapasite ve siyasi iradesine ilişkin ciddi eksiklikleri ortaya çıkardığını, Amerikan vatandaşlarının, ödedikleri vergilerle sınırsız bir süre boyunca Avrupalı ülkelerin savunma bütçesindeki kesintilerin yarattığı güvenlik yükünü taşıyamayacağını açık bir şekilde ifade etmiştir.148 148 Thom Shanker, “Defense Secretary Warns NATO of ‘Dim’ Future”, 10.06.2011,http://www.nytimes.com/2011/06/11/world/europe/11gates.ht ml. (Erişim tarihi: 17.07.2011) BÖLÜM-IV NATO’NUN LĐBYA’YA MÜDAHALE NATO’NUN LĐBYA’YA MÜDAHALE ’NUN LĐBYA’YA MÜDAHALE GEREKÇELERĐ VE GEREKÇELERĐ VEMÜŞTEREK KORUMA MÜŞTEREK KORUMA HAREKÂTI HAREKÂTI NATO’nun Harekâta Müdahil Olması. NATO’nun Harekâta Müdahil Olması. ’nun Harekâta Müdahil Olması. Bilindiği gibi BM kararı gereği, NATO Libya’daki sivillerin ve sivil nüfusu içeren bölgeleri Kaddafi silahlı kuvvetlerinin saldırısına veya saldırı tehdidine karşı korumak için aşağıdaki tedbirleri gündeme sokmuştur. Bunlar; (Harita 5: NATO Harekât Alanı ve Deniz Harekâtı ve Uçuşa Yasak Bölge) Libya’nın Kuzeyde belirli bir bölgesini kapsayan hava sahasına yönelik “uçuşa yasak bölge” tesisi, Kaddafi’ye denizden gelecek silah yardımlarını önlemeye yönelik deniz ambargosu uygulanması, Sivillerin Kaddafi güçlerinin saldırılarına veya saldırı tehditlerine karşı korunması, şeklinde formüle edilmiştir. NATO Stratejik Konsepti bu tür bir görevin icrasına NATO Stratejik Konsepti bu tür bir görevin icrasına Stratejik Konsepti bu tür bir görevin icrasına imkân vermektedir. imkân vermektedir. BM Şartı VII bölüm md. 48’de belirtildiği şekilde alınan kararların üye ülkeler tarafından “üyesi bulundukları üyesi bulundukları uluslar üyesi bulundukları uluslar uluslar arası kuruluşlar içindeki eylemleriyle yürütülürler” ar içindeki eylemleriyle yürütülürler” ar içindeki eylemleriyle yürütülürler” ifadesiyle kendini bulan ve 1973 sayılı kararda da, “uçuşa yasak bölgenin uygulanmasını sağlama amacıyla kendi başlarına,ya da bölgesel kurulu bölgesel kurulu bölgesel kuruluşlar ve düzenlemeler çerçevesinde hareket ederek, ge lar rekli tüm önlemleri alma yetkisi verilmiştir” şeklindeki düzenleme ile NATO gibi bölgesel güvenlik kurumlarının görev üstlenebileceği ifade edilmektedir. Diğer taraftan, NATO’nun yeni stratejik konsepti çerçevesinde NATO’nun böyle bir görevi üslenmeye müsaade edip etmediği konusunu incelediğimiz zaman şöyle bir manzara ile karşı- Serdar ERDURMAZ 92 laşmaktayız. NATO’nun yeni konsept çerçevesinde üstleneceği üç temel görevden biri; Müşterek Güvenlik (Cooperative Security) alt başlığı ile ifade edilmektedir.149 Buna göre ittifak üyeleri sınırları dışında politik ve güvenlikle ilgili gelişmelerden etkilenmeleri hususu ortaya çıkınca, uluslar arası güvenliği sağlamak için ilgili ülke veya uluslar arası kurumlarla işbirliği içinde aktif bir rol alabilir. Konsepte giriş paragrafında ise; “NATO bu faaliyetlerde bulunurken ….özellikle, Birleşmiş Milletler ve AB ile yakın bir çalışma içinde bulunmayı taahhüt eder” demektedir. Libya’da NATO üyesi ülkeler dâhil muhtelif ülke vatandaşlarının güvenliklerinin tehdit altında bulunması ve ilave olarak Libya halkına karşı insan haklarını ve sivillerin yaşam haklarını tehlikeye düşüren saldırıların olması NATO’nun bu kapsamda müdahil olmasına yol açabilir. Yine konseptin 20’nci maddesi ve sonrasında; “kriz yönetimi yoluyla güvenlik” bölümünde, “NATO sınırları dışındaki çatışmalar ittifak ülkelerinin topraklarında ve halkının güvenliği konusunda tehdit oluşturabilir. Bu durumda askeri müdahale dâhil her türlü tedbirin başlangıçta uluslar arası kurumlarla birlikte alınması uygun mütalaa edilmektedir” ifadesi yer almaktadır. NATO, durumdan kendisine görev çıkartmış ve görev kapsamı içine alınabileceğini değerlendirmiştir. NATO’nun Libya meselesinde ne işi var NATO’nun Libya meselesinde ne işi var ’nun Libya meselesinde ne işi var? NATO yukarıda belirtilen gerekçelerden hareketle Libya’da BM ile koordineli olarak görev icra edebilir. Ancak, “Libya’da olan hadiseler NATO için güvenlik boyutunda herhangi bir tehdit oluşturmakta mıdır?” sorusuna gelince, bu sorunun cevabı “evet” olarak çıkmaktadır. Çünkü Libya mevcut petrol ihracatının büyük bir kısmını başta Đtalya ve Fransa olmak üzere AB ülkelerine yapmaktadır. Bu kaynaktaki uzun süreli kesinti Avrupa ekonomisine ciddi zararlar verecektir. Ayrıca Libya’da, Türkiye dâhil, NATO üyesi ülkelerin ciddi yatırımları vardır ve bunlar çok ciddi zararlar içine girmiştir. Libya’daki ittifak üyelerinin vatandaşları tehdit altında- 149 “Strategic Concept For the Defence and Security of The Members of the North Atlantic Treaty Organisation”, Adopted by Heads of State and Government in Lisbon, http://www.nato.int/lisbon2010/strategicconcept-2010-eng.pdf. (Erişim tarihi: 28.09.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 93 dır. Đlave olarak, Libya’da Kaddafi’nin kendi halkı üzerine kullandığı silahlı güç sivil halkın yaşama hakkına karşı bir cinayet olarak BM Şartı çerçevesinde tedbir alınmasına yol açmaktadır. Aslında Fransa’nın NATO’nun fiilen aktif rol almasına çok sıcak bakmadığı görülmektedir. Fransa oluşturulan koalisyon tarafından tesis edilen siyasi mekanizmanın Libya konusunda gerekli kararı alması ve ülkelerin münferit olarak uygulaması şeklinde bir yaklaşım göstermiş daha sonra bu yaklaşımını “askeri harekât NATO kontrolünde olsun ancak, oluşturulan koalisyona ait siyasi mekanizma karar alsın ve NATO bunu uygulasın” şekline çevirmiştir. Londra’da yapılacak ve Türkiye’nin de davet edildiği toplantıda bu konu gündeme gelmiştir. Burada Fransa’nın ince hesaplar peşinde olduğunu görmek için kâhin olmaya gerek olmadığı düşünülmektedir. Fransa oluşturulacak siyasi mekanizma kanalıyla; • Türkiye gibi arzu etmediği ülkeleri devre dışı bırakabilecektir. • Yapılan harekât ile ilgili liderlik primini üstlenme ve tarihe yazdırma imkânı yaratabilecektir. Çünkü NATO’da kararlar oybirliği ile alındığından sorumluluk yayılır ve herkes eşit hakka sahip olduğu için başarı ve başarısızlık anonim olarak kalır. • Libya üzerindeki direkt etkisi, Kuzey Afrika şeridinde gittikçe azalmakta olan Fransız etkisini güçlendirme yolunda yeni sinerji sağlayabilecektir. • Daha sonra oluşacak Libya yönetimi üzerinde siyasi karar alıcı üye olarak etkin olma fırsatı sağlayabilecektir. • NATO üstünde oluşacak siyasi mekanizma kanalıyla Fransa veya başka bir üye Libya’ya yapılacak askeri harekâtın boyutlarının arzu edilenden farklı olması konusunda dayatmalarda bulunma olanağına sahip olabilir. NATO, olayların başlangıcında Avrupa Birliği ile Libya’daki acil durum konusunda işbirliğine girmiştir. Macaristan’da, Avrupa Birliği Savunma Bakanları Gayrı-resmi Toplantısı’na katılan NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, bölgeye varlık konuşlandırmanın sadece Birleşmiş Milletler kararıyla olabileceğini belirtmiştir.150 Bu nedenle BM kararı üzerine odaklanılmıştır. 150 “Libya krizinde AB-NATO birlikte”, 25.02.2011, Serdar ERDURMAZ 94 BM Mart ayı ortalarında bu doğrultuda ve hatta güç kullanılmasına yönelik kararını alıncaya kadar geçen süreç içinde NATO’nun gerek BM ve gerekse AB ile istişarelerini sürdürerek, konuyu takip ettiğini görmekteyiz. BM’nin başlangıçta genel olarak güç kullanılmasına karşı bir tavır sergilemesinin Kaddafi tarafından yanlış yorumlandığı ifade edilebilir. Kaddafi’nin BM’nin her türlü yaptırım ve uyarmasına rağmen kendi bildiğini okumasına karşı ilk müdahalenin ABD ve Đngiltere’nin ve “uçuş yasak bölgesi” ilanıyla Libya hava kuvvetlerine ve uçaksavarlarına taarruz ederek cevap vermesi ihtimalinin yüksek olduğu, müteakiben halka verilecek destekle Kaddafi’nin alaşağı edileceği senaryolarının Kaddafi tarafından tahlil edilmesi gerekmekteydi. Yeniden yapılanma aşamasında ise, BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon’un ifade ettiği gibi adil seçimler ve demokratik düzenin kurulabilmesi için BM tarafından görevlendirilen özel bir komisyonun Libya’ya gerekli yardımı yapması için inisiyatif alması konusunu yapılan ikazlar çerçevesinde değerlendirmesi, müdahalenin daha sınırlı kalmasını sağlayabilirdi. ABD açık ve net bir şekilde Kaddafi gidene kadar bombardımana devam edeceğini ifade etmeye başlamıştır.151 Bu isyancıların ileri harekâtı da devam edeceği anlamına gelmekteydi. Bu bakımdan Kaddafi’nin Libya’daki etkisinin yok edilmesi için dış güçlerin uygulayabileceği üç hareket tarzı bulunmaktaydı. Birincisi, isyancılarla birlikte sızdırılan özel kuvvetlerin müştereken Kaddafi’nin bulunduğu mahalle kesin hedefli bir harekât icra etmektir. Bu harekât NATO dışında gerçekleştirilebilir. NATO içinde yapılması için üyelerin onayı gerekmektedir. Bu, NATO için bambaşka safhayı içeren yeni bir durum ortaya çıkartır. Yeni stratejik konsept kavramında belirtilen üç ana görevin http://tr.euronews.net/2011/02/25/libya-krizinde-ab-nato-birlikte/. (Erişim tarihi: 21.04.2011) 151 “Kaddafi gidene dek bombardıman sürecek”, Britanya, Fransa ve ABD liderlerinin ortak kaleme aldıkları Libya açık mektubu, Washington Post, The Times ve Le Figaro gazetelerinde yayımlandı. 16.04.2011, http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalEklerDetayV3&A rticleID=1046340&Date=23.09.2011&CategoryID=99&Rdkref=1. (Erişim tarihi: 22.11.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 95 hangi faslına sokulacağı konusunda sıkıntılar doğar. Ancak, münferit olarak, hem ABD hem de Đngiltere için oldukça mümkün gözükmektedir. Zaten Başkan Obama’nın CIA’e bu konuda talimat verdiği duyumları gündemdedir. Đngiliz MI6 ile birlikte Kaddafi’nin Trablus’ta barındığı yere mahdut hedefli ve kısa süreli bir saldırı ile ele geçirilmesi konusu uygulamaya konulabilir. Bu suretle kısa zaman içinde Kaddafi bertaraf edilerek, isyancılara silah desteği gerekmeden sorun halledilmiş olur. Diğer harekât şekli, koalisyon güçlerinin veya NATO’nun fiili kara harekâtı icra edecek kuvvetleri Libya’ya denizden veya kara yolu ile çıkartmak suretiyle mahdut hedefli bir taarruzla Kaddafi güçlerini bertaraf etmesi ve nihai hedef olarak Kaddafi’nin ele geçirilmesiydi. Koalisyon güçleri, özellikle ABD, Libya’ya müdahalede kara kuvvetlerinin kullanılmayacağını ifade etmişlerdir. Aslında bu, Afganistan ve Irak’tan sonra Libya’da bu tür bir girişimin hesabını kendi kamuoylarına veremeyecekleri kaygısındandı. Bu nedenle isyancıları taşeron olarak kullanarak, Kaddafi’nin direnme iradesini kısa zamanda kırabileceklerini değerlendirmişlerdir. Muhalif isyancıların sızdırılan danışmanlar vasıtasıyla organize edilerek eğitimli hale getirilmesi ve silah takviyesi ile güçlendirilmesi, sonucu zor da olsa neticeye ulaşmak için uygulanması en muhtemel hareket tarzı olarak görülmekteydi. Burada sorun olarak isyancılara sağlanacak silahların durumu ortaya çıkmaktadır. Bu şekilde yapılan manipülasyonla belirli bir vadede netice elde etmek mümkün olabilir. Ancak, silah sağlanması konusu BM kararı çerçevesinde ya açık bir şekilde veya gizli saklı olarak yürütülmek zorunda kalınacaktı. BM’nin böyle bir kararı alması pek mümkün görülememektedir. Güvenlik Konseyi’nde en azından Rusya ve sonrasında Çin karşı çıkacaktı. Bunun dışında başta Almanya ve Türkiye olmak üzere diğer ülkelerin karşı çıkacağı göz önüne alınmalıydı. BM’den böyle bir karar çıktığını varsaysak bile, NATO’nun bu konuda oybirliği ile karar alması oldukça zor bir işlemdir. Dolayısıyla böyle bir seçeneğin gündeme gelmesi zayıf bir olasılıktı. Haziran ayı başında Fransız “le Figaro” gazetesinin iddialarına göre, Fransa silahlı kuvvetlerinin Libya’nın batısında Trab- Serdar ERDURMAZ 96 lus’un güneyindeki muhaliflere havadan gizli olarak, Milan tanksavar roketi, hafif zırhlı muharebe aracı ve hafif silah yardımı yaptığı öğrenilmiş ve bu husus Haziran ayı sonunda Fransa tarafından kabul edilmiştir.152 Bu durumda tek seçenek gizli bir şekilde silah sevkiyatı yapılmasının gündemde yer almasıydı. 23 Mart 2011’de,Britanya, Fransa ve ABD, NATO’nun Libya’daki uçuşa yasak bölgenin komutasını üstlenmesine karar verdi. Aralarında Arap ülkelerinin de bulunduğu ayrı bir birim de politik gözlemci olacaktı. Bu karara meydan okuyan Kaddafi NATO hava saldırılarının “bir grup faşist” tarafından gerçekleştirildiğini söylemiştir. Fransa savaş jetleri Misurata’da bir Libya uçağını vurdu. Bu, uçuşa yasak bölge ilanından sonraki ilk saldırı oldu. Trablus’ta bu ve akabindeki saldırılarda neredeyse 100 sivilin öldürüldüğünü bildirdi. Ölenlerin arkasından yas tutanlar 18 kişinin defnedildiği bir cenazede intikam çağrıları yaptı. BM Güvenlik Konseyi’nin kararından sonra koalisyon güçlerinin savaş uçakları uçuşa yasak bölge ilanını yürürlüğe koydu. 10 Mart 2011 tarihinde, NATO Savunma Bakanları SACEUR’un bölgeyi kontrol amacıyla gemileri sevk etme kararına destek verdiler. 17 Mart’ta alınan 1973 sayılı BM kararı ile yeni bir sayfa açılmıştır. Buna göre, BM üye ülkelere ve bölgesel teşkilatlara gerekli her tedbiri alma yetkisi vermekteydi. 22-23 Mart’ta NATO silah ambargosu uygulaması suretiyle, BM çağrısına cevap vermiştir. Ambargo kapsamında, NATO gemi ve uçakları Libya Kaddafi yönetimine yapılacak her türlü silah akışınıönlemek üzere şüphelenilen gemileri durdurulabilecek ve arama yoluyla Merkezî Akdeniz bölgesinde engelleyebilecekti. NATO’nun Libya topraklarının herhangi bir yerinde kara kuvvetleri ile harekât icra etmek gibi bir amacının olmadığı ifade edilmiştir. 24 Mart 2011 tarihinde NATO, BM’nin yetkilendirmesiyle, “uçuşa yasak bölge” uygulamasına karar vermiştir153 . 152 “French military air-dropped arms to Libya rebels”, 29.06.2011, http://www.france24.com/en/20110629-french-military-confirmsairdropping-arms-libya-kadhafi-rebel. (Erişim tarihi: 01.07.2011) 153 “uçuşa yasak bölge”; BM kararına göre insani ve yardım maksatlarının dışında Libya hava sahasında her türlü uçuşların yasaklanmasına amil- LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 97 27 Mart 2011 tarihinde NATO ittifakı BMGK’nin 1973 sayılı kararı doğrultusunda bütün askeri harekâtın yüklenilmesi kararını almıştır. Operation Unified Protector adı verilen bu harekâtın amacı, saldırı tehdidi altında bulunan sivil yerleşim bölgelerini ve sivilleri korumak olarak belirlenmiştir.154 Bu suretle NATO, BM kararındaki bütün askeri yükümlülükleri üsltenmiştir. NATO 8 Mart’ta uluslar arası endişelerin artması üzerine Merkezi Akdeniz’de AWACKS uçaklarını görevlendirmek suretiyle 24 saat esasına göre gözlem ve izleme harekâtına başlamıştır. “Semada ki gözler-eyes in the sky” adı verilen bu işlev vasıtasıyla Libya hava sahasındaki hareketler gözlem altına alınmıştır. 31 Mart’ta kontrolün NATO’ya devri ile ABD dışı NATO üyeleri ve müttefik Arap ülkeleri tüm sabit kanatlı hava gücü ve deniz kuvvetleri unsurlarını sağlamışlardır. Harekâtın sevk ve idaresi Kuzey Đtalya’daki Poggia Renatigo NATO Müşterek Hava Harekât Merkezi’ne kaydırılmıştır. Deniz Harekâtının sorumluluğu ise, 6’ncı Filo’dan NATO’nun Napoli’de bulunan Akdeniz Bölgesi Deniz Karargâhı’na kaydırılmıştır. Bu arada Kaddafi ile direnişçilerin arasını bulmak için çabalar sürdürülmekteydi. Güney Afrika lideri Jacob Zuma başkanlığındaki Afrika Birliği heyeti önce 10 Nisan 2011’de Kaddafi ile Trablus’ta bir araya geldi. Daha sonra isyancılarla görüşmek üzere Bingazi’ye gitti. Güney Afrika’ya ilaveten Uganda, Moritanya, Kongo ve Mali’nin liderlerinin, Libya’daki şiddetin sona ermesine yardımcı olmak için oluşturduğu heyete başkanlık eden Zuma, Trablus’ta Kaddafi yönetimi ile görüştükten sonra “Kardeş liderle (Kaddafi) görüşmelerimizi tamamladık. Kardeş liderin heyeti, sunduğumuz yol haritasını kabul etti. Ateşkese bir şans vermemiz gerekiyor!” dedi.155 dir. Bu suretle sivillerin ve sivillerle yoğun bölgelerin hava saldırılarına maruz kalması önlenebilecekti. 154 “NATO and Libya – Operation Unified Protector”, http://www.nato.int/cps/en/natolive/topics_71652.htm? (Erişim tarihi: 29.04.2011) 155 Celalettin Yavuz, “Libyalı Direnişçiler Şimdi Ne Yapacak? – Domino Etkisine Fren mi Yapılıyor?” 12.04.2011,www.turksam.org/tr/yazdir2379.html. Serdar ERDURMAZ 98 Ancak, daha sonra Afrika Birliği ile görüşen muhalifler arabuluculuk önerilerini reddettiklerini açıkladılar.156 Afrika Birliği delegasyonunun 11 Nisan 2011’de direnişçilerle yaptığı görüşmede direnişçiler, “Kaddafi dışarı” ve “Özgür Libya!” sloganlarını eksik etmediler. Bu arada Kaddafi ve oğullarıyla görüşme yapmayacaklarını bir kez daha vurguladılar. Afrika Birliği’nin arabuluculuğu konusunda da kuşkular mevcuttur. Zira Kaddafi’nin önceki yıllarda Afrika ülkelerini milyarlarca dolarlık yardımlarla desteklediği, bu sebeple de Afrika Birliği’nden kendi yönetimine karşı bir karar çıkmayacağı ileri sürülmektedir. Kaddafi’nin Afrika’da kendisini “Kralların Kralı” unvanıyla tanıttığı da dikkate alınırsa, bu iddiaya hak vermemek elde değil. Her şeye rağmen arabulucu Afrika Birliği’nin önerdiği beş basamaklı uzlaşma planı dikkate değer görünmektedir. Bu beş basamaklı plan şöyledir: En önemlisi, derhal bir ateşkes koşulunun hazırlanması, Đnsani yardım, Libya’daki yabancıların güvenliğinin sağlanması, Taraflar arasında bu geçiş döneminde yapılacak reform görüşmeleri, NATO’nun hava saldırılarını bu süre içinde durdurarak ateşkesi kolaylaştırması. Afrika Birliği heyeti, ateşkes periyodunda görev almaya hazır olduklarını ifade etti. Hatta Libya halkının hür iradesiyle seçime gitmesi gerektiğini de belirtti. Bu gelişmenin ardından, daha önceden planlandığı üzere, 14 Nisan 2011’de Berlin’de NATO Dışişleri Bakanları gayrıresmi toplantıda bir araya geldi Zirvede, NATO birlik halinde olduğunu göstermeye çalışsa da, Fransa ve Đngiltere’nin NATO’dan Libya üzerindeki operasyonları arttırmasını istemesi görüş ayrılıklarına sebep oldu. Gündemin iki önemli konusu Libya’daki harekât ve Afganistan’da devam eden harekâtın geleceği idi. Genel Sekreter 156 “Bingazili isyancılar Afrika Birliği barış planını reddetti”, 11.04.2011, http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2011/04/110411_libya_update.sht ml. (Erişim tarihi: 29.04.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 99 A. Rasmussen Kaddafi’ye “görevden çekil” çağrısı yaptı.157 Bu esnada Kaddafi’nin de bulunduğu Trablus’a hava harekâtı icra edildi. Zaten Fransa ve Đngiltere, bu NATO toplantısı öncesinde ittifak ülkelerini üzerinde Kaddafi kuvvetlerine karşı daha güçlü hava harekâtı yapılması için baskı kurmuşlardı. NATO’nun BM ile koordineli kendi konsepti çerçevesinde alınan 1973 sayılı kararı uygulamasındaki yöntem doğrudan bir saldırıdan ziyade pasif kontrol tedbirlerini içermektedir. Libya’ya silah gönderilmesini önlemek için uluslar arası sularda ittifak üyesi ülkelerin su üstü ve su altı gemileriyle deniz ablukasının yapılması buna örnektir. Diğer bir örnek ise, uçuşa yasak bölge uygulamasında kontrol görevi icra edilirken saldırı seçeneği meşru müdafaaya dönüştürülmüştür. Diğer bir ifade ile NATO kontrolündeki bir askeri harekât, Libya’yı işgal hevesinde olan ülkelerin bu arzularını gerçekleştirme imkânlarına oldukça büyük bir sınırlama getirmektedir. ABD’nin açık bir şekilde ifade ettiği, Kaddafi’nin yönetimden çekilmesi konusunda NATO’nun daha makul ve hesaplı planlarla çözüm üretebileceği değerlendirilmektedir. Libya konusu NATO’nun bundan sonra üstleneceği görevler için de emsal teşkil edeceği için mutlaka başarmak zorunda olduğu bir girişim olarak değerlendirilmelidir. Libya’nın Kuzey’de belirli bir bölgesini kapsayan hava sahasına yönelik uçuşa yasak bölge uygulaması ve NAT hasına yönelik uçuşa yasak bölge uygulaması ve NATO (EK-A: Birleşik Koruma Harekâtına-Operation Unified Protector katılan ve Libya’da Görev Alan NATO Güçleri.)158 Münferit bir girişim olarak Đngiltere Başbakanı David Cameron’un ortaya attığı “uçuşa yasak bölge- no fly zone” uygulaması gündeme gelmiştir159. ABD’nin de ilgiyle incelemekte olduğu bu seçeneğin Kaddafi’nin savaş uçaklarını kullanarak, petrol bölgelerini ele geçirmiş olan karşıtlarını vurmasını önlemeye yö- 157 “NATO’dan Kaddafi’ye görevi bırak çağrısı”, 14.04.2011, http://tr.euronews.net/2011/04/14/nato-dan-kaddafi-ye-gorevi-birakcagrisi/. (Erişim tarihi: 29.04.2011) 158 Celalettin Yavuz, Serdar Erdurmaz, Age. 2, S. 112. 159 “UK considers Libya no-fly zone”, 01.03.2011, http://www.defencemanagement.com/news_story.asp?id=15628. (Erişim tarihi: 09.04.2011) Serdar ERDURMAZ 100 nelik olduğu ifade edilmiştir. Başlangıçta ABD’de bu uygulamanın çok faydalı bir sonuç getirmeyeceği konusunda endişeler mevcuttu160 . Arap Dışişleri Bakanları yaptıkları toplantıda, Libya üzerinde uçuşa yasak bölge tesisini desteklediklerini ifade etmişlerdir. 1990’larda Balkanlar’da uygulanan uçuşa yasak bölge ilanı 1992 yılında Saddam rejiminin Kuzey Irak’ta Kürtlere karşı hava kuvvetlerini kullanmasını önlemek maksadıyla BM’nin 688 sayılı kararı ile Irak üzerindeki hava sahasına uygulanmıştı. Ancak, o zamanki BM Genel Sekreteri Boutros Boutros-Ghali Irak’a bu uygulamanın illegal olduğunu ifade etmiştir161 . Arap Birliği 12 Mart’ta uçuş yasak bölgenin uygulanması fikrini destekleme kararı ile Kaddafi’ye sırtını dönmüştür162. Gerçekte, Kaddafi’nin dost Arap ülkesi liderlerine, kendisini 1990’lardaki uluslararası tecrit sırasında yeteri kadar desteklemedikleri gerekçesiyle kırgınlığı mevcut olmasına rağmen, Arap Birliğinin bu çıkışı darbe vurmuştur. Bunun yanı sıra ülkenin iki tarafında ittifakı ve dostu olan, komşu Tunus ve Mısır liderlerinin yönetimden halkın iradesiyle ayrılmasının kendisine de yansıyacağından Kaddafi’nin her halde hiç şüphesi olmamıştır. Askeri bir harekâtın ABD ve NATO tarafından Libya’da uygulanması, uygulayanlar için sınırlı bir müdahale gibi görünmesine rağmen, Kaddafi için bir topyekûn harp niteliği taşıyacaktı. ABD Merkezi Komutanlığı (USCENTCOM) komutanı General James Mattis’in ifadesine göre “uçuşa yasak bölgenin” uygulanması de facto olarak Libya’nın uçaksavar sistemleri dâhil topyekûn bir bombardımana yol açacaktır.163 Nitekim uçuşa yasak bölge uygulaması başlangıçta ABD, Đngiltere ve Fransa’nın öncülü- 160 Josh Rogin, “:No-fly zone wouldn’t help much”, Foreign Policy, 07.03. 2011, http://thecable.foreignpolicy.com/posts/2011/03/07/us_ambassador_to_n ato_no_fly_zone_wouldn_t_help_much (Erişim tarihi: 09.04.2011) 161 “No-fly zone”, http://en.wikipedia.org/wiki/No-fly_zone. (Erişim tarihi: 09.04.2011) 162 Martha Raddatz, “NATO To Take Over No-Fly Zone in Libya”, 24.03. 2011, http://abcnews.go.com/International/nato-charge-libya-fly-zoneunited-states/story?id=13210685. (Erişim tarihi: 09.04.2011) 163 “US general warns no-fly zone could lead to all-out-war in Libya”, Mail Online, March 5,2011 LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 101 ğünde belirli hedeflerin ön alınarak bombalanması yoluyla uygulamaya konulmuştur. “Müşterek Koruma Harekâtı-Operation Unified Protector” adı verilen harekât ile 31 Mart 2011’den itibaren NATO’nun bu göreve tahsis ettiği uçaklar vasıtasıyla belirtilen alanın denetim ve kontrolü sürdürülecekti. NATO’nun yaklaşımı, belirlenen hedeflerin ön alınarak bombalanmasından ziyade gerekli denetimin yapılarak yasağın uygulanmasını sağlamaktı. Meşru müdafaa gereksinimi doğduğunda silah kullanımına gidileceği açıklandı. 14 Nisan tarihinde NATO ve NATO üyesi olmayan katılımcı ülkelerin dışişleri bakanları Berlin’de toplanmıştır. Bu toplantıda aşağıda belirtilen hususlar gerçekleştirilene kadar, bütün gerekli kaynakların ve harekât esnekliğinin kullanılması kararı alınmıştır.164 Sivillere ve sivil yerleşim alanlarına yönelik bütün saldırıların durması, Kaddafi rejimine ait bütün askeri ve milis güçlerinin üslerine çekilmesi, Kaddafi rejiminin insani yardımların engellenmeden, güvenli bir şekilde ve acilen Libya halkına ulaşmasına yol açması. 22 Ağustos’ta Trablus’un düşmesi üzerine NATO Genel Sekreteri, NATO’nun Libya halkının geleceğine hür ve barışçı bir şekilde kendisinin karar vereceği ve Libyalıları koruma konusundaki sorumluluklarının üzerinde durmuş ve eğer istenir ve talep edilirse, uluslar arası toplumun, özellikle BM ve Temas Grubu’nun Libya’da çatışma sonrası iyileştirme çalışmalarında liderlik rolünü üstleneceklerini ifade etmiştir. 1 Eylül tarihinde Paris’te yapılan toplantıda, Libya’nın demokrasiye geçiş süreci görüşülmüş ve Uçuşa Yasak Bölge (Birleşik Koruma Harekâtı) Harekâtı’nın gerektiği kadar sürdürülmesi kararı alınmıştır. 21 Eylül tarihinde ise, NATO Birleşik Koruma Harekâtı 90 gün daha uzatılmış.165 21 Ekim 2011’de harekâtın 31 Ekim gece yarısı sona erdirilmesi kararı alınmıştır.166 164 “NATO and Libya – Operation Unified Protector”, http://www.nato.int/cps/en/natolive/topics_71652.htm?. (Erişim tarihi: 27.11.2011) 165 “NATO and Libya – Operation Unified Protector”, Timelime, 25.10.2011, Serdar ERDURMAZ 102 16 Eylül tarihinde, BM’nin Libya’da bürosunun açılması için 2009 sayılı karar almıştır167 . Her gün ortalama 45 saldırı göreviyle, 115 civarında hava sortisi yapılmıştır. Harekâtın başlangıcından 9 Eylül’e kadar 22,342 sorti ile 8390 saldırı görevi icra edilmiştir.168 Kaddafi’ye denizden gelecek silah yardımlarını önlemeye yönelik deniz ablukası uygulanması ve NATO yönelik deniz ablukası uygulanması ve NATO (EK-A: Unified Protector Harekâtına katılan ve Libya’da Görev Alan NATO Güçleri.)169 Unified Protector Harekâtı kapsamındaki uygulama için, ABD USS Enterprise uçak gemisini Süveyş Kanalı’ndan Akdeniz’e geçirdi. Amfibi i USS Ponce ve USS Kearsarge amfibi gemileri de Libya suları yakınlarına intikal ettiler. Ayrıca, 400 kişilik ABD Marin gücü gerektiğinde Libya’ya yapılacak bir harekâtta kullanılmak üzere Girit adasında konuşlandırıldı. Almanya, Fransa, Đngiltere, Kanada, Türkiye ve Đtalya da deniz ambargosunda görev aldılar. Almanya üç savaş gemisi ile Libya- Tunus sınırındaki mültecilere yardım amacıyla görev icra etti. Fransa helikopter taşıyıcı Mistral gemisini Mısırlıları tahliye için gönderdi. Kanada iki firkateyn ile yer aldı. NATO170 bu görevi yine üyelerinin tahsis etmiş olduğu su üstü gemiler ve denizaltılar vasıtasıyla Libya sınırlarının Akdeniz’de uzantısı boyunca uzanan belirli bir bölgede icra etmiştir.171 http://www.nato.int/cps/en/SID-F909418A3E6AC8FC/natolive/topics_71652.htm? 166 “NATO and Libya – Operation Unified Protector”, agy. 167 “NATO and Libya – Operation Unified Protector”, agy. 168 NATO, age 71 s.7 169 “NATO Arms Embargo against Libya Operation Unıfied Protector”, Fact Sheet, http://www.nato.int/nato_static/assets/pdf/pdf_2011_03/20110325 _110325-unified-protector-factsheet.pdf. (Erişim tarihi: 08.09.2011), Celalttin Yavuz, Serdar Erdurmaz, Age. 2, S. 112. 170 “NATO ships move to enforce UN arms embargo”, 23.03.2011, http://www.nato.int/cps/en/SID-F071A826- 49A1586D/natolive/news_71726.htm. 171 Michel Chossudovsky , “Insurrection and Military Intervention: The USNATO Attempted Coup d’Etat in Libya?”, 09.03.2011, LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 103 Sivillerin Kaddafi güçlerinin saldırılarına veya saldırı tehditlerine karşı korunması tehditlerine karşı korunması Sivillerin ve sivil nüfusun yoğun olduğu bölgelerdeki saldırıları önlemeye yönelik harekât, önceleri ABD, Đngiltere ve Fransa tarafından münferit olarak uygulandı. Daha sonra harekât sorumluluğunun NATO’ya geçmesiyle birlikte, NATO’ya tahsis edilen hava kuvveti unsurları tarafından uygulandı. NATO görevi devralmadan önce ABD Trablus’a Tomahawk Cruz füzeleri ile saldırıda bulunurken, Fransa Bingazi’deki isyancılara karşı harekât icra eden Kaddafi kara birliklerine hava taarruzları yaptı.172 NATO’nun bu görevi devralmasından sonra harekâtın NATO komuta heyeti vasıtasıyla daha planlı ve koordineli icra edileceği belirtildi. 173 Türkiye bu tür saldırı görevlerinde rol almamıştır. Bu doğrultuda 1 Nisan itibarıyla yapılan 74 bombalamaya yönelik uçuşta, tespit ve temas sağlanan hedeflerin imhasına yönelik görev yapılmaya çalışıldığı açıklanmaktadır. Yapılan bu bombardımanlar yukarıda ifade edilen üçüncü görev çerçevesinde ifa edilmekte olup, Kaddafi’nin sivil muhalifleri bertaraf etmek amacıyla ileri sürdüğü Libya hava kuvvetleridir. Hedef, Kaddafi’nin hava kuvvetlerinin üstün ateş gücünden istifade ile dağınık ve teşkilatlanamamış muhaliflere ateş kusarak, onları imha ederek, ölüm korkusu ile karşı koyma iradelerini yok etmeye yönelik harekâtına mani olmaktı. http://www.globalresearch.ca/index.php?context=va&aid=23548. 172 Mu Xuequan, “France uses unexplosive bombs in Libya: spokesman”, 29.04.2011 http://news.xinhuanet.com/english2010/world/2011-04/29/c_ 13850700.htm.. (Erişim tarihi: 06.06.2011) 173 “U.S. general warns no-fly zone could lead to all-out war in Libya”,05.03.2011, http://globalresearch.ca/index.php?context=va&aid= 23535. (Erişim tarihi: 17.04.2011), Celalttin Yavuz, Serdar Erdurmaz, Age. 2, S. 112. BÖLÜM – BÖLÜM –V KADDAFĐ REJĐMĐNĐ DEVĐRMEK VE LĐBYA’NIN KENDĐ YÖNETĐMĐNĐ TESĐSĐNE DESTEK ĐÇĐN ULUSLAR ARASI GĐRĐŞĐMLER ULUSLAR ARASI GĐRĐŞĐMLER Paris Zirvesi, Londra Konferansı ve Libya Temas Grubu Toplantıları ve Devam Eden BM Toplantıları Toplantıları ve Devam Eden BM Toplantıları ntıları Paris Zirvesi (19.03.2011) Paris Zirvesi (19.03.2011) 19 Mart 2011 tarihinde BM’nin 1973 sayılı kararının hemen ertesinde, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moon, Đspanya Krallığı Başbakanı, Federal Almanya Cumhuriyeti Şansölyesi, Kanada Başbakanı, Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı, Polonya Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu Başkanı, Danimarka Başbakanı, Đtalya Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu Başkanı, Yunanistan Cumhuriyeti Başbakanı, Norveç Başbakanı, Belçika Başbakanı, Büyük Britanya Birleşik Krallığı Başbakanı, Hollanda Kraliyeti Başbakanı, Arap Birliği Genel Sekreteri, Avrupa Konseyi Başkanı, Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, Irak Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı, Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı, Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı, Ürdün Krallığı Dışişleri Bakanı ve Fas Krallığı Dışişleri Bakanı, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin daveti üzerine Libya’daki durumu incelemek için bir zirve toplantısı yaptılar. Bu zirveye Fransa tarafından Türkiye davet edilmemiştir. 174 Bu zirve sonunda, aşağıdaki deklarasyon kabul edilmiştir.175 174 “Türkiye, ‘Libya Grubu’nda”, 30.03.2011, http://www.sabah.com.tr/Gundem/2011/03/30/turkiye-libya-grubunda. ( 05.04.2011), Celalettin Yavuz, Serdar Erdurmaz, Age 2, S. 113. 175 “Libya halkına destek zirvesi sonunda yapılan basın bildirisi”, Fransa’nın Ankara Büyükelçiliği, Paris, 19.03.2011, http://www.ambafrancetr.org/spip.php?article1777. (Erişim tarihi: 05.04.2011) Serdar ERDURMAZ 106 “Libya halkı, geçtiğimiz 15 Şubat’tan bu yana yöneticilerini reddettiğini ve değişiklik arzularını barışçıl bir şekilde ifade etmektedir. Libya rejimi, ülkenin tamamından gelen bu meşru talepler karşısında, kendi halkına karşı savaş silahları kullanarak ve insanlık hukukunu ciddi ve toplu şekilde ihlal ederek gitgide artan, sert bir baskı uygulamaktadır. Libya rejimi, Güvenlik Konseyinin 26 Şubat’tan beri 1970 sayılı kararında dile getirdiği gerekliliklere, Arap Birliğinin, Afrika Birliğinin, Đslam Konferansı Organizasyonu Genel Sekreteri’nin ve Avrupa Birliği ile dünya üzerindeki birçok hükümetin kınamalarına rağmen, kendi iradesini halkına zorla benimsetmek üzere şiddet eylemlerini arttırmıştır. Bu, kabul edilemez bir durumdur. Güvenlik Konseyinin, özellikle acil ve tam bir ateşkes talep eden, saldırılara karşı sivil halkı korumak üzere gerekli tüm önlemlerin alınmasına izin veren ve yasak hava sahası oluşturan 17 Mart tarihli 1973 sayılı kararından memnuniyet duyuyoruz. Bu karar nihayet, Libya rejimine karşı uygulanan silah ambargosunu, seyahat yasaklarını ve özellikle de ulusal petrol şirketi ile ilgili olanlar olmak üzere Libya varlıklarının dondurulmasına uygulanabilecek kuralları güçlendirmiş ve kesinliğe kavuşturmuştur. Katkılarımız farklılık gösterecek olsa bile, bu kararların tam anlamıyla etkili olmaları için ortak ve kesin bir şekilde hareket etmeye kararlıyız. Muammer Kaddafi ve onun emirlerini uygulayanların, sivil halka karşı yürütülen şiddet eylemlerine acil olarak son vermeleri, güç kullanarak girdikleri bölgelerden geri çekilmeleri, kışlalarına geri dönmeleri ve insani yardımın girişini sağlamaları gerekmektedir. Güvenlik Konseyinin, Libya rejimi birliklerinin eylemlerinin insanlık suçu teşkil edebileceklerini düşündüğünü ve bu nedenle Uluslararası Ceza Mahkemesine gittiğini hatırlatırız. 1973 sayılı karara uygun olarak, Güvenlik Konseyinin taleplerine tam bir saygı gösterilmesi konusunda, askeri çareler de dâhil olmak üzere gerekli tüm eylemlere başvurmakta kararlıyız. Libya halkını, özlemlerini gerçekleştirmesinde, demokratik bir çerçevede geleceğini ve kurumlarını inşa etmesinde kendisine yardım etmeye kararlı olduğumuz hususunda temin ediyoruz. Güvenlik Konseyinin 1973 sayılı kararının, ne Libya’yı işgal etmek, ne de işgal etmeye çalışmak anlamına geldiğini hatırlatırız… LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 107 Taahhüdümüz sürece yayılacaktır: Albay Kaddafi’nin, uluslararası toplumun iradesine meydan okumasına ve kendi halkının isteklerini hor görmeye devam etmesine izin vermeyeceğiz. Libyalılara, ülkelerini Libya’nın egemenliği ve toprak bütünlüğüne tam bir saygı içinde yeniden inşa edebilmeleri konusundaki yardımlarımıza devam edeceğiz”. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin damgasını vurmaya çalıştığı konferansta alınan kararlara Türkiye tepki göstermişti.176 Türkiye’nin Libya’ya yönelik operasyonların NATO bünyesinde olması gerektiğine ilişkin ısrarının kabul görmesinden sonra Đngiltere, Londra’da başlayan konferansa Türkiye’yi de davet etti.177 Türkiye’nin Paris konferansına davet edilmemesinin sebebine Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin Libya’da etkin olacağını düşündüğü Türkiye’yi dışarıda tutmak suretiyle, oyuna dâhil etmek istememesinden kaynaklanan, at gözlüğüyle yaptığı değerlendirmesinin bir yansıması olarak bakmak gerekmektedir. ABD’nin çekimser kalarak NATO’nun aktif rol oynamasını isterken, NATO üyesi olan Türkiye’nin dışarıda tutulmasının imkânsızlığını Sarkozy’nin görmesi gerekmekteydi. Ancak, iç politikaya yönelik kısa hesapları sonradan kendisinin pasifize edilmesine yol açan bir yola girmiş ve Türkiye Libya konusunda söz ve etkinlik sahibi bir konuma gelmiştir. Londra Konferansı Londra Konferansı Libya’daki koalisyon müdahalesinin Muammer Kaddafi gidene kadar devam etmesinin kararlaştırılması üzerine 29 Mart 2011 tarihinde ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton dünya liderlerini Londra’da buluşmaya çağırmıştır. Bu arada, Kaddafi güçleri muhalif savaşçılara Sirte’de saldırdı, isyancıları geri püskürttü ve Brega ve Ras Lanuf’u geri aldı. Uluslar arası toplumun kararlı bir 176 “Fransızların Libya havası alındı”, 25.03.2011, http://www.usasabah.com/Siyaset/2011/03/25/fransizlarin_havasi_alindi (Erişim tarihi: 27.11.2011) 177 Perihan Korkmaz, “Türkiye, Libya Grubu’nda”, 30.03.2011, http://www.sabah.com.tr/Gundem/2011/03/30/turkiye-libya-grubunda (Erişim tarihi: 27.11.2011) Serdar ERDURMAZ 108 şekilde Kaddafi’ye karşı olan tavrı, rejim yönetiminde çözülmelere neden olmaya başlamıştır. Mart’ın son günü Kaddafi’nin Dışişleri Bakanı Musa Kussa Đngiliz istihbaratı tarafından düzenlenen bir saldırıdan sonra Đngiltere’ye kaçmış ve178 Obama muhaliflere yardım edilmesi yolunda gizli bir emir vermiştir179. Kaddafi Batı’nın kararlılığı karşısında bekasını sürdürebilmek için Batı ile temasa geçerek, ilişkisini sürdürme çabası içine girmiştir. 1 Nisan 2011’de, Kaddafi’nin en büyük destekçisi olan oğlu Seyfülislam, Đngiliz yetkililerle gizli görüşmeler yapmak için Londra’ya gitti.180 Đngiltere eski başbakanı, Libya hükümet yetkililerinin Batı ile müzakere etmek istediklerini söyledi. Ancak, bu konuda Batının çok istekli olmadığı görülmüştür. Kaddafi yönetiminde çözülmeler başlamıştır. Londra konferansında alınan kararlar Londra konferansında alınan kararlar Londra’da yapılan konferansta NATO’nun kararlılığı bir kere daha teyit edilmiş ve BM kararları çerçevesinde yüklenilen görevlerin inatla sürdürüleceği birlik ve beraberlik içinde ifade edilmiştir. Ancak, isyancıların Kaddafi güçleri karşısında ilk safhada elde etmiş oldukları başarıları sürdürememeleri bu toplantıda gündeme gelmiş ve yeni çözüm arayışlarının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Đsyancıların komutanlığını üstlenmiş olan Libyalı tümgeneral Süleyman’ın, isyancı sivillerin askeri eğitimden yoksun olmasının emir komuta zinciri ve organize olma konusunda güçlükler yarattığını ifade etmesi isyancıların yapısı hakkında bir fikir vermektedir. Emirlere riayet etmedikleri ve yeterli silah, mühimmat ve teçhizata sahip olmadıkları için başarı kazanamadıkla- 178 “Kaddafi’nin Batı’daki yüzü kaçtı”, Sabah, 31.03.2011, http://www.sabah.com.tr/Dunya/2011/03/31/kaddafiye-sok. (Erişim tarihi: 27.11.2011) 179 “Obama orders covert help for Libya rebels”, 30.03.2011, http://english.aljazeera.net/news/americas/2011/03/201133022123240817 2.html. (Erişim tarihi: 27.11.2011) 180 Peter Beaumont, Nicholas Watt, Severin Carrell, “The Guardian, Revealed: Gaddafi envoy in Britain for secret talks”, 01.04.2011, http://www.guardian.co.uk/world/2011/mar/31/gaddaf-envoy-britainsecret-talks-exit-strategy. (Erişim tarihi: 27.11.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 109 rı ileri sürülmüştür. Kaddafi ordusu karşısında muhalif güçlerin dağınık bir görüntü verdiği, askeri yetenekten yoksun isyancıların ordu karşısında tutunamamakta olduğu ifade edilmiştir.181 Daha evvelki satırlarımızda belirttiğimiz gibi, ABD, Đngiltere ve muhtemelen Fransa’ya bağlı özel kuvvetlerin, isyanın başlangıç aşamasında Libya’ya sivil olarak sızdıkları bilinmektedir. Bunların danışmanlığında isyancıların organize edilmeleri ve belirli hedeflere yönlendirilmeleri büyük ihtimalle gerçekleştirilmektedir. Buna rağmen yetersiz silah ve mühimmat en büyük sorun olarak gündeme gelmiştir. Đşte bu aşamada ABD ve Đngiltere tarafından isyancılara silah yardımı yapılması önerisi el altından konferansa katılan üyelere sızdırılmıştır. Rusya ve Türkiye buna açık bir şekilde karşı çıkmış182 ve her ne kadar BM kararında sivillerin korunması için her türlü enstrümanın kullanılması ifade edilmişse de, çarpışan taraflardan birine silah sağlamanın sivil halkın korunmasından ziyade çatışmanın dozunu arttırmaya yönelik olacağını ve ana amaç ile uyuşmayan bir uygulama olarak görüldüğünü açıklanmıştır. Bu durum tarafların birbirine karşı şiddetini arttırmaya yönelik bir ortam yaratabilecektir. 7 Nisan 2011’de, Türkiye, Libya’daki çözümsüzlüğe sürüklenmiş savaşın bitmesi için barışçıl bir yol önermiştir.183 Öneride demokratik reform ve muhalifler tarafından kontrol edilen şehirlerden Kaddafi güçlerinin çekilmesi de vardı ve bu öneri aynı zamanda savaştan etkilenenlere insani yardım taşıyacak bir koridor sağlayacaktı. Türkiye’nin bu önerisi uygulamaya konulamadan Libya’daki savaş kızıştı ve sonuçları düşünülenin çok daha ötesinde olmaya başladı. Bu arada muhaliflerin liderleri organize olarak, geleceğin Libya’sı için güç oluşturmaya karar verdi. 181 Anthony Tucker-Jones, “Libya’s rebels need training, not guns”, 07.04.2011, http://www.defencemanagement.com/feature_story.asp?id= 16155. (Erişim tarihi: 11.04.2011) 182 “Turkey warns against supplying arms to Libyan rebels”, 31.03. 2011, http://www.monstersandcritics.com/news/uk/news/article_1629997.php/ Turkey-warns-against-supplying-arms-to-Libyan-rebels. (Erişim tarihi: 11.04.2011) 183 “Turkey working on roadmap for peace in Libya says PM Erdogan”, 07.04.2011,http://www.guardian.co.uk/world/2011/apr/07/turkeyroadmap-for-peace-libya. (Erişim tarihi: 11.04.2011) Serdar ERDURMAZ 110 Beş Afrika lideri ateşkes yapılması konusunda arabuluculuk yapmak için 10 Nisan 2011’de Trablus’a geldi. Bu arada Kaddafi güçleri Bingazi’ye doğru ilerlerken muhaliflerin Ecdebiye civarındaki savunma güçleri kırılmaya başlamıştır. Libya muhalif cephesi Afrika Birliğinin bu barış girişimini reddetti184. Nedeni, girişim Kaddafi’nin bir an önce iktidardan çekilmesini kapsamıyordu. Afrika Birliğinin önerisi, yüzlerce muhalif gösterici tarafından “Kaddafi ile Çözüm Yok” sloganıyla karşılandı. Libya’nın eski Dışişleri Bakanı Musa Kussa’nın, Lockerbie olayı nedeniyle geçirdiği soruşturmadan sonra Đngiltere’den çıkmasına izin verildi. Fransa, NATO’nun Libya’daki sivilleri korumak için yeterince çaba sarf etmesini söylerken; Kussa da Libya’nın “yeni bir Somali” olma riskini taşıdığını belirtti. 13 Nisan 2011’de, Arap ve batılı liderlerden oluşan 21 üyelik bir “temas grubu” Katar’da yaptıkları bir toplantıdan sonraki deklarasyonlarında Kaddafi rejiminin “tüm meşruiyetini” kaybettiğini ve iktidardan çekilmesi gerektiğini bildirdi. Fakat BM’nin muhalifleri silahlandırma konusundaki çözüm önerisi üzerinde anlaşmazlıklar çıktı. Libya Temas Grubu Toplantıları Libya Temas Grubu Toplantıları Londra Konferansı’ndan sonra Kaddafi’nin “ölene kadar müdahaleye devam” kararı ile muhalif güçlere saldırısı, uluslar arasında, Kaddafi ye karşı muhaliflerin organize edilerek, başarılı olmaları için çözüm arayışı içine girmelerine neden olmuştur. Temas Grubu, Libya ile ilgili uluslar arası çabalarda koordinasyon ve Libya’daki taraflarla temaslar için bir “odak noktası” sağlamayı amaçladığını belirtilmiştir185 . Bu konuda bir taraftan Kaddafi ile kişisel ilişkisi bulunan ülke liderlerinin çabası ile temasın devam ettirilmesi ve saldırıların tırmanmasının önlenmesi doğrultusunda bir yol haritası izle- 184 Muhammad jusuf, “Qaddafi Accept African Union Peace Plan”, 10.04. 2011, http://www.allvoices.com/contributed-news/8743577-qaddafiaccept-african-union-peace-plan. (Erişim tarihi: 11.04.2011) 185 “Libya Temas Grubu, Çalışmalarını Yoğunlaştırıyor”, 10.04.2011, http://www.turkishny.com/headline-news/2-headline-news/51777-libyatemas-grubu-calmalarn-younlatryor. (Erişim tarihi: 11.04.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 111 nirken, diğer taraftan muhaliflerin Ulusal Geçici Konsey vasıtasıyla içeride siyasi olarak organize olmasına ve gerekli kurumların tesisi için finansman kaynaklarının koordine edilmesine çalışılmıştır. Diğer taraftan da muhaliflerin düzenli bir kara harekâtı icra edebilecek şekilde eğitilmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması bu grup tarafından koordine edilmiştir. Bu çerçevede ilk olarak Katar Emiri’nin başkanlığında toplanan ilk oturumda Ulusal Geçici Konsey üyeleri temsil edilirken Kaddafi rejiminin yer almaması dikkat çekici olmuştur. Konuya bu açıdan baktığımızda, Temas Grubu’nun, uluslar arası toplumun topyekün olarak Kaddafi’nin iktidardan çekilmesi için neler yapılabileceğini değerlendirdiği ve Kaddafi rejimine karşı ne kadar güçlü bir birlik oluşturduğunu göstermesi açısından önemli bir uluslar arası platform olduğunu müşahede etmekteyiz. Bir diğer önemli özelliği de bu grupta ABD’nin liderlik içinde bulunmaktan geri kaldığıdır. Toplantılar muhtelif ülkelerin eşbaşkanlığında düzenlenmiş ve icra edilmiştir. Bu, Başkan Obama’nın gelecek seçimlerde sorun olabilecek meselelerden uzak kalarak, bir taraftan kendi kamuoyuna karşı dengeli tutumunu ortaya koyarken uluslar arasında da Irak ve Afganistan’da olduğu gibi kendi başına hareket etme veya bir adım önde bulunma politikasından geri adım attığını göstermektedir. Temas Grubunda Fransa’nın etkinlik için çıkışlar yapmadığı müşahade edilebilir. Başlangıçta toplantılara uluslar arası örgütlerin dışında 21 ülke katılırken, son toplantılarda bu katılımın 40’lara ulaşmasıyla ilginin arttığı görülebilir. Başlangıçta Kaddafi’nin meşruiyetini yitirdiği konusu cılız ifadelerle açıklanırken, ilerleyen safhada daha kesin ifadelerle bu hususun dile getirildiği ve Ulusal Geçici Konsey’in ülkelerce meşru yönetim olarak kabul edildiği izlenmiştir. Doğal olarak, Kaddafi rejiminin dondurulan varlıklarının, özellikle finansman birikimlerinin Ulusal Geçici Konsey’e aktarılması için gerekli düzenlemelerin yapılmasına yol açılmaya çalışılmıştır. Serdar ERDURMAZ 112 Libya Temas Grubu’nun Biri Libya Temas Grubu’nun Biri ’nun Birinci Toplantısı ci Toplantısı186 Londra’da yapılan toplantıdan sonra, Libya krizine çözüm bulmayı amaçlayan 21 ülke ve uluslar arası kuruluş temsilcilerinin oluşturduğu Libya Temas Grubu’nun ilk toplantısı 13 Nisan 2011 tarihinde Katar’ın başkenti Doha’da yapılmıştır. Temas Grubunun, Đngiltere Dışişleri Bakanı William Hague ve Katar Veliaht Prensi Şeyh Tamim Bin Hamad el Tani nin eşbaşkanlığında Doha Ritz Carlton, da düzenlenen bu ilk toplantısında, NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen ve BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon, ABD, bazı Avrupa ve Ortadoğu ülkeleri dışişleri bakanları ve bakanlık temsilcilerinin yanı sıra, Libya Ulusal Geçici Konseyi temsilcileri de yer almıştır. Toplantıda, Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle, Ulusal Geçici Konseyi meşru olarak tanıdıklarını ifade etmiştir.187 Libya’nın dondurulan mal varlıklarından muhaliflere maddi kaynak yaratılması konusunun yasallığını tartışmaları gerektiğini söylemiştir. Westerwelle, Libya’nın geleceğine ilişkin görüşmeler için Katar’ın başkenti Doha’da toplanan Libya Temas Grubu dışişleri bakanları toplantısında , “Sorun şu: Bu yasal mı, değil mi? Yanıtı ise bunun yasal olup olmadığını bilmiyoruz” şeklinde bir açıklamada bulunmuştur. Libyalı muhaliflere bu şekilde maddi kaynak yaratılmasının yasal olması gerektiğini kaydeden Westerwelle , “Bu paraların kime ait olduğunu görmemiz gerekiyor, işte bunu tartışmamız gerekiyor” diye konuşmuştur. Doha’da daha önce Đtalya Dışişleri Bakanlığından bir yetkili, Libya’nın dondurulan mal varlığına ilişkin hesaplardan Muammer Kaddafi’yi devirmeye çalışan muhaliflere maddi kaynak yaratılmasının gündemde olduğunu söylemişti. Đngiliz Reuters ajansı, Libyalı muhaliflerin bir temsilcisinin daha önce Batılı hükümetlerden, kendi kontrollerindeki bölgelerde bulunan sivillerin ihtiyaçlarını karşılamak için 1,5 milyar dolar sağlanmasını istediklerini ve pet- 186 “Dışişleri Bakanı Libya Temas Grubu’nun ilk toplantısı katılıyor”, 13.04.2011, http://www.fco.gov.uk/en/news/latest-news/?id=583349682 &view=News. (Erişim tarihi: 27.04.2011) 187 “Germany officially recognizes Libyan opposition as rightful government of Libya”, 18.06. 2011, http://stratsisincite.wordpress.com/2011/06/18/ germany-officially-recognizes-libyan-opposition-as-rightful-governmentof-libya/. (Erişim tarihi: 23.06.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 113 rol karşılığı insani yardım almaktan memnun olacaklarını söylediğini aktarmıştır. Toplantıda konuşan isyancıların sözcüsü Mahmud Awad Şamam, “Türkiye’nin Libya’da barışçı bir geçiş için inisiyatif almasına olumlu bakıyoruz. Ancak Kaddafi mutlaka gitmeli.” şeklinde açıklamada bulunmuştur. Đsyancılar daha önce Türkiye’yi NATO harekâtını yavaşlatmak konusunda suçlamışlardı. Libya krizine barışçıl çözüm arayışı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bir hafta önce açıkladığı Libya yol haritasının temel ilkelerinden biriydi. Erdoğan ayrıca, Türkiye’nin, Kaddafi ile isyancı güçler arasında arabuluculuk yapmaya hazır olduğunu açıklamıştı. Doha toplantısında Türkiye’yi temsil eden Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “Libya halkının talepleri doğrultusunda bir siyasi değişikliğin mutlaka yapılması gerekir ancak, onun yöntemi barışçıl olmalıdır.” sözleriyle bu tavrı sürdürmüştür. Öte yandan Libya Temas Grubu’nun Doha toplantısı, NATO’nun saldırılarını artırması, bütün üyelerin harekâta katılması, isyancılara para ve silah sağlanması konularında anlaşma sağlanmadan sonra ermiştir. Toplantı sonrası yayınlanan bildirgede, “Kaddafi rejiminin meşruiyetini yitirdiği” ve “iktidarı bırakması” gerektiği yinelenmekle yetinildi. Grubun bir sonraki toplantısı Đtalya’da düzenlenecekti. Toplantı sonrası Đngiltere Dışişleri Bakanı tarafından yapılan açıklamada; Toplantının Katar Veliatı Şeyh Tamim Bin Hamad el Tani ev sahipliğinde ve Đngiltere eşbaşkanlığında yapıldığını;. 21 ülke ve BM, Arap Birliği, NATO, AB ve Đslam Konferansı Teşkilatı ile Körfez ülkelerinden temsilcilerin katıldığı toplantıda Libya’nın durumunun görüşüldüğünü belirtmiştir. Toplantıda Afrika Birliği misafir olarak yer almıştır. Katılımcılar, Libya Temas Grubu’nun Libya halkına odaklanarak, onlara destek vermesi ve uygulanacak uluslar arası politika ve insani konularla birlikte, çatışma sonrası verilecek desteğin müzakere edilmesi için bir forum oluşturması konusunda bildirimde bulunmuşlardır. Toplantıda alınan kararlar aşağıdaki gibidir:188 188 “Libya Contact Group: Chair’s statement, Statement by Foreign Secretary William Hague following the Libya”, Contact Group meeting in Doha, 13.04.2011, http://www.fco.gov.uk/en/news/latest-news/?view=News &id=583592582. (Erişim tarihi: 17.04.2011) Serdar ERDURMAZ 114 “• BM’nin 1970 ve 1973 sayılı kararlarının uygulanması konularında kararlılıklarını ifade etmişlerdir. Ayrıca rejime ait fonların sınırlandırılmasına yönelik ilave tedbirler alınması üzerinde durmuşlardır. Bu hususların Bingazi’ye yapılan vahşi saldırılar ve insani felaketlerin önlenmesi açısı dâhil, sivillerin korunmasında Kaddafi üzerinde ciddi bir baskı oluşturacağı değerlendirilmiştir. • BM’nin 1973 sayılı kararının güçlü (robust) bir şekilde uygulanmasındaki ihtiyacın altını çizerek, NATO’nun askeri harekât için komuta kontrolünü memnuniyetle karşılamışlardır. • Sivil halka ait bölgelere rejimin saldırıları devam ettiği sürece BM 1973 sayılı kararının uygulaması sürecektir. • Katılımcılar Libya’daki durumdan faydalanmak isteyen aşırı uçların (burada kastedilen El Kaide gibi aşırı Đslami örgütlerdir) potansiyel tehditlerine karşı kontrol ihtiyacının olduğunda hemfikirdirler. • Bu bağlamda katılımcılar 1973 sayılı kararın OP 1 “ sivillerin istismarının ve bütün saldırıların ve vahşetin tamamen sonlandırılması ve ateşkesin derhal tesisi konusundaki talebini” vurgularlar. Zorla girilmiş, işgal edilmiş veya kuşatılmış Ajdabiyah, Brega, Jadu, al Jebal al Gharbiyah, Kikla, Misurata, Nal ut, Raslanuf, Yefrin, Zawiyah, Zintan ve Zuara dâhil bütün Libya şehirlerinden bütün Kaddafi rejiminin kuvvetlerinin çekilmesini ve sivillere karşı yapılan saldırıların sona erdirilmesi konusundan çağrı yapmaktadırlar. Kaddafi ve rejiminin sivillerin korunması ve onların temel ihtiyaçlarının karşılanması konuları dâhil, uluslararası hukuk, uluslar arası insani hukuk, insan hakları ve mülteci hukuku gibi yükümlülüklere uyması gerekmektedir. Temas Grubu su, elektrik ve doğalgaz tedarikinin bütün bölgelerde yeniden tesisi konusunda ve keyfi olarak gözaltına alınan politik mahkûmların serbest bırakılmaları konusunda çağrı yapar. • BM 1973 sayılı kararının OP 2’de vurgulanan “Libya halkının meşru taleplerine cevaben krize çözüm bulunması” yönünde çabaların yoğunlaştırılması ihtiyacı üzerinde durulmaktadır. Katılımcılar politik çözümün Libya’ya daimi barışın getirilmesi için tek yol olduğunu tekrarlarlar ve Libya’nın milli birliği, toprak bütünlüğü, bağımsızlığı ve egemenliğine dair güçlü inançlarını yenilerler. Kaddafi’nin sürmekte olan varlığının krize herhangi bir çözüm LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 115 bulunmasına karşı tehdit oluşturduğu inancında birleşirler. Libya halkının kendi geleceğini tayin edeceği iç politik süreç gereklidir. Siyasi geçiş sürecini görmek isteyen bütün Libyalıları Kaddafi’yi çekilmesi için zorlamaya çağırırlar. Katılımcılar, Kaddafi yandaşlarının onu terk etmesi halinde zayıflayacağını belirtirler. • Aynı zamanda, katılımcılar BM kararı 1973 OP 2 “ sürdürülebilir barışçı bir çözüm bulmak için gerekli siyasi reformları yapmaya yol açacak diyalogun kolaylaştırılması amacıyla, BM özel temsilcisinin Libya konusundaki çabalarını destekler ve takdirle karşılarlar. “…Katılımcılar BM’nin, Libya halkının çıkarlarını temsil eden demokratik seçilmiş hükümet teşkiline yönelik seçim yöntemleri ve anayasa için siyasi bir geçiş planı geliştirmesine dair çabaları desteklemektedir… Aynı zamanda BM’nin 14 Nisan’da Kahire’de Arap Birliği ile birlikte Libya’da güvenli barış için ortak görüş oluşturulması için yaptığı görüş alışverişine ve ilişkilerin geliştirilmesine yönelik toplantısını takdirle karşılarlar. • Libya halkının kendi hükümetini seçmesi hakkıdır. Katılımcılar Libya konusunda Ulusal Geçiş Konseyi kararını takdirle karşılarlar. Mevcut rejimin aksine Ulusal Geçiş Konseyi Libya halkını temsil etmektedir. … • Katılımcılar muhaliflere, insani yardım dağıtan BM kurum ve insani yardım kuruluşlarına BM kararı 1970 ve 1973’e uygun olarak, malzeme desteği dâhil destek sağlamaya devamda mutabıklardır. • Katılımcılar Libya’da yapısal ihtiyaçlar ve kısa vadeli finansman ihtiyaçlarına yardım UGK’na gelir temini için geçici finansman mekanizmasına ait bir metot sağlama konusunda mutabıktırlar… • …Katılımcılar NATO, AB ve diğer kurumlardan BM’nin talebi ile insani yardımların dağıtılmasına yardım konusundaki tekliflerini takdirle karşılarlar…” Yapılan toplantı Fransız Dışişleri Bakanı açısından tam bir başarı olarak değerlendirilmektedir. BM’nin 1973 sayılı kararının güçlü bir şekilde uygulanmasında görüş birliği olduğunu vurgulamıştır. Bunun güçlü bir askeri baskıyı düşündürdüğü üzerinde durmuştur. Diğer önemli hususun ateşkes talebi olduğunu belirtmiştir. Burada sadece ateşkesmekten değil, Kaddafi güçlerinin her Serdar ERDURMAZ 116 yerden geri çekilmesini ve vahşete son vermesini vurgulaması açısından önemli olduğunu ifade etmiştir. Askeri harekâtın hedefinin ise açık bir şekilde Kaddafi’nin meşruluğu yitirdiğini ve yönetimden çekilmesi olduğunu açıklamıştır. Açık bir şekilde siyasi çözüm vurgulanmıştır. Birinci toplantıda Türkiye’nin rolü Birinci toplantıda Türkiye’nin rolü Bu toplantıda Libya’ya askeri müdahale üzerinde yoğunlaşılırken, Türkiye farklı seçenekleri gündeme getirmesi açısından inisiyatifi ele almıştır. Aslında Doha’daki toplantıda vurgulanan esas, daimi barışın ancak siyasi çözümlerle olabileceği konusuydu. Türkiye’nin çabaları da bu savı destekler biçimde;189 Kaddafi rejimi ile muhaliflerin görüşmeler yoluyla çözüme ulaşma sağlanmasına katkıda bulunulması yönündeydi. Türkiye Libya krizinin başlangıcından itibaren uluslar arası müdahaleye karşı bir tavır sergilemiştir. Gerekçesi, yapılacak bir askeri müdahalenin Libya halkına faydadan ziyade zarar getirebileceği şeklindeydi. Ancak, askeri müdahalenin kaçınılmaz olduğunu kabul etmesiyle birlikte yapılacak müdahalenin NATO şemsiyesi altında yürütülmesi konusunu kabul etmiştir. Bununla beraber, kendisi askeri harekâtta sıcak çatışmayı öngören aktif bir rol almayacağı iradesini ileri sürmüştür. Bunun yerine NATO şemsiyesi altında, insani yardımı ön alan ve ambargoya yönelik görevler üstlenebileceğini belirtmiştir. 5 Mayıs 2011’de Roma’da Yapılan Đkinci Toplantı 5 Mayıs 2011’de Roma’da Yapılan Đkinci Toplantı ılan Đkinci Toplantı Libya Temas Grubunun, ikinci toplantısı Đtalya’nın ev sahipliğinde Mayıs ayının ilk haftasında Roma’da yapılmıştır. Başta ABD ve Đngiltere olmak üzere, Batılı ülkelerin yanı sıra Türkiye, Arap devletleri ile BM, Arap Birliği ve NATO’nun yer aldığı Libya Temas Grubu’nun bu ikinci toplantısı Đtalya Dışişleri Bakanı Franco Frattini’nin daveti üzerine gerçekleşmiştir. Türkiye’yi Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu temsil etmiştir. Toplantıya ABD’nin 189 “Libya Contact Group meeting in Rome concludes”, 05.05.2011, http://www.fco.gov.uk/en/news/latest-news/?id=592277182&view= News. (Erişim tarihi: 08.05.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 117 adına, Dışişleri Bakanı Hillary Clinton katılmış ve bu vesile Roma’da ayrıca mevkidaşı Frattini’nin yanısıra Başbakan Silvio Berlusconi ve Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano ile ikili görüşmelerde bulunmuştur. Roma’daki toplantının ana gündem maddesini, Libya’ya ilişkin BM Güvenlik Konseyi’nin 1970 ve 1973 sayılı kararlarının uygulanması oluşturmuştur. NATO’nun toplantı öncesi Trablus’a gerçekleştirdiği hava baskınının sonucunda Kaddafi’nin oğlu ve üç torununun hayatını kaybetmesinin büyük tartışmalara neden olması; bu çerçevede, özellikle NATO operasyonları üzerinde durulmasını gündeme getirmiştir. BMGK daimi üyelerinden Rusya gibi bazı ülkeler, bir süreden beri NATO’nun Libya’daki operasyonlarının BM tarafından verilen yetkiyi aştığı yönündeki eleştirilerini, tartışmalı son baskından sonra daha da yoğunlaştırmışlardır… Toplantı sonunda alınan kararlar aşağıdaki gibidir 190; “• Roma Temas Grubu BM Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 1970 ve 1973 sayılı kararlarının uygulanması konusundaki fikir birliği hakkında açık bir tavır sergilemiştir. Kadaffi’nin gitmesi konusunda daha fazla ülke mutabık olmuştur. NATO harekâtının yoğunlaştırılması ile birlikte, diplomatik ve ekonomik baskıların arttırılması ve Ulusal Geçiş Konseyine geçici finansman mekanizması tesisini de içeren desteğin verilmesi konusunda mutabakat sağlanmıştır. Bu toplantıda Katar Emirliği ve Đtalya’nın eşbaşkan-lığında 22 ülkenin ve BM, Arap Birliği, NATO, AB, Đslam Konferansı Teşkilatı ve Körfez Đşbirliği Teşkilatı katılımı ile geçmiş olayların ve muhtemel gelişmelerin değerlendirmesi yapılmıştır. Afrika Birliğinin yine davetli olarak katılımı sağlanmıştır. Temas grubu kendisini meşru irtibat noktası olarak bir kere daha teyit etmiştir. • Temas Grubu Kaddafi rejiminin vahşi ve insanlık dışı saldırıları sonunda Libya halkında oluşan ciddi kayıplar ve sivil zayiata karşı halkla derin bir bağlılık içinde olduklarını ifade ettiler. Bu bakımdan, Temas Grubu, Uluslar arası Ceza Mahkemesinin (UCM) 4 Mayıs’ta BM Güvenlik Konseyi’ne Kaddafi rejiminin uygulamış olduğu insanlık dışı cinayetlere dair vermiş olduğu ilk raporu memnuniyetle karşılamıştır… 190 “Libya Contact Group meeting in Rome concludes”, agy. Serdar ERDURMAZ 118 • Uluslar arası alanda gittikçe izole olan ve savunma pozisyonuna giren Kaddafi rejimi için zaman aleyhine işlemektedir. BMGK’nin 1970 ve 1973 sayılı kararlarına tam bir uyum içinde hareket edene kadar siyasi, askeri ve ekonomik baskı yoğun bir şekilde sürdürülecektir. • Politik olarak, bu baskılara gayrimeşru silahlara ve paralı askerlere (mercenaries) ve Libya uydu TV’sine karşı hareketler dâhildir. Kaddafi’nin izole edilmesi, insan haklarını ihlal etmek istemeyen halka çağrı yapılarak rejimden desteklerini çekmelerini sağlamak suretiyle gerçekleştirilecektir. Ülkelere Libya yayınlarını engellemeleri çağrısı yapılacaktır… • Askeri olarak, Katılımcılar… NATO askeri harekâtının BMGK kararlarının uygulanması için gerekli olduğunu vurgulamakta ve harekâta katkıyı takdirle karşılamaktadır. • Ekonomik olarak, katılımcılar insanî olmayan kullanımlar için Kaddafi rejiminin ham petrol ihracatını ve rafine petrol ithalatını engellemek üzere faaliyette bulunmayı kabul etmektedirler. Finansman kaynağı temini mekanizması konusundaki ilerlemeleri takdir etmektedirler. • Kaddafi rejimi ve ailesinin meşruiyetini kaybettiği yine vurgulanmaktadır. NATO askeri müdahalesinin BMGK kararları ile uyum içinde olduğu ifade edilmektedir. Uluslar arası toplumun Libya’nın milli birliğine, toprak bütünlüğüne, bağımsızlık ve egemenliğinin muhafazasına olan güçlü inanç dile getirilmiştir… • Geçici Milli Konseyin Libya halkının temsilcisi olduğu ve gerekli finansman ihtiyacının sağlanması için Libya’nın muhtelif ülkelerde dondurulan değerlerinin bu kurum lehine çözülmesinin yollarının araştırılacağı belirtilmektedir… Müteakip toplantının belirlenecek bir tarihte BAE’de yapılacağı kararlaştırılmıştır. • Đnsani yardım olarak, 245 milyon dolar kadar mali desteğin Libya krizinin başlangıcından beri yardım olarak tahsis edildiği kaleme alınmıştır”. LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 119 9 Haziran 2011 Temas Grubu’nun Birleşik Arap 9 Haziran 2011 Temas Grubu’nun Birleşik Arap Emirlikle Emirliklerinde (BAE) Yapılan rinde (BAE) Yapılan rinde (BAE) Yapılan Üçüncü Toplantısı Üçüncü Toplantısı191 Birleşik Arap Emirliklerinin (BAE) başkenti Abu Dabi’de 9 Haziran’da düzenlenen 3. Libya Temas Grubu Toplantısında buluşan Batılı güçlerin temsilcileri, Libya lideri Muammer Kaddafi’ye karşı mücadele eden Libyalı muhaliflere siyasi ve mali destek sözü verdi. Toplantıda, Fransa Dışişleri Bakanı Alain Juppe, ülkesinin Libya’daki muhaliflerin kurduğu Geçici Ulusal Konsey’e 290 milyon avro vereceğini açıklarken, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton da ülkesinin Geçici Ulusal Konsey’i ”meşru siyasi muhatap” olarak tanıdığını söyledi. ”Kaddafi’nin günlerinin sayılı olduğunu” ileri süren Clinton, ”BM çerçevesinde uluslararası ortaklarımızla kaçınılmaz gelişme üzerinde çalışıyoruz. Bu, Kaddafi sonrası Libya’dır.” ifadesini kullanmıştır. Avustralya Dışişleri Bakanı Kevin Rudd da ülkesinin Libyalı muhaliflerin kurduğu Geçici Ulusal Konsey’i tanıdığını belirtti. Đtalya Dışişleri Bakanı Franco Frattini ise, ”Kaddafi’ye karşı birliğimizi bozmamalı, Kaddafi’ye yeniden güçlenme şansı vermemeliyiz.” dedi. Toplantıya Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından temsil edilen Türkiye de katılmıştır. Yapılan toplantıda, Kaddafi sonrasının Libyasını ve muhaliflere yardım amacıyla Mayıs ayında kararlaştırılan fonun hayata geçirilmesi gibi konuları ele alacağı ifade edilmiştir. Bu konuda, Libya Ulusal Konseyi Başkan Yardımcısı Hafız Goga; “Toplantıda ekonomik meseleleri, özellikle de Libyalıların istifade edeceği mali girişimleri masaya yatıracağız. Çünkü istikrarımız ve içinde bulunduğumuz krizden çıkışımız, mali ihtiyaçlarımızın karşılanmasına bağlı.” şeklinde bir açıklamada bulunmuştur. Bu arada diplomasinin yanı sıra cephedeki hareketlilik de devam etmekteydi. NATO kuvvetleri, Libya’nın başkenti Trablus’un merkezindeki bir hedefi gece saatlerinde bombaladı. 191 “Libya Contact Group: Chair’s statement”, 13.04.2011, http://ukinbih.fco.gov.uk/en/news/?view=News&id=583592582. (Erişim tarihi: 27.04.2011) Serdar ERDURMAZ 120 Misurata’da yaşanan çatışmalarda, Kaddafi güçlerinin topçu ateşi eşliğinde düzenlediği saldırı sonucu 12 muhalif hayatını kaybetmiş, 26’sının da yaralandığı ifade edilmiştir. Bu toplantıda özetle aşağıdaki kararlar alınmıştır:192 “• Bu toplantıda eşbaşkanlık Đtalya ve BAE tarafından yürütülmüştür. BM, Arap Birliği, NATO, AB, Đslam Konferansı teşkilatı ve Körfez Đşbirliği Teşkilatı dâhil, 40’tan fazla ülke ve teşkilatın temsilcilerinin katıldığı toplantıda Libya’daki son gelişmeler ve Temas Grubunun son toplantısından sonra alınan kararların uygulanmasındaki gelişmeler gözden geçirilmiştir. Temas Grubunun Libya halkının hakları konusunda gerekenleri yapan meşru bir kurum olduğu bir kere daha ifade edilmiştir. Toplantıya üye olarak Bulgaristan ve gözlemci olarak Mısır, Romanya, Kıbrıs Rum Kesimi, Güney Afrika ve Sudan ilk defa katılmıştır. Libya’nın toprak bütünlüğü, egemenliği ve milli birliğine saygılı ancak, Kaddafi rejiminin mutlaka sona ermesinde mutabık uluslar arası toplumun iradesinin açık bir şekilde bu toplantıda da ortaya konulduğu ifade edilmiştir. • Geçici Milli Konsey’in “ Libya için yol haritası” kapsamında siyasi geçişin başlatılmasının esas olduğu vurgulanmıştır. • Yine BMGK 1970 ve 1973 sayılı kararlarına uyulmasının esas olduğu belirtilmiş, NATO’nun “Müşterek Koruma” isimli harekâtının 90 gün uzatılmasının memnuniyetle karşılandığı açıklanmıştır. • Uluslar arası soruşturma komisyonunun, BM Đnsan Hakları Konseyine sunduğu Kaddafi rejiminin insan haklarının ihlaline yönelik cinayetlerinin, bu karşı tavrın ne kadar meşru olduğu konusunda gerekli delilleri açık bir şekilde belirlediği ifade edilmiştir. • Siyasi, ekonomik ve askeri yaptırımlar ve baskılar sürdürülmeye devam ederken, muhaliflere yeterli mali desteğin sağlanması için finansman mekanizması ile ilgili çalışmaların kesintisiz devam etmesi gerektiği üzerinde durulmuştur. 192 “Libya Contact Group: Chair’s statement”, 13 .04.2011, http://ukinbih.fco.gov.uk/en/news/?view=News&id=583592582. (Erişim tarihi: 27.04.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 121 • Kaddafi’nin izolasyonuna yardımcı olmak üzere Libya’nın batısında 6 limanın gerekli yardımların muhaliflere iletilmesi için kullanılmasının uygun olduğu belirlenmiştir. • Libya halkının kendi geleceğini kendisinin tayin etmesinin esas kabul edildiği toplantıda, bu kapsamda geçici konsey tarafından hazırlanan “ Libya için yol haritası”nın takdirle karşılandığı söylenmiştir. • AB’nin Bingazi’de ve BM ajansının yanında insani yardım ofisi açtığı belirtilmiştir. • Temas Grubu Türkiye dâhil, Bahreyn, Đtalya, Katar, Đspanya ve ABD’ye yaptıkları mali yardım nedeniyle teşekkür etmiştir. • Nihayetinde de davetli Afrika Birliğine çabalarından dolayı ve Arap ülkeleri ile Arap Birliğine ve grupta yer alan BM dâhil diğer teşkilatlara katkılarından dolayı takdirlerini sunmuştur”. Batı Temas Grubu’nun 13 Temmuz 2011’de Türkiye’nin Batı Temas Grubu’nun 13 Temmuz 2011’de Türkiye’nin ev sahipliğinde Đstanbul’da yaptığı 4’üncü toplantı hipliğinde Đstanbul’da yaptığı 4’üncü toplantı193 Dışişleri Bakanlığının 166 numaralı basın bildirisinde; Uluslararası toplumun Libya krizini çözmeye yönelik çalışmalarına siyasi yönlendirme sağlamak ve bu çalışmaları koordine etmek amacıyla 29 Mart 2011 tarihli Londra Konferansı’nda oluşturulan “Libya Temas Grubu”nun dördüncü toplantısının, ülkemiz ile bir önceki toplantının ev sahibi olan Birleşik Arap Emirliklerinin eşbaşkanlığında 15 Temmuz 2011 tarihinde Đstanbul’da yapılacağı açıklanmıştır. Önceki toplantıları sırasıyla Katar, Đtalya ve Birleşik Arap Emirliklerinde yapılan Grubun dördüncü toplantısına yaklaşık 32 ülke ve 7 uluslar arası kuruluştan, çoğunluğu Dışişleri Bakanı ve Genel Sekreter düzeyinde olmak üzere katılım sağlanması beklendiği ifade edilmiştir. Bu toplantıya Rusya katılmamıştır.194 193 “Libya Temas Grubu Đstanbul’da Toplandı”, 25.08.2011, http://www.turkishny.com/headline-news/2-headline-news/64002-libyatemas-grubu-istanbulda-toplandı. (Erişim tarihi: 30.08.2011) 194 “Russia not to attend Libya contact group meeting in Istanbul”, 13.07.2011, http://en.rian.ru/world/20110713/165179478.html. (Erişim tarihi: 30.08.2011) Serdar ERDURMAZ 122 Đstanbul toplantısında, 9 Haziran 2011 tarihinde Abu Dabi’- de yapılan bir önceki toplantıdan bu yana Libya’da meydana gelen gelişmelerin değerlendirilmesi, Türkiye tarafından hazırlanan “yol haritası” temelinde Libya krizinin sona erdirilmesine yönelik siyasi çözüm arayışlarının ele alınması ve Libya’da halkın meşru beklentileri doğrultusunda siyasi değişim ve dönüşüm sağlanması amacıyla uluslar arası toplum tarafından yürütülen faaliyetlerin koordine edilmesinin planlandığı gündem olarak açıklanmıştır. Toplantıda ayrıca Libya halkına yönelik insani ve yeniden yapılanma yardımları bağlamında Temas Grubu’nun çalışmalarına katılan ülke ve uluslar arası kuruluşlarca bundan sonra atılabilecek adımlara ilişkin istişarelerde bulunulması öngörülmüştür. Toplantının sonunda, Temas Grubu’nun çalışmalarına katılan ülke ve uluslar arası kuruluşların, toplantının sonuçlarına ilişkin ortak anlayışı yansıtan bir Başkanlık Açıklaması yayınlanacağı belirtilmiştir. Alınan kararlara göre özetle ;195 “• Yapılan toplantıda Temas Grubu’nun, Ulusal Geçiş Konseyini ülkenin meşru yönetimi olarak tanıması, bugüne kadar isyancılara verilen en büyük uluslar arası destek anlamına gelmiştir . Gerçekte belirtilen konsey ülkeler tarafından münferit olarak tanınmaya başlamıştı. Bu şekilde bir tanıma ile güç birliği içinde katılımcı ülkelerin tamamının tanınma yönünde irade beyanında bulunduğu ve ortak bir tavırla kendilerini bağladıkları bir pozisyon yaratmıştır. Karar aralarında Amerika Birleşik Devletleri’nin de bulunduğu Libya Temas Grubu’ndaki 32 Batı ve Arap ülkesini bağladığı anlamına gelmektedir. • Bu suretle, başta Amerikan bankaları olmak üzere, Libya’nın çeşitli ülkelerdeki 30 milyar doları bulduğu tahmin edilen dondurulmuş varlıklarının Bingazi’deki muhaliflere aktarılabilmesinin önü açılmıştır. 195 “Fourth Meeting of the Libya Contact Group Chair’s Statement”, 15.07. 2011, http://www.mfa.gov.tr/fourth-meeting-of-the-libya-contact-groupchair_s-statement_-15-july-2011_-istanbul.en.mfa. (Erişim tarihi: (30.08.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 123 • Meşru olarak tanınan şeffaflık ve demokratik reformlar konusunda vaatlerde bulunan Libya Ulusal Geçiş Konseyine her türlü destek taahhüdünde bulunuldu ve buna paralel olarak, Konsey’den, kendi yol haritası çerçevesinde ülkenin tüm kesimlerinin katılımıyla bir ulusal kongre oluşturulması ve bir geçiş hükümeti kurulması istendi. • Temas Grubuna göre, bu “dönüşüm süreci, kapsayıcı olmalı, ulusal uzlaşıyı yansıtmalı ve bütün grupların sesleri duyulmalı.” • Kararda, “Muammer Kaddafi rejiminin artık herhangi bir meşru otoritesi kalmamıştır.” şeklinde bir ifade ile Kaddafi’nin tamamen gözden çıkartıldığı ortaya konulmuştur. • Kaddafi üzerinde baskıların arttırılması amacıyla, Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin Libya Özel Temsilcisi Abdelilah El Hatip’in “çekil” çağrısı yapmak için Trablus’a gitmesi ve Kaddafi’ye yeni bir ateşkes önerisi götürmesi öngörülmüştür. • Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1970 ve 1973 sayılı kararlarının uygulanmasının önemine vurgu yapılmıştır. • NATO’nun operasyonlarının 90 gün daha uzatılacağı belirtilerek, Fransa ve Đngiltere’nin Libya’ya yönelik operasyonlarda NATO’ya daha fazla destek vereceği ve Đngiltere’nin bu operasyonlar için 4 uçak daha göndereceği açıklanmıştır. Bu durumda, Kaddafi üzerindeki askeri baskının daha da artarak sürdürüleceği ifade edilmiştir”. Đstanbul toplantısı sonrası, Bingazi merkezli Ulusal Geçiş Konseyine (UGK) bağlı silahlı birlikler ülkenin hem doğusunda hem de batısında taarruza geçti. Doğudaki rafineri merkezi Brega’ya giren muhalif güçler, 10 kayıp verdikten sonra çekilmiş ve sonra şehri ele geçirmek için operasyon başlatmıştır. Operasyon sırasında 172 isyancının da yaralandığı belirtildi. Ölüm ve yaralanmaların çatışmadan çok mayınlar yüzünden olduğu kaydedilmiştir. UGK asker birliklerinin sözcüsü Muhammed Zavi, şehrin 3 taraftan kuşatıldığını ve bölgede bulunan Muammer Kaddafi’ye sadık 3000 kadar askerin saf dışı edilmesi için operasyonun başladığını söyledi. Brega’daki petrol rafineri ve depolama merkezinin zarar görmeden ele geçirilmesinin muhalif güçlere yakıt ve para akışı konusunda büyük yarar sağlanacağı belirtilmiş- Serdar ERDURMAZ 124 tir. 22 Temmuz 2011 tarihinde muhaliflerin hala Brega önlerinde büyük zayiatlar verecek şehri ele geçirmek üzere çatışmaları sürdürdüğü bilgileri alınmıştır. Öte yandan, ülkenin batısındaki muhalif birlikler ile Kaddafi güçleri arasında Bir Gaman bölgesinde şiddetli çatışmaların olduğu belirtildi. Ülkenin başkenti Trablus’un yaklaşık 80 kilometre güneyindeki bölgede çatışmaların yaklaşık üç haftadır devam ettiği ve isyancıların yavaş da olsa Trablus’a yaklaşmaya başladığı belirtilmiştir. Kaddafi birliklerinin karşı taarruzlarına rağmen sürekli ilerleyen batıdaki muhalif birlikleri yavaşlatan nedenler arasında disiplinsizlik ve erzak sıkıntısı olduğu bildirildi. Đsyanın başından beri çatışmaların en yoğun yaşandığı Misurata’daki yerel konseyin başkanı Halife Zavavi, Đstanbul’daki toplantıda UGK’nın tanınmasının isyancıların moralini yükselttiğini söylemiştir. Buna rağmen isyancıların Temmuz ayı içinde askeri açıdan ciddi bir üstünlük sağlayamadığı görülmektedir. Đstanbul Toplantısı sonrası Kaddafi’nin Tepkisi Đstanbul Toplantısı sonrası Kaddafi’nin Tepkisi Libya Temas Grubu’nun Đstanbul toplantısı sonucunda Bingazi merkezli Ulusal Geçiş Konseyinin (UGK) ülkenin gerçek yönetimi olarak meşruiyetini tanınması kararına Libya lideri Muammer Kaddafi sert tepki göstermiştir. Kaddafi, başkent Trablus’un 150 kilometre doğusundaki Zliten’de toplanan yandaşlarına hitaben yaptığı konuşmada, “Đsterseniz sözde Ulusal Geçiş Konseyini bir milyon kez tanıyın, bunun sizin kararlarınıza ayak diretecek Libya halkı üzerinde hiçbir önemi yoktur.” ifadesini kullandı.196 Kaddafi, cuma gecesi devlet televizyonunda yayınlanan konuşmasında, destekçilerine “UGK’nin tanınma kararını ayaklarınızın altında ezin.” dedi. Kaddafi, “Bu tanınmaların hiçbir değeri yok. Ben milyonlarca Libyalının sadakatine sahibim. Onlar benim için şehit olmaya, intihar etmeye ve ölmeye razı.” diye konuştu. Kaddafi ayrıca, “Kahraman Libyalıların, Haçlılara ülkenin kapısını açan Bingazi’deki hainler 196 “Đstanbul’daki toplantıdan Kaddafi kararı, Kaddafi’den jet cevap”, 19.07.2011,http://www.cnnturk.com/2011/turkiye/07/15/istanbuldaki.topl antidan.kaddafi.karari/623078.0/. (Erişim tarihi: 25.07.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 125 tarafından temsil edilmeye izin vereceğini düşünemiyorum.” şeklinde açıklamalarda bulundu. Fransa Dışişleri Bakanı Alain Juppé, 12 Temmuz 2011’de France Info radyosuna verdiği demeçte, “Libya rejimi Albay Kaddafi’nin ayrılışını görüşmek amacıyla, her yere, Türkiye’ye, New York’a, Paris’e mesajlar gönderiyor.” dedi.197 Libya liderinin temsilcileriyle kurulan temasların bir müzakere anlamına gelmediğini belirten Alain Juppé, “Bize elçiler geliyor ve Kaddafi ayrılmaya hazır. Gelin bu konuyu konuşalım.’ diyorlar. Bu aşamada, bu tür temaslar oluyor ama henüz müzakere aşamasına geçilmiş değil.” şeklinde bir değerlendirme yapmıştır. Fransa Maliye Bakanlığı sözcüsü Bernard Valero ise, “Bu elçiler, Kaddafi adına geldiklerini söylüyorlar. Önemli olan nokta, bizim de kendilerine aynı mesajı göndermemiz ve bu konuda müttefiklerimizle yakın temas halinde olmaya devam etmemiz.” dedi. Başbakan François Fillon, parlamentoda yaptığı konuşmada bir taraftan yoğun NATO harekâtı sürerken “siyasi bir çözüm yolunun belirmeye başladığını” ifade etmiştir. Ancak, bu konudaki açıklamaların gerçekliği konusunda herhangi bir teyit edici girişim olmadığından gerçekliği konusunda şüphe duyulmuştur. 22 Temmuz’da Kaddafi muhaliflerle masaya oturmasının söz konusu olmadığı konusunda bir açıklama yapmış ve çatışmaların ve direnişin sürdürüleceği mesajını vermiştir. 198 Yapılan bu açıklamada muhaliflerin dışında herhangi bir başka unsuru karşısına almadığından dolayı, Kaddafi’nin Batı, BM veya diğer uluslar arası kurumlar, ABD ve diğer ülkelerle masaya oturmayı düşünebileceği yorumu gündemde yerini almaktadır. Nitekim ABD ve Fransa’nın yaptıkları son açıklamalarıda Kaddafi’nin yönetimi bırakması halinde Libya’da kalabileceği değerlendirmesi Kaddafi’nin muhalifler dışındaki güçlerle müzakereye oturabilece- 197 Bruce Crumley, “Is France Changing Its Tune as the Libya War Drags On?”, 12.07.2011, http://globalspin.blogs.time.com/2011/07/12/francesapparently-evolving-position-on-gaddafi-is-paris-learning/. (Erişim tarihi: 25.07.2011) 198 “Gaddafi rejects UN peace talk plan, Gaddafi remains defiant, while talks with UN and Russian envoys continue”, 22.07.2011, http://www.globalpost.com/dispatch/news/regions/africa/110722/gaddafi -rejects-peace-talk-plan. (Erişim tarihi: 25.07.2011) Serdar ERDURMAZ 126 ği seçeneğini güçlendirmiştir. Buna paralel olarak, bu girişimlerin Temas Grubunun birlikte hareketini ve aldığı kararları sulandırmak ve vakit kazanarak gelişen duruma göre Kaddafi’nin ülkeyi terk etmesine fırsat yaratmak olduğu hedeflenebilir. Rusya’nın Libya Konusunda Sorumluluğu Üslenen Temas Grubu Hareketine Karşı Tavrı Grubu Hareketine Karşı Tavrı199 Libya Temas Grubu’nun inisiyatif almasına karşı Rusya’nın tepkisi sert olmuştur. 13 Mayıs 2011 tarihinde Rus Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov Libya Temas Grubunun hukuka aykırı bir girişim olduğunu ve Batının Kuzey Afrika ülkesine müdahalesinin bütün Ortadoğu’da çatışmaları ateşleyeceğini ileri sürmüştür. Rusya’nın yaptırımlar kapsamında Uçuşa Yasak Bölge tesisine karşı ret oyu kullanmadığı için pişmanlık duyduğunu ifade etmiştir. Moskova’nın Libya’ya yapılacak herhangi bir kara harekâtına karşı olduğunu Çin Dışişleri Bakanı Yang Jiechi’nin 6 Mart 2011’de, Moskova ziyareti sırasındaki basın toplantısında açıklamıştır. Çin’in yaklaşımının aşağı yukarı Moskova paralelinde olduğu Çin Dışişleri Bakanının söylemlerinden anlaşılmaktadır. Paris Konferansı (1 Eylül 2011) Paris Konferansı (1 Eylül 2011) 1 Eylül 2011 tarihinde “Libya Dostları- Friends of Libya” adı altında, Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile Đngiltere Başbakanı David Cameron’un eşbaşkanlığında 60 ülkenin katılımıyla gerçekleşen Paris zirvesinde Kaddafi sonrası Libya masaya yatırılmıştır200. Toplantıya Almanya, Đngiltere, Belçika, Kanada, Đtalya gibi Libya harekâtına silah gücü veren ülkeler başbakan ve devlet başkanı seviyesinde katılırken, diğer ülkeler dışişleri bakanı ve büyükelçi seviyesinde temsil edildiler. 199 Andrew Osborn, “Russia denounces Libya contact group as ‘illegitimate”, the Telegraph, 13.05.2011, http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/ africaandindianocean/libya/8512454/Russia-denounces-Libya-contactgroup-as-illegitimate.html. (Erişim tarihi: 20.05.2011) 200 Arzu Çakır Morin, “Türkiye’nin dediği oldu asıl zirveyi BM yapacak”, 02.09.2011, http://www.hurriyet.com.tr/planet/18630147.asp. (Erişim tarihi: 08.10.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 127 Son ana kadar Libya Ulusal Geçiş Hükümetini tanımayan Rusya, zirve öncesi sürpriz bir açıklama yaparak Libya’da Ulusal Geçiş Konseyini tanıdığını açıklamıştır. Libya’ya müdahaleye başından beri karşı çıkan Çin, dışişleri bakan yardımcısını göndermekle yetindi. Konferansta alınan kararlar sonuç bildirgesine şöyle yansımıştır: Muammer Kaddafi’nin yurt dışında dondurulan para ve mal varlıkları Libya’da yeni yönetime verilecektir. Sarkozy bu miktarın 15 milyar dolar olduğunu açıklamıştır. Đlk etapta 6 milyar dolarlık varlık çözülecektir. Kaddafi yakalanana kadar Libya’da NATO operasyonları sürecektir. Yeni Libya’da barışın sağlanması için Kaddafi yanlılarını da kapsayan bir genel af ilanı Libya Ulusal Geçiş Konseyine önerilmiştir. Libya Temas Grubu’nun misyonunu tamamladığı belirtilerek, bunun yerine, “Yeni Libya’nın Dostları Grubu” kurulması istenmiş ve bu grubun ilk toplantısını 20 Eylül’de New York’ta yapması kararlaştırılmıştır. BM Güvenlik Konseyi’nin 16 Eylül 2011’de Almış Old BM Güvenlik Konseyi’nin 16 Eylül 2011’de Almış Olduğu ’nin 16 Eylül 2011’de Almış Olduğu 2009 Sayılı Karar201 BM Güvenlik Konseyi’nin 16 Eylül 2011 tarihli toplantısında almış olduğu; BM Şartı’nın VII’nci Bölümü çerçevesi kapsamında kabul edilmesi nedeniyle uluslararası toplum bakımından bağlayıcı olan 2009 sayılı Karar ile Libya’ya halihazırda uygulanmakta olan yaptırımların yasal çerçevesini çizen 1970 ve 1973 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararlarının icraya yönelik bazı maddelerinde kısmen değişikliğe gidilmekte, ayrıca ilave düzenlemeler getirilmektedir. Libya’nın egemenliğinin, bağımsızlığının, toprak bütünlüğünün ve ulusal birliğinin öneminin vurgulandığı kararda; -Đlk aşamada üç aylık bir dönem için kamu düzeninin tesisi, ülkede kapsamlı siyasi diyalogun başlatılması, insan haklarının 201 Security Council SC/10389, Securıty Council Creates United Nations Support Mission In Libya, Adopting Resolution 2009 (2011), http://www.un.org/News/Press/docs/2011/sc10389.doc.htm. (Erişim tarihi:27.11.2011) Serdar ERDURMAZ 128 korunması ve ekonomik kalkınma sürecine destek olmak amacıyla bir “BM Destek Misyonu” (UNSMIL) konuşlandırılması öngörülmekte, – Libya’ya yönelik silah ambargosu muhafaza edilmekte, Libya’ya ait yurt dışındaki mal varlıklarına yönelik kısıtlamalara esneklikler getirilmekte, – NATO’nun gözetiminde sivillerin korunması amacıyla sürdürülmekte olan uçuşa yasak bölge uygulamasının koşullar elverene kadar muhafaza edilmesi öngörülmekte, – Libya’da sicile kayıtlı hava araçları için getirilmiş uçuş yasaklarının kaldırılmasına hükmedilmektedir. Alınan bu kararla Türkiye’nin hassasiyetle üzerinde durmuş olduğu konular olan bağımsızlık, toprak bütünlüğünün korunması ve ulusal birliğin sağlanması hususlarında gerekli teminatın güvence altına alındığı belirlenmektedir. Ancak, bazı durumlarda güçlü ülkelerin BM kararlarını dikkate almadan kendi çıkarlarına göre tavır belirledikleri tarihte çok sık rastlanan bir yaklaşım olarak görülmektedir. Alınan bu karara rağmen ABD ve Fransa’nın neler yapabileceğini önümüzdeki dönemde değerlendirme imkânına sahip olabileceğiz. Eylül ortalarında Libya’da muhaliflerle Kaddafi rejimi arasındaki çatışmaların hâlâ devam etmekte olduğu izlenmektedir.202 Libya’daki geçici yönetime bağlı güçlerin, Kaddafi’ye bağlı kuvvetler tarafından kontrol edilen Sirte ve Beni Velid’e yeniden saldırdıkları bildirildi. Muammer Kaddafi’nin memleketi olan Sirte’ye düzenlenen operasyonda şehrin merkezine kadar ilerleyip, geri çekilen geçici yönetime bağlı güçler ertesi gün şehre yeniden saldırıya geçti. Aynı saatlerde, Kaddafi’ye bağlı kuvvetlerin hâkim olduğu ve iki haftadır kuşatma altında bulunan Beni Velid’e de operasyon düzenlendi. Sirte ve Beni Velid, Eylül ortalarına gelinmesine rağmen, Kaddafi’ye bağlı güçlerin elinde kalan az sayıdaki yerleşim biriminden ikisi konumunu devam ettirmektydi. 202 “Kaddafi’nin kalelerinde yoğun çatışmalar”, 17.09.2011, http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2011/09/110917_libya_sirte.shtml. (Erişim tarihi: 27.11.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 129 Ulusal Geçiş Konseyinin sözcüsü Ali Gilivan, Sirte kentine yapılan saldırıda Kaddafi’ye bağlı güçlerin savunma hattını aştıklarını, ancak kent içinde ağır bir direnişle karşılaştıklarını söylemiştir. Sözcü, Misurata’dan gelen iki taburun, kent merkezine 8-10 kilometre yaklaştığını ancak, keskin nişancıların ve özel birliklerin direnişi nedeniyle yaralıların tedavisi için birkaç kilometre geri çekilmek zorunda kaldığını belirtmiştir.203 Öte yandan Kaddafi’nin sözcüsü Musa Đbrahim, bir Suriye kanalına, binlerce gönüllünün Libya’yı Ulusal Geçiş Konseyinden kurtarmaya hazır olduğunu açıklamıştır.204 Kaddafi’nin nerede olduğu ise hala bilinmiyor. Kaddafi’nin yakın çevresinden en az 36 kişinin Cezayir ve Nijer’e kaçtığı ve giderken ülkenin altınlarını da kaçırdıkları öne sürülüyor. Bu kişiler arasında Kaddafi’nin eşi ve dört çocuğuyla generallerin de bulunduğu belirtilmektedir. Ulusal Geçiş Konseyi Başkanı Mustafa Abdül Celil, BBC’ye Kaddafi’nin ülkenin güneyinde olduğunu ve intikam saldırıları planladığını söylemişti.205 Bu arada Ulusal Geçiş Konseyi Libya’dan kaçırıldığı öne sürülen altınların geri alınması konusunda temaslarda bulunmak üzere komşu ülke Nijer’e bir heyet gönderecektir. Đngiltere Başbakanı David Cameron’la birlikte dün Trablus’a giden Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin de Nijerli liderlerle görüşeceği belirtilmektedir. 20 Eylül 2011 Tarihinde Yapılan BM Genel Kurul 20 Eylül 2011 Tarihinde Yapılan BM Genel Kurul Toplantı Toplantısında Libya ile ilgili konuların görüşülmesi ında Libya ile ilgili konuların görüşülmesi ında Libya ile ilgili konuların görüşülmesi Birleşmiş Milletler, Kaddafi rejiminin meşruiyetini yitirmesi gerekçesiyle 16 Eylül toplantısında yapılan oylama ile Libya’nın üyelik sandalyesini Ulusal Geçiş Konseyi’ne vermiştir.206 Oylama- 203 “Kaddafi’nin kalelerinde yoğun çatışmalar”, agy. 204 “Kaddafi yanlılarının direnişi sürüyor”, 17.09.2011, http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2011/09/110917_libya.shtml. (Erişim tarihi:27.11.2011) 205 “Kaddafi’nin son kalelerine saldırı”, 16.09.2011, http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2011/09/110916_libya_sirte_beni_ welid.shtml. (Erişim tarihi:27.11.2011) 206 “BM’de Libya’yı Ulusal Geçiş Konseyi temsil edecek”, 16 Eylül 2011, http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2011/09/110916_libya_update.sht ml. (Erişim tarihi:27.11.2011) Serdar ERDURMAZ 130 da 193 üyeden 114’ünün desteğini alan Geçiş Konseyi için dünya liderlerini bir araya getiren Genel Kurul oturumları, konumlarını daha da pekiştirme fırsatı yaratacaktı. Konsey, ülkenin hem bayrağını hem de resmi adını değiştirmiştir. Muammer Kaddafi’nin 30 yılı aşkın süre önce ‘Libya Arap Cemahiriyesi’ adını verdiği ülke, artık sadece Libya olarak anılacaktır. BM’deki görüşmelerin öncelikli hedeflerinden bir diğeri de, 30 kadar ülkeden oluşan Libya Temas Grubunun feshedilerek BM Genel Sekreteri nezdinde bir ‘Libya’ya Dost Ülkeler Grubu’ oluşturulması olarak bilinmektedir. 207 Tüm bunların yanında, Ulusal Geçiş Konseyi, yeni hükümeti oluşturmakta geciktiği için eleştirilmektedir. Hükümeti oluşturma girişimleri, bakanlıkların dağılımı konusundaki anlaşmazlıklar nedeniyle süresiz olarak ertelenmişti.208 Libya’yı yöneten Geçici Ulusal Konsey, rejimin devrilmesi ve Kaddafi’nin öldürülmesi sonrasında 31 Ekim 2011 tarihinde Konsey’i oluşturan 51 üyenin katılımıyla yapılan seçimde geçiş dönemi başbakanı olarak, beş aday arasından öğretim üyesi Abdürrahim el Kib’i seçmiştir.209 Abdürrahim el Kib görevi, istifa eden Mahmud Cibril’den devir almıştır. Kasım ayı sonuna doğru Libya’da yeni başbakan tarafından, anayasayı hazırlayarak ülkeyi demokratik seçimlere götürmek üzere geçici hükümet kurulmuştur. El Kib’in kabinesinde Dışişleri Bakanlığına Aşur Bin Hayyal, Maliye Bakanlığına Hasan Ziglam, Petrol Bakanlığına Abdürrahim Binyizze ve Adalet Bakanlığına Ali Ahmed Aşur getirildi. Savunma Bakanı olarak ise, Kasım ortasında Kaddafi’nin oğlu Seyfülislam’ı yakalayan komutan Usame El Cuvali atandı. Đki kadın bakan içeren hükümetin Libya’nın tamamını temsil ettiği açıklandı.210 207 “World’s countries pledge support for Libyan transition at UN summit”, 20.09.2011, http://www.un.org/apps/news/story.asp?NewsID=39638. (Erişim tarihi:27.11.2011) 208 “Libya’da Geçici Hükümet kurulamadı”, 19 Eylül 2011, http://www.dunyabulteni.net/index.php?aType=haber&ArticleID=17511 3&q=bakan. (Erişim tarihi:27.11.2011) 209 “Libya’da geçiş sürecine Abdürrahim el Kib liderlik edecek”, 01.11.2011, http://tr.euronews.net/2011/11/01/libya-da-gecis-surecine-abdurrahim-elkib-liderlik-edecek/. (Erişim tarihi: 27.11.2011) 210 “Libya’da yeni hükümet kuruldu”, 23.11.2011, LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 131 Libya ve Kaddafi Sonrası Dönem, Asıl Đş Şimdi Başlı Libya ve Kaddafi Sonrası Dönem, Asıl Đş Şimdi Başlıyor211 ABD ve NATO’nun özellikle hava kuvveti desteği ile Kaddafi muhaliflerinin Şubat ayındaki ayaklanmalarından yaklaşık 9 ay sonra, 20 Ekim 2011 tarihinde Kaddafi’nin yakalanarak öldürülmesiyle sonuçlanan Libya ayaklanması, otokratik rejimlerin tam anlamıyla son bulduğunu noktalayan bir simge görünümündedir. 2008 Mart ayında Suriye’nin Başşehri Halep’te yapılan Arap Birliği toplantısında Muammer Kaddafi yapmış olduğu uzun ve katılanların gülümsemesine sebep olan konuşmasında bugünleri gördüğünü belirten vurgularıyla dikkatleri çekmiştir. Kaddafi, Irak’ta Saddam Hüseyin’in akıbetini gözler önüne sererek, “Yabancı güçler Arap ülkesini işgal ederek liderini yakalıyor ve idam ediyor, biz öyle durup bakıyor ve hadiseye gülüyoruz. Kısa bir süre sonra sıra size de gelecek.” şeklinde uyarıda bulunmuştur212. Salonda gülüşmeler olmuş hatta ev sahibi Beşer Esed başını sallarken “Hatta siz ABD’nin dostları, hayır, biz ABD’nin dostları, ABD bir gün bizim asılmamızı da onaylayacaktır.” demesi üzerine gülüşmeler artmıştır. Bugün bu liderlerin hiç birinin gülmeye halinin kalmadığını söylemek mümkündür. Tunus’la başlayan ve Mısır’la devam eden kadife devrimler, Libya’daki ayaklanmalar karşısında Kaddafi ve oğullarının silahlı güç ile müdahale ederek, ülkeyi bir iç savaşa sürüklemesi ve neticede Kaddafi’nin sonunun Saddam’dan kötü bir örnek teşkil etmesiyle yeni bir kimlik kazanmıştır. Libya Geçici Hükümeti’nin Kaddafi’nin öldüğünü resmen açıklaması üzerine AB’de NATO harekâtına katkıda bulunan üyeler bunun “despotizm devrinin sonu olduğunu” açıklamışlardır. ABD Başkanı Barack Obama ise, “Libya halkı için uzun ve acılı bir http://www.cnnturk.com/2011/dunya/11/22/libyada.yeni.hukumet.kuruld u/637725.0/index.html. (Erişim tarihi: 27.11.2011) 211 Serdar Erdurmaz, “Libya ve Kaddafi Sonrası Dönem, Asıl Đş Şimdi Başlıyor”, 24 Ekim 2011, http://www.turksam.org/tr/a2509.html, Celalettin Yavuz, Serdar Erdurmaz, Age. 2, S. 124. 212 Mohamad Bazzi, “The Death of the Qaddafi Generation, The Era of Arab Strongmen Comes to an End”, 21.10. 2011, http://www.foreignaffairs.com/articles/136603/mohamad-bazzi/thedeath-of-the-qaddafi-generation. (Erişim tarihi: 27.11.2011) Serdar ERDURMAZ 132 dönemin kapandığını” ifade etmiştir. Kaddafi’nin yakalanarak doğum yeri olan Sirte’nin de ele geçirilmesiyle birlikte devrimci muhalif güçlerin kesin zaferi sağlanmış olmaktadır. Kaddafi’nin başlangıçta iktidarı ele geçirmesiyle birlikte ortaya koymuş olduğu politikaya baktığımızda, Libya halkının refahı için çaba harcadığını görmekteyiz.213 Libya petrolleri üzerinde büyük payı bulunan yabancı şirketleri zorlayarak hisselerin büyük kısmını devralmış ve petrolü millileştirerek gelirin büyük kısmının Libya’ya kalmasını sağlamıştır.214 Kaddafi diğer Arap ülkelerine de örnek olmuş ve bu ülkeler de yabancı firmalardan taviz vermelerini talep etmişlerdir. Bu liderlerden birisi de sabık Irak lideri Saddam Hüseyin’dir. Saddam 1970’lerin başında petrol fiyatları artarken, Irak petrollerini yabancı firmalardan onların arzuları hilafına devralmış ve millileştirmiş, bu suretle elde edilen gelirle kırsal alanda imar faaliyetlerine girişmiştir. Irak, zirai üretimin makineleştirilmesi ve çiftçilere toprak dağıtımı gibi girişimlerle Arap Dünyası’nın en zengin ülkesi konumuna gelmiştir. Bu arada son derecede baskıcı bir tavır almıştır.215 Kaddafi de aynı şekilde elde ettiği petrol gelirleriyle okullar, evler, hastaneler ve otoyollar inşa etmiştir. Ücretsiz elektrik kullanımı, eğitim, sağlık hizmeti kampanyalarını yürütmüş; yeni ve modern bir endüstri kurma çabası içine girmiştir. Ancak, Kaddafi bu başarılarına rağmen, bir süre sonra, Irak’ta olduğu gibi, petrol gelirlerinin bütün kontrolünü kendisi ve yakın çevresi üzerine alarak baskıcı, despotik bir rejim uygulamaya başlamıştır. Her türlü muhalefeti baskı, işkence ve muhtelif şekilde tasfiye ederek yok etme politikası izlemiştir. Ajanları Av- 213 Stephen Zunes, “History of US-Libya Relations Indicates US Must Tread Carefully as Uprising Continues, 24.03.2011, http://www.truthout.org/history-us-libya-relations-indicates-us-must-tread-carefullyuprising-continues68033. (Erişim tarihi: 27.11.2011) 214 Abdul Ruff, “Hidden CIA Projects: Mideast Uprisings For Libyan Oil Resources”, NATO-UNSC must End illegal War against Libyan Arabs! Center for International Affairs(CIA); 215 Jean-Paul Pougala , “Why The West Wants The Fall Of Gaddafi? An Analysis In Defense Of The Libyan Rais”, 16.04.2011, http://www. rightsmonitoring.org/2011/04/why-the-west-wants-the-fall-of-gaddafi-ananalysis-in-defense-of-the-libyan-rais/. (Erişim tarihi: 27.11.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 133 rupa ülkelerinde muhaliflere suikastlar düzenlemiş, Güney Komşusu Çad’da kargaşa yaratmaya çalışmıştır. 1970 ve 1980’lerde Đrlanda Cumhuriyet Ordusu, Alman Kızıl Ordu, Ebu Nidal ve Çakal Karlos gibi terörist grup ve şahısları destekleyerek Batı’nın düşmanlığını kazanmıştır. Lockerbie hadisesi ise bunun tuzu biberi olmuştur. Kaddafi’nin başlangıçta ülkesinin refahı için çalışan bir lider iken, gittikçe megaloman, despotik bir yönetici durumuna dönüşmesi onu bu günkü sona doğru adım adım yaklaştırmıştır. Muhtemelen 2008 Mart ayında yaptığı konuşma sırasında kendi despotik tavrının farkında değildi.216 Bu kadar zenginliğe rağmen refahın halka yansıtılamaması sorunun temelinde yatan ana neden olarak görülmektedir. Ancak, Batı’nın müdahalesinde temel amaç; insan haklarının Kaddafi ve yakınları tarafından çiğnenmesi gibi görünen zahiri nedenlerin dışında esas olarak, tamamen kendi ekonomik çıkarlarını korumaya yöneliktir. Bu bakımdan, Kaddafi’nin kontrol kabul etmemesinin veya Batı’nın kontrol edemediği bir güç haline gelmesinin önlenmesi öngörülmüştür. Öncelikle Libya’da rezervleri bulunan, uzay gemilerinde ve uçaklarda kullanılan yüksek nitelikli tatlı petrolün ABD ve Batı kontrolü dışında millileştirilmesi, Batı’nın Kaddafi’nin ipini çekmek için fırsat kollamasına en önemli etken olmuştur. Bunun dışında, inisiyatif kullanarak, Batı’nın üye olarak dâhil edilmediği Afrika Para Fonu gibi örgütlerin kurulması ve Kaddafi’nin Libya adına inisiyatif alması, RASCOM ile Batı’nın ciddi gelir kayıplarına yol açan girişimlere öncülük etmesi Batıda Kaddafi karşıtlığını arttırmıştır. Fransa ve Đtalya’yı ziyareti sırasında Kaddafi’nin kurduğu görkemli çadırda dostluk mesajları veren Batılı liderlerin ilk fırsatta bunun hırsını almak için zaman ve mekân kolladıkları bu gün daha iyi anlaşılmaktadır. Sonuçta istedikleri ortamı sağlamış görülmektedirler. Batı bundan sonra bu niyetini gerçekleştirmek için, doğal olarak belirli bir formasyon içinde yaklaşımda bulunacaktır. NATO 216 Sebastian Tong, “Investors peering through the receding fog of war will find plenty of promise and a few pitfalls in a post-Gaddafi Libya”, 22.08.2011, http://www.reuters.com/article/2011/08/22/us-libyainvestment- idUSTRE77L4NG20110822. (Erişim tarihi: 23.11.2011) Serdar ERDURMAZ 134 Libya ile ilgili harekâta 31 Ekim 2011 itibarıyla son vereceğini açıklamıştır.217 Artık, Kaddafi dönemi kesin bir şekilde son bulmuştur. Bundan sonra ülkenin Batı normlarına göre yapılanmasını sağlayacak demokratik bir rejimin tesisi ve oturtulması aşamasına gelinmiştir. Bir taraftan Batının kontrolü elinde tutacağı, adına demokrasi ve insan haklarına saygılı denilen bir rejimin ve yönetimin oluşturulması için ABD ve diğer Avrupa ülkeleri tarafından Libya’ya müdahale edilirken ülkenin ilk defa karşılaşacağı kurumların tesisi gerçekleştirilecektir. Diğer taraftan petrol üretiminin ABD ve diğer Avrupa ülkeleri kontrolünde başlaması gerekmektedir. Buna ilave olarak, ülkede yıkılan bütün altyapı ve binaların imarı ve yeniden yapılanma faaliyetleri için Batı firmaları yarış içine girecektir. Kaddafi’nin uydu telefonu ile yapmış olduğu son konuşmanın ardından 20 Ekim 2011 tarihinde, son direniş noktası olan, doğum yeri Sirte’de yakalanarak, hunharca öldürülmesi ile Libya’daki 41 yıllık otoriter rejimin sonu perçinlenmiştir.218 Muhtemelen yaptığı konuşma ABD veya NATO’nun Echelon Haberleşme Đstihbarat Sistemi tarafından tespit edilmiştir.219 Geçici Başbakan Abdül Celil tarafından 23 Ekim 2011 Pazar günü Libya’nın Özgürlük Bayramı olarak ilan edilmiş ve 8 ay içinde seçimlere gidileceği açıklanmıştır. Artık Libya için, yeni, uzun ve en meşakkatli bir dönem başlamıştır. Halen geçici yönetimin başında bulunanları çok ciddi iç ve dış sorunlar beklemektedir. Belli ki bu sorunların bir kısmı halledebileceklerinin çok üstünde bir sıkıntı kaynağı olacaktır. En başta kazanılan başarılar ne kadar büyük olursa olsun birinci hedef, ülkede iç güvenliğin sağlanmasıdır. Bu bakımdan ayaklanmalara katılan bütün unsurların silahlarını bırakarak, görevi kurulacak iç güvenlik unsurlarına devretmesi elzemdir. Halen, 217 “Nato to end Libya mission on 31 October”, 21.10.2011, www.bbc.co.uk/news/uk-15413239. (Erişim tarihi: 23.11.2011) 218 “Al Arabiya News, Nobody here killed Qaddafi’: Misrata fighters”, 22.10.2011, http://english.alarabiya.net/articles/2011/10/22/173074.html. (Erişim tarihi: 25.11.2011) 219 Echelon (signals intelligence), http://en.wikipedia.org/wiki/Echelon_ (signals_intelligence). (Erişim tarihi: 25.11.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 135 karmaşık durumda olan silahlı yapılanmada özellikle aşiretlerin silah bırakmalarının yumuşak bir şekilde sağlanması, kurulacak yönetimde parsa kapma kaygısıyla aşiretlerin birbirleriyle çatışmasında önleyici rol oynayacaktır. Milli Geçiş Komitesi ile Askeri Komite ve üst rütbeli komutanlar arasında anlaşmazlıklar olduğu kadar, bölgeler ve aşiretler arasında olan anlaşmazlıklar her an bir çatışmaya dönüşme eğilimi içindedir. Bölgesel olarak, yalnız batı ile doğu arasında sorunlar olmasının dışında Batıdaki aşiretler arasında da sorunların olduğu ifade edilmektedir.220 Eylül ayı içinde Al- Zintan’daki isyancılar ile Al-Rayyaniya halkı arasında silahlı bir çatışma ortaya çıkmıştır. Eğer muhtelif husumetlerden dolayı komşu vilayetler arasında bu şekilde çatışmalar başlarsa, kan davasına dönüşebilecek bu gelişmenin son derece tehlikeli bir hal alacağı değerlendirilebilir. Bu nedenle, öncelikle ayaklanma döneminin bittiği ilan edilerek, aşiretlerin kendi bölgelerine silah bırakarak dönmeleri sağlanmalıdır. Silahlı kuvvetlerin ve iç güvenlik güçlerinin yapılandırılması muhtelif aşiretlere mensup isyancıların silah bırakması sağlandıktan sonra gerçekleşebilecektir. Bu konuda isyan sırasında başı çeken ABD, Đngiltere ve Fransa gibi ülkelerin askeri danışmanlarının inisiyatif alma çabası içinde olacakları düşünülebilir. Bununla beraber, örgütlenmede ihtiyaç duyulan silah ve mühimmatın satılmasında bu ülkelerin kendi aralarında ve ilave olarak, Rusya ve Çin ile ciddi bir rekabet içinde olacakları belirtilebilir. Silah satışında ön alan ülkenin yeni yönetim üzerinde önemli bir koz sahibi olacağı gözlerden kaçmamalıdır. Bunun dışında silahlı kuvvetlerin yönetimi ele geçirmesini önleyici tedbirlerin alınması, 42 yıl önceki tecrübenin tekrar yaşanmasını engelleyecek anlamına gelebilecektir. Yukarıda bahsedilen hususların yumuşak bir şekilde başarılması, toprak bütünlüğü sağlanmış, birleşik bir Libya için hayati önemi haizdir. Aksi takdirde Doğu ve Batı arasında ortaya çıkan iç savaş ülkenin bölünme nedeni olabilir. 220 Omar Ashour, Libya After Qaddafi, 15.07.2011, http://www.projectsyndicate.org/commentary/ashour4/English. (Erişim tarihi: 25.11.2011) Serdar ERDURMAZ 136 Bu önemli iç sorunlardan başka, yabancıların müdahil olmasına gerek duyulan bir dizi yapılanma gerekmektedir. Batı ülkelerinde örneği bulunan demokratik, çok partili sisteme geçilebilmesi için gerekli kurumların tesisi ve işlerlik kazandırılması yeni dönemin en önemli atılımı olacaktır. Bu, her şeyden önce ayaklanmaların nihai hedefi ve “olmazsa olmazı” olarak durmaktadır. Libya’nın bu konuda kurumsal olarak altyapısı olmadığı gibi, Batı eğitimi alan yetişkinler dışında tecrübeli devlet adamları da mevcut değildir. Bu bakımdan Tunus ve Mısır’dan oldukça zayıf durumdadır. Öncelikle, anayasa ve anayasal kurumların tesis ve idamesinde yabancı ülkelerin desteğine ihtiyaç duyulacağı bir gerçektir. Partiler kanunu, seçim yasası, bakanlıkların kurumsal olarak yapılandırılması, yasama, yürütme ve yargı erklerinin oluşturulması ve işler hale getirilmesi ciddi tecrübe birikimi gerektirmektedir. Libya’nın Đslam baskısı altında kalmadan bu kurumları yapılandırarak, demokratik bir yönetim şeklini yaratabilmesi için dış güçlerin danışmanlık ve yardımına ihtiyacı olacaktır. Bu bakımdan Libyalıların ABD desteğini istedikleri açık bir şekilde ifade edilmektedir.221 ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, ABD’nin Libya’nın ekonomik yaralarının sarılmasında ve güvenliğinin tesisinde her türlü yardımı yapacağını ifade etmiştir. Öte yandan Fransa parsadan pay kapmak için, kimseyi dikkate almadan 3 Nisan 2011 tarihli mektupla Libya petrolünün % 35’ine sahip olma dayatmasını ileri sürmesi kamuoyunda şaşkınlık yaratmıştır.222 Sarkozy Libya’da birinci aktör olmak için bütün gücüyle çaba sarf etmektedir. 221 Joby Warrick, “Hillary Rodham Clinton tells Libyans: We’re on your side”, Washington Post, 18.10. 2011, http://www.washingtonpost.com/world/ national-security/clinton-arrives-in-libya-bearing-aid-andencouragement/2011/10/18/gIQAD5rmtL_story.html. Ayrıca Bknz: “For post-Gaddafi Libya, now the hard part begins”, 21.10. 2011, http://www.washingtonpost.com/opinions/for-post-gaddafi-libya-nowthe-hard-part-begins/2011/10/20/gIQAzSRg1L_story.html. (Erişim tarihi: 27.11.2011) 222 John Daly, “Unseemly Scrabble for Libya’s Post-Gaddafi Oil Assets Underway”, 02.09.2011, http://oilprice.com/Energy/Energy-General/ Unseemly-Scrabble-for-Libyas-Post-Gaddafi-Oil-Assets-Underway.html . (Erişim tarihi: 06.11.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 137 BM’nin koruma yükümlülüğü kapsamı içinde bir ileri safha olan, insan haklarına saygılı, demokratik bir rejimin kurulmasına yardım konusu bu dönemde gündeme gelecektir. Gerçekte de, Libya’ya müdahale eden gerek NATO üyelerinin gerekse diğer ülkelerin, yeni yönetim üzerinde etkili olarak, ekonomik avantaj sağlamak için bu fırsatı heyecanla bekledikleri söylenebilir. Ancak, özellikle Rusya ve Çin’in meydanı boş bırakmamak için bu tür bir danışmanlık ve yardımın BM kontrolünde oluşturulacak bir komisyon vasıtasıyla yürütülmesi için girişimde bulunacağını düşünmek doğru bir yaklaşım olabilir. Aksi takdirde, bazı ülkelerin Fransa’nın yaptığı gibi fütursuzca, bütün kontrolü ele geçirmek için yapacağı girişimlerin önüne geçilemeyeceği, bunun ülkeler arası gerginliklere yol açacağı ve en önemlisi Libya’nın yapılanma sürecini engelleyeceği görülebilir. Siyasi yapılanmada etken olan ülkenin oluşturduğu yumuşak güçle ekonomik yapılanmada da aslan payını alacağı aşikârdır. Bir diğer unsur ise, petrol üretiminin yeniden başlatılmasıdır. Ülkenin ihtiyacı olan finansmanın sağlanabilmesi ve yapılanma ile imar faaliyetlerine girişilebilmesi için, kesintiye uğramış olan petrol üretiminin bir an evvel başlatılması gerekmektedir. Varil başı yaklaşık 84 dolar ve günlük 12,6 milyon dolarlık gelir sağlayan petrol rezervlerin kontrolünü hangi firmanın ele geçireceği merak konusudur. Đtalya’nın ENI, Fransa’nın Total, Đngiltere’nin BP ve ABD şirketleri ile Rus, Çin ve Brezilya şirketleri bu konuda aktif rol almak için rekabet içindedirler.223 Nitekim Fransa’nın Libya petrollerini işletme hakkının % 35’ini almak için taahhüt aldığı basına yansıyan haberler arasındadır.224 Bingazi merkezli, Libya muhalifler petrol şirketi Arabian Gulf Oil Co. (AGOCO) konuşmacısı Abdel Celil Mayouf, “Bizim Đtalya, Fransa ve Đngiltere gibi Batı şirketleriyle bir problemimiz yok. Ancak, Rusya, Çin ve Brezilya ile siyasi ilişki içinde olmalıyız” demiştir. 223 John Daly, “Libya’s Post Gaddafi Future: Who gets the Oil?”, Foreign Policy Journal, 25.08. 2011, http://www.foreignpolicyjournal.com /2011/08/25/libyas-post-gaddafi-future-who-gets-the-oil/. (Erişim tarihi: 06.11.2011) 224 “Libya rebels promised France 35% oil”, News 24, 01.09.2011, http://www.news24.com/Africa/News/Libya-rebels-promised-France-35- oil-20110901. Ayrıca Bknz: “Libya Petrolünün % 35’ini Kapmış Bile”, Haber 365, 02.09.2011, http://www.haber365.com/Haber/Libya_Petrolunun_ 35ini_Kapmis_Bile/. (Erişim tarihi: 06.11.2011) Serdar ERDURMAZ 138 Batı bu suretle, Kaddafi’nin millileştirerek Batı şirketlerinin arzuları hilafına verdikleri tavizlerden kazandığı avantajları tersine çevirecek, kontrolü eline geçirme fırsatını yakalamış olacaktır. Bu suretle Irak’ta olduğu gibi, Libya’nın üretimden belirli bir pay alması karşılığında üretimin tamamen kendi ellerinde bulunması sağlanacaktır. Bu durumda Libya’nın bu pazarlıktan kesin bir şekilde zararlı çıkacağını söylemek için kâhin olmaya gerek yoktur. Bu arada Batı bankalarından Kaddafi’ye ait olduğu söylenen ancak, aslında Libya Merkez Bankasının malı olan 150 milyar dolarlık birikimin çözülerek Libya’ya aktarılması konusu oldukça mühimdir. Ayaklanma sırasında dondurulan bu para bir tarafta dururken, isyancılara yardım, Türkiye ve diğer bir kısım ülke tarafından yapılmıştır. Bugün ABD’nin Libya’ya müdahalesinde yaklaşık bir milyar dolar harcandığı değerlendirilmektedir.225 Bu kadar harcama ABD kamuoyunda fırtınalar yaratırken, ciddi mali kriz içinde bulunan Batı ekonomileri için Kaddafi’nin bankada bulunan parası son derece iştah kabartıcı bir pasta olarak durmaktadır. Sadece ABD’de Libya Merkez Bankasına ait 30 milyar dolar Başkan Obama tarafından dondurulmuştur.226 NATO operasyonunun başlamasının ardından Đngiliz bankalarında bulunan Libya’ya ait 20 milyar doları donduran ve bu sayede Libya pazarında ek bir yaptırım gücüne kavuşan Đngiltere’nin, önümüzdeki dönemde Libya’da işbaşına gelen yeni yönetimle ilişkilerini arttırması ve özellikle petrol ve silah sektörlerinde daha fazla pay kapmak için yoğun bir lobi faaliyeti içine girmesi son derece normal bir yaklaşımdır. ABD ve Đngiltere gibi ülkelerde dondurulan bu paraların geri dönüşünün çok kısa bir sürede gerçekleşmesinin mümkün olamayacağı söylenebilir. Yoğun ekonomik kriz yaşayan bu ülkeler mevcut parayı muhtemelen kendi ekonomilerinin düzeltilmesi için 225 “US Military Intervention in Libya Cost At Least $896 Million”, ABC News, 22.08. 2011, http://abcnews.go.com/blogs/politics/2011/08/usmilitary-intervention-in-libya-cost-at-least-896-million/. (Erişim tarihi: 06.11.2011) 226 “What Can Banks Do With $30 Billion in Libya Funds?”, 01.03.2011, http://www.cnbc.com/id/41852966/What_Can_Banks_Do_With_30_Billio n_in_Libya_Funds. (Erişim tarihi: 06.11.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 139 kullanacaklar ve Libya’ya dönüşünü uzun vadeye yayacaklardır. Gerekçesi ise, siyasi ve ekonomik yapılanmanın ağır bir süreç içinde gerçekleşmesi olacaktır. Diğer taraftan, ülkenin imarı için verilen krediler ve silah satışlarına mahsup edilerek eritilmeye çalışılacaktır. Bütün bu çabalardan sonra Libya bağımsız, demokratik, çok partili, insan haklarına saygılı bir hükümet sahibi olabilecektir. Bütün bu değişimle beraber her şeyiyle tamamen Batı’ya bağlı ve onun kontrolü altında olan bir ülke konumuna getirilecektir. Umarız bütün bunlardan sonra Libya halkı mesut ve Bahtiyar olur. BÖLÜM – BÖLÜM -VI TÜRKĐYE’NĐN KADDAFĐ DÖNEMĐNDEKĐ TÜRKĐYE’NĐN KADDAFĐ DÖNEMĐNDEKĐ LĐBYA ĐLĐŞKĐLERĐ, LĐBYA ĐLĐŞKĐLERĐ,ARAP BAHARI’NIN LĐBYA’YA ARAP BAHARI’NIN LĐBYA’YA YANSIMASINDA, YANSIMASINDA,BM VE NATO BM VE NATO BM VE NATO MÜDAHALELERĐNDE TÜRKĐYE’NĐN TUTUMU MÜDAHALELERĐNDE TÜRKĐYE’NĐN TUTUMU ALELERĐNDE TÜRKĐYE’NĐN TUTUMU Kaddafi, Türk kamuoyunun dikkatini daha önce önemli ölçüde çekmemişti. 1969’da “Devrim Lideri” olarak ortaya çıktığında devrim liderliğine soyunmuş bir devlet başkanı olarak algılanmıştı. Daha sonra da Arap ülkelerinin liderliğine soyundu. Çad ve Nijer’de bir takım karışıklıklarla kendisini gösterdi. Soğuk savaş döneminde Sovyetlere yakın olarak, Sovyetlerin Akdeniz’deki “Sovmedron” adlı deniz görev kuvvetine Suriye gibi deniz üssü desteği veriyordu.227 Libya asıl olarak Türkiye ve Batı Dünya’sının dikkatini 1988’de Lockerbie olayı ile çekmiştir. Bu olayın üstüne almasa da Kaddafi tarafından yapıldığı anlaşılmıştır. Libya, ABD uçakları ile bombalamış ve Kaddafi’nin sarayı yerle bir olmuş çocuğu ölmüştür. Bu konu üzerinde geçmiş sayfalarda durulmuştur. Başbakanı Necmettin Erbakan’ın Ekim 1996’da Türk müteahhitlerin uzun süredir ödenmeyen Libya’dan oldukça yüksek tutardaki alacaklarını tahsil etmek amacıyla Libya’ya yaptığı ziyaret Kaddafi, Erbakan’a hitaben Türk kamuoyunu oldukça rahatsız eden ifadeler kullanmış, diplomatik temayülün ötesinde tutum sergilemiştir. Bu hadise ile birlikte Türkiye’nin Kaddafiyi algılayışı saygısız bir çöl adamı olduğu şekildeydi. Ancak, 2009’dan itibaren artan ticari, ekonomik ve siyasi ilişkilerle bu durum oldukça olumlu yönde değişme eğilimi göstermeye başlamıştı. Ta ki, Libya’da ki halk ayaklanmalarında Türkiye’nin muhalifler tarafında tavır sergilemesine kadar bu durum devam etmiştir. 227 Celalettin Yavuz, “Libya’da Kan, Kin ve Kaddafi’nin Diktatörlükte Direnişi”, 27.02.2011, www.turksam.org/tr/yazdir2345.html. Serdar ERDURMAZ 142 Libya’da ki Türk Yatırımları: Libya’da ki Türk Yatırımları: Türk Yatırımları: Kaddafi döneminde Türk Libya ilişkilerinin arzu edildiği gibi gelişmeye yönelik bir şekilde problemsiz sürdürülmesi konusunda her iki tarafında mutabakatla çalıştığını söyleyebiliriz. Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’ın 2009 Ocak ayının başlarında gerçekleştirdiği ziyaret esnasında iki ülkenin yatırım, müteahhitlik ve ticaret alanlarında çalışmak üzere ortaklık kurma hususunda mutabakata varıldığı Trablus Büyükelçisi Salim Levent Şahinkaya tarafından Korina gazetesine verdiği mülakatta aşağıdaki gibi açıklanmaktadır.228 “Libya ile ortaklık yapılabilecek alanların başında serbest sanayi bölgelerinin kurulması ve işletilmesi olduğunu sözlerine ekleyerek, bu konuları Türk meslektaşlarıyla ele almak üzere 2010 yılı Mayıs ayı içerisinde Özelleştirme ve Yatırım Genel Kurulu Sekreteri Cemal el Lamuşi başkanlığındaki bir Libya heyetinin Türkiye’yi ziyaretinin öngörüldüğünü belirtmiştir. Söz konusu ziyaret esnasında ayrıca, her iki ülkeden ortaklık kurmak isteyen şirketleri bir araya getirmek üzere bir yatırım forumu düzenleneceğini ifade etmiştir. Büyükelçi Şahinkaya, Türkiye’nin Libya ile ilişkilerinin çerçevesinin yalnızca müteahhitlik alanı ile sınırlı kalmasını istemediklerini, aksine Türkiye’nin Libya ile işbirliği ilişkilerini uzun vadeli olacak biçimde çeşitli yatırım alanlarında geliştirmeyi arzu ettiğini belirtmiştir. Bu bağlamda, iki ülke arasında Afrika’da enerji, küçük ve orta ölçekli işletmeler, teknoloji, danışmanlık hizmetleri, bankacılık, su, ulaştırma, turizm, eğitim, tanıtım, kültür, sağlık, çevre, tarım, balıkçılık ve diğer tüm alanlarda karşılıklı ve ortak yatırımlar yapılmasının hedeflendiğine dikkat çekilmiştir.” Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 2009 yılı Kasım ayı içerisinde Libya’ya gerçekleştirdiği ziyaret esnasında, vize muafiyeti, bankacılık ve tarım alanında işbirliği, Afrika’da ortak yatırım ve ulaştırma alanlarında olmak üzere çeşitli alanlarda toplam 8 anlaşma ve mutabakat zaptı imzalanmıştır. Ayrıca, Libya Genel Halk Komitesi Adalet Sekreteri Mustafa Muhammed Abdül Ce- 228 “T.C. Trablus Büyükelçisi: Đki ülke arasındaki ticaret hacmi 2009 yılı içerisinde 2.2 milyar ABD Dolardır” 19.05.2010, http://trablus.be.mfa.gov. tr/ShowInfoNotes.aspx?ID=121849. (Erişim tarihi: 28.05.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 143 lil’in Türkiye’ye gerçekleştirdiği ziyaret esnasında Türkiye ve Libya arasında Adli Đşbirliği Anlaşması imzalanmıştır. Đki ülke arasındaki işbirliğini güçlendirmek üzere çifte vergilendirmenin önlenmesi anlaşması ve ekonomik ortaklık anlaşması gibi yeni anlaşmaların önümüzdeki dönemde imzalanmasında mutabakat sağlanmıştır. Ekonomik ortaklık anlaşmasının imzalanması hususunda sürdürülmekte olan müzakerelerin 3 turu gerçekleştirilmiş ve dördüncü turunun 2010 Mayıs ayı içerisinde Ankara’da yapılması kararı alınmıştır. Ayrıca, iki ülke arasında eğitim, kültür, bilim, gençlik, spor, balıkçılık, istihdam, yasadışı göç, ortak ticaret odası kurulması ve iki ülkenin Kızılayları arasında işbirliği anlaşmalarının müzakere süreçleri sürdürülmüştür. Đki ülkenin, Yüksek Düzeyli Stratejik Đşbirliği Konseyi oluşturulmasına yönelik bir şifahi mutabakata vardıklarına işaretle, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Genel Halk Komitesi Sekreteri el Bağdadi el Mahmudi Başkanlığında oluşturulacak bu konseyin dönemsel olarak gerçekleştireceği toplantılarda karşılıklı görüş alışverişinde bulunma, iki ülke arasında mevcut işbirliği durumunu izleme ve yeni işbirliği olanakları araştırma hususlarının ele alınması konularında ilerleme kaydedilmiştir. Türkiye’den Libya’ya Türkiye’nin Antalya ilindeki Manavgat Çayından deniz yoluyla tankerlerle su temini için su nakline ilişkin iki ülke arasında uzun zamandır gündemde olan konu yeniden canlanmıştır. Đki ülke arasında ikili siyasi ve ekonomik ilişkilerde 2009 yılı içerisinde meydana gelen gelişmelere bağlı olarak, ilk etapta deneme amaçlı su nakli yapılmasının ve dolayısıyla her iki ülkenin limanlarında gerekli teknik ve fiziki çalışmaların tamamlanması kararlaştırılmıştır. Bu konuda Türk tarafının gerekli çalışmaları tamamladığı, Libya’da suyun boşaltılacağı Tobruk limanındaki tesislerin de hazır hale getirilmesi konusunda bir firmamızın hazırlamış olduğu projeyi 2009 Şubat ayında Trablus’ta gerçekleştirdiği ziyaret sırasında ilgili Libya makamlarına sunduğu belirtilmiştir. Libya, tarımsal üretim yapmak amacıyla Türkiye’den tarımsal arazi talebinde bulunmuştur ve Libya Yatırım Kurumu’ndan bir heyet 1-2 Kasım 2009 tarihlerinde Türkiye’yi ziyaret etmiştir. Ayrı- Serdar ERDURMAZ 144 ca, Genel Halk Komitesi Sanayi, Ekonomi ve Ticaret Sekreteri başkanlığında bir başka heyet de 18-20 Aralık 2009 tarihlerinde Türkiye’yi ziyaret etmiş ve bu ziyaret esnasında heyetler çeşitli temas ve incelemelerde bulunmuşlardır. Aralık ayındaki ziyaret sonunda ilgili Türk makamlarınca bir rapor hazırlanmış ve bu rapor Ocak ayı başlarında Libya tarafına iletilmiştir. Bu husustaki çalışmalar sürdürülmekteydi. Đki ülke arasındaki ticaret hacmi 2008 yılı içerisinde 1,4 milyar ABD Doları iken, bu oran 2009 yılı içerisinde %57 nispetinde artarak, 2,2 milyar ABD Dolar olmuştur. Bu rakamın, önümüzdeki beş yıl içerisinde 10 milyar ABD Doları’na çıkarılması hedeflenmekteydi. Ayaklanmalardan evvel Kaddafi döneminde Libya’da çeşitli alt ve üst yapı projelerinde faaliyet gösteren kayıtlı 120 Türk şirketi bulunduğu bilinmektedir. 229 Yukarıda belirtilen konulara bakıldığında Türkiye ile Libya arasında Kaddafi döneminde de oldukça iyi ve yakın bir işbirliği tesis edilmiştir. Libya ile ilişkiler bu kadar iyi iken ortaya çıkan Arap Baharı rüzgârı ile Kaddafi rejiminin devrilmesi yönünde başlayan isyana karşı Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Libya sorunu bir iç sorundur, kendi içinde çözülmelidir çıkışına makul bir gerekçe olarak gözükmektedir. Bu çıkış ile Türkiye’nin Libya’nın Kaddafi rejimi ile mevcut dengeyi koruma kaygısı gütmüş olabileceği düşünülebilir. Ancak, bu tavır Fransa ve Đngiltere’nin münferit olarak müdahale etme talepleri üzerine değişme temayülü göstererek, alternatif yol arayışına dönüşmüştür. NATO’nun müdahale konusundaki çıkışına başlangıçta karşı çıkan Türkiye, daha sonra NATO şemsiyesi altında müdahale taraftarı olmuştur. Koalisyon güçlerinin Libya’ya karşı kara ve denizden operasyon başlatmasından önce, şiddet olaylarının başlamasıyla birlikte Türkiye ülkedeki binlerce Türk vatandaşını hava ve deniz yoluyla ülkeye getirirken, bazı inşaat firmaları da Libya’daki işlerini durdurma kararı almıştı.230 Bu olayların öncesinde, Türkiye’den pek çok inşaat firmasının son yıllarda inşaat sektöründe atağa kalkan Libya’da oldukça yüksek bütçeli yatırımları vardı. Koalis- 229 “T.C. Trablus Büyükelçisi: Đki ülke arasındaki ticaret hacmi 2009 yılı içerisinde 2.2 milyar ABD Dolardır”. agr. 230 EK-B: Bir Eve Dönüş Hikayesi. LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 145 yon devletlerinin saldırısı altında olan Libya’da, Türkiye’nin Trablus Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği’nin Mart ayı başında açıklanan verilerine göre, Türk müteahhitlik ve müşavirlik firmaları 2009-2010 yıllarında arasında Libya’da 7 milyar 627,2 milyon dolar tutarında proje yapım işini almıştı. Türkiye’nin Trablus Büyükelçiliği Ticaret Müşavirliği verilerinden derlenen bilgilere göre231; 2009’da ekonomisi yüzde 2,1 büyüyen Libya’nın, 2010’da yüzde 5,2 büyüyeceği tahmin olunurken, 2011 yılı sonu için beklenen büyüme oranı ise yüzde 6,1 idi. Bankacılık sektörünün dışa kapalı olması ve petrol fiyatlarının yüksek seyretmesi, Libya’yı uluslararası finansal krizin olumsuz etkilerinden korurken, 2010 yılı bütçesinde yıllık ortalama 45 ABD doları olarak dikkate alınan varil fiyatının, bu rakamın da üzerinde gerçeklemesiyle bütçenin 2010 yılında da fazla vermesi bekleniyordu. Hiçbir dış borcu bulunmayan Libya için kredi kuruluşları AAA-notu verirken, bu ülkede 2009 yılında 9 bin 600 ABD doları olarak hesaplanan kişi başına düşen milli gelirin, 2010 yılında 12 bin 100 ABD doları düzeyinde gerçekleşeceği tahmin ediliyor, 2011 sonunda da 13 bin ABD doları olması hedefleniyordu. 2009 yılında nüfusu 6,4 milyon olan Libya’nın, 2010’da 6,5 milyon olacağı tahmin edilirken, 2011’in sonunda ise 6,7 milyona ulaşması bekleniyor. Libya’da 2009’da % 2,4 düzeyinde gerçekleşen enflasyon, 2010 yılı için % 4,5 tahmin edilirken, 2011 yılı sonunda ise % 4 olarak öngörülüyordu. Libya’nın geçen yıl toplam ihracatı 52,2 milyar dolar, ithalatı ise 27,8 milyar dolara ulaştı. Đhracatı Geliştirme Etüd Merkezi’nin (ĐGEME) “Libya Ülke Raporu”na göre, 2000-2006 döneminde Türkiye’nin Libya’dan çok miktarda petrol ithal etmesi nedeniyle iki ülke arasındaki dış ticaret sürekli olarak Türkiye aleyhine açık vermiştir. 2007 yılından sonra ise, Türkiye, Libya’dan ithal ettiği petrolü Rusya ve Đran’dan almaya başlayınca bu ülkeyle dış ticareti fazla vermeye başladı ve dış ticaret dengesi Türkiye lehine artış 231 “Libya’daki Türk Yatırımları Ne Olacak?”, 22.03.2011, http://www. haberler.com/libya-daki-turk-yatirimlari-ne-olacak-2609464-haberi/. (Erişim tarihi: 27.11.2011) Serdar ERDURMAZ 146 eğilimine girmiştir. Bunun sonucunda Türkiye’nin Libya’dan ihracatı, bu ülkeden yaptığı ithalatın dört katına ulaşmıştır. Türkiye, geçen yıl Libya’ya 1 milyar 935,3 milyon dolar tutarında ihracat yaparken, bu ülkeden yaptığı ithalat ise 425 milyon 652 bin dolar olmuştur. Böylece Türkiye’nin Libya ile ticareti 1,5 milyar dolar fazla vermiştir. Türkiye’den Libya’ya ihraç edilen belli başlı ürünler arasında demir-çelik çubuklar, Demir-çelik inşaat aksamı, çimento, plastik borular, demir-çelik yarı mamuller, kablolar, filmaşin, mobilya, elektrik transformatörleri, işlenmiş doğal taşlar, maden makineleri, alüminyum inşaat aksamı, prefabrik yapılar, mücevherat, buzdolabı, klima ve demir-çelik boruları yer alıyor. Libya’daki Türk projeleri Libya’daki Türk projeleri232 2009-2010 yılı içerisinde Türk müteahhitlik firmalarının Libya’da aldığı toplam proje sayısı 124 olarak açıklanmıştı. Libya’da iş alan Türk firmaları arasında, Doğuş, Güriş, Nurol, Metiş, Tekfen, Yüksel Đnşaat gibi Türkiye’nin önde gelen müteahhitlik firmaları da yer alıyor. 2009-2010 yılları arasında Libya’da Türk firmalarının aldığı işler arasında Taşyapı tarafından üstlenilen Trablus el Falah Bölgesi’nde 1013 adet konut projesi, Summa Libya tarafından üstlenilen Burj el Baher Ticaret Merkezi, Otel ve Konut Projesi, Mitaş tarafından üstlenilen Sirte-Huon enerji nakil hatlarının inşası projeleri de yer almaktadır. Ayrıca, SEGA Đnşaat Garyat Şarkiya şehrinin tüm altyapı işlerini, Cevahir Grup Bingazi-Alışveriş Merkezi inşaatını, Çeltikoğlu Đnşaat Trablus kentinde Vadi el Mejaneen Kanalizasyon Đnşaat Projesi Đşlerini üstlenmişti. Teknik Yapı ise Libya’da turizm bölgesi olarak ilan edilen Tripoli’de 150 milyon Euro değerinde toplam 50 bin metrekarelik lüks konut projesi işi almıştı. Rönesans Holding Rönesans Holding, Libya pazarına 2008 yılında biraz gecikmeli olarak girmiştir. Ancak bu dönemde pazar ve sistemin 232 “Libya’daki Türk Yatırımları Ne Olacak?”, agy. LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 147 oturmuş olması şirkete de pozitif olarak yansıdı ve Libya şirketin en büyük 2’nci pazarı haline geldi. Geçtiğimiz yıl içerisinde Rönesans Đnşaat, ülkede toplam tutarı 2 milyar doları bulan birbirinden önemli projeler almıştır. Şirketin hedefi, 2011 yılında bu sayıyı ikiye katlayarak Libya’daki en büyük müteahhitlik firması olmaktı. Hotel el Burdi (Burdi) El Burdi Oteli, el Butnan şehrinde bulunan Libya Doğu Sahili Burdi’nin eteklerinde yer almaktadır. Rönesans Đnşaat, otelin Temmuz 2009 tarihinde açılması amacıyla bu 50 odalı prefabrik oteli 88 gün içerisinde inşa etmiştir. Otelin proje uygulama ve danışmanlık işleri Metron Đnşaat tarafından gerçekleştirilmiştir. El Fatah Üniversitesi (Trablus) Libya’daki en büyük ve en önemli yüksek öğretim kurumu olan üniversite, başkent Trablus’ta bulunuyor. Üniversite 1957 yılında kurulmuştur. Günümüzde ODAC (Đdari Merkezlerin Geliştirilmesi Örgütü) tarafından 1.600.000 m²’nin üzerinde bir subasman alanına sahip yaklaşık 70 binanın yenileme veya inşaat çalışmaları ile genişletilmekteydi. Rönesans Đnşaat Şirketi, üniversitenin Kimya, Petrol, Jeoloji ve Maden Mühendisliği Fakültelerini içeren 111.600 m²’lik inşaat alanının ve Đnşaat ve Makine Mühendisliği Fakülteleri’ni içeren 51.300 m²’lik inşaat alanının tasarımı ve inşasını gerçekleştirerek, üniversitenin Yeniden Geliştirme Projesi’nde büyük bir rol oynuyordu. Bab Trablus Bab Trablus II, alışveriş merkezi, ofis ve otelden oluşan, arazi sahibi ve yatırımcısı Libya Devleti’ne bağlı Lidco Libya Yatırım ve Kalkındırma Şirketi olan bir projedir. Konsept mimarı Amerika’dan 5 Design, sorumlu mimarlık ofisi ise, Türkiye’den Yazgan Mimarlıktır. 110.000 m² ofis alanı bulunan projede toplam bina alanı 275.000 m². Proje alanında 45.000 m² perakende olarak kiralanabilir alan ve 110.670 m² ofis olarak kiralanabilir alanın yanı sıra, hipermarket, sinema, bowling salonu, marinalar, restoranlar, buz pateni alanı ve spor salonu bulunuyor. Đş merkezi projesinin yatırım değeri 150 milyon dolar, 5 yıldızlı otel projesinin yatırım değeri ise, 100 milyon dolar olan projenin toplam yatırım tutarının yakla- Serdar ERDURMAZ 148 şık 1 milyar doları bulması bekleniyordu. Projede Mart 2011’de alışveriş merkezi, Haziran 2011’de iş merkezi, 2011 sonunda ise otel inşaatlarının bitirilmesi öngörülmekteydi. Stadyum (Trablus) Aralık 2010’da, Rönesans Holding’in Libya’da Kuzey Afrika’nın en büyük ve en modern stadyumunu yapacağı duyuruldu. Başkent Trablus’ta Rönesans Holding’in Avusturyalı ortağı PORR AG ile beraber yapılacak olan stadyum, 2013 Afrika Uluslararası Kupası için tasarlanmıştır. 50 bin kişi kapasiteli stadyumun, 200 milyon Euro’ya mal olacağı söylenmekteydi. 10 bin araçlık park yeri olacak stadyumda, VIP ve basın mensupları için iki ayrı alan yer alacaktır. Turkmall Turkmall, 1992’de kurulan ve şu anda Türkiye’nin alışveriş merkezi yatırımlarında başı çeken bir geliştirici firma. Türkiye’nin yanı sıra Romanya, Azerbaycan, Rusya, Gürcistan, Çin, Suriye ve Mısır’da da projeleri bulunan Turkmall, Libya’da da adından söz ettirecek projelere imza atmaktaydı. Forum Oyia Yorum Đnşaat ortaklığı ile gerçekleştirilen ve 2011 yılında açılması planlanan Forum Oyia, 95,000 m² alana yayılan ve Libya’nın en büyüğü olmayı hedefleyen bir alışveriş merkezi. Projede büyük bir hipermarket, bir mobilya mağazası, yemek alanı, teras ve park manzaralı restoran ve kafeler, bowling salonu, sinema, çocuk bahçesi ve 2.000 araçlık bir otopark bulunuyor. Forum Andalus 2012 yılında açılması planlanan Forum Andalus, Trablus’ta 120,000 m² alana yayılacak olan bir alışveriş merkezi. Projede ayrıca kongre merkezi ve ofisler de bulunuyor. Forum Bingazi Libya’nın ikinci büyük şehri Bingazi’deki gölün yanında bulunan alışveriş ve eğlence merkezi projesinin 2013 yılında tamamlanması planlanmaktaydı. 125,000 m² alana yayılacak olan komplekste yüksek bir otel, kongre merkezi ve ofisler de bulunacak. Otelin üst katlarından bir tarafı Akdeniz, bir tarafı göl manzarasına sahip daireler yer alacaktır. LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 149 El Nasır Oteli (Trablus) Trablus’un şehir merkezindeki en geniş ormanın bitişiğinde, 20 bin m²’lik alan üzerinde, 2,600 m² kapalı alana sahip olan 120 yataklı el Nasır Oteli, 6 ay içinde inşa edilip, Mart 2010’da hizmete açıldı. Beş yıldızlı Rixos el Nasır, Libya’nın en lüks oteli olarak hizmet vermeye başlamıştır. Enka 1957 yılında kurulan Enka Đnşaat da Libya’da önemli işlere imza atan bir Türk firması. Libya’da 1970-80 yılları arasında beş adet çimento fabrikası gerçekleştiren Enka Đnşaat, sonraki yıllarda da bu ülkede büyük projeler uygulamaya devam etmiştir. Harawa Konut Projesi Libya’daki, “Yapay Büyük Nehir Projesi”‘nin tamamlanmasından sonra, yeni tarımsal yerleşim için seçilen arazide ENKA, sosyal ve teknik binalarını, su depolarını, boru hatlarını, yolları ve altyapıyı da içine alan, toplam 180.000 m² inşaat alanı üzerinde, 150 villa ve 600 çiftlik evinin anahtar teslim inşasını, 1991 ve 2001 yılları arasında birçok aşamada gerçekleştirmiştir. Ras Lanuf Yeni Kent Projesi Libya’nın Ras Lanuf bölgesinde, petrol sanayinde çalışanlar için konut ve destek tesisleri sağlayan projenin ana hedefi, gerekli tüm hizmetler ile iyi işleyen yüksek kalitede bir kentsel yerleşim yaratmaktı. Projenin kapsamı 1.489 villa, hastaneler, ofis binaları, moteller, okullar ve toplam zemin alanı 370.800 m² olan bir süpermarket gibi sosyal binaların anahtar teslim inşaatıydı. Proje aynı zamanda iki su deposunun altyapı işleri, su temin sistemi, pis su, yağmur suyu, su drenaj sistemi, elektrik güç sistemi, doğalgaz şebekesi, telekomünikasyon sistemi, yaya alanları, yollar ve kaldırımlar ile çevre düzenlemesini de içeriyordu. Ayrı sözleşmeler kapsamındaki inşaat işlerinin tamamı Şubat 1981’de başladı ve Haziran 1994’te tamamlanmıştır. Enka Đnşaat’ın Libya’da daha pek çok kentsel yenileme, konut, yol ve altyapı projesi bulunmaktadır. El Amal Sağır ve Dilsizler Eğitim Merkezi Yenileme Projesi’nin inşası ise devam etmektedir. Geçtiğimiz 2 yılda Enka Đnşaat Libya’da beş adet proje üstlenmiştir. Serdar ERDURMAZ 150 TAV, Yeni Trablus Uluslararası Havaalanı Yıllık 20 milyon yolcu kapasitesine sahip olan Trablus Havaalanı toplam 350,000 m² terminal alanına sahip. Đnşası 24 ayda tamamlanan havaalanının yapımına TAV tarafından 2007 yılında başlanmıştı. Yeni Sebha Uluslararası Havaalanı Yıllık 2,5 milyon yolcu kapasitesine sahip olan Sebha Havaalanı’nın terminal alanı 75,000 m². Aslında Trablus Uluslararası Havaalanı ile paralel olarak gerçekleştirilmesi planlanan projenin, revizyonlar sebebiyle 2011 yılının sonlarına doğru tamamlanması beklenmekteydi. Libya’da yaşanan olaylar sebebiyle, havaalanının inşasının geçici olarak durmasının ardından, TAV, inşaatın devam etmesi için Libya’dan teklif almıştı. Tekfen Büyük Nehir Projesi El Kurfa – Tazerbo Su Đletim Hattı adıyla da anılan proje, toplam bedeli 511 milyon Dolar olan, 2006’da yapımına başlanmış bir proje. Yüzde 67’lik kısmı Tekfen Đnşaat’a ait olan projenin planlanan bitiş tarihi ise, 2011 Kasım ayıydı. Ancak ülkedeki olaylar sebebi proje şimdilik durdurulmuştur. Akşan Yapı, Sirte 80 Villa Projesi Libya’nın Sirte bölgesinde inşa edilen ve 80 adet tip villa, sosyal tesis, cami ve hizmet birimlerinden oluşan kompleks toplam 24,500 m² proje alanına sahiptir. Projenin uygulaması 2010 yılı içerisinde 4 ay gibi kısa bir süre içerisinde bitirildi. Derea Residance Akşan Yapı tarafından kaba inşaatı üstlenilen proje tek katlı 185 adet ikiz villadan olarak inşa edildi ve 150 m²’lik 370 daireden oluşmaktadır. Toplam alanı 55,500 m² olan proje 2008 yılı içinde 6 ayda tamamlanmıştır. Sirte Otel Sirte kentinde bulunan otel projesi toplam 35,000 m² alanda her biri 2 katlı olan 16 blok binadan oluşmaktadır. 744 odalı otelin inşası 2010 yılı içinde 4 ayda tamamlanmıştır. Vegatable Shops-Sebze Mağazaları LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 151 Akşan Yapı’nın kaba yapı işlerini üstlendiği Libya’daki bir diğer projesi olan Sebze Mağazaları el Karima bölgesinde bulunuyor. 2007-2008 yıllarında inşa edilen proje 52,750 m² alana yayılmaktadır. Türkiye’nin Tutumu ve NATO içinde har Türkiye’nin Tutumu ve NATO içinde har içinde harekâta katılması kâta katılması kâta katılması Bingazi’de ortaya çıkan protestolarla birlikte Türkiye bir yandan Türk vatandaşlarının can güvenliğinin sağlanmasını öncelikli ilke olarak benimsemiş ve aynı zamanda Libya halkın taleplerinin barışçıl yöntemlerle dikkate alınması adına Kaddafi yönetimi ile sürekli temas halinde olmuştur.233 Ortaya çıkan çatışma ortamının ülkenin iç meselesi olduğunu vurgulayarak, dış güçlerin müdahalesine gerek olmadığı savıyla arabuluculuk rolü üslenmeye çalışmıştır.234 Yaşanan bu politik gelişmeler Bingazi’de ilk etapta muhalif halk nezdinde Türkiye karşıtı bir tutum sergilenmesine yol açmıştır. Kaddafi’nin tutumunda bir değişiklik olmaması Türkiye’nin temaslarını kesmesine neden olmuştur. Đsyanın ilk günlerinde Libya’nın Doğu’su ile Batı’sının ayrılması ve toprak bütünlüğünün ortadan kalması şeklindeki çözüm dedikodularına Türkiye karşı çıkarak, toprak bütünlüğü ilkesine saygıyı vurgulamış ve doğal kaynakların bölünmezliği ve Libyalıların olduğunda ısrar etmiştir. Türkiye’nin bu tutumu Bingazi nezdindeki olumsuz havayı Türkiye lehine değiştirmiştir. Buna ek olarak, Türkiye’nin insani kurtarma yönetimi, Libyalı hastaların Türkiye’ye transferi ve Kızılay ve Sağlık Bakanlığı’nın Bingazi ve çevre bölgelerdeki yardımları ve hizmetleri halkın Türkiye’ye yakınlaşmasını sağlamıştır. Türkiye, Fransa’nın her türlü ayak oyununa rağmen etkin bir siyaset ortaya koyarak, başlangıçtaki tutumunu değiştirmiş, sonrasında ise NATO içinde havada ve denizde pasif görev almak suretiyle etkin olmuştur. Ayrıca Đzmir Müşterek Hava Karargâhı Unified Protector harekâtında rol almıştır. 233 “Libya’daki Vatandaşlarımız Tahliye Ediliyor”, 22.02.2011, http://www.afetacildurum.com/index.php?topic=938.0. (Erişim tarihi: 02.03.2011) 234 Erdoğan: Türkiye Libya’da arabulucu olabilir”, 28.03.2011, http://www.ntvmsnbc.com/id/25196826/. (Erişim tarihi: 12.04.2011) Serdar ERDURMAZ 152 Görevi NATO’nun almasıyla birlikte NATO hava harekâtının karargâhı Đzmir’deki üsten ve ABD’li korgeneral ve bir Türk tümgeneralin komutasında harekâtın yürütüleceği konusunda çeşitli tahminler yapılmıştır. Bunun doğru olduğu NATO’nun basın bülteninden anlaşılmaktadır235. Harekâtın tamamının komutası ise, Kanadalı bir korgenerale verilmiş ve karargâhı Napoli’dedir. Bu durumda yeni NATO karargâh yapılanmasında görev alan Đzmir Müşterek Hava Karargâhı görev üslenmiştir236 . Türkiye açık ve net bir şekilde NATO görevleri içinde hangilerini üslenebileceği konusunda seçimini yapmış ve buna yönelik uçak ve gemilerini tahsis etmiştir. Türkiye tahsis etmiş olduğu 7 uçak ile uçuşa yasak bölge kontrolü görevinde yer almayı seçmiş ve pasif kontrol görevi üslenmiştir. Bu nedenle Başbakan Erdoğan’ın ifade ettiği gibi, Türkiye Libya halkına karşı bombalama faaliyeti içinde değildir. 5 su üstü gemisi ve bir denizaltı ile denizden yapılacak silah ambargosu denetiminde yer almıştır237. Bu görev pasif denetim ve kontrolü içermektedir. Sıcak çatışma ihtimali oldukça zayıftır (EK-A: Müşterek Koruma Harekâtına katılan ve Libya’da Görev Alan NATO Güçleri.) Đsyancıların silahlandırılması konusunda ise, bunun doğru bir hal tarzı olmadığı konusunda tavır koymuştur. Anlaşıldığı kadarı ile NATO Genel Sekreteri Rasmassen’de bu şekilde bir silah yardımına karşı pozisyondadır. Sürmekte olan çatışmaların artık her iki taraf içinde imkânların tüketildiği doyum noktasına geldiği konusunda emareler 235 Operation Unified Protector, Command and Control , http://www.nato.int/nato_static/assets/pdf/pdf_2011_03/20110325_11032 5-unified-protector-command-control.pdf. 236 North Atlantic Treaty Organization, Operation Unified Protector, Command and Control 237 “Türkiye 7 uçak ve 6 gemiyle operasyonda”, 31.03.2011, http://www.gazete5.com/haber/turkiye-nato-nun-libya-operasyonu-naucak-savas-gemisi-gonderecek-31-mart-2011-100761.htm. (Erişim tarihi:27.11.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 153 ortaya çıkmaya başlamıştır. Đsyancıların şartlı ateşkes talebi Kaddafi tarafından zaman kazanmaya yönelik bir girişim olarak kabul edilerek, ret edilmiştir. Buna karşılık Kaddafi’nin oğlunun danışmanının Londra’da bir takım girişimlerde bulunması, Kaddafi ailesinin salimen bu işten kurtulma arayışları içine girdiğini göstermektedir. Buna paralel olarak Kaddafi çevresindeki üst düzey yöneticilerdeki çözülme ve ülke dışına kaçışların gündeme gelmesi Kaddafi açısından iyiye alamet değildir. Bu durumda NATO’nun sebatla belirtilen harekâta devam ederken özel kuvvetler vasıtasıyla isyancıları destekleme yoluna gitmesi Kaddafi’yi sıkıştıracak ve havlu atmasına neden olabilecektir. Türkiye’nin insani kurtarma yönetimi, Libyalı hastaların Türkiye’ye transferi ve Kızılay ve Sağlık Bakanlığı’nın Bingazi ve çevre bölgelerdeki yardımları ve hizmetleri halkın Türkiye’ye yakınlaşmasını sağlamıştır238 . Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun 3 Temmuz’daki Bingazi ziyareti ve bu tarihte Tahrir Meydanında halka seslenişi büyük ilgi görmüştür. Buna ek olarak Dışişleri Bakanı Davutoğlu 23 Ağustos 2011’de Bingazi’ye bir ay içerisinde ikinci ziyaretini gerçekleştirmiş ve ortak basın toplantısı düzenlemiştir. Yapılan toplantıda Abdül Celil başkanlığında UGK’nın halkın demokratik ve meşru taleplerinin karşılanacağına, geçiş sürecinin de Abdül Celil başkanlığında UGK’nın iyi bir yönetim sergileyeceğine, ülkenin birlik ve beraberliğinin sağlanacağına olan inancı ve Türkiye’nin bu süreçte Abdül Celil’e ve UGK’ya tam destek verdiği Davutoğlu tarafından ilan edilmiştir. Dolayısıyla da geçiş sürecinde Kaddafi sonrası geçiş sürecinde liderlik sorunun gündeme getirilmesi suretiyle UGK’nın etkisizleştirilmesi çabalarına ve bu politikanın yol açacağı ülke içi istikrarsızlığın ve güvenlik sorununun önüne geçilmesi amacıyla liderlik konusunda gerek iç dinamikleri gerekse diğer ilgili devletleri yönlendirici önleyici bir girişim Türkiye tarafından yerinde sergilenmiştir. 238 “Sağlık Bakanımız Prof.Dr.Recep Akdağ Libya’dan getirilen yaralıları karşıladı”, http://www.saglik.gov.tr/BAKAN/belge/1-12525/saglikbakanimiz-profdrrecep-akdag-libyadan-getirilen-y-.html. Serdar ERDURMAZ 154 Türkiye’nin istekleri Türkiye’nin istekleri Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 3 Mayıs 2011 tarihinde Đstanbul’da Libya’ya Đlişkin olarak Yaptığı açıklamada özetle şu hususlara işaret etmiştir239; “……Her zaman ifade ettiğim gibi, biz Libya’da, birilerinin yaptığı gibi, petrol kuyularını değil, yerin üstündeki canları görenlerden olduk. Libya’nın toplumsal yapısı, siyasi yapısı, bölge için arz ettiği önem ve Libya’nın bazı ülkeler için iştah kabartan zenginliği, bu ülkeye yönelik tavrımızın büyük bir hassasiyet içinde belirlenmesini gerekli kıldı. …Şunu altını çizerek ifade etmek durumundayım; Bizim Libya tavrımız, taraf tutmak, bir tarafı desteklemek şeklinde olmamıştır. …Bizim bu insani duruşumuzun, başta Libya olmak üzere, başta muhalifler nezdinde olmak üzere, yanlış yorumlandığını, yanlış algılandığını, özellikle de bazı ülkeler tarafından, art niyetli bir kampanya ile yanlış aksettirildiğini biliyoruz. Libya’da adeta Türkiye aleyhine bir kampanya başlatılmış, Türkiye’nin politikaları yalan yanlış şekilde aksettirilmiş, muhalifler nezdinde bir infial oluşturulmak istenmiştir. …Muhaliflere, her türlü insani yardımı ulaştırırken, muhaliflerle iletişim kanallarını daima açık tutarken, Libya yönetimini de her fırsatta, kan dökmemesi, katliamlara girişmemesi, halkın sesine, arzularına, taleplerine derhal kulak vermesi için uyardık. …… Hepimizin bildiği gibi, soruna Libya’nın içinde ve Libyalılar tarafından bir çözüm bulunması mümkün olmadı. Sivil halkın güvenliğinin tehlike altına girmesi üzerine uluslararası camia duruma müdahil olmak durumunda kaldı. Neticede, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi herkesin uymak zorunda olduğu 1970 ve 1973 sayılı kararları kabul etti. Bu kararlar temelinde NATO Libya üzerinde uçuşa yasak bölge ihdas etti ve sivilleri koruma amacına yönelik askeri operasyon başlattı. Türkiye, görünür zorunluluk, uluslararası meşruiyet, bölgesel katılım ve destek şartlarının yerine gelmesi üzerine, bu harekâtın silah ambargosunun denetlenmesi ve insani yardımın Libya halkına ulaştırılması boyutlarına katıldı. Bir yandan da, sorunun sadece askeri yöntemlerle çözüle- 239 “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Açıklamaları”, 03.05.2011, Đstanbul, http://www.mfa.gov.tr/sayin-basbakanimizin-libya_ya-iliskin-olarakyaptiklari-aciklama_-3-mayis-2011.tr.mfa. LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 155 meyeceği; ateşin kesilmesinin, akan kanın durmasının ve Libya’da halkın meşru talep ve beklentilerini karşılayacak bir siyasi sürecin başlatılmasının elzem olduğu düşüncesinden hareketle bir Yol Haritası geliştirdik. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 7 Nisan 2011 tarihinde açıkladığı bu Yol Haritasının ana parametreleri şunlardı: 1. Derhal gerçek bir ateşkes sağlanması, bu çerçevede, Yönetime bağlı askeri unsurların şehirlerden çekilmesi, kuşatmaların kaldırılması, tüm şehirlere ve bölgelere elektrik, gaz, su tedarikinin başlaması, 2. Hiçbir ayrım gözetmeksizin bütün Libyalı kardeşlerimize kesintisiz insani yardım akışı sağlayacak güvenli insani bölgeler oluşturulması, 3. Tüm Libya halkının meşru çıkarlarını dikkate alan, tüm Libya’yı kucaklayan kapsayıcı bir demokratik değişim ve dönüşüm sürecinin ivedilikle başlatılması. Türkiye o tarihten bu yana yürüttüğümüz diplomatik temaslarla Yol Haritamızı detaylandırmıştır. Libya Ulusal Geçiş Konseyi ile istişarelerde bulunduk ve uluslararası toplumun Yol Haritasına desteği sağlamaya çalışmıştır. “ …Sorunun başladığı andan itibaren, Trablus’taki L “ ibya yönetimiyle her an iletişim halinde olduk. Muammer Kaddafi’ye, her görüşmemizde samimi mesajlarımızı ilettik. En başından itibaren, kendisinin yönetimi artık bırakması gerektiğini, Libya’da her kesimin uzlaşma sağlayacağı bir ismin göreve gelmesi gerektiğini, huzur, barış ve istikrarın ancak ve ancak bu şekilde tesis edilebileceğini ifade ettik. En son, açıkladığımız yol haritasında, anayasal demokrasiye geçişin sağlanması için Kaddafi’nin yönetimden çekilmesinin elzem olduğunu açıkça belirttik. Suhuletle, sağduyuyla, soğukkanlılıkla yürüttüğümüz tüm bu girişimler, ne yazık ki Trablus yönetimi tarafından dikkate alınmadı. Muammer Kaddafi, tavsiyelerimizi dikkate almak, kandökmekten kaçınmak, Libya’nın toprak bütünlüğünü sağlamak için çaba harcamak yerine, kanı, gözyaşını, baskıyı ve kendi halkına saldırıyı tercih etti”. Şeklinde açıklamasına devam etmiştir. Serdar ERDURMAZ 156 Libya tarihinde artık yeni bir dönem başladığından söz ederek, bu noktada yapılması gerekenin, Trablus’ta yönetimi elinde tutan Muammer Kaddafi’nin derhal iktidarı bırakması, olduğu üzerinde durulmuştur. “Muammer Kaddafi, Libya’nın geleceği, Libya’nın toprak bütünlüğü, Libya’nın barış ve huzuru adına bu tarihi adımı artık atmak zorundadır. Mevcut şartlar altında, en uygun çıkış yolu, emaneti sahibine, yani iktidarı ve yönetimi, emanetin gerçek sahibi olan halka iade etmektir. Libya’da dökülen kan, Libyalıların kanıdır. Libya’da akan kan, kardeşlerin kanıdır. Kan üzerine, hele, hele kardeşkanı üzerine istiklal, istikbal, barış ve adalet asla tesis edilemez. Dolayısıyla, Libya Liderinin, daha fazla kana, gözyaşına, yıkıma sebebiyet vermeden, kendisi için, ülkesinin geleceği için derhal Libya’dan uzaklaşmasını ve yönetimden çekilmesini arzu ediyoruz. …Bu vesileyle, Bingazi’deki Ulusal Geçiş Konseyi’ne ve ülkelerine demokrasiye dayalı yeni bir düzen getirmek için çetin bir mücadele veren Libyalı kardeşlerime de seslenmek istiyorum. Bugün verdiğiniz mücadelenin, çektiğiniz eziyetlerin bütün Libyalıları kucaklayacak bir sonuca ulaşması hayati derecede önemlidir. Verilen mücadele, hür, demokratik, toprak bütünlüğünü, egemenliğini korumuş ve güçlendirmiş yeni ve uluslararası camiada hak ettiği yeri almış bir Libya için verilen bir mücadeledir. Türkiye, tüm Libya halkının sıkıntılarının son bulması için, bugüne kadar verdiği çabayı bundan sonra da vermeye devam edecektir. Libya’nın, özlemini çektiği hak, hukuk, özgürlük ve adalet imkânlarına biran önce kavuşması, Libya halkının haklı taleplerinin karşılanması en büyük arzumuzdur, bu arzunun gerçekleşmesi için katkımız, desteğimiz devam edecektir. Libya halkının birlik ve beraberlik içinde kendi geleceğini belirlemesi bizim için önceliklidir. Bu doğrultuda, Yol Haritasında yer alan unsurların hayata geçirilmesi için, Geçici Ulusal Konsey ile yakın temas halinde olmaya devam edeceğiz. Ayrıca Libya’da bir çözümün önünü açacağına inandığımız bu plan üzerinde, 5 Mayıs’ta Roma’da düzenlenecek Temas Grubu toplantısı da dâhil olmak üzere, uluslararası toplumla işbirliği yapmayı sürdüreceğiz. Burada, Libya ile birlikte, bölgedeki tüm ülkeler için, her zaman dile getirdiğimiz uyarıları- LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 157 mızı bir kez daha hatırlatmakta fayda görüyorum: Eşitlik, özgürlük, adalet ve demokrasi, belli ülkelerin, belli halkların değil, tüm insanların, tüm insanlığın meşru, tabii hakkıdır. En temel insani hakları ertelemek, geciktirmek, yok saymak, kendi halkını bunlardan mahrum etmek, adalet üzerine bir idare değil, zulüm ve baskı üzerine bir idaredir.” …Dünya hızla değişirken, bölgemizdeki ülkelerin, temel hak ve özgürlükleri erteleyen, öteleyen bir anlayışla, halklarına baskı uygulamalarını asla sürdürülebilir, asla insani görmüyoruz. Kendi halkımızın güvenlik ve özgürlüğünü ne kadar vazgeçilmez görüyorsak, etnik kökenine, dinine veya mezhebine bakmaksızın, bölgemizde yaşayan bütün halkların güvenlik ve özgürlüğünü de o kadar vazgeçilmez gördük ve görüyoruz. ……Biz yeni Halepçe’ lerin, yeni Hama ve Humus’ların, yeni Bosna’ların yaşanmasını istemiyoruz. …Biz Türkiye olarak, coğrafyamızda barışı savunmaya, insani değerleri öne çıkarmaya devam edeceğiz. Đlkeli, tutarlı, kararlı, onurlu dış politikamızla, bölgede barış ve istikrara katkı sağlamaya devam edeceğiz. Kardeş halkların, mazlumların ve mağdurların yanında, arkasında dimdik durmaya, onların umudu olmaya, hakkı ve hukuku savunmaya devam edecek, bundan asla taviz vermeyeceğiz şeklinde uzun bir konuşma yapmıştır. Başbakanın açıklamalarından anlaşılacağı üzere, Türkiye başlangıçta Libya’da ki anlaşmazlığı bir iç mesele olarak değerlendirmiştir. Bu nedenle iki tarafın Mısır ve Tunus’ta ki gibi anlaşarak, sorunu çözebileceklerini umut etmiş, bu suretle Batı’nın Libya’ya müdahalesine fırsat tanınmadan sorunun çözülmesini arzu etmiştir. Ancak, bunun gerçekleşme ihtimalinin olmadığını idrak etmesi üzerine, meselenin münferit ülke müdahaleleri ile değil de uluslar arası örgütler yoluyla çözülmesi iradesini ortaya koymuş ve bu konuda ısrarcı olmuştur. Sonuç ne olursa olsun nihai kararın Batı tarafından empoze edilmesinden çok Libyalıların kendisinin vermesinin en uygun yaklaşım olduğunu muhtelif platformlarda ifade etmiştir. Türkiye, Libya’ya NATO kontrolünde yapılacak askeri harekât hakkında aşağıdaki çekinceleri ortaya koymuştur. Serdar ERDURMAZ 158 • Yapılacak harekâtın hedefi Libya’nın işgaline yönelik olmamalıdır. Bu kapsamda kara harekâtı icrası gündeme getirilmemelidir. • Libya’nın bağımsızlığı, yeraltı ve yer üstü kaynakları yine Libyalıların olacak şekilde bir çözüm düşünülmelidir. • Sivilleri koruyacağız derken sivil halka daha fazla zarar verecek harekâttan kaçınılmalıdır. Türkiye’nin talepleri dikkate alınarak, komuta’nın NATO’ya devri konusunda uzlaşma sağlanmıştır. NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, Libya’da uçuşa yasak bölge uygulamasının NATO sorumluluğunda yürütüleceğini duyurmuştur. NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, NATO büyükelçilerinin Libya toplantısının ardından yaptığı açıklamada, “Kaddafi rejiminin saldırılarına karşı sivilleri korumak için geniş uluslararası çabanın parçası olarak eyleme geçiyoruz. Bölgedeki ortaklarımızla işbirliği yapacağız ve onların katkılarını memnuniyetle karşılıyoruz” demiştir. NATO’nun bu aşamada sadece uçuşa yasak bölge icrasında bulunacağını ifade eden Rasmussen, şimdilik uluslararası koalisyon operasyonunun ve NATO operasyonunun birlikte yürütüleceğini ve ilerleyen dönemde tüm sorumluluğun NATO’ya geçebileceğini belirtmiştir. NATO, uçuşa yasak bölge uygulaması kapsamında kontrol görevi yürütecek ve direkt bir müdahale olmadığı takdirde belirlenen hedeflere herhangi bir saldırıda bulunmayacak, sadece meşru müdafaada bulunabilecektir. Sivillerin korunması gerekçesiyle yer hedeflerine ateş edemeyecektir. Ancak, Libya’daki çatışmalarda son dönemlerde ön plana çıkan bir konu NATO’nun yanlış hedefler almasıdır. Önce Kaddafi’ye karşı mücadele veren muhaliflerin askeri araç konvoyuna hedef aldı. Daha sonra yanlışlıkla olduğu açıklandı.19 Haziran sabahı sivillerin olduğu bir bölgeyi hedef alarak 5’i aynı aileden olan 9 kişinin ölümüne neden oldu. Bu da yanlışlıkla yapılmıştır. NATO’nun hatalarından en çok zararı siviller almaktadır. Son olarak 21 Haziran tarihinde 3’ü çocuk 15 kişinin ölümüne neden oldular. Önce reddettiler ve ardından yapılan bir açıklama LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 159 ile saldırı düzenlediklerini kabul ettiler. Libya yönetiminden yapılan bir açıklamaya göre Kaddafi’nin bir arkadaşı hedef alınmıştır ve eve 8 roket isabet etmiştir. Bu durum NATO’ya olan güvenin açık bir şekilde sarsılacağının göstergesidir. NATO’nun Kaddafi rejimi karşısındaki propagandalarının da sonu olabilir. Türkiye’nin kaygıları nelerdir? Türkiye’nin kaygıları nelerdir? Türkiye’nin hadiselerin başlangıcındaki yaklaşımı, Libya kendi sorununu kendisi halletsin, uluslar arası bir müdahaleye gerek yoktur şeklindeydi. Daha sonra NATO’nun görev üslenmesi konusunda ise, Türkiye’de en üst yetkililerin NATO’nun Libya’da görev üslenmesi düşünülemez yaklaşımı ABD ve diğer koalisyon ülkeleri üzerinde sıkıntı yaratmıştır. Muhtemelen bu yüzden Fransa ve Đngiltere’nin öncülük ettiği “uçuşa yasak bölge” uygulamasıyla alakalı BM kararının uygulanması için Paris’te yapılan toplantıya Türkiye çağrılmamış gözükmektedir. Bu toplantıya başta ABD olmak üzere, Arap ülkeleri dâhil birçok ülke katılmıştır. ABD ve Đngiltere bastırsaydı Türkiye’nin çağrılmasına Fransa’nın bir itirazının olamayacağı bir realitedir. Gelişmeler üzerine ve özellikle Fransa’nın engellenemez davranışlarının kontrol altına alınması konusundaki sıkıntılar Türkiye’nin durumu yeniden değerlendirerek, NATO nezdinde çözüm aranması konusuna destek vermesi şekline dönüşmüştür. Alman gazetesi Die Welt’e göre ise, Türkiye’nin NATO müdahalesine tepkisi Fransa’ya olan öfkesinden kaynaklanmıştır. Bunun nedeni olarak, Fransa’nın Türkiye’yi Paris konferansına çağırmaması ve Libya lideri Muammer Kaddafi’ye bağlı hedeflere şu ana kadar en fazla saldırıyı düzenleyen ABD’nin, operasyonları desteklemeye devam etmeye hazır olduğu, ancak liderlik rolünü başka bir ülkeye devretmek istediği, Türkiye’nin de bu rolü Fransa’nın üstlenmesine karşı çıkmasından kaynaklandığı ifade edilmiştir. NATO çerçevesinde oluşturulacak askeri harekâtın hacmi ve hedefleri konusunda çekincelerini ifade eden Türkiye takımda yerini almış ve konunun sağduyu ile çözülmesine katkıda bulunmuştur. Bu bağlamda ciddi bir deniz gücü ile denizden denetime Serdar ERDURMAZ 160 görev üslenmeyi ve gerektiğinde de yeterli hava gücü ile uçuşa yasak bölge denetiminde yer almayı taahhüt etmiştir240 . Türkiye’nin Libya konusundaki yaklaşımı tamamen insani kaygılara dayanmaktadır. Libya’nın petrol ve doğalgaz kaynakları nedeniyle ABD, Fransa gibi ülkeler tarafından istismar edilmesi korkusu ile Libya’nın geleceğine yine Libyalıların karar vermesi Türkiye açısından çok önemli bir husus olarak ortaya çıkmaktadır. Libya’nın bütün zenginlikleri Libyalılarındır derken Başbakan R. Tayyip Erdoğan, bu konuda Fransız fırsatçılığına engel olmak için bir irade ileri sürmektedir. Nitekim Eylül ayı sonunda yapılan BM Genel Kurulu toplantısında yapmış olduğu konuşmada bunu şu sözlerle açık bir şekilde ifade etmiştir; “Libya, Libyalılarındır. Libya’nın zenginlikleri Libyalılara aittir. Libya’da demokrasinin inşa edilmesi sürecinde, Libya’nın yurtdışındaki mal varlıklarının serbest bırakılması gerekir ki bir an önce kendi ayakları üzerinde doğrulsun. Varlık içinde Libya halkı yokluk çekmesin. Zira Libya’- nın şu anda yurtdışında yaklaşık 170 milyar dolar nakit parası var. Ama bu paranın nemasından Libya istifade edemiyor. Dolayısıyla, bir an önce 2009 sayılı karar yürürlüğe girmeli ve Libya halkı bu imkânlarından istifade etmelidir.241” Bunun dışında Türkiye Ulusal Geçici Konsey’e (UGK) nakdi yardım yapmıştır. Türkiye’nin 100 milyonu hibe, 100 milyonu proje karşılığı kredi ve 100 milyonu da nakdi kredi olmak üzere 300 milyon dolar yardımda bulunulması öngörülmüştür. Paranın nakdi olan bölümü UGK’nın Ankara’da Merkez Bankası’na açılan hesabına yatırılmıştır. 100 milyon dolarlık nakdi yardımın 10 milyon dolarını 27 Temmuz’da gönderildiğini, 90 milyon dolarlık kısmı 240 Ian Traynor, Nicholas Watt, “Libya: Nato to control no-fly zone after France gives way to Turkey”, 25.03.2011, http://www.guardian.co.uk/world/2011/mar/24/france-turkey-nato-libya. (Erişim tarihi: 27.11.2011) 241 “Address To The Un General Assembly”, T.C Başbakanlık Basın Müşavirliği, 24.09.2011, http://www.bbm.gov.tr/Forms/pgNewsDetail.aspx? Type=5&Id=2111. Ayrıca Bkz; “BM konuşmasının tam metni, “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 22 Eylül 2011 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptıkları konuşma”, 16.11.2011, http://www.usasabah.com/Siyaset/2011/09/23/erdoganin-bmkonusmasinin-tam-metni (Erişim Tarihiş: 26.09.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 161 ise, 8, 10 ve 21 Ağustos tarihlerinde gelen UGK yetkililerine elden teslim edildiği ve yetkililerin bu parayı Libya uçağı ile götürdükleri belirtilmiştir. 31 Temmuz 2011 tarihinde Libya Ulusal Geçiş Konseyi tarafından yapılan açıklamada, isyancılara Türkiye tarafından 200 milyon dolarlık bir yardım yapıldığını ve bunu aldıklarını ifade etmiştir. Mali işlerden sorumlu Ali Tarhuni Kuveyt’ten 180 milyon dolar geldiğini ve Fransa’dan 415 milyon dolar alacaklarını ve bu suretle mali sorunların hafifleyeceği şeklinde bir açıklama yapmıştır. Bunun Batı’daki Nafusa dağlarında bulunan halka ramazan ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak dağıtılacağını belirtmiştir. NATO uçakları ise, Kaddafi kontrolündeki Trablus’ta 3 adet televizyon uydu vericisine bombalı saldırıda bulunmuştur.242 Fransa’nın “ Libya Dostları- Friends of Libya” adı altında 1 Eylül 2011 tarihinde Paris’te 60 ülkenin katılımıyla düzenlediği toplantı Türkiye tarafından yine Fransız oyunu olarak değerlendirilmiştir. Bu çerçevede, Fransa, Libya’da Kaddafi sonrası dönemde belirleyici rolü oynamak için çabalarını artırırken, Ankara diğer ülkelerin devre dışı kalmaması için girişimlerini sürdürmüştür243 . Paris konferansı öncesi ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile ABD’nin Paris Büyükelçiliği’nde 1 saat görüşen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Fransa’nın tavrından duyduğu rahatsızlığı aktardı. Davutoğlu, Clinton ile görüşmesinde Paris Konferansı’ndan sonra BM çatısı altında Libya hakkında daha üst düzeyde bir toplantının düzenlenmesi gerektiğini savundu. Türkiye özellikle bu gibi girişimlerin Fransa gibi bir ülkenin liderlik inisiyatifi ile değil, fakat BM çatısı altında bütün ülkeleri kapsayan bir perspektifte olması gereği üzerinde durmuştur. Bu görüş kısa sürede BM’de yankı bulmuş ve BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon, Libya konusunda, New York’ta 13 Eylül’de başlayacak BM genel kurulu çalışmalarına paralel olarak, Eylül’de üst düzey bir toplantı düzenleneceğini açıklamıştır. Bu suretle konu ile ilgili inisiyatif BM gibi en üst düzey uluslar arası örgüte geçmiştir. Bu ise, alınan kararla- 242 “Libyalı isyancılar: Türkiye yardımı elimize ulaştı”. 31.07.2011, http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/printnews.aspx?DocID=18380666. (Erişim tarihi: 27.11.2011) 243 Arzu Çakır Morin, “Türkiye’nin dediği oldu asıl zirveyi BM yapacak”, 02.09. 2011, http://www.hurriyet.com.tr/planet/18630147.asp. (Erişim tarihi: 27.11.2011) Serdar ERDURMAZ 162 rın meşruiyetine zemin hazırlayacak anlamına gelmektedir. Aksi takdirde meşru olmayan platformlarda alınan kararların meşruiyeti ve Libyalılar için tarafsız olması konusunda sıkıntılar olabileceği değerlendirilmelidir. BM Libya zirvesinin 20 Eylül’de gerçekleşmesi planlanmıştır. 16 Eylül 2011 tarihinde alınan BM’nin 2009 sayılı kararı yürürlüğe girmiştir. Libya’nın doğal kaynaklarının Libya halkına iadesinin ve halkın istifadesine sunulmasının esas olduğuna inanan Türkiye’nin, 16 Eylül’de kabul edilen Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararını bu yönde atılmış bir adım olarak değerlendirdiğini bildirmiştir.244 Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Libya’da Ulusal Geçiş Konseyi’nin ülke genelinde büyük ölçüde kontrolü sağlamasıyla Libya halkının, yıllardır özlemini çektiği özgürlük, adalet ve demokrasiye ulaşmak için verdiği uzun ve meşakkatli mücadelede tarihi bir dönüm noktasına varıldığını bildirdi. Türkiye’nin Ulusal Geçiş Konseyi’ni Libya Devleti ve halkının meşru tek temsilcisi olarak gördüğü ve Konseyi güçlü bir şekilde desteklediği kaydedilen açıklamada, Libya’daki gelişmeler ışığında, uluslararası toplumun Libya halkının desteklenmesine yönelik çabalarının daha etkili şekilde sürdürülmesi amacıyla 2009 sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararı’nın 16 Eylül 2011 tarihinde kabul edildiği belirtildi. Açıklamada, “Libya’nın doğal kaynaklarının Libya halkına iadesinin ve halkın istifadesine sunulmasının esas olduğuna inanan Türkiye, son BMGK kararını bu yönde atılmış bir adım olarak değerlendirmektedir. Söz konusu kararın, Libya’daki anayasal demokrasiye geçiş sürecinin Ulusal Geçiş Konseyi’nin öncülüğünde başarıyla tamamlanmasına ve Libya’nın kurumsal yeniden yapılanma ve ekonomik kalkınma sürecine katkıda bulunmasını temenni ediyoruz” denildi. “BM Şartı’nın VII’nci Bölümü çerçevesinde kabul edilmesi nedeniyle uluslararası toplum bakımından bağlayıcı olan 2009 244 Dışişleri’nden “Libya Hakkındaki BMGK Kararı” Açıklaması. 19. 09. 2011, http://www.habervitrini.com/disislerinden_libya_hakkindaki_bmgk_karar i_aciklamasi-558160.html. (Erişim tarihi: 27.11.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 163 sayılı Karar ile Libya’ya halihazırda uygulanmakta olan yaptırımların yasal çerçevesini çizen 1970 ve 1973 sayılı BMGK Kararları’nın icraya yönelik bazı maddelerinde kısmen değişikliğe gidilmekte, ayrıca ilave düzenlemeler getirilmektedir” denilen açıklamada, şunlar kaydedildi: “Libya’nın egemenliğinin, bağımsızlığının, toprak bütünlüğünün ve ulusal birliğinin öneminin vurgulandığı Karar’da; – Đlk aşamada üç aylık bir dönem için kamu düzenin tesisi, ülkede kapsamlı siyasi diyalogun başlatılması, insan haklarının korunması ve ekonomik kalkınma sürecine destek olmak amacıyla bir “BM Destek Misyonu” (UNSMIL) konuşlandırılması öngörülmekte, – Libya’ya yönelik silah ambargosu muhafaza edilmekte, Libya’ya ait yurtdışındaki mal varlıklarına yönelik kısıtlamalara esneklikler getirilmekte, – NATO’nun gözetiminde sivillerin korunması amacıyla sürdürülmekte olan uçuşa yasak bölge uygulamasının koşullar elverene kadar muhafaza edilmesi öngörülmekte, – Libya’da sicile kayıtlı hava araçları için getirilmiş uçuş yasaklarının kaldırılmasına hükmedilmektedir.” Türkiye’nin siyasi geçiş ve kurumsal yeniden yapılanma sürecine girmekte olan Libya’da “BM Destek Misyonu” konuşlandırılmasını memnuniyetle karşılamadığı belirtilen açıklamada, “BM’den gelecek çağrılar doğrultusunda bu misyona katkıda bulunmaya hazırdır. Libya’ya uygulanmakta olan yaptırımların koşullar elverdiğinde tamamen kaldırılmasını destekleyen ülkemiz, 2009 sayılı yeni BMGK Kararı uyarınca gerekli ulusal düzenlemeleri yapacak ve hür, demokratik ve birleşik yeni bir Libya’nın kuruluşuna giden mevcut süreçte dost ve kardeş Libya halkına verdiği desteği kararlılıkla sürdürecektir” denildi. Başbakan Erdoğan üç ülkeyi kapsayan bir haftalık ziyaretini Eylül ayı ortasında yapmıştır. Arap Baharı turuna Mısır ve Tunus’un ardından, 16 Eylül 2011 tarihinde Libya ile devam eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, başkent Trablus’ta Libyalılara bir konuşma yapmıştır. Eski adı Yeşil Meydan olan Şüheda Meydanı’nda bir konuşma yapan Başbakan Erdoğan, Libyalılara “Bir Serdar ERDURMAZ 164 olun. Libya’nın yeraltı zenginlikleri üzerinde hesap yapanlara asla prim vermeyin. Libya Libyalılarındadır, böyle kalmalıdır.” diye seslendi.245 Libya ziyaretini sürdüren Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ülke halkına destek mesajları iletmiştir. Trablus’ta Ulusal Geçiş Konseyi (UGK) Başkanı Mustafa Abdul Celil ortak basın toplantısı düzenleyen Başbakan Erdoğan , ”Önümüzdeki dönemde kardeş Libya halkının özellikle her alandaki ihtiyaçları noktasında, siyasi, askeri, ekonomik, ticari, altyapı, üstyapı bütün çalışmalarda bizler Türkiye olarak yanında olacağız; el ele vereceğiz, omuz omuza vereceğiz” diyerek, Türkiye’nin desteğini belirtmiştir.246 Başbakan Erdoğan, Libya halkının, yıllardır özlemini çektiği özgürlük, demokrasi ve adalet mücadelesinde hedefi doğrultusunda tarihi bir eşiğe gelmiş olduğunu ifade etmiştir. Libya’da okulların yakında açılacağını hatırlatan Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin okulların restorasyonuna yönelik her türlü hizmeti vereceğini açıkladı. Aynı şekilde karakol, adliye gibi tahrip olan yerlerin onarımını süratle yapacaklarını belirten Erdoğan, Misurata’da bir yetimhane inşa edeceklerini söyledi. Libya’da bir fizyoterapi merkezini hizmete sunacaklarını kaydeden Başbakan Erdoğan, “Trablus’ta parlamento binasını yapalım istiyoruz ve bu parlamento binasıyla da yeni süreçte gerçek demokrasinin olduğu Libya ‘da parlamento üyeleri hizmetlerini bu yeni binada vermeye başlasın” demiştir. Başbakan ekonomik istikrar olmadan demokrasinin güvence altına alınamayacağını biliyor. ABD, Avrupa ülkeleri (Cameron ve Sarkozy’nin Libya ziyaretleriyle), Dünya Bankası ve IMF, pazarları ele geçirmek ve gelecekte bölgedeki değişimde kontrol sahibi olmak için rekabet ediyorlar. Başbakan ise 200 iş adamı ile etkileyici bir heyetle ziyaretle: ekonomik bağları geliştirmek ve petrol, 245 “Başbakan Erdoğan’ın Libya Ziyareti”, Sabah, 16.09.2010, http://www.sabah.com.tr/Gundem/2011/09/16/erdogan-libyadakonusuyor. (Erişim tarihi: 27.11.2011) 246 “BM’de Libya’yı Ulusal Geçiş Konseyi temsil edecek”, 16.09.2011, http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2011/09/110916_libya_update.sht ml. (Erişim tarihi: 27.11.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 165 telekomünikasyon, ulaşım, hizmet, eğitim gibi konularda anlaşmalar yapmak için atılım yapmaktadır. Türkiye’nin uluslararası bir rol oynamak istediği açıktır.247 Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) Libya’da yeniden yapılanma sürecinde daha aktif rol üslenmek üzere Eylül ayı içinde inceleme seferi yaparak, ülkenin yeniden inşasında Türklerin yer almak istediğini ifade etmiştir.248 Büyük yıkım yaşayan ülkede her şeyin yeniden inşası gerekmektedir. Kısa zamanda 5-6 milyar dolarlık yol, hastane, okul, havaalanı gibi hayati projelere ihtiyaç duyulacağı belirtilmektedir. Ayrıca UGK yetkilileri, Libya’da yarım kalan işlerin tamamlanmasına ilave olarak, yeni projelerde Türk müteahhitlerine güvendiklerini, alacakların BM güvencesinde ödeneceğini söylemiştir. Türkiye’nin Libya UGK yetkilileri ile olan iyi ilişkilerin meyvesi gelişen süreçte alınacak demektir. Bu ise, Batı tarafından tahammül edilemeyen bir durum yaratmaktadır. Türkiye’nin bu çıkışı Özellikle Fransa ve Đngiltere tarafından dikkatle izlenmiştir. Başbakan’ın Libya’ya gidişinden önce Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy ile Đngiltere Başbakanı Davit Cameron alelacele Libya’ya bir günlük ziyaret düzenleyerek, Libya’ya giden ilk lider olma sevdasına düşmüşlerdir. Bu tavır açık bir şekilde bu ülkelerin Türkiye’nin bu proaktif politikasından rahatsız olduklarını ortaya koymaktadır. Muhtemelen onlarda Türkiye’nin iyi niyetinden şüphe ederek, yeni oluşacak hükümetle Türkiye’nin Fransa ve Đngiltere’nin arzu etmediği ilişkiler içine gireceği kaygısını hissettirmektedir. Türkiye mutlaka kontrol edilmeli ve devamlı dışlanmalıdır onlara göre. Libya’da, Mısır’da ve Tunus’ta Türkiye’nin stratejik ölçüde ilişki kurması, bu devletlerin nüfus etmesine engel teşkil edecek bir birliktelik anlamına gelmektedir. Ancak, petrol ürünlerinin aranması, işlenmesi ve bu konudaki yüksek teknolojiden yoksun Türkiye’nin Đngiltere, Fransa gibi arama ve üretim teknolojisine sahip ülkelerle rekabet edebileceği bir soru işareti olarak durmaktadır. Türkiye’nin bu ülkelerdeki nihai hedefi evvel- 247 Erdoğan’ın Mısır, Tunus ve Libya ziyareti”, 17.09.2011, http://www.timeturk.com/tr/makale/tarik-ramazan/erdogan-in-misirtunus-ve-libya-ziyareti.html. (Erişim tarihi: 27.11.2011) 248 Hülya Güler, Erdinç Çelikkan, Hürriyet Ekonomi, “Müteahhitler bayram sonrası Yeni Libya seferi için kolları sıvadı”, 24.08.2011, http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/18563547.asp. (Erişim tarihi: 27.11.2011) Serdar ERDURMAZ 166 ce sağlamış olduğu imkânları devam ettirebilmek ve yarım kalan işleri bitirmek suretiyle oluşan zararlarını telafi etmektir. Ancak, her şeyden önce bu yeni yönetimlerle kurulacak iyi ve güçlü diplomatik, ekonomik, sosyal ve kültürel ilişki ve işbirliği ile gerçekleşeceğinin idraki içinde olan ülke yöneticileri bu konularda her türlü engellemeye rağmen, ciddi adımlar atma çabası içindedirler. SONUÇ VE DEĞERLENDĐRMELER249 Kaddafi başlangıçta ülkesinin refahı için çalışan bir lider iken, gittikçe megaloman, despotik bir yönetici durumuna dönüşmesi onu bu günkü sona doğru adım, adım yaklaştırmıştır. Muhtemelen 2008 Mart ayında yaptığı konuşma sırasında kendi despotik tavrının farkında değildi.250 Bu kadar zenginliğe rağmen, refahın halka yansıtılamaması sorunun temelinde yatan ana neden olarak görülmektedir. Ancak, Batı’nın müdahalesinde asıl nedenin; insan haklarının Kaddafi ve yakınları tarafından çiğnenmesi gibi görünen zahiri nedenlerin dışında, temelde tamamen Batı’nın ekonomik çıkarlarını gözetmesinden kaynaklanan ve Kaddafi’nin kontrol kabul etmemesi veya Batının kontrol edemediği bir güç haline gelmesi olduğu belirtilebilir. Öncelikle Libya’da rezervleri bulunan, uzay gemilerinde ve uçaklarda kullanılan yüksek nitelikli tatlı petrolün ABD ve Batı kontrolü dışında millileştirilmesi Batının Kaddafi’nin ipini çekmek için fırsat kollamasına en önemli etken olmuştur. Bunun dışında, inisiyatif kullanarak, Batı’nın üye olarak dâhil edilmediği Afrika Para Fonu gibi örgütlerin kurulması ve Kaddafi’nin Libya adına inisiyatif alması, RASCOM ile Batı’ya ciddi gelir kayıplarına yol açan girişimlere öncülük etmesi Batı da Kaddafi karşıtlığını arttırmıştır. Fransa ve Đtalya’yı ziyareti sırasında Kaddafi’nin kurduğu görkemli çadırda dostluk mesajları veren Batılı liderler ilk fırsatta bunun hırsını almak için zaman ve mekân kolladıkları bu gün daha iyi anlaşılmaktadır. Sonuçta istedikleri ortamı sağlamış görülmektedirler. Libya Geçici Hükümeti’nin Kaddafi’nin öldüğünü resmen açıklaması üzerine AB’de NATO harekâtına katkıda bulunan üyeler “despotizm devrinin sonu olduğunu” açıklamışlardır. ABD Baş- 249 Celalettin Yavuz, Serdar Erdurmaz, Age 2, S 129 250 Sebastian Tong, “Investors peering through the receding fog of war will find plenty of promise and a few pitfalls in a post- Gaddafi Libya”. 22.08. 2011, http://www.reuters.com/article/2011/08/22/ us-libya-investment-idUSTRE77L4NG20110822. (Erişim tarihi:27.11.2011) Serdar ERDURMAZ 168 kanı Barack Obama ise, “Libya halkı için uzun ve acılı bir dönemin kapandığını” ifade etmiştir. Kaddafi’nin ele yakalanarak, doğum yeri olan Sirte’nin de ele geçirilmesiyle birlikte devrimci muhalif güçlerin kesin zaferi sağlanmış olmaktadır. Arap Baharı’nın Libya’da yansıması Tunus ve Mısır’da ki gibi nispeten sakin değil, oldukça fırtınalı bir şekilde yankılanmıştır. 20’nci yüzyılın başlarında Đtalyan işgaline karşı ölümüne mücadele eden, el Kaide’ye olan katkıları ve Lockerbie gibi devlet terörü ile haşır, neşir isyancı aşiretler karması olan Libyalıların geleneksel biçimde sonuna kadar çarpışacakları, hem Kaddafi ve taraftarları ve hem de muhalifler için tahmin edilebilen bir davranış şeklidir. Bu nedenle, Kaddafi rejimi yakınları ve taraftarları sahip oldukları imtiyazları kaybetmemek, muhalifler ise, kendilerine özgür, refah ve insanca bir yaşam, dünya yaratmak için Arap Baharı’nın Tunus ve Mısır’da ki sonuçlarından etkilenerek birbirleri ile çatışmaya girdikleri söylenebilir. Burada olayların bir iç savaşa dönüşmesindeki en önemli faktör, Tunus ve Mısır’dakinden farklı olarak, Libya Silahlı Kuvvetleri’nin etkin bir varlık gösterememiş olmasıdır. Diğer ülkelerde silahlı kuvvetler gösterdikleri muhalifleri destekleyici tutumla, başta bulunan diktatörlerin iktidarı bırakmasını zorlayıcı en önemli faktör olmuştur. Bu suretle çatışmaların tırmanmasıyla bir iç savaş çıkmadan yumuşak geçiş gerçekleştirilebilmiştir. Hâlbuki bu husus Libya’da uygulanamamıştır. Bunun nedeni ise, yine Kaddafi rejiminin silahlı kuvvetler üzerindeki oyunundan kaynaklanmaktadır. Kaddafi, ileride silahlı kuvvetlerin devrimle kendisini alaşağı edebileceği korkusuyla, orduyu modernize etmekten ve sağlam emir komuta yapısı altında güçlendirmekten daima uzak durmuştur. Kendisi ve yakınlarının güvenliğini ise, sadık aşiret üyelerinden oluşturduğu ve oğullarının komutası altında ki güçlü muhafız birlikleri ile sağlama yoluna gitmiş ve bunları son derece kuvvetli bir konumda tutmuştur. Durum böyle olunca silahlı kuvvetlerin muhalifler lehinde eğilim ortaya koyması mümkün olamamıştır. Protestoların önlenememesi üzerine oğullarının emrindeki kuvvetler karadan, denizden ve havadan muhaliflerin üzerine LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 169 ölüm kusmaya başlamıştır. Kaddafi’nin kendi halkını silahlı kuvvetlerle vahşi bir şekilde katletmeye başlaması, uluslar arası topluluğun tepkisini çekmiştir. Uluslar arası topluluklar ve bir kısım ülkeler, Kaddafi’ye bu vahşeti bir an evvel durdurması ve halkın iradesini dikkate alarak gerekli düzenlemeleri yapmasını talep etmişlerdir. Kaddafi rejiminin bu taleplere duyarsız kalması üzerine BM devreye girerek tarihte bir ilke imza atarak, Libya’nın iç meselesinden kaynaklanan kargaşaya uluslar arası müdahale hakkını “koruma yükümlülüğü” kapsamında yürürlülüğe koymuştur. Aslında BM uluslar arası alanda devletlerin sorunlarına barışçı çözümler arayan bir örgüttür. BM şartına göre, herhangi bir devletin iç meselelerine müdahale hakkı mevcut değildir. Ancak, özellikle Afrika ülkelerinde ortaya çıkan iç savaşlarda sivil halkın acımasızca katledilmesi ve insanca yaşam hakkının elinden alınmasına uluslar arası toplumun seyirci kalması ve bir şey yapamamasının ortaya çıkardığı eksikliğin giderilmesi için çalışmalar yapılmıştır. Bu doğrultuda BM 2000’li yılların sonunda “koruma yükümlülüğü” adı altında bir görev yüklenmiştir. Buna göre, egemen her devletin yöneticileri kendi halkının insanca yaşamasını sağlamaktan ve yaşam hakkını güvence altına almaktan sorumludur. Bunu sağlayamadığı takdirde BM müdahale hakkına sahip olur ve daha ötesinde de, bunun için gerekli kurumların gerçekleştirmesine yardımcı olur şeklinde bir görev üslenmiştir. Đşte BM’nin Libya iç savaşına müdahalesi bu sorumluluğun kapsamı içinde değerlendirilmiş ve meşrulaştırılmıştır. BM’nin Libya’da ki bu uygulamasından çıkarılacak ders oldukça önemli bir konuyu gözler önüne koymaktadır. Bundan sonra herhangi bir ülke siyasi sınırları içinde ortaya çıkacak halkı içine alan çatışmalar bahane edilerek, BM’nin müdahalesi gündeme gelebilecek demektir. Bu durumda, BM misyonuna yeni görevler eklendiği anlamı çıkarılabilir. Bu bakımdan Libya karmaşası bir örnek mesele olarak dikkatle analiz edilerek, BM’nin görev alanları açık ve net bir şekilde etüt edilerek saptanmalıdır. Bu konuda uluslar arası hukukçuların derinlemesine çalışmasına ihtiyaç olduğu değerlendirilmektedir. BM’nin bu meşru müdahale kararının uygulamasında ise, akıllı bir yol takip edilmiş ve alınan kararda müdahalenin ülkeler- Serdar ERDURMAZ 170 ce münferit olarak veya bölgesel örgütlerle işbirliği halinde yapılması öngörülmüştür. Burada ise, NATO devreye girmiştir. NATO yeni kabul ettiği Stratejik Konsept içeriğindeki “Müşterek Güvenlik- Cooperate Security” mülahaza ile görev üslenme imkânı bulmuştur. Buna göre, üyelerin ekonomik ve güvenlik konularında sıkıntıya düşmeleri halinde tehdide karşı müşterek olarak müdahale edilmesi gündeme gelmiştir. Çünkü Avrupa’yı besleyen petrol kaynağında kesinti durumu ortaya çıkmıştır. Zaten ekonomik sıkıntı içinde olan NATO’nun Avrupa üyeleri bu durumu kaldıracak durumda değildir. Böylece NATO’da duruma müdahil olmuştur. NATO’nun müdahalede çok istekli olmadığı, Almanya’nın başı çektiği ondan fazla üyenin çekimser kalmasıyla anlaşılmaktadır. NATO’nun görev almasına onay veren ülkelerden bir kısmı uygulanmakta olan harekâta katılmaktan geri durmuşlardır. Bu durumda harekâtın yükü fiilen bir kısım ülkelerin omzuna binmiştir. Özellikle Avrupa ülkelerinin savunma bütçelerinde oluşturdukları kısıntı NATO’nun silah ve mühimmat tahsisatı açısından yetersiz kalmasına yol açmış ve yine yükün % 75’den fazlasının ABD üzerine bindiği şikâyetleri oluşmuştur. Böylece, NATO içinde de bir takım sıkıntıların ortaya çıktığı saptanmıştır. Sonuçta, NATO tarafından bu uygulamanın sonuçlarının değerlendirilerek, zafiyetlerin giderilmesi gerektiği düşünülmektedir. Bunun yanında, Arap Birliği, Afrika Birliği gibi uluslar arası birçok örgüt özellikle siyasi alanda etkin rol oynama çabası içine girmiştir. Konuya Rusya ve Çin açısından baktığımız zaman, Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olan bu iki ülke son derece dengeli ve hesaplı bir yaklaşım içinde bulunmaya özen göstermişlerdir. Bir taraftan tarafsız kalmaya özen gösterirlerken, diğer taraftan Kaddafi nin halkına ölüm getirmesine sessiz kalamayarak, BM kararlarının geçişine izin vermişler, fakat aktif rol olmaktan geri durmuşlardır. Olayların gelişmesi ile UGK’nı meşru olarak tanımaktan geri durmamışlardır. Her iki ülkenin de BM kanalı ile aktif bir rol oynama iradesi görülmektedir. Bir taraftan askeri müdahale devam ederken BM’nin gözetimi altında siyasi kararlar alınması için Temas Grubu adı altında LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 171 ülkelerin ve örgütlerin temsil edildiği toplantılar yapılarak, gelinen aşamada muhaliflerin nasıl siyasi ve kurumsal olarak örgütlenecekleri, finansman kaynağının nasıl sağlanabileceği konularına çözümler aranmaya çalışılmıştır. Neticede UGK Libya devletinin meşru temsilcisi olarak, ülkeler tarafından kabul görmüş ve Eylül ayı içinde BM’de meşru temsilci bulundurma hakkını elde etmiştir. UGK, taslak anayasa metni hazırlamış ve ilerideki aşamada geçici hükümeti kurma faaliyeti içine girmiş ve 25 Kasım tarihinde geçici hükümeti tesis etmiştir. Bundan sonra sıra yeni anayasanın hazırlanarak, demokratik kurumların yapılanması parlamento seçimleri ile birlikte yeni bir yaşam tarzını ülkede yerleştirmek için inatla ve kararlılıkla çalışmaya gelmiştir. Bu aşamadan sonra, siyasi yapılanmasını geliştirmeye çalışan Libya’da yıkılan yerlerin imarı ve demokratik kurumların tesisi gibi zorlu bir süreç başlayacaktır. Buna paralel olarak ekonominin güdücü unsuru olan petrol ve doğal gaz üretiminin faaliyete geçmesi son derece önem kazanmaktadır. Aksi takdirde finansman kaynağı olmaz ise, hiçbir kurumun sağlıklı olarak tesisi mümkün görülmemektedir. Libya Milli Petrol Şirketi ve yabancı şirketlerin öngörüsüne göre, yapılan muhtelif değerlendirmelerde 2012’nin ilk dönemlerinde günde 400.000 varil kadar, sonlarına doğru ise bu miktarın artarak, günde 800.000 varile ulaşabileceği belirtilmektedir. Libya içindeki çatışmaların 12 ila 18 ay kadar sürebileceği ve üretimin başlamasıyla birlikte Brend petrol fiyatında bir iyileşmenin hissedileceği ifade edilmektedir. Libya için önemli olan elde edilen petrol gelirinin halka nasıl yansıtılacağıdır. Kaddafi döneminde halkın büyük bir kısmına ulaşmayan refah, ülkenin yeniden inşasında kullanılmak zorunda kalacak ve uzun vadede halka katkı sağlayabilecektir. Agoco, Libya Milli Petrol Şirketi’nin (NOC) bir alt kuruluşu olarak, ayaklanmadan önce günde 450.000 varil civarında üretim yapmaktaydı. Bunun 250.000 varil/gün kadarı Sirte havzasının, Sarir ve Misla alanlarından gelmekteydi. Sirte havzası Libya’daki en eski ve en çok jeolojik özelliği olan bölgesi arasındadır. Ancak, içlerinde en kısa zamanda faaliyete geçebilecek olanıdır. Đsyancı- Serdar ERDURMAZ 172 lar tahrip edilen tesis ve boru hatlarını derhal tamir etmişler ve en erken Eylül ayı içinde üretime başlayacak gibi görünmektedir. Murzuk havzası güney batıda daha yeni ve daha az karmaşık bir yapı içerir. Bu havzanın çok fazla tahrip olmadığı değerlendirilmektedir. Đsyancılar Haziran sonunda Kaddafi kuvvetlerini petrolden mahrum bırakmak için Trablus’a yakın Azzawiya rafinerisine gelen boru hattını kesmişlerdir. Bu hat yapılana kadar, (önceki üretim 400.000 varil iken) buradan istifadenin mümkün olmayacağı değerlendirilmektedir. Pelagian Şelf havzası Trablus kıyılarında açık denizdedir. Bu kısım çatışma alanı dışında olup faaliyete geçmesi son derece kolaydır. Elde edilen yüksek sülfürlü, sert ve rafinerisi yüksek maliyetli ham petrol buradan tankerlerle sevk edilmektedir.. Bu bakımdan benzin ve dizel yakıt için çok uygun değildir. Halen birçok ayrıntı çözülememiş olsa dahi Libya Milli Geçici Konseyi uluslar arası şirketlerle petrol konusunda yapılmış olan anlaşmalara sadık kalacağını açıklamıştır. Buna bağlı olarak, uluslar arası şirketlerde ne kadar kısa zamanda üretime başlayabileceklerinin değerlendirmesini yapmaya başlamışlardır. Libya’da ayaklanma öncesi günde 270.000 varil üretim yapan ENĐ firması Pelagian Şelfindeki havzada açık deniz tesislerinde en kısa zamanda (bir ay içinde) üretime başlayabileceğini açıklamıştır. Đtalyan Eni şirketi Libya Milli Geçici Konseyi ile aktif bir şekilde ilişkiye geçmiş ve daha sonra ham petrol olarak bedeli ödenmek üzere teknik ve tıbbi ikmal maddesi yakıt yardımları ile ilk inşa çabalamasına yardımda bulunması konusunda anlaşmıştır. Alman firması Wintershall, çatışma öncesi günde 100.000 varil üretim yapmaktaydı ve günde 350.000 varil üretim yapan Đspanyol Kersol firmaları da birkaç hafta içinde üretime başlayabileceklerini açıklamışlardır. Bazı gözlemciler Brezilya, Çin ve Rusya’nın NTC ile tekrar geri dönmek için anlaşma yapmaya çalıştığını ifade etmektedirler. Zorlanma nedenlerinin muhaliflere destekte çekimser kalmaları görülmektedir. Ancak, Rus Gazprom şirketi meşru hükümet kurulana kadar Libya’ya dönmeyeceğini açıklamasına rağmen muhaliflere yakıt tedarik ederek, uzlaşmaya yönelik bir jest yapmış ve aynı zamanda Rusya NTC’i diplomatik olarak tanımıştır. LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 173 Görüldüğü gibi petrol üretimi konusunda Batılı ortakların kendi çıkarları doğrultusunda mücadeleleri başlamıştır. Bu müdahalede muhtemelen ABD petrol firmaları da yer alacaktır. Bu durumda ABD’ artık Kuzey Afrika’da fiilen varlık gösterme süreci içine girmiş olacak ve Fransa ve Đtalya ile çatışma içine girecektir. Bu çatışma açıktan ve fiili olmasa bile ekonomik alanda münhasıran yeni Libya devleti hükümet edenleri üzerinde etkinlik sağlama mücadelesi olarak yansıyabilecektir. ABD’nin Libya hadisesindeki siyasetine baktığımızda ise, Irak ve Afganistan’a karşı uygulanan stratejiden farklı bir tutum içine girdiğini görmekteyiz. Olayların tırmanması üzerine ABD liderliği ele alarak hemen ileriye çıkarak müdahale için öncülük etmekten geri durmuştur. Bunun yerine Fransa, Đngiltere gibi ülkelerin çıkış yapmasına yol açmıştır. Bunun yanı sıra BM’nin etkin olmasında öncü olmuş ve alınan kararların uygulanmasında sorumluluğun ve mali yükün paylaştırılması için gerek NATO ve gerek NATO dışı ülkelerin destek vermesine sıcak bakmıştır. Öyle ki yapılan Temas Grubu toplantılarının muhtelif ülkelerin liderlerinin eşbaşkanlığında yapılmasına tevazu ile yaklaşmıştır. Ancak, askeri harekâtta olduğu gibi, siyasi alanda da gerekli etkinliği geri planda göstermekten geri durmamıştır. Uygulanan bu yeni strateji, artık ABD’nin Başkan Bush zamanında olduğu gibi “benim dediğimi yapan benimledir” prensibini köklü bir şekilde terk ettiğini, buna mukabil uluslar arası kurumları devreye sokmak suretiyle birçok ülke ile işbirliği içinde beraber hareket seçeneğini uygulamaya başladığını göstermesi açısından ilginç olmaktadır. Türkiye Libya meselesine orada bulunan büyük yatırımlarının uygulayıcısı vatandaşlarının güvenli bir şekilde tahliyesi problemini başarı ile gerçekleştirmesiyle başlangıçtan itibaren müdahil olmuştur. Bu süreçte Türkiye bir yandan Türk vatandaşlarının can güvenliğinin sağlanmasını öncelikli ilke olarak benimsemiş ve aynı zamanda Libya halkın taleplerinin barışçıl yöntemlerle dikkate alınması adına Kaddafi yönetimi ile sürekli temas halinde olmuştur. Yaşanan bu politik gelişmeler Bingazi’de ilk etapta muhalif halk nezdinde Türkiye karşıtı bir tutum sergilenmesine yol açmıştır. Kaddafi’nin tutumunda bir değişiklik olmaması Türkiye’nin temaslarını kesmesine neden olmuştur. Serdar ERDURMAZ 174 Türkiye’nin bu tutumu Bingazi nezdindeki olumsuz havayı Türkiye lehine değiştirmiştir. Buna ek olarak, Türkiye’nin insani kurtarma yönetimi, Libyalı hastaların Türkiye’ye transferi ve Kızılay ve Sağlık Bakanlığı’nın Bingazi ve çevre bölgelerdeki yardımları ve hizmetleri halkın Türkiye’ye yakınlaşmasını sağlamıştır. Türkiye, Fransa’nın her türlü ayak oyununa rağmen etkin bir siyaset oynayarak, başlangıçta arabuluculuğa soyunmuş, sonrasında ise NATO içinde havada ve denizde pasif görev almak suretiyle etkin olmuştur. Ayrıca Đzmir Müşterek Hava Karargâhı Unified Protector harekâtında rol almıştır. Đsyanın ilk günlerinde Libya’nın Doğu’su ile Batı’sının ayrılması ve toprak bütünlüğünün ortadan kalması şeklindeki çözüm dedikodularına Türkiye karşı çıkarak, toprak bütünlüğü ilkesine saygıyı vurgulamış ve doğal kaynakların bölünmezliği ve Libyalıların olduğunda ısrar etmiştir. UGK ile olan ilişkileri gerek Dışişleri Bakanı ve gerekse Başbakan’ın ziyaretleri ve mali yardımlarla sıcak tutarak gelecekteki hükümet ile işbirliği yolunu açık tutmuşlardır. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun iki defa, biri Temmuz ayında diğeri Ağustos’ta Bingazi ziyaretleri ve Tahrir Meydanında halka seslenişi büyük ilgi görmüştür. Avrupa ülkelerine kıyasla Türkiye UGK’nın acil talep edilen temel ihtiyaçların karşılanması gibi konularda en somut çalışmaları yapan ülke konumunda olmuştur. Türkiye’nin açtığı kredi ve sağladığı hibe ve bunun yanı sıra BM Güvenlik Konseyi kararlarına uygun olarak Kaddafi’nin mal varlığına el konularak, Arab Türk Bankası’nın da TMSF’ye devredilmesi UGK ile ilişkileri geliştiren girişimler olmuştur. Bunların yanı sıra, Bingazi’de muhaliflerin yaşamının idamesi ve harekâtın icrasının sağlanması için ihtiyaç duydukları akaryakıtın tedarikine Katar’la beraber Türkiye’nin katkısı önemli bir adım olmuştur. Türkiye’nin bu Türk firmalarının Libya topraklarında yapmış oldukları tüm ticari faaliyetler UGK tarafından da sıcak karşılanmakta ve daha fazlasının da talep edileceği ifade edilmektedir. Ayrıca 15 Temmuz’daki Temas Grubu toplantılarına ev sahipliği yaparak da Türkiye aktif rolünü ve bu rolün meşruiyetini ortaya koymuştur. Eylül ayının sonunda ise Başbakan Erdoğan’ın Mısır Tunus’la birlikte Libya’yı ziyareti ve orada halka yapmış olduğu konuşma bütün Dünya’da büyük yankı getirmiştir. LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 175 Türkiye’nin sorunun vuku bulduğu dönemden bugüne kadar sergilediği aktif tutumu Avrupa ülkelerince de yakından izlenmektedir. Başka bir deyişle Türkiye izleyen ve takip eden değil tersine izlenen ve etkileyen belirleyici ülke konumunda olmuştur. Libya’nın 41 yıldır süren çıkmaz sokakta ki serüveni bundan sonra yalnız kendi halkının iradesi ile tesis edilecek politik, ekonomik ve sosyal kurumlarla yönetilmek suretiyle yeni ufuklara doğru yelken açacaktır. Demokrasinin gerektirdiği kurum taleplerine cevap verecek şekilde ülkenin yapısal olarak şekillenişinde, imar veya inşasında ABD ve Avrupa ülkeleri ile ilişkilerin kurulması beklenen bir tavırdır. Đslam ülkesi olarak, dini kesimlerin baskısı altına girmeden politik hayata ilişkin kurumsal yapılanmada Batı kurumlarının yanında, Türkiye’nin demokrasi tecrübesi Libya için ihtiyaç duyulan bir deneyim yansıması olacaktır. Bu bakımdan teorik olarak dile getirilen demokrasi, özgürlükler, piyasa ekonomisi, insan hakları, sosyal adalet gibi değerlerin pratik açıdan arzulanan şekilde hayata geçirilmesindeki zorlukların Türkiye örneğinden istifade ile Libya’ya adapte edilebilme şansı vardır. UGK’da muhtemelen bunun farkında olarak, ABD, Fransa ve Đngiltere’nin yanı sıra her fırsatta Türkiye’nin paha biçilmez desteğinden bahsetmekte ve bunun sürdürüleceğini ifade etmektedir. Buradan hareketle, bundan böyle mevcut UGK ile birlikte sürdürülmekte olan her türlü kurumsallaşma faaliyetinde Türkiye’ye önemli bir rol verileceği ifade edilebilir. Buna ek olarak, Türkiye inşaat ve imar iskân sektörü açısından da Libya tarafından kabul görmüş ve ülke Türk firmalarının oldukça yoğun faaliyette bulunduğu ülkelerden biri durumundadır. Đsyanların başlamasıyla birlikte yarım kalan işbirliklerinin yeni yönetim tarafından tanınması ve kabul görmesi ile tamamlanmasının sağlanması ve daha da ötesinde yeniden yapılanma sürecinde Türkiye’nin yeni yükümlülükler almasını kolaylaştıracaktır. Nitekim UGK’dan bu konuda talep gelmiş ve sözler alınmıştır. Her şeye rağmen Türkiye Libya’da Müslüman bir ülke olarak gerekli rolü oynamış ve liderlik rüştünü ispat etmiş görünmektedir. Ulaşılan sonuç birkaç kelime ile vurgulanmak istenirse, Libya’da iç dinamiklerin çatışmasında, diğer bir değişle Kaddafi si- Serdar ERDURMAZ 176 lahlı güçleri ile muhaliflerin çatışmasında isyancılar başarıyı dış dinamiklerin yardımı ile sağlamışlardır. Eğer ABD, Fransa ve arkasından BM ve NATO isyancılara tam destek vermeseydi, muhaliflerin başarı şansının olamayacağı ve Kaddafi’nin kontrolü yeniden ele geçirebileceği söylenebilir. Tunus ve Mısır’da Libya’da olduğu gibi dış dinamiklerin müdahalesinin gündeme gelmediğine şahit olmaktayız. Dış dinamikler olarak, Fransa’nın ulusal çıkarları doğrultusunda hareket ederek inisiyatifi ele almaya çalıştığını, ancak, çekimser kalmaya çalışan ABD’nin buna fırsat vermeyerek, BM’i ve ardından da bölgesel bir güç olan NATO’yu devreye sokarak Fransa’yı pasifize etmeye çalıştığını görmekteyiz. Bununla beraber, NATO kesin netice alana kadar uyguladığı müşterek harekât ile fiili kara harekâtı hariç her türlü desteği muhaliflere sağlama yoluna gitmiştir. Burada vurgulanması gereken en önemli olan husus, Batı’nın müdahale ederken meşru bir zemin olarak, BM’in “koruma yükümlülüğü”nün arkasına sığınmasıdır. Bu gün aynı katliamlar Suriye’de gerçekleşmeye devam ederken, koruma yükümlülüğü konusunda kimsenin kılının kıpırdamadığını görmekteyiz. Bu çifte standartlı davranışın altında yatmakta olan tek ve doğru olan gerçek “Batı’nın ulusal çıkarlarının nispi değerleri olarak” karşımıza çıktığı değerlendirilmektedir. Bütün bu çabalardan sonra Libya bağımsız, demokratik, çok partili, insan haklarına saygılı bir hükümet sahibi olabilecektir. Bütün bu değişimle beraber her şeyiyle tamamen Batı’ya bağlı ve onun kontrolü altında olan bir ülke konumuna getirilecektir. EKLER EK-A: Libya Olayları Kronolojisi Libya Olayları Kronolojisi Libya Olayları Kronolojisi 18 Aralık 2010 Tunus’ta Muhammed Bouazizi adlı üniversite mezunu bir seyyar satıcı kendini yaktı. Tunus, Cezayir ve Lübnan’da protesto gösterileri başladı. 31 Mart Kontrolün NATO’ya devri ile ABD dışı NATO üyeleri ve müttefik Arap ülkeleri tüm sabit kanatlı hava gücü ve deniz kuvvetleri unsurlarını sağlamışlardır. Türkiye tahsis etmiş olduğu 7 uçak ile uçuşa yasak bölge kontrolü görevinde yer almayı seçmiş ve pasif kontrol görevi üslenmiştir. Bu nedenle Başbakan Erdoğan’ın ifade ettiği gibi, Türkiye Libya halkına karşı bombalama faaliyeti içinde değildir. 5 su üstü gemisi ve bir denizaltı ile denizden yapılacak silah ambargosu denetiminde yer almıştır. 14 Ocak 2011 Tunus Devlet Başkanı Zeynel Abidin Ben Ali yönetimden çekildi. 7 Nisan Kaddafi güçleri Brega’yı aldı, karşılıklı harekâtta durağanlık yaşanıyor. 17 Ocak Mısır’da bir protestocu Mısır Parlamentosu’nun önünde kendini ateşe verdi. Olaylar tüm Mısır’a yayıldı. 13 Nisan Libya Temas Grubu’nun Katar’da Birinci Toplantısı 25 Ocak Mısır’da göstericiler Tahrir Meydanı’nı işgal etti. 3 Mayıs Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Đstanbul’da Libya’ya Đlişkin olarak Yaptığı Açıklama. 26 Ocak Suriye’de kitlesel protesto gösterileri başladı. 5 Mayıs Temas Grubu’nun Roma’da Yapılan Đkinci Toplantı Serdar ERDURMAZ 178 30 Ocak Fas’ta Kral VI. Muhammed reform ve yeni anayasa sözü verdi. 13 Mayıs Rus Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov Libya Temas Grubu’nun hukuka aykırı bir girişim olduğunu ve batının Kuzey Afrika ülkesine müdahalesinin bütün Ortadoğu’da çatışmaları ateşleyeceğini ileri sürmüştür 1 Şubat Ürdün Kralı Abdullah istifa eden hükümetin yerine yeni kabine atadı. 24 Mayıs French Defence Minister Gerard Longuet Fransa’nın Libya’ya taarruz helikopteri göndereceğini teyit etti. 10 Şubat Irak’ta kitlesel gösteriler düzenlenmeye başladı. 27 Mayıs Đngiltere’nin 4 Apache taarruz helikopterini göndermesi 11 Şubat 30 yıldır Mısır’ı yönetmekte olan Hüsnü Mübarek yönetimden çekildi. 4 Haziran Brega kenti yakınında taarruz helikopterlerinin ilk taarruzu 15 Şubat Libya’da insan hakları savunucusu Fethi Tarbel’in tutuklanması üzerine Bingazi’de isyana dönüşecek olan protestolar başladı. 6 Haziran The Đtalya Giuseppe Garibaldi uçak gemisini maliyetleri düşürmek için çektiklerini açıkladılar. 22 Şubat Libya’daki Vatandaşlarımız Tahliye Ediliyor. 7 Haziran Nafusa dağındaki isyancıların Yafran kentini ele geçirmeleri 24 -25 Şubat Kaddafi karşıtları birçok kentin kontrolünü ele geçirdi. Yabancı Ülke vatandaşlarının tahliyesine yardım için özel kuvvetlerin girişi. Misurata’da isyancıların şehri ele geçirmek isteyen Kaddafi güçlerine karşı mücadelesi Trablus Batsında ki Zawiyah şehri, muhaliflerin eline geçti. 9 Haziran Temas Grubu’nun Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) Yapılan Üçüncü Toplantısı LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 179 25 Şubat Avrupa Dışişleri Servis Şefi Catherine Ashton, AB olarak atacakları üç önemli adımı sıralamıştır. 29 Haziran Fransız askeri yetkilileri Nafusa dağlarındaki isyancılara silah yardımının havadan atıldığını teyit ettiler. 26 Şubat 1970 sayılı BM kararının alınması silah ambargosu ve Kaddafi ailesinin varlıklarının dondurulması 3 Temmuz Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Bingazi ziyareti ve bu tarihte Tahrir Meydanında halka seslenişi 26 Şubat Türkiye, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan kanalı ile yaptırımlarda Kaddafi’den ziyade Libya halkına zarar vereceğinin göz önüne alınması gerektiği konusunda Güvenlik Konseyi’ni uyarmıştır. Uluslar arası camianın petrol açısından değil, vicdanlı, adil, hukuk ve evrensel insani değerlere göre hareket etmesi konusunda çağrı yapmıştır. 13 Temmuz Temas Grubu’nun Türkiye ev sahipliğinde Đstanbul’da yaptığı 4’ ncü toplantı 28 Şubat Almanya’da Hannover’deki Cebit fuarına katılan Başbakan R. Tayyip Erdoğan’a NATO’nun Libya’ya müdahalesi sorulduğunda verdiği cevap ise; “NATO Libya’ya müdahale etmeli midir? Böyle bir saçmalık olur mu yahu? NATO’nun ne işi var Libya’da?” şeklindeydi. 31 Temmuz Libya Ulusal Geçiş Konseyi tarafından yapılan açıklamada, isyancılara Türkiye tarafından 200 milyon dolarlık bir yardım yapıldığını ve bunu aldıklarını ifade etmiştir. 3 Mart Uluslararası Ceza Mahkemesi -The International Criminal Court (ICC) Kaddafi rejiminin halkına karşı vahşet uygulaması nedeniyle soruşturma açılmasını kabule etti 1 Ağustos Trablus yolu üzerinde Misurata Batı’sında Zlitan saldırılar başladı. Serdar ERDURMAZ 180 5 Mart Muhaliflerin oluşturduğu Uluslar arası Geçici Konsey( UGK) Libya’nın gerçek temsilcisi olduğunu ilan etti. 8 Đngiliz SAS komandosunun sivil kıyafetlerle, fakat silahlı olarak yakalanmaları 10 Ağustos Fransız uçak gemisi Charles De Faulle Toulon’a bakım için dönüyor. 10 Mart • Kaddafi kuvvetleri Zawiyah kentini tekrar ele geçirdi, 175 muhalif askerin öldürüldüğü rapor edildi. Afrika Birliği (AU) Libya’da yabancı askeri müdahalesini ret etti. Kaddafi’nin Bingazi’ye saldırıları devam ediyor. 14 -15 Ağustos • Đsyancılar Trablus’un batısında Sorman ve Sabratha, ele geçirdiler ve Tunus’tan Trablus’a ana ikmal yolu üzerinde olan Zawiyah’ta çatışmalar sürmektedir. . • Nafusa dağı bölgesinde ki isyancıların Gharyan ve Tiji’yi kontrol ettiği rapor edildi. 12 Mart Arap Birliği Libya üzerinde uçuş yasak bölgeyi destekliyor. 20 Ağustos Đsyancılar üç koldan, üçlü çatal şeklinde taarruzla Mermain şafağı harekâtı ile Trablus’a taarruz ettiler. 16 Mart Kaddafi’ye bağlı güçler Bingazi’yi bombalamaya başladı. 23 Ağustos Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Bingazi’ye ikinci ziyaretini gerçekleştirmiş ve ortak basın toplantısı düzenlemiştir. Đsyancılar Kaddafi rejiminin sonunu işaret eden Trablus’taki kalesi Bab alAzizia girdiler. LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 181 17 Mart BM 1973 sayılı kararla Libya üzerinde “uçuş yasak bölge” ilan etti. Rusya ve Çin çekimser. 1 Eylül “Libya DostlarıFriends of Libya” adı altında, Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile Đngiltere Başbakanı David Cameron’un eşbaşkanlığında 60 ülkenin katılımıyla gerçekleşen Paris zirvesinde Kaddafi sonrası Libya masaya yatırılmıştır 19 Mart • Odyssey Dawn Harekâtı ile ABD, Đngiltere ve Fransa hava harekâtı ile Kaddafi güçlerini bombalamaya başladılar. 10 Eylül • Libya geçici lideri Mustafa Abdul Jalil Trablus’a geldi. Ban Walid ve Sirte’de Kaddafi taraftarlarının güçlü direnişi ile karşılaşıldı. 20 Mart •Muhalifler Bingazi’ye yapılan ikinci saldırıyı püskürttüler. Fransız uçak gemisi Toulon deniz üssünden Libya için ayrıldı. 15 Eylül David Cameron and Nicolas Sarkozy Trablus’ta geçici hükümeti ziyaret etti. 25 Mart • NATO, ABD’nden Uçuş yasak bölge sorumluluğunu devraldı. Unified Protector harekâtı adı verildi. • Ajdabiya’da sert çatışmalar isyancıların zaferi ile sürüyor. Brega, Ras Lanuf and Bin Jawad’a doğru sürülüyorlar. 16 Eylül BM’in 2009 sayılı kararı yürürlüğe girmiştir BM Libya’da büro açmıştır. Başbakan Erdoğan’ın Mısır, Tunus ve Libya gezisine başlaması. 20 Eylül Ban Walid ve Sirte’de ağır çatışmalar devam ediyor. BM Genel Kurul Toplantısında Libya’nın meşru temsilcisi olarak UGK tanındı. 27 Mart Türkiye uzun sürmesi muhtemel bir savaşa karşı uyarıda bulunarak Libya’da ateşkes ilan edilmesi önerisini getirdi. 21 Eylül NATO Unified Protecyor Harekâtını 90 gün uzattı. Serdar ERDURMAZ 182 20 Ekim Kaddafi’nin oğlu Mutassım ile birlikte doğum yeri Sirte’de yakalanarak, öldürülmesi 21 Ekim 41 yıl Libya’da hüküm süren Muammer Kaddafi doğumyeri Sirte’de yakalanmasını müteakip öldürüldü. Kaddafi rejimi resmen sona erdi. 31 Ekim Abdürrahim El KibUGK tarafından Geçiş Hükümeti’nin yeni Başbakanı olarak atandı ve hükümet kurma çalışmalarına başladı. 20 Kasım Kaddafi’nin oğlu Sail Đslam kaçarken yakalandı. 29 Mart ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton dünya liderlerini Londra’da buluşmaya çağırmıştır. Bu arada, Kaddafi güçleri muhalif savaşçılara Sirte’de saldırdı, isyancıları geri püskürttü ve Brega ve Ras Lanuf’u geri aldı. Uluslar arası toplumun kararlı bir şekilde Kaddafi’ye karşı olan tavrı, rejim yönetiminde çözülmelere neden olmaya başlamıştır. 25 Kasım Başbakan Abdürrahim El Kib tarafından geçiş hükümeti bakanları belirlenerek hükümet kuruldu. EK-B: Müşterek Koruma Harekâtına katılan ve Libya’da Görev Alan NATO Güçleri. Kaynak: Henry Boyd, The Military Balance, http://www.iiss.org/whats- http://www.iiss.org/whats-new/iiss new/iiss new/iiss-voices/operation voices/operation voices/operation-odyssey odyssey odysseydawn-ellamy-harmattan harmattan harmattan-mobile/ mobile/ mobile/ Harekâtın sevk ve idaresi BM 1973 sayılı kararı paralelinde ABD güdümünden NATO’ya devredilmiştir. Ancak, ABD EA-18Gs and F-16CJs hava savunma unsurlarını baskı altına alan uçakları göreve devam etmiştir. Aşağıdaki liste 10 Haziran 2011 itibarıyla elde edilen en güvenilir bilgilere dayanmaktadır. Ülke ve örgütler bazında ve deniz unsurları tip ve numaraları ile hava unsurları tip ve uygun konuşlanma yerleri ile listelenmiştir. 10 HAZĐRAN 10 HAZĐRAN 2011 ĐTĐBARIYLA 2011 ĐTĐBARIYLA 2011 ĐTĐBARIYLA KOALĐSYON GÜCÜ KOALĐSYON GÜCÜ BELÇĐKA BELÇĐKA Deniz Unsurları Deniz Unsurları Deniz Unsurları BNS Narcis (MCMV: M 923) Hava Unsurları Hava Unsurları Hava Unsurları 6 F-16AM Fighting Falcon (FTR: Araxos, GRC) BULGARISTAN BULGARISTAN Deniz Unsurları Deniz Unsurları Deniz Unsurları BS Drazki (FFGM: F 41) KANADA Deniz Unsurları Deniz Unsurları Deniz Unsurları HMCS Charlottetown (FFGHM: FFH 339) Hava Unsurları Hava Unsurları Hava Unsurları 7 CF-18 Hornet (FGA: Trapani, ITA) 2 CC-150T (TKR: Trapani, ITA) 2 CP-140 Aurora (ASW: Sigonella, ITA) DANĐMARKA NĐMARKA NĐMARKA Hava Unsurları nsurları nsurları 6 F-16AM Fighting Falcon (FTR: Sigonella, ITA) FRANSA[ FRANSA 251] Deniz Unsurları Deniz Unsurları Deniz Unsurları FS Amethyste (SSN: S 605) FS Charles de Gaulle (CVN: R 91) with: 10 Rafale M (FGA)/6 Super Etendard Modernisé (FGA)/2 E-2C Hawkeye (AEW&C) FS Jean Bart (DDGHM: D 615) 251 Milli komutanlık altında LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 185 FS Jean de Vienne (DDGHM; D 643) FS Courbet (FFGHM: F 712) FS LV Le Hénaff (FSG: F 789) FS Tonnere (LHD: L 9014) with: 2 AS-665 Tiger (ATK HEL)/10 SA-342M Gazelle (MRH HEL) FS Marne (AORH: A 630) Hava Unsurları Hava Unsurları 7 Rafale B/C (FGA: Solenzara, FRA) 3 Mirage F-1CR (ISR: Solenzara, FRA) 5 Rafale B/C (FGA: St Dizier, FRA) 7 C-135FR (TKR: Istres-Le Tubé, FRA) YUNANĐSTAN YUNANĐSTAN Deniz Unsurları Deniz Unsurları Deniz Unsurları HS Hydra (FFGHM: F 452) ĐTALYA[ ĐTALYA 252] Deniz Unsurları Deniz Unsurları Deniz Unsurları ITS Giuseppe Garibaldi (CVS: C 551) with 6 AV-8B Harrier II (FGA) ITS Euro (FFGHM: F 575) Hava Unsurları Hava Unsurları Hava Unsurları 7 Tornado ECR (FGA: Trapani, ITA) 5 Tornado IDS (FGA: Trapani, ITA) 8 Typhoon (FTR: Trapani, ITA) 4 F-16 Fighting Falcon (FGA, Trapani, ITA) 1 KC-767A (TKR, Practica di Mare, ITA) 1 KC-130J (TKR, Trapani ITA) ÜRDÜN Deniz Unsurları Deniz Unsurları Deniz Unsurları 6 F-16AM Fighting Falcon (FTR: Aviano, ITA) 252 Mevcut kuvvetler milli komutanlık altında Serdar ERDURMAZ 186 NATO Hava Unsurları Hava Unsurları Hava Unsurları 3 E-3A Sentry (AEW&C: Trapani, ITA) HOLLANDA HOLLANDA Deniz Unsurları Deniz Unsurları Deniz Unsurları HNLMS Haarlem (MCMV: M 853) Hava Unsurları Hava Unsurları Hava Unsurları 6 F-16AM Fighting Falcon (FTR: Decimomannu, ITA) 1 KDC-10 (TKR: Decimomannu, ITA) NORVEÇ Hava Unsurları Hava Unsurları Hava Unsurları 6 F-16AM Fighting Falcon (FTR: Souda Bay, GRC) KATAR Hava Unsurları Hava Unsurları Hava Unsurları 6 Mirage 2000-5EDA (FGA: Souda Bay, GRC) ROMANYA ROMANYA Deniz Un Deniz Un Deniz Unsurları surları surları ROS Regele Ferdinand (DDH: F 221) ĐSPANYA ĐSPANYA Deniz Unsurları Deniz Unsurları Deniz Unsurları SPS Mistral (SSK: S 73) SPS Méndez Núñez (DDGHM: F 104) Hava Unsurları Hava Unsurları Hava Unsurları 4 F/A-18 Hornet (FGA: Decimomannu, ITA) 1 B-707 (TKR: Decimomannu, ITA) 1 CN-235 (MP: Decimomannu, ITA) ĐSVEÇ Hava Unsurları Hava Unsurları Hava Unsurları 8 Gripen (FGA: Sigonella, ITA) 1 Tp-84 (TKR, Sigonella, ITA) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 187 TÜRKĐYE TÜRKĐYE HavaUnsurları HavaUnsurları HavaUnsurları 6 F-16C Fighting Falcon (FGA: Sigonella, ITA) 1 KC-135 (TKR: Sigonella, ITA) Deniz Unsurları Deniz Unsurları Deniz Unsurları TCG Sakarya (SSK: S 354) TCG Yavuz (FFGHM: F 240) TCG Yildirim (FFGHM: F 243) TCG Kemalreis (FFGHM: F 247) TCG Gökϧaeda (FFGHM: F 494) TCG Akar (AORH: A 580) BĐRLEŞĐK ARAP EMĐRLĐKLERĐ BĐRLEŞĐK ARAP EMĐRLĐKLERĐ Hava Unsurları Hava Unsurları Hava Unsurları 5 F-16E/F Fighting Falcon (FGA: Decimomannu, ITA) 6 Mirage 2000-9DAD (FGA: Decimomannu, ITA) ĐNGĐLTERE ĐNGĐLTERE[253] Deniz Unsurları Deniz Unsurları Deniz Unsurları HMS Triumph (SSN with SLCM: S 93) HMS Liverpool (DDGHM: D 92) HMS Sutherland (FFGHM: F 81) HMS Brocklesby (MCMV: M 33) HMS Ocean (LPH: L 12) with 4 AH-64D Apache (ATK HEL) Hava Unsurları Hava Unsurları Hava Unsurları 4 VC-10 (TKR: Akrotiri, CYP) 1 E-3D Sentry (AEW&C: Akrotiri, CYP) 2 Sentinel R1 (ISR: Akrotiri, CYP) 1 Nimrod R1 (ELINT: Akrotiri, CYP) 12 Tornado GR4 (FGA: Gioia del Colle, ITA) 6 Typhoon (FGA: Gioia del Colle, ITA) 2 E-3D Sentry (AEW&C: Trapani, ITA) 2 VC-10 (TKR: Trapani ITA) 253 Mevcut kuvvetler milli komutanlık altında Serdar ERDURMAZ 188 ABD[254] Deniz Unsurları Deniz Unsurları Deniz Unsurları USS Mahan (DDGHM: DDG 72) Hava Unsurları Hava Unsurları Hava Unsurları 6 F-16CJ Fighting Falcon (FGA: Aviano, ITA) 5 EA-18G Growler (EW: Aviano, ITA) 1 EC-130H Compass Call (EW: Souda Bay, GRC) 1 EC-130J Commando Solo (EW: Souda Bay, GRC) 2 RC-135 Rivet Joint (ELINT: Souda Bay, GRC) 1 EP-3E Aries II (ELINT: Sigonella, ITA) 1 P-3C Orion (ASW: Sigonella, ITA) 1 E8-C (ISR: Rota, ESP) 1 U-2 (ISR: Akrotiri, CYP) 2 E-3B/C Sentry (AEW&C: Rota, ESP) 22 KC-135 (TKR: Morón, ESP) 28-10 MQ-1 Predator UAV (CISR: Sigonella ITA) 1 RQ-4 Global Hawk UAV (ISR: Sigonella, ITA) 18 NĐSAN 2011 ĐTĐBARIYLA 18 NĐSAN 2011 ĐTĐBARIYLA ABD HAREKÂT ALANI DARBE UNSURLARI ABD HAREKÂT ALANI DARBE UNSURLARI HAREKÂT ALANI DARBE UNSURLARI ABD Deniz Unsurları Deniz Unsurları Deniz Unsurları USS Monterey (CGHM: CG 61) USS Barry (DDGM: DDG 52) USS Stout (DDGM: DDG 55) USS Roosevelt (DDGHM: DDG 80) USS Bataan (LHD: LHD 5) with 6 AV-8B Harrier II (FGA)/4 AH-1W Cobra (ATK HEL) USS Ponce (LPD: LPD 15) USS Mesa Verde (LPD: LPD 19) USS Whidbey Island (LSD: LSD 41) UNSN Kanawha (AO: T-AO 196) USNS Laramie (AO: T-AO 203) USNS Robert E. Peary (AFSH: T-AKE 5) Hava Unsurları Hava Unsurları Hava Unsurları 12 F-16C Fighting Falcon (FGA: Aviano, ITA) 254 Mevcut kuvvetler milli komutanlık altında EK-C: Bir Eve Dönüş Öyküsü. C: Bir Eve Dönüş Öyküsü. C: Bir Eve Dönüş Öyküsü. Kaynak: Tekfen Grup Şirketleri Bülteni, Nisan-Hazir Kaynak: an2011 Sayı 14 Sercan Erdurmaz (Teknik Ofis Müdürü) Libya’da yaşananları anlatıyor: – Tunus’tan başlayarak hızla tüm Arap dünyasına yayılan ve büyük bir isyana dönüşen toplumsal hareketler, Tunus ve Mısır’dan sonra şubat ortasında Libya’yı da vurdu. Daha demokratik bir yönetime kavuşmak amacıyla sokaklara dökülen isyancılarla hükümete bağlı kuvvetler arasında çıkan çatışmalar, ülkeyi büyük bir kaosa sürükledi. Đşte o dakikadan itibaren, hepimiz için endişeli bir bekleyiş ve Libya’da bulunan Tekfen çalışanlarının tahliyesi için büyük bir çaba başladı. Tekfen ailesi için en mutlu an, tüm çalışanlarımızın sağ salim Türkiye’ye adım attığı andı. Bu zorlu deneyimi yaşayan tüm Tekfenlilere geçmiş olsun diliyor, kendilerini yeniden aramızda görmenin sevincini yaşıyoruz. -Olaylar Bingazi Olaylar Bingazi Olaylar Bingazi’de ne şekilde gelişti? Siz büyük şe ’de ne şekilde gelişti? Siz büyük şehirlerde hirlerde başlayan olayların bu kadar büyüyeceğini ta başlayan olayların bu kadar büyüyeceğini ta arın bu kadar büyüyeceğini tahmin ettiniz mi? min ettiniz mi? min ettiniz mi? – 17 Şubat 2006’da, peygamber karikatürlerini protesto eylemleri sırasında çıkan çatışmalarda çok sayıda insan yaşamını yitirmişti. Bu yıl “Öfke Günü” ilan edilen 17 Şubat tarihinde göstericiler Bingazi’de büyük protestolar düzenlemeye hazırlanıyorlardı. Hatta devrim sonrası devlet görevlerinden istifa edip kendini sadece ordular komutanı ilan eden Kaddafi’nin de bizzat protestolara katılacağı ve sözde hükümetten istifalar isteyeceği duyumları geliyordu. Ancak olaylar beklenenden önce hareketlenmeye başladı. 16 Şubat günü projemizin merkez ofisinin bulunduğu Bingazi’de ufak gösteriler başlamıştı bile. Hatta Teknik Ofis’te çalışan ve eski bir gazeteci olan bir personelimiz polis tarafından gözaltına alınmıştı. Buna karşın Kufra şantiyemizde işler devam ediyor, Bingazi’de ise bölgesel gösteriler dışında bize intikal eden bir şey bulunmuyordu. Đlk silahlı isyan hareketi aslında Bingazi’nin doğusunda, kıyı şeridinde yer alan Beyda kentinde başladı. Ayaklanma mevcut yönetime yönelik olmakla beraber, mevcut ortamdan faydalanmak isteyen yerel çalışanların şirket araçlarını gasp ettiğini öğrendik. Serdar ERDURMAZ 190 Şu anda muhaliflerin üssü olan Bingazi’nin geçmişten beri mevcut rejim ile sıkıntıları olmuş ve tarihte çeşitli husumetler yaşanmış. Dolayısıyla Bingazi’de bir hareket olacağını bekliyor, ama Kaddafi’nin Libya’daki gücü nedeniyle olayların bu denli büyüyebileceğini tahmin etmiyorduk. -Olaylar şantiyelere ne zaman ve nasıl sıçradı? Olaylar şantiyelere ne zaman ve nasıl sıçradı? Olaylar şantiyelere ne zaman ve nasıl sıçradı? – Kufra şantiyemiz 20 Şubat Pazar gününe kadar çalıştı. 19’u akşamı Libyalı çalışanlarımızın birçoğu evlerine gitmek ve ayaklanmaya katılmak istediklerini söyleyerek şantiyemize ait kamyon ve pikapların bir kısmını alıp gitmeye kalktılar. Bunların çoğu, telefonla yardım istediğimiz yol üstündeki polis kontrol noktalarında durduruldular. Bingazi ise cumartesi itibariyle ciddi karışmıştı. Yerli çalışanlarımız mümkün olduğunca kamptan çıkmamamızı tembih ediyorlardı. Đlk araç çölde gasp edildi. Đlk ciddi yağmalama olayı ise Bingazi’de yaşandı. 20 Şubat Pazar akşam saat 23.00 sularında ellerinde palalarla bir grup kampa zorla girerek elimizdeki telefonları ve cebimizdeki paraları gasp etti. Lokaldeki televizyonları ve elektronik eşyaları da aldılar. Bize de yatak odalarımıza girip ışıkları kapatmamızı ve saklanmamızı tembih ederek hızla uzaklaştılar. Benim odamdan tüm ofisler görülebiliyordu. Jaluzi aralığından 20-30 grupluk bir insan kalabalığının ellerindeki balta, bıçak ve silahlarla önlerine çıkan her yeri yağmalamaya başladıklarını gördüm. Yaklaşık 2 saatlik bir yağmalama sonunda sıra kaldığımız yatakhanelere gelmişti. Kapılarımızı kırarak içeri girdiler, zaten birkaç hamleden sonra kimilerimiz kapıları açtık. Ardından eşyalarımızı almaya başladılar. Đlk yağma sonrası hepimiz koridorlarda toplanıp beklemeye başladık. Derken silahlı ve bıçaklı başka bir grup geldi. Bu grup Eve Dönüş’ün öyküsü bizi başka bir yerdeki işçi yatakhanesine götürerek geride kalan her şeyi yağma etmeye başladı. Yatakhanede bekleyişimiz süresince 10’a yakın silahlı grup sabah 8’e kadar yanımıza gelerek para, telefon, saat, yüzük ve alabilecekleri her şeyi gasp ettiler. Ertesi sabah Libyalı şirket personelimizin gelmesiyle dışarı çıktığımızda gördüğümüz manzara korkunçtu. LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 191 Bizden bir gün sonra Tazerbo şantiyemize bir saldırı olduğu haberi geldi. Đşin en ilginç yanı, Tazerbo’ya güvenlik için gelen askerlerin, “Biz sizi koruyamayız, gidin!” diyerek, daha arkadaşlarımız şantiyeden ayrılmadan etrafı yağmalamaya başlamasıydı. Tazerbo şantiyemizdeki araçlar gasp edilmiş, personelimiz şantiyeyi terk etmeye zorlanarak Kufra kampına sığınmak zorunda kalmıştı. Kufra’dan tahliyenin kiralık araçlarla yapılması öngörülmüştü. 22 Şubat gecesi Bozerik kampı basıldı ve ölümle tehdit edilen personelimizden kampı sabaha kadar boşaltmaları istendi. Bunun üzerine 300 kişi ellerindeki son araçlarla Kufra’ya intikal etti. 23 Şubat günü, öğleden sonra akşama kadar kiralık araçlar beklenirken, diğer yanda KM:90 kampımızdaki personel Kufra’ya çağrıldı. Kufra’dan gemiye tahliyenin yapılacağı günden önceki akşam da Kufra’ya saldırı gerçekleşti. Güvenlik kabinine ateş açıldı, şantiyede kalan araçların bazıları saldırgan grup tarafından gasp edilmeye çalışıldı. -Herhangi bir yaralanma söz konusu oldu mu? Herhangi bir yaralanma söz konusu oldu mu? Herhangi bir yaralanma söz konusu oldu mu? – Tüm arkadaşlara sakin olmaları ve herhangi bir tepkide bulunmamaları talimatı verildi ve sık, sık bu talimatlara uyulması tembih edildi. Dolayısıyla herhangi bir yaralanma söz konusu olmadı. -Merkezle ya da aranızdaki haberleşmeyi nasıl sağla Merkezle ya da aranızdaki haberleşmeyi nasıl sağladınız? – Merkez ve kendi aramızda haberleşmede sıkıntılar oluştu. Bingazi personeline ait telefonların çoğu gasp edildiği için elimizde kalan birkaç Libya hatlı telefon ile haberleşmemize vesile oldu. Fakat hatların çökmesiyle Libya ve merkezle iletişimde büyük güçlük çektik. -Personel arasındaki psikoloji nasıldı? Personel arasındaki psikoloji nasıldı? Personel arasındaki psikoloji nasıldı? – Bazılarımız baskı altında farklı tepkiler vermiş olsa da, genel olarak herkes uyumlu bir bütünlük içerisinde hareket etti. Ancak korkunun ortaya çıkarttığı bir çöküş çoğumuzun yüzünden okunabiliyordu. Serdar ERDURMAZ 192 – Tahliyeye kadar barınma ve yemek ihtiyaçlarınızı n Tahliyeye kadar barınma ve yemek ihtiyaçlarınızı nasıl karşıladınız? karşıladınız? – Tahliye durumunu ikiye ayırmak lazım: birincisi Bingazi kamp tahliye, diğeri ise çöl tahliye. Bingazi’ye gelirsek, pazar günü baskını sonrasında, Bingazi’de gümrük işlerimizi yapan Libyalı bir ileri gelen bizi kendi araçlarıyla çiftliğine transfer etti. Yanımıza yağmadan arta kalan birkaç kıyafetimizi alabildik sadece. Şampuanlara kadar her şeyimiz gitmişti neredeyse. Bu çiftlikte projedeki ortağımız TML’nin diğer şantiyelerinden de gelenlerle 300 kişi civarında olduk. Çadırlar kuruldu, her türlü imkân seferber edildi. Kimi zaman dışarıda, kimi zaman içeride bulduğumuz yerlerde yattık. Yemek konusunda bir sıkıntı yaşamadık. Orada en kötü şey, sağdan soldan gelen silah sesleri ve her daim televizyonda yer alan Bingazi bombalanacak haberleri arasında geçen bekleme süreciydi. Özellikle ilk iki gemiye binemeyip sağlıklı bir bilgiye sahip olmadan askeri bir gemiyi beklemek zorunda kalmak çok sıkıntılıydı. Çöle gelince, erzak azalmasına rağmen yemekhanemiz son ana kadar çalışmaya devam etti. Đnsanlar uyuyamasa da Kufra kampı yerli yerinde duruyordu. Kufra için asıl çile tahliye sırasında oluştu. -Tahliye süreci nasıl gelişti? Tahliye süreci nasıl gelişti? Tahliye süreci nasıl gelişti? – Tahliye süreci özellikle Kufra kampı için çok çetin bir süreç oldu. Đlk aşamada Kufra Havaalanı’ndan tahliye için uğraşılmasına karşın, bunun imkânsız hale gelmesi sonucu tek seçenek kalmıştı; çöl yarılacak ve Bingazi Limanı’na ulaşılacaktı. Normal zamanlarda binek arabalarla dahi çekilmez olan 1.000 km’lik çöl yolunun aşılması ve üstüne üstlük bu işin 1.000 kişilik bir grup halinde, karışıklık içinden geçilerek yapılması gerekiyordu. Şantiyede bulunan tekerlekli her aracın kullanılmasından başka bir seçenek olmadığından kamyonlar ve bakım araçları gibi her türlü araçla sabah saat 4 sularında yola çıkıldı. Yolda yağmur, çöl fırtınası, silahlı adamlarca yolun kesilmesi, son kalan kimi binek araçlara el konulması gibi badireler atlatıldıktan sonra, 20-24 saatlik bir yolculuğun ardından gemiye ulaşıldı. LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 193 -Sizin için tüm bu süreçte en unutulmaz an ha Sizin için tüm bu süreçte en unutulmaz an ha Sizin için tüm bu süreçte en unutulmaz an hangisiydi? gisiydi? gisiydi? – Benim için en ilginç olay, Bingazi’de gruplardan birinin yatakhane kapılarını balta ile kırmaya çalışırken, ona odaların anahtarlarının bizde olduğunu ve kapıları açabileceğimizi söylediğimizde bize istemediğini bağırıp balta ile işleme devam etmesi oldu. Bunun yanında gasp edilen şahsi eşyalarımız için helallik istemeleri de ayrı bir garip durumdu. -Tahliye noktasına ulaştığınızda neler hissettiniz? Tahliye noktasına ulaştığınızda neler hissettiniz? Tahliye noktasına ulaştığınızda neler hissettiniz? – Tahliye noktasına ulaştığımızda maalesef sorun çözülmüş değildi. Tahliye noktasında büyük bir kargaşa vardı. Sürekli yağan sağanak yağmur altında gemiye ulaşma anı bizim için rahatlama noktası olmuştu. Gemide olmak huzurdu, mutluluktu ve her şeyin son buluşuydu bizim için. Çoğumuz yorgunluktan hemen uyumaya başladı. Çölden gelen birçok arkadaşımız ise yoğun yağmur ve rüzgâr nedeniyle hasta düşmüştü, ama gemi hepimiz için ev rahatlığı sağlamıştı. Olayların başından sonuna kadar tahliyemiz için her türlü çabayı gösteren ve Marmaris’te bizleri karşılayan tüm Tekfen ailesine ve yardımı geçen herkese teşekkürlerimi sunarım. HARĐTALAR HARĐTALAR Harita- Harita-1: Libya Genel 1: Libya Genel 1: Libya Genel Harita 2: Libya Petrol Haritası Harita 2: Libya Petrol Haritası Haritası Serdar ERDURMAZ 196 Harita 3: Libya Kabile Yapısı, Harita 3: Libya Kabile Yapısı, a 3: Libya Kabile Yapısı, Kaynak: http://www.phibetaiota.net/2011/02/search-l Kaynak: ibyan-tribes-map/ Harita 4: NATO Harekât Alanı ve Uçuşa Ya Harita 4: NATO Harekât Alanı ve Uçuşa Ya Harekât Alanı ve Uçuşa Yasak Bölge sak Bölge sak Bölge Kaynak: http://en.wikipedia.org/wiki/File:Coalition_action_against_Libya.svg HARĐTA 5: Özel Kuvvetlerin durumu (tüfek ile temsil HARĐTA 5: edilmekte) KAYNAKÇA KAYNAKÇA Accidental Heroes, RUSI Interim Libya Campaign Report, Did This Operation Set a Precedent? S. 4, September 2011, http://www.rusi.org/downloads/assets/RUSIInterimLibyaRepor t.pdf. (Erişim tarihi: 26.11.2011) Al Arabiya News, “Nobody here killed Qaddafi’: Misrata fighters”, 2210.2011, http://english.alarabiya.net/articles/2011/10/22/173074.html. (Erişim tarihi: 25.11.2011) Amnesty International, “Libyan Writer Detained Following Protest Call”, 8.02.2011, http://www.amnesty.org/en/news-and-updates/libyan-writerdetained-following-protest-call-2011-02-08. (Erişim tarihi: 28.03.2011) Amnesty International, “Libya urged to end protest crackdown”, 16.02.2011, http://www.paxgaea.com/HRLibya.html. (Erişim tarihi: 22.11.2011) “Ashton outlines possible Libya sanctions: Travel ban, asset freeze, no fly zone”, 25.02. 2011, www.youtube.com/watch?v=bENcVvQ6auw. (Erişim tarihi: 04.03.2011) Ashour, Omar, Libya After Qaddafi, 15.07.2011, http://www.project-syndicate.org/commentary/ashour4/ English. (Erişim tarihi: 25.11.2011) “Başbakan Erdoğan’ın Libya Ziyareti”, Sabah, 16.09.2011, http://www.sabah.com.tr/Gundem/2011/09/16/erdoganlibyada-konusuyor. (Erişim tarihi: 24.09.2011) “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 3 Mayıs 2011 tarihinde Đstanbul’da Libya’ya Đlişkin Açıklama”, 03.04.2011, http://www.mfa.gov.tr/sayin-basbakanimizin-libyaya-iliskinolarak-yaptiklari-aciklama-3-mayis-2011.tr.mfa. (Erişim tarihi: 16.05.2011) Serdar ERDURMAZ 200 Bazzi, Mohamad, “The Death of the Qaddafi Generation, The Era of Arab Strongmen Comes to an End”, 21.10. 2011, http://www.foreignaffairs.com/articles/136603/mohamadbazzi/the-death-of-the-qaddafi-generation. (Erişim tarihi: 26.11.2011) Benitez, Jorge, “Success in Libya reinforces value of NATO”, 24.08. 2011, http://www.acus.org/natosource/success-libyareinforces-value-nato. (Erişim tarihi 26.08.2011) Beaumont, Peter, Nicholas Watt, Severin Carrell, “The Guardian, Revealed:Gaddafi envoy in Britain for secret talks”, 01.04.2011, http://www.guardian.co.uk/world/2011/mar/31/gaddaf-envoybritain-secret-talks-exit-strategy. (Erişim tarihi: 27.11.2011) “Beijing sides with Berlin against Libya intervention”, Asia News, 25.03.2011, http://www.speroforum.com/a/50961/Beijing-sides -with-Berlin-against-Libya-intervention, (Erişim tarihi 27.03.2011) “Bingazili isyancılar Afrika Birliği barış planını reddetti”, 11.04.2011, http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2011/04/110411_libya_u pdate.shtml. (Erişim tarihi: 29.04.2011) Black, Ian, Nicholas Watt, Patrick Wintour, “Libyan leader should stand down as he has lost legitimacy, says Obama”, 03.03. 2011, http://www.guardian.co.uk/world/2011/mar/03/libyanleader-stand-down-obama. Blake, Heidi, “Libya-UK relations: timeline”, 05.09. 2011, http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/africaandindian ocean/libya/8743241/Libya-UK-relations-timeline.html. (Erişim tarihi: 21.09.2011) “BM’de Libya’yı Ulusal Geçiş Konseyi temsil edecek”, 16 Eylül 2011, http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2011/09/110916_libya update.shtml. (Erişim tarihi: 24.09.2011) Broder, John M,“U.S. and Allies Weigh Libya No-Fly Zone”, 27.02.2011, http://www.nytimes.com/2011/02/28/world/europe/28military. html, (Erişim tarihi. 12.07.2011) “Chadian–Libyan conflict”, http://en.wikipedia.org/wiki/Chadian%E2 %80%93Libyan_conflict. (Erişim tarihi: 05.04.20119) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 201 Chossudovsky, Michel, “Operation Libya” and the battle for oil”, 09.03.2011,http://www.gasandoil.com/news/features/b7f0e7b0 de88dc71c41bdf07a63bdba4. (Erişim tarihi: 18.10.2011) Chossdovsky, Michel, “Insurrection and MilitaryIntervention: The SNATO Attempted Coup d’Etat in Libya?”, Global Research, 09.03.2011,http://www.globalresearch.ca/index.php?context= va&aid=23548. (Erişim tarihi: 18.10.2011) “CNN’e göre Kaddafi taktik değiştirdi, Bingazi’ye saldırmayacak”, 18.03.2011,http://www.bloomberght.com/guncel-siyaset/haber /867950-cnne-gore-kaddafi-taktik-degistirdi-bingaziyesaldirmayacak. (Erişim tarihi: 26.11.2011) Cockburn, Alexander, “What’s Really Going On in Libya?”, Counterpunch, 15-17.04.2011, http://www.counterpunch.org /2011/04/15/what-s-really-going-on-in-libya/. (Erişim tarihi: 07.07.2011) Cooper, Helene, Mark Landler , “Following U.S. Sanctions, U.N. Security Council to Meet on Libya”, 26.02.2011, http://www.nytimes.com/2011/02/27/world/africa/27diplomacy .html?pagewanted=all. (Erişim tarihi: 14.03.2011) Crumley, Bruce, “Is France Changing Its Tune as the Libya War Drags On?”, 12.07.2011, http://globalspin.blogs.time.com/ 2011/07/12/frances-apparently-evolving-position-on-gaddafiis-paris-learning/. (Erişim tarihi: 25.07.2011) Çevik, Đbrahim, Etnik Çatışmalar Daire Başkanı, TÜRKSAM, Đbrahim.cevik@turksam.org. Daly, John, “Libya’s Post Gaddafi Future: Who gets the Oil?”, Foreign Policy Journal, 25.08. 2011, http://www.foreignpolicyjournal.com/2011/08/25/libyas-postgaddafi-future-who-gets-the-oil/. (Erişim tarihi: 18.10.2011) Daly, John, “Unseemly Scrabble for Libya’s Post-Gaddafi Oil Assets Underway”, 02.09.2011, http://oilprice.com/Energy/EnergyGeneral/Unseemly-Scrabble-for-Libyas-Post-Gaddafi-OilAssets-Underway.html . (Erişim tarihi: 06.11.2011) “Dışişleri Bakanı Libya Temas Grubu’nun ilk toplantısı katılıyor”, 13.04.2011, http://www.fco.gov.uk/en/news/latest-news/?id= 583349682&view=News. (Erişim tarihi: 27.04.2011) Serdar ERDURMAZ 202 Dinucci, Manlio, “Preparing for “Operation on Libya”: The Pentagon is “Repositioning” its Naval and Air Forces, Global Research, 03.03.2011, http://www.globalresearch.ca/index.php?context= va&aid=23490. (Erişim tarihi: 08.04.2011) “Davutoğlu: Libya’da Sivillere Karşı Güç Kullanımı Acilen Durdurulmalı”, 18.03.2011, http://www.turkishny.com/hot-news-11/50- hot-news/50052-davutolu-libyada-sivillere-kar-guc-kullanmacilen-durdurulmal. (Erişim tarihi: 26.11.2011) DEBKAfile, “US military advisers in Cyrenaica”, 25.02.2011, http://www.debka.com/article/20708/. (Erişim tarihi: 21.10.2011) Demir, Hakan, “Bingazi’de Türkiye ve Batı Algısı:Saha Araştırmasına Dayalı Bir Çalışma”, Eylül 2011 – Cilt: 3 – Sayı: 33, http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/201192 6_hakan%20demir.pdf. (Erişim tarihi: 01.10.2011) Donahue, Patrick, “NATO Sends Ships Toward Libya, Says No-Fly Zone Mandate Needed”, 10.02.2011, http://www.businessweek.com/news/2011-03-10/nato-sendsships-toward-libya-says-no-fly-zone-mandate-needed.html. (Erişim tarihi: 06.03.2011) Echelon (signals intelligence), http://en.wikipedia.org/wiki/Echelon_ (signals_intelligence) Edwards, William, France 24, “ Violent protests rock Libyan city of Benghazi”, http://www.france24.com/en/20110216-libyaviolent-protests-rock-benghazi-anti-government-gaddafiegypt-tunisia-demonstration. (Erişim tarihi: 22.11.2011) “Emperyalizmin ahlaksızlığı: Libya’yı Kaddafi’yle birlikte sömürdüler şimdi ölümünü kutluyorlar! “, 21.10.2011, http://www.turnusol.biz/public/haber.aspx?id=11012&pid=5 &haber=Emperyalizmin%20ahlaks%FDzl%FD%F0%FD:%20Lib yay%FD%20Kaddafiyle%20birlikte%20s%F6m%FCrd%FCler%2 0%FEimdi%20%F6l%FCm%FCn%FC%20kutluyorlar! (Erişim tarihi: 27.10.2011) “Erdoğan’ın Mısır, Tunus ve Libya ziyareti”, 17.09.2011, LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 203 http://www.timeturk.com/tr/makale/tarik-ramazan/erdoganin-misir-tunus-ve-libya-ziyareti.html. (Erişim tarihi: 13.10.2011) “Erdoğan: Türkiye Libya’da arabulucu olabilir”, 28.03.2011, http://www.ntvmsnbc.com/id/25196826/. (Erişim tarihi: 12.04.2011) “Erdoğan: Libya’ya karşı PETROL kaygısıyla değil evrensel insani değerlerle yaklaşın!”, 26.02.2011, http://www.hurriyetport. com/politika/erdogan-libya-ya-karsi-petrol-amaci-ile-degilevrensel-insani-degerlerle-yaklasin. (Erişim tarihi: 14.03.2011) Erdurmaz, Sercan, “Eve Dönüş Öyküsü”, Tekfen Şirketler Grubu Bülteni, Nisan-Haziran 2011, Sayı 14, S. 18-20. Escobar, Pepe, “How al-Qaeda got to rule in Tripoli”, 30.06.2011, http://www.atimes.com/atimes/Middle_East/MH30Ak01.html. Evans, Garet, “The responsibility to Protect: The Power of Idea”, 14.03.2007, http://www.crisisgroup.org/en/publication-type/ speeches/2007/evans-the-responsibility-to-protect-the-powerof-an-idea.aspx. (Erişim tarihi:26.11.2011) Evans, Garet, “NATO and the Responsibility to Protect”, 31.03.2009, http://www.crisisgroup.org/en/publication-type/speeches/ 2009/nato-and-the-responsibility-to-protect.aspx. (Erişim tarihi:25.11.2011) “Fransızların Libya havası alındı”, 25.03.2011, http://www.usasabah.com/Siyaset/2011/03/25/fransizlarin_ha vasi_alindi (Erişim tarihi: 27.11.2011) Freeman, Colin, “Libya: Tony Blair and Col Gaddafi’s secret meetings”, The Telegraph, 17.09.2011, http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/africaandindian ocean/libya/8771192/Libya-Tony-Blair-and-Col-Gaddafissecret-meetings.html. (Erişim Tarihi: 27.09.2011) “French military air-dropped arms to Libya rebels”, 29.06.2011, http://www.france24.com/en/20110629-french-militaryconfirms-airdropping-arms-libya-kadhafi-rebel. (Erişim tarihi: 01.07.2011) “Foreign oil firms halt Libyan operations”, Sky News, 23.02. 2011. Serdar ERDURMAZ 204 Fourth Meeting of the Libya Contact Group Chair’s Statement, 15 July 2011, Istanbul,http://www.mfa.gov.tr/fourth-meeting-ofthe-libya-contact-group-chair_s-statement_-15-july-2011_- istanbul.en.mfa. (Erişim tarihi30.08.2011) “Full text of Saif Gaddafi’s speech”, 20.02.2011, http://mylogicoftruth.wordpress.com/2011/02/20/full-text-ofsaif-gaddafis-speech/.(Erişim tarihi: 22.11.2011) “Gaddafi in historic visit to Italy”, 12.06. 2009, http://english.aljazeera.net/news/europe/2009/06/20096101849 35653756.html. (Erişim tarihi: 18.06.2011) “Gaddafi speech and Libya turmoil – Thursday 24 February”, 24.02.2011,http://www.guardian.co.uk/global/blog/2011/feb/24 /gaddafi-speech-libya-turmoil-live-reaction. (Erişim tarihi: 11.04.2011) “Gaddafi vows to crush protesters, Libyan leader speaks to supporters in the capital’s Green Square, saying he will arm people against protesters.”, 26.02.2011, http://www.aljazeera.com/news/africa/2011/02/201122516564 1323716.html. (Erişim tarihi: 13.03.2011) “Gadhafi blames bin Laden, drugs for Libya unrest”, 24.02.2011, http://www.msnbc.msn.com/id/41753687/ns/world_newsmideast_n_africa/t/gadhafi-blames-bin-laden-drugs-libyaunrest/#.Ts_2i7IUp90. (Erişim tarihi: 08.05.2011) “Gaddafi Libya, now the hard part begins”, 21.10. 2011, http://www.washingtonpost.com/opinions/for-post-gaddafilibya-now-the-hard-part-begins/2011/10/20/gIQAzSRg1L story.html. (Erişim tarihi: 27.11.2011) “Gaddafi on fire as the WEST attack…..”, 20.03.2011, http://www.zimbabwemetro.com/?p=22729. (Erişim tarihi: 26.11.2011) “Gaddafi rejects UN peace talk plan, Gaddafi remains defiant, while talks with UN and Russian envoys continue”, 22.07.2011, http://www.globalpost.com/dispatch/news/regions/africa/1107 22/gaddafi-rejects-peace-talk-plan. (Erişim tarihi: 25.07.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 205 “Germany officially recognizes Libyan opposition as rightful government of Libya”, 18.06.2011, http://stratsisincite.wordpress.com/2011/06/18/germanyofficially-recognizes-libyan-opposition-as-rightful-governmentof-libya/. (Erişim tarihi: 23.06.2011) Glossop, Ronald J, “The Responsibility to Protect”, International Commission on Intervetion and State Sovereignty, Book Review, Jan 04. http://archive1.globalsolutions.org/wfi/ documents/R2P_review.pdf. “G-8 Split on Libya No-Fly Zone With Russia, Germany Opposed”, 15.03.2011. http://www.businessweek.com/news/2011-03-15/ g-8-split-on-libya-no-fly-zone-with-russia-germanyopposed.html. (Erişim tarihi: 21.03.2011) “Gösterilerde yaralı Bingazi ve tutukluların serbest bırakılması ilanı: Libya”, 16.02.2011, http://www.bbc.co.uk/arabic/middleeast/ 2011/02/110215_libya_opposition.shtml. Groves, Steven, “Obama Wrongly Adapts UN”, No:3210, Heritage Foundation, 31.03.2011 Güler, Hülya, Erdinç Çelikkan, Hürriyet Ekonomi, “Müteahhitler bayram sonrası Yeni Libya seferi için kolları sıvadı”, 24.08.2011, http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/18563547.asp. (Erişim tarihi: 27.11.2011) Gürel, Mehmet Şükrü, “Yeni Dünya Düzeni ve Libya”, Dünya Gündemi Haftalık, 15 Mart-22 Mayıs 2011. Hatitah, Abdulsattar, “Libyan Tribal Map: Network of loyalties that will determine Gaddafi’s fate”, 22.02.2011. http://www.asharq-e.com/news.asp?section=3&id=24257,i (Erişim tarihi: 06.03.2011) Hidden, Abdul Ruff , “CIA Projects: Mideast Uprisings For Libyan Oil Resources NATO-UNSC must End illegal War against Libyan Arabs!”, 25.06.2011, http://www.allvoices.com/ contributed-news/9496209-hidden-cia-projects-mideastuprisings-for-libyan-oil-resources. (Erişim tarihi: 18.08.2011) Serdar ERDURMAZ 206 Hinshaw, Drew, “Mass Libya evacuations as Qaddafi digs in”, 23.02.2011,http://www.csmonitor.com/World/Backchannels/20 11/0223/Mass-Libya-evacuations-as-Qaddafi-digs-in. (Erişim tarihi: 13.03.2011) “How would a no-fly zone over Libya be imposed”, 01. 03. 2011, http://www.bbc.co.uk/news/world-africa-12615306. (Erişim tarihi: 08.03.2011) Hughes, Chris,“Britain’s Secret War in Libya: British Special Forces uncovered on the ground”, Daily Mirror, 01.06.2011, http://www.mirror.co.uk/news/top-stories/2011/06/01/britains-secret-war-in-libya-british-special-forces-uncovered-on-theground-115875-23170485/ “In Swift, Decisive Action, Securıiy Council Imposes Tough Measures On Libyan Regıme, Adopting Resolution 1970 In Wake Of Crackdown On Protesters”, Security Council 6491st Meeting (PM), SC/10187/Rev.1, 26.02.2011, http://www.un.org/News/ Press/docs/2011/sc10187.doc.htm. “Idris of Libya”, http://en.wikipedia.org/wiki/Idris_of_Libya. (Erişim tarihi: 25.10.2011) “Insights into Libya”, 21.10.2011, http://anythingbeautiful.blogspot.com/2011/10/insights-intolibya.html. (Erişim tarihi: 05.11.2011) “Đstanbul’daki toplantıdan Kaddafi kararı, Kaddafi’den jet cevap”, 19.07.2011, http://www.cnnturk.com/2011/turkiye/07/15/istanbuldaki.topl antidan.kaddafi.karari/623078.0/. (Erişim tarihi: 25.07.2011) Jones, Anthony, “Libya’s rebels need training, not guns”, 07.04.2011, http://www.defencemanagement.com/feature_story.asp?id=1 6155. (Erişim tarihi: 11.04.2011) “Jyllands-Posten Muhammad cartoons controversy”, http://en.wikipedia.org/wiki/JyllandsPosten_Muhammad_cart oons_controversy. (Erişim tarihi: 11.07.2011) “Kaddafi’nin TV Konuşması”, 22.02.2011, http://aktif.tr.msn.com/gallery.aspx?cp-documentid= 158943051&page=5. (Erişim tarihi: 22.11.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 207 “Kaddafi gidene dek bombardıman sürecek”, Britanya, Fransa ve ABD liderlerinin ortak kaleme aldıkları Libya açık mektubu, Washington Post, The Times ve Le Figaro gazetelerinde yayımlandı. 16.04.2011, http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalEklerD etayV3&ArticleID=1046340&Date=23.09.2011&CategoryID=9 9&Rdkref=1. (Erişim tarihi: 22.11.2011) “Kaddafi’nin kalelerinde yoğun çatışmalar”, 17.09.2011, http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2011/09/110917_libya_s irte.shtml. (Erişim tarihi:27.11.2011) “Kaddafi yanlılarının direnişi sürüyor”, 17.09.2011, http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2011/09/110917_libya.s html. (Erişim tarihi:27.11.2011) “Kaddafi’nin son kalelerine saldırı”, 16.09.2011, http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2011/09/110916_libya_s irte_beni_welid.shtml. (Erişim tarihi:27.11.2011) “Kaddafi’nin Batı’daki yüzü kaçtı”, Sabah, 31.03.2011, http://www.sabah.com.tr/Dunya/2011/03/31/kaddafiye-sok. (Erişim tarihi: 27.11.2011) Keating, Joshua E, “Do No-FLy Zone Work”, 28.02.2011, http://www.foreignpolicy.com/articles/2011/02/28/do_no_fly_z ones_work?print=yes&hidecomments=yes&page=full, (Erişim tarihi. 12.07.2011) “Kıyamet asıl şimdi koptu”, 03.02.2011, http://yenisafak.com.tr/Dunya/?i=301236. (Erişim tarihi: 05.05.2011) Korkmaz, Perihan, “Türkiye, Libya Grubu’nda”, 30.03.2011, http://www.sabah.com.tr/Gundem/2011/03/30/turkiye-libyagrubunda (Erişim tarihi: 27.11.2011) Kotsev, Victor, “Israel and Hamas in a dangerous game”, 09.04.2011, http://www.atimes.com/atimes/Middle_East/MD09Ak03.html. (Erişim tarihi: 09.07.2011) “Libya krizinde AB-NATO birlikte”, 25.02.2011, Serdar ERDURMAZ 208 http://tr.euronews.net/2011/02/25/libya-krizinde-ab-natobirlikte/. (Erişim tarihi: 21.04.2011) “Libya’daki Türk Yatırımları Ne Olacak?”, 22.03.2011, http://www.haberler.com/libya-daki-turk-yatirimlari-neolacak-2609464-haberi/. (Erişim tarihi: 27.11.2011) “Libya’daki Vatandaşlarımız Tahliye Ediliyor”, 22.02.2011, http://www.afetacildurum.com/index.php?topic=938.0. (Erişim tarihi: 02.03.2011) “Libyan People”, http://www.temehu.com/Libyan-People.htm. “Libya, Country Analysis Briefs”, last updated February 2011, www.eia.doe.gov. (Erişim tarihi: 05.04.20119) “Libya’dan petrol ihracatı durdu”, 28.02.2011, http://www.borsagundem.com/haber/Libya-dan-petrolihracati-durdu/49432. (Erişim tarihi:25.11.2011) “Libya-UK relations: riddle of the sands, The relationship between Britain and Libya may not be as important as we like to think”, Chanel 4 News, Who knows who, http://whoknowswho.channel4.com/stories/Libya-UK_ relations:_ riddle_of_the_sands. “Libya’daki petrol üretimi ne durumda?”, 23.02.2011, http://www.anlikborsa.com/libya-daki-petrol-uretimi-nedurumda.html. (Erişim tarihi:25.11.2011) “Libya Petrol”, 25.04.2005, http://www.globalsecurity.org/military/world/libya/petrol.htm. (Erişim tarihi: 25.11.2011) “Libya Silahlı Kuvvetlerine Genel Bir Bakış”, 08.03.2011, http://www.turksam.org/tr/a2353.html. (Erişim tarihi: 25.11.2011) “Libya’s military: what does Gaddafi have?”, IISS Military Balance 2010/Reuters, & March 2011, 08.03.2011, http://www.reuters.com/article/2011/03/08/us-libya-military idUSTRE7274QI20110308. (Erişim terihi:23.11.2011) “Libya”, The Institute for National Security Studies, at Tel Aviv University, LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 209 http://www.inss.org.il/upload/(FILE)1317730545.pdf. (Erişim tarihi: 05.03.2011) “Libyan–Sudanese conflict”, http://en.wikipedia.org/wiki/Libyan%E2%80%93Sudanese_con flict. (Erişim tarihi: 05.04.20119) “Libya’da Sivil Katliam”, 22 Mart 2011, http://www.birgun.net/actuel_index.php?news_code=130080 3703&day=22&month=03&year=2011. “Libyalı isyancılar: Türkiye yardımı elimize ulaştı”. 31.07.2011, http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/printnews.aspx?DocID=1 8380666. (Erişim tarihi: 09.08.2011) “Libya Hakkındaki BMGK Kararı” Açıklaması”. Dışişleri bakanlığı, 19.09.2011,http://www.habervitrini.com/disislerinden_libya_h akkindaki_bmgk_karari_aciklamasi-558160.html. (Erişim tarihi: 11.10.2011) “Libyan police stations torched”, http://english.aljazeera.net/news/africa/2011/02/201121670514 22444.html. “Libya’dan yola çıkan Ankara Gemisi Çeşme’ye ulaştı”, 05.04.2011, http://yenisafak.com.tr/Gundem/?i=312194. (Erişim tarihi: 25.11.2011) “Libya rebels promised France 35% oil”, News 24, 01.09.2011, http://www.news24.com/Africa/News/Libya-rebels-promisedFrance-35-oil-20110901. “Libya Petrolünün % 35’ini Kapmış Bile”, Haber 365, 02.09.2011, http://www.haber365.com/Haber/Libya_Petrolunun_35ini_Kap mis_Bile/. (Erişim tarihi: 06.11.2011) “Libya’da Geçici Hükümet kurulamadı”, 19.09.2011, http://www.dunyabulteni.net/index.php?aType=haber&Articl eID=175113&q=bakan. (Erişim tarihi:27.11.2011) “Libya’da geçiş sürecine Abdürrahim el Kib liderlik edecek”, 01.11.2011, http://tr.euronews.net/2011/11/01/libya-da-gecis-surecineabdurrahim-el-kib-liderlik-edecek/. (Erişim tarihi: 26.11.2011) “Libya’da yeni hükümet kuruldu”, 23.11.2011, Serdar ERDURMAZ 210 http://www.cnnturk.com/2011/dunya/11/22/libyada.yeni.huku met.kuruldu/637725.0/index.html. (Erişim tarihi: 26.11.2011) “Libya Contact Group: Chair’s statement”, 13 .04.2011, http://ukinbih.fco.gov.uk/en/news/?view=News&id=58359258 2. (Erişim tarihi: 27.04.2011) “Libya Temas Grubu Đstanbul’da Toplandı”, 25.08.2011, http://www.turkishny.com/headline-news/2-headlinenews/64002-libya-temas-grubu-istanbulda-toplandı. (Erişim tarihi: 30.08.2011) “Libya halkına destek Zirvesi sonunda yapılan basın bildirisi”, Fransa’nın Ankara Büyükelçiliği, Paris, 19.03.2011, http://www.ambafrance-tr.org/spip.php?article1777. (Erişim tarihi: 05.04.2011) “Libya Contact Group: Chair’s statement, Statement by Foreign Secretary William Hague following the Libya”, Contact Group meeting in Doha, 13.04.2011, http://www.fco.gov.uk/en/news/latest-news/?view=News&id =583592582. (Erişim tarihi: 17.04.2011) “Libya Contact Group meeting in Rome concludes”, 05.05.2011, http://www.fco.gov.uk/en/news/latest-news/?id=592277182& view=News. (Erişim tarihi: 08.05.2011) “Libya Temas Grubu, Çalışmalarını Yoğunlaştırıyor”, 10.04.2011, http://www.turkishny.com/headline-news/2-headlinenews/51777-libya-temas-grubu-calmalarn-younlatryor. (Erişim tarihi: 11.04.2011) “Lockerbie saldırısının film gibi hikayesi”, 20,08.2009, http://www.stargazete.com/dunya/lockerbie-saldirisinin-filmgibi-hikayesi-haber-208706.htm Mahalli, Hüsnü, “Đlginç hikâye,” Akşam Gazetesi, 06 Eylül 2011, http://www.aksam.com.tr/ilginc-hikaye-3662y.html, McGreal, Chris, “Coalition attacks wreak havoc on ground troops”, 20.03.2011, http://www.guardian.co.uk/world/2011/mar/20/libya-airstrikes-rain-down. (Erişim tarihi: 09.03.2011) “Merkel: “Kaddafi’nin konuşması ürkütücüydü”, 23.02.2011, LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 211 http://www.euractiv.com.tr/6/article/merkel-kaddafininkonusmasi-urktucuydu-015941. (Erişim tarihi: 07.03.2011) Migdalovitz, Carol, “Israeli-Arab Negotiations: Background, Conflicts, and U.S. Policy”, Congressional Research Service, 7-5700 , RL33530, 29.02.2010, s.4, http://www.fas.org/sgp/crs/mideast/RL33530.pdf. (Erişim tarihi: 20.10.2011) Mortkowitz, Siegfried, “Sarkozy’s popularity in free fall to ‘disgrace”, 02.02.2011, http://www.indiaenews.com/pdf/95158.pdf. (Erişim tarihi: 21.11.2011) Morin, Arzu Çakır, “Türkiye’nin dediği oldu asıl zirveyi BM yapacak”, 02.09.2011, http://www.hurriyet.com.tr/planet/18630147.asp. (Erişim tarihi: 09.08.2011) “Muammer Kaddafi’nin Yeşil Kitap’ı”, 23.02.2011, http://blog.milliyet.com.tr/muammer-kaddafi-nin-yesil-kitapi/Blog/?BlogNo=291564. (Erişim tarihi: 25.11.2011) Muhammad jusuf, “Qaddafi Accept African Union Peace Plan”, 10.04. 2011, http://www.allvoices.com/contributed-news/ 8743577-qaddafi-accept-african-union-peace-plan “Muhtar, Ömer (1862-1931)”, http://www.kimkimdir.gen.tr/kimkimdir.php?id=2924. (Erişim tarihi:28.10.2011) “Müteahhitler bayram sonrası Yeni Libya’ seferi için kolları sıvadı”, 24.08.2011, http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/18563547.asp. (Erişim tarihi: 13.10.2011) Nazemroaya, Mahdi Darius, “Libya and the Big Lie: Using Human Rights Organizations To Launch Wars!”, 23.10.2011, http://www.ascertainthetruth.com/att/index.php?option=com content&view=article&id=574:libya-and-the-big-lie-usinghuman-rights-organizations-to-launch-wars-&catid=84: economic-and-political-intrigues&Itemid=120. (Erişim tarihi: 21.11.2011), “Nobody here killed Qaddafi: Misrata fighters”, 22.10.2011, Serdar ERDURMAZ 212 http://english.alarabiya.net/articles/2011/10/22/173074.html. (Erişim tarihi: 05.09.2011) “NATO and Libya – Operation Unified Protector”, http://www.nato.int/cps/en/natolive/topics_71652.htm? “NATO and Libya – Operation Unified Protector”, Timelime, 25.10.2011, http://www.nato.int/cps/en/SID-F909418A-3E6AC8FC/ natolive/topics_71652.htm? “NATO Arms Embargo against Libya Operation Unified Protector”, Fact Sheet, http://www.nato.int/nato_static/assets/pdf/pdf_2011_03/20110 325_110325-unified-protector-factsheet.pdf. (Erişim tarihi: 08.09.2011) “NATO ships move to enforce UN arms embargo”, 23.03.2011, http://www.nato.int/cps/en/SID-F071A826-49A1586D/ natolive/news_71726.htm. “NATO and Libya – Operation Unified Protector”, http://www.nato.int/cps/en/natolive/topics_71652.htm? (Erişim tarihi: 29.04.2011) “NATO, Libya Hava Saldırısı Sırasındaki Sivil Ölümleri Soruşturmalı”,15.08.2011, http://www.amnesty.org.tr/ai/node/1740, “NATO’nun Libya’da ne işi var”, 28.02.2011, http://www.ntvmsnbc.com/id/25187334/. (Erişim tarihi: 15.09.2011) “NATO’nun Libya’daki fiyaskosu”, Dünya Gündemi, 24-31.08.2011 “NATO’dan Kaddafi’ye görevi bırak çağrısı”, 14.04.2011, http://tr.euronews.net/2011/04/14/nato-dan-kaddafi-ye-gorevibirak-cagrisi/. “Nato to end Libya mission on 31 October”, 21.10.2011, www.bbc.co.uk/news/uk-15413239. (Erişim tarihi: 25.11.2011) “No-fly zone”, http://en.wikipedia.org/wiki/No-fly_zone. (Erişim tarihi: 09.04.2011) “North Atlantic Treaty Organization, Operation Unified Protector, Command and Control”, LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 213 http://www.nato.int/nato_static/assets/pdf/pdf_2011_03/20110 325_110325-unified-protector-command-control.pdf. (Erişim tarihi: 15.08.2011) “Obama’s Speech on Libya (Text)”, 23.02.2011, http://www.nytimes.com/2011/02/24/us/politics/24obamastatement-libya.html. (Erişim tarihi: 03.03.2011) “Obama orders covert help for Libya rebels”, 30.03.2011, http://english.aljazeera.net/news/americas/2011/03/201133022 1232408172.html. (Erişim tarihi: 27.11.2011) Oğan, Sinan, “BM Güvenlik Konseyi’nin Libya Kararı Bir Müdahaleyi Getiri mi? Türkiye’nin Tepkisi Ne Olur?”, 18.03.2011, http://www.turksam.org/tr/a2361.html. (Erişim tarihi: 10.04.2011) “Operation Unified Protector, Command and Control” , http://www.nato.int/nato_static/assets/pdf/pdf_2011_03/20110 325_110325-unified-protector-command-control.pdf. (Erişim tarihi: 15.08.2011) Osborn, Andrew, “Russia denounces Libya contact group as ‘illegitimate”, the Telegraph, 13. 05.2011, http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/africaandindian ocean/libya/8512454/Russia-denounces-Libya-contact-groupas-illegitimate.html. (Erişim tarihi: 20.05.2011) “Qaddafi’s Grip on the Capital Tightens as Revolt Grows”, 22.08.2011, www.nytimes.com/2011/…/23libya.html? (Erişim tarihi: 05.09.2011) “Qaddafi blames Osama Bin Laden for protests”, BBC News, 24.02.2011,http://www.bbc.co.uk/news/world-africa-12570279. (Erişim Tarihi: 21.03.2011) Pannell, Ian, “Libya: Gaddafi forces attacking rebel-held Benghazi”, 19.03.2011,http://www.bbc.co.uk/news/world-africa-12793919. Pargeter, Alison, “Rebels with a cause”, Jane’s Intellegence Review, Vol 23, No. 04, April 2011. Peter, Tom A, “Libya’s Qaddafi offers $400 per family as rebels close in on Tripoli”, 25.02.2011, Serdar ERDURMAZ 214 http://www.csmonitor.com/World/terrorism-security/ 2011/0225/Libya-s-Qaddafi-offers-400-per-family-as-rebelsclose-in-on-Tripoli. (Erişim tarihi: 18.09.2011) Pougala, Jean-Paul, “ Why The West Wants The Fall Of Gaddafi? An Analysis In Defense Of The Libyan Rais”, 16.04.2011, http://www.rightsmonitoring.org/2011/04/why-the-westwants-the-fall-of-gaddafi-an-analysis-in-defense-of-the-libyanrais/. (Erişim tarihi: 18.08.2011) Raddatz, Martha, “NATO To Take Over No-Fly Zone in Libya”, 24.03. 2011,http://abcnews.go.com/International/nato-charge-libyafly-zone-united-states/story?id=13210685. (Erişim tarihi: 09.04.2011) Ripley, Tim, “Counting The Cost”, Jane’s Đntelligence Review, vol 23,no 07 July 2011, S: 24-29. Rogin, Josh, “No-fly zone wouldn’t help much”, Foreign Policy, 07.03. 2011,http://thecable.foreignpolicy.com/posts/2011/03/07/us_a mbassador_to_nato_no_fly_zone_wouldn_t_help_much. (Erişim tarihi: 09.04.2011) Ruff, Abdul, “Hidden CIA Projects: Mideast Uprisings For Libyan Oil Resources”, NATO-UNSC must End illegal War against Libyan Arabs! Center for International Affairs(CIA); “Russia not to attend Libya contact group meeting in Istanbul”, 13.07.2011, http://en.rian.ru/world/20110713/165179478.html. (Erişim tarihi: 30.08.2011) Samuel, Henry, “Nicolas Sarkozy suggests cash allegations plot to undermine him”, 13.06.2010, http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/europe/france/7 886411/Nicolas-Sarkozy-suggests-cash-allegations-plot-toundermine-him.html. (Erişim tarihi: 21.11.2011) “Sarkozy: French air forces thwart Gaddafi’s attacks on Benghazi”, 19.03.2011, http://en.rian.ru/world/20110319/163096839.html. (Erişim tarihi: 21.10.2011) Scicluna, “Two Libyan fighter pilots defect, fly to Malta”, 21.02.2011, http://www.reuters.com/article/2011/02/21/us-libya-protestsmalta-idUSTRE71K52R20110221. (Erişim tarihi: 02.04.2011) LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 215 “Secretary of State Hillary Clinton in Geneva”, 28.02.2011, http://secretaryclinton.wordpress.com/2011/02/28/secretary-ofstate-hillary-clinton-in-geneva/. (Erişim tarihi: 15.09.2011) Secretary-General, SG/SM/13425GA/11051 AFR/2130, http://www.un.org/News/Press/docs//2011/sgsm13425.doc.htm. “Security Council Approves ‘No-Fly Zone’ Over Libya, Authorizing ‘All Necessary Measures’ To Protect Civilians, By Vote Of 10 in Favour With 5 Abstentions”, 17.03.2011, Security Council SC/10200, 6498th Meeting (Night), http://www.un.org/News/Press/docs/2011/sc10200.doc.htm. Security Council SC/10389, Security Council Creates United Nations Support Mission In Libya, Adopting Resolution 2009 (2011), http://www.un.org/News/Press/docs/2011/sc10389.doc.htm. (Erişim tarihi:27.11.2011) Sengupta, Kim, “Rebels target Gaddafi’s last stronghold after nearing Tripoli victory”,29.08.2011, http://www.independent.co.uk/news/world/africa/rebelstarget-gaddafis-last-stronghold-after-nearing-tripoli-victory2345531.html. (Erişim tarihi: 23.10.2011) Shanker, Thom, “Defense Secretary Warns NATO of ‘Dim’ Future”, 10.06.2011,http://www.nytimes.com/2011/06/11/world/europe/ 11gates.html. (Erişim tarihi: 17.07.2011) SIPRI Military Expenditure Database 2010. Spencer, Richard, “Libya braces for ‘Day of Anger’ as protests continue throughout Middle East”, 16.02.2011, http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/africaandindian ocean/libya/8329243/Libya-braces-for-Day-of-Anger-asprotests-continue-throughout-Middle-East.html. (Erişim Tarihi: 27.02.2011) Spillius, Alex, “Libya: US impose sanctions on Libya”, 25.02.2011, http://www.telegraph.co.uk/news/worldnews/africaandindian ocean/libya/8348841/Libya-US-impose-sanctions-on-Libya. html. (Erişim tarihi: 14.03.2011) Stewart, Catrina, Kim Sengupta, “Gaddafi says Libya could be ‘another Vietnam’”, 03.03.2011, Serdar ERDURMAZ 216 http://www.independent.co.uk/news/world/africa/gaddafisays-libya-could-be-another-vietnam-2230653.html. (Erişim tarihi: 14.03.2011) “Strategic Concept For the Defence and Security of The Members of the North Atlantic Treaty Organisation”, Adopted by Heads of State and Government in Lisbon, http://www.nato.int/lisbon2010/strategic-concept-2010-eng. pdf. (Erişim tarihi: 28.09.2011) Tarbel, Fethi, France 24, “ Violent protests rock Libyan city of Benghazi”,http://www.france24.com/en/20110216-libyaviolent-protests-rock-benghazi-anti-government-gaddafiegypt-tunisia-demonstration “Target America, Chapter 2”, http://www.brasscheck.com/911/chapter2.html. (Erişim tarihi: 25.11.2011), Ayrıca Bknz; Diplomatic Pulse, 4625-257, 8 December 1986. “T.C. Trablus Büyükelçisi: Đki ülke arasındaki ticaret hacmi 2009 yılı içerisinde 2.2 milyar ABD Dolardır” 19.05.2010, http://trablus.be.mfa.gov.tr/ShowInfoNotes.aspx?ID=121849. (Erişim tarihi: 28.05.2011) “The Libyan Interim National Council”, Official Website, http://www.ntclibya.org/english/ “The Responsibility To Protect”, Report of the International Commission on Intervention and State Sovereignty, Pdf, December 2001. “Turkey warns against supplying arms to Libyan rebels”, 31.03. 2011, http://www.monstersandcritics.com/news/uk/news/article_16 29997.php/Turkey-warns-against-supplying-arms-to-Libyanrebels. (Erişim tarihi: 11.04.2011) “Turkey working on roadmap for peace in Libya says PM Erdogan”, 07.04.2011,http://www.guardian.co.uk/world/2011/apr/07/turk ey-roadmap-for-peace-libya. (Erişim tarihi: 11.04.2011) “Türkiye 7 uçak ve 6 gemiyle operasyonda”, 31.03.2011, LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 217 http://www.gazete5.com/haber/turkiye-nato-nun-libyaoperasyonu-na-ucak-savas-gemisi-gonderecek-31-mart-2011- 100761.htm. (Erişim tarihi: 15.08.2011) “Türkiye, ‘Libya Grubu’nda”, 30.03.2011, http://www.sabah.com.tr/Gundem/2011/03/30/turkiye-libyagrubunda. ( 05.04.2011) “Türkiye’den Muhaliflere Destek”, 09.06.2011, http://www.ihlassondakika.com/haber_Turkiyedenmuhaliflere-destek_381509.html. (Erişim tarihi: 25.11.2011) “Türkiye, Libya’da kurulan yeni hükümete tam destek verdi!”, 25.11.2011, http://www.internethaber.com/turkiyeden-ugkyatam-destek-386296h.htm#ixzz1ew1zmxwW. (Erişim tarihi: 25.11.2011) “The Energy Intelligence ranks NOC 25among the world’s Top 100 companies”, National Oil Company, http://en.noclibya.com.ly/index.php?option=com_content&tas k=view&id=1506&Itemid=1. (Erişim tarihi:25.11.2011) Traynor, Ian, Nicholas Watt, “Libya: Nato to control no-fly zone after France gives way to Turkey”, 25.03.2011, http://www.guardian.co.uk/world/2011/mar/24/france-turkeynato-libya. (Erişim tarihi: 21.05.2011) Tong, Sebastian, Investors peering through the receding fog of war will find plenty of promise and a few pitfalls in a post-Gaddafi Libya. Aug 22, 2011, http://www.reuters.com/article/ 2011/08/22/us-libya-investment-idUSTRE77L4NG20110822 “Urgent Appeal to Stop Atrocities in Libya Sent by 70 NGOs to the US, EU, and UN”, 21.02.2011, UN Watch, http://www.unwatch.org/site/apps/nlnet/content2.aspx?c=bd KKISNqEmG&b=1330815&ct=9135143. (Erişim tarihi: 21.11.2011) “UN imposed no-fly zone over Libya an act of war. A pretext to ignite another US war of aggression.”, 18.03. 2011, http://peacecorps.ca/2011/2011/03/18/un-imposed-no-fly-zone-over-libya- Serdar ERDURMAZ 218 an-act-of-war-a-pretext-to-ignite-another-us-war-ofaggression/. (erişim tarihi 12.07.2011) “UK considers Libya no-fly zone”, 01.03.2011, http://www.defencemanagement.com/news_story.asp?id=156 28. (Erişim tarihi: 09.04.2011) “U.S. general warns no-fly zone could lead to all-out war in Libya”, 05.03.2011, http://globalresearch.ca/index.php?context= va&aid=23535. “U.S. freezes $30 billion of Libyan assets”, 28.02.2011, http://money.cnn.com/2011/02/28/news/international/gadhafi _libya_assets_frozen/index.htm. Erişim tarihi. 21.11.2011) “US Military Intervention in Libya Cost At Least $896 Million”, ABC News, 22.08. 2011, http://abcnews.go.com/blogs/politics /2011/08/us-military-intervention-in-libya-cost-at-least-896- million/. (Erişim tarihi: 06.11.2011) Xuequan, Mu, “France uses unexplosive bombs in Libya: spokesman”, 29.04.2011,http://news.xinhuanet.com/english2010/world/2011 -04/29/c_13850700.htm.. (Erişim tarihi: 06.06.2011) Vladimir, Fedoruk, “Russia joins UN sanctions against Libya and Muammar Gaddafi”, 12.08.2011, http://english.ruvr.ru/2011/08/12/54569352.html. (Erişim tarihi: 12.11.2011) “What Can Banks Do With $30 Billion in Libya Funds?”, 01.03.2011, http://www.cnbc.com/id/41852966/What_Can_Banks_Do_Wit h_30_Billion_in_Libya_Funds. (Erişim tarihi: 06.11.2011) Walt, Vivienne, “The Post-Gaddafi Boom: In Libya, Foreign Bankers See a Coming Bonanza”, 09.06.2011, http://www.time.com/time/world/article/0,8599,2076467,00.ht ml. (Erişim tarihi: 06.07.2011) Warrick, Joby, “Hillary Rodham Clinton tells Libyans: We’re on your side”, Washington Post, 18.10. 2011, http://www.washingtonpost.com/world/national-security/ clinton-arrives-in-libya-bearing-aid-and-encouragement /2011/10/18/gIQAD5rmtL_story.html. Weaver, Matthew, Richard Adams, Haroon Siddique and Paul Owen , “Middle East protests”, 10.02.2011, LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 219 http://www.guardian.co.uk/news/blog/2011/feb/16/middleeast-protests-live-updates. Werth, Nicolas, Karel Bartošek, Jean-Louis Panné, Jean-Louis Margolin, Andrzej Paczkowski, Stéphane Courtois, “The Black Book of Communism: Crimes, Terror, Repression”, Harvard University Press, 1999, hardcover, 858 pages, ISBN 0-674- 07608-7, page 5. http://en.wikipedia.org/wiki/Crime_against_peace#cite_noteblack_book-0. (Erişim tarihi: 23.04.2011) Williams, Ian,“Ban Ki Moon and R2P, 03.08.2009, http://www.fpif.org/articles/ban_ki_moon_and_r2p. (Erişim tarihi:26.11.2011), “Why are Chevron and Oxy leaving Libya?”, Voice of Russia, 06.10. 2010 “World’s countries pledge support for Libyan transition at UN summit”, 20.09.2011, http://www.un.org/apps/news/story.asp? NewsID=39638. (Erişim tarihi:27.11.2011) “2005 World Summit Outcome”, The General Assembly, A/60/L.I, 05- 51130 (E) 150905, Pdf. 24.10.2005, http://unpan1.un.org/intradoc/groups/public/documents/un/un pan021752.pdf. (Erişim tarihi:19.11.2011) Yavuz, Celalettin, “Libya’da Kan, Kin ve Kaddafi’nin Diktatörlükte Direnişi”, 27.02.2011, www.turksam.org/tr/yazdir2345.html. Yavuz, Celalettin, NATO ve Libya’ya Askeri Müdahale, 02.03.2011, www.turksam.org. Yavuz, Celalettin, “Libyalı Direnişçiler Şimdi Ne Yapacak? – Domino Etkisine Fren mi Yapılıyor?,” 12.04.2011 www.turksam.org/tr/yazdir2379.html. Yavuz, Celalettin, Serdar Erdurmaz, “Arap Baharı ve Türkiye, Orta Doğu’da Kırılan fay Hatları”, Berikan yayınları, Ankara 2012, ISBN 978-975-267-596-4. Zunes, Stephen, “History of US-Libya Relations Indicates US Must Tread Carefully as Uprising Continues, 24.03.2011, http://www.truth-out.org/history-us-libya-relations-indicatesus-must-tread-carefully-uprising-continues68033. (Erişim tarihi: 26.11.2011) BASIN/YAYIN SAYFALARI BASIN/YAYIN SAYFALARI SAYFALARI: CIA World Factbook Financial Times Global Research Center BBC News Daily Miror Haaretz Jane’s Intelligence eview Jarusalem Post Los Angelos Times ORSAM Stratfor The Atlantic The New York Times (ABD) TÜRKSAM Washington Institute Washington Post Türk basını (Cumhuriyet, Dünya Gündemi, Hürriyet, Milliyet, Radikal, Yeni Şafak, Yeniçağ, Zaman) DĐZĐN: ABD, i, iii, iv, x, xii, 3, 5, 7, 9, 11, 12, 13, 17, 19, 26, 32, 33, 34, 35, 37, 38, 39, 40, 42, 45, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 62, 67, 68, 73, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 85, 86, 87, 88, 89, 94, 95, 96, 97, 99, 100, 102, 103, 107, 109, 111, 112, 116, 119, 121, 125, 128, 131, 133, 134, 135, 136, 137, 138, 141, 142, 144, 145, 152, 159, 160, 161, 164, 167, 170, 173, 175, 176, 177, 181, 182, 183, 188, 207, 216, 220 ABD-Libya Yatırım Ortaklığı, 47 Akdeniz, 1, 3, 54, 87, 96, 97, 102, 141, 148 Alman Kızıl Ordu, 19, 133 Anders Fogh Rasmussen, 93, 112, 158 AWACS, 88 Beni Hilal, 5 Beni Salim, 5 Berberiler, 1 Bingazi, ix, 1, 2, 3, 4, 5, 12, 14, 20, 25, 26, 27, 29, 33, 40, 44, 51, 58, 60, 62, 64, 76, 80, 81, 83, 84, 87, 97, 103, 110, 114, 121, 122, 123, 124, 137, 146, 148, 151, 153, 156, 173, 174, 178, 179, 180, 181, 189, 190, 191, 192, 193, 201, 202, 205 Birleşik Koruma, 87, 99, 101 Birleşik Koruma Harekâtı, 101 BM Genel Sekreteri, 61, 63, 64, 65, 69, 71, 73, 78, 79, 94, 100, 112, 130, 161 BM Güvenlik Konseyi, iv, v, 34, 35, 48, 51, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 66, 74, 76, 77, 96, 117, 127, 174, 213 Brezilya, 11, 61, 62, 137, 172 Cezayir, 1, 7, 12, 19, 57, 129, 177 CIA, 18, 37, 40, 42, 47, 95, 132, 205, 214, 220 Corp-CNPC, 56 Çad, 1, 3, 6, 57, 141 Çekoslovakya, 11 Derne, 1, 5, 29, 39 Devrimci Komite, 30 Doğuş, 146 Domino etkisi, 20 el Bayda, 29, 39, 42 El Kaide, iii, 36, 37, 41, 42, 114 Exxon, 7, 57 Fransa, i, viii, x, xi, xii, 2, 9, 11, 13, 33, 48, 49, 50, 52, 53, 54, 57, 60, 68, 78, 79, 81, 82, 85, 92, 93, 94, 95, 96, 98, 100, 102, 103, 105, 107, 109, 110, 111, 119, 123, 125, 128, 129, Serdar ERDURMAZ 222 133, 135, 136, 137, 144, 151, 159, 160, 161, 165, 167, 173, 174, 175, 176, 178, 181, 207, 210 Garyounis, 4 Güriş, 146 Hillary Clinton, 33, 52, 86, 107, 117, 119, 136, 161, 182, 215 Đngiltere, i, x, xii, 2, 3, 5, 11, 13, 27, 34, 37, 48, 49, 50, 51, 52, 54, 60, 68, 79, 85, 87, 94, 95, 98, 99, 100, 102, 103, 107, 108, 109, 110, 112, 113, 116, 123, 126, 129, 135, 137, 138, 144, 159, 165, 173, 175, 178, 181 Đrlanda Cumhuriyeti Ordusu, 19, 133 Đtalya, viii, 2, 4, 9, 10, 11, 12, 13, 15, 37, 48, 49, 50, 51, 52, 56, 79, 85, 87, 92, 97, 102, 105, 112, 113, 116, 117, 119, 120, 121, 126, 133, 137, 167, 173, 178 Karagila, 28 Kargala, 5 Kuzey Afrika, x, 1, 55, 56, 57, 93, 126, 148, 173, 178 Kuzey Kore, 11 LISG, viii, 38, 39, 41 Libya Arap Cemahiriyesi, 130 Libya Dostları, 126, 161, 181 Libya Đslamcı Savaş Grubu, viii, 29, 38 Libya Milli Petrol Şirketi, 56, 171 Libya Temas Grubu, i, v, 53, 105, 110, 112, 113, 116, 119, 121, 122, 124, 126, 127, 177, 178, 201, 210 Magariha, 5 Marathon, 7 Metiş, 146 MI6, 40, 41, 47, 85, 95 Mısır, iii, ix, 1, 2, 3, 15, 19, 20, 21, 22, 23, 25, 26, 28, 31, 34, 58, 85, 100, 120, 131, 136, 148, 157, 163, 165, 168, 174, 176, 177, 178, 181, 189, 202 Misurata, 1, 5, 88, 89, 96, 114, 120, 124, 129, 164, 178, 179 Mobil, 7, 57 Müşterek Güvenlik, xi, 65, 92, 170 NATO, i, iv, v, vi, ix, x, xi, xii, 12, 18, 20, 24, 34, 35, 36, 44, 48, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 62, 65, 66, 69, 74, 78, 79, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 107, 108, 110, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 123, 125, 127, 128, 131, 132, 133, 134, 137, 138, 141, 144, 151, 152, 153, 154, 157, 158, 159, 161, 163, 167, 170, 173, 174, 176, 177, 179, 181, 183, 186, 197, LĐBYA, ARAP BAHARININ SOLAN YÜZÜ 223 200, 201, 202, 203, 205, 207, 212, 214, 215, 219 NATO Genel Sekreteri, 51, 55, 93, 101, 112, 152, 158 Nijer, 1, 57, 129, 141 Nurol, 146 Odyssey Dawn, 62, 87, 181 Ouchy, 2 Petrol, iii, vi, viii, 5, 6, 8, 9, 10, 11, 42, 56, 57, 75, 147, 171, 195, 208 Ramla, 5 RASCOM, 18, 133, 167 Rejim Đdeologları, 30 Sirenayka, 2, 4, 5 Sirte, x, 7, 11, 35, 107, 128, 129, 132, 134, 146, 150, 168, 171, 181, 182 sivillerin korunması, 61, 64, 109, 114, 128, 163 Stratejik Konsept, xi, 170 Sudan, 1, 6, 15, 55, 57, 120 Tekfen, 146, 150, 189, 193, 203 The China National Petroleum, 56 Tobruk, 5, 14, 58, 143 Tomahawk, 82, 87, 88, 89, 103 Trablus, ix, 1, 3, 4, 5, 20, 26, 29, 33, 34, 35, 37, 40, 41, 42, 51, 60, 62, 80, 82, 83, 95, 96, 97, 99, 101, 103, 110, 117, 119, 123, 124, 129, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 150, 155, 156, 161, 163, 164, 172, 178, 179, 180, 181, 216 Tunus, iii, ix, 1, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 28, 31, 33, 53, 57, 58, 100, 102, 131, 136, 157, 163, 165, 168, 174, 176, 177, 180, 181, 189, 202 Uçuşa Yasak Bölge, iv, vi, 60, 91, 197 Uluslararası Af Örgütü, 25, 84 Uluslararası Ceza Mahkemesine (UCM), 59 Unified Protector, vi, 84, 87, 97, 99, 101, 102, 151, 152, 174, 181, 212, 213 USS Kearsarge, 87, 102 USS Ponce, 87, 102, 188 Yugoslavya, 11, 57, 85 Yüksel Đnşaat, 146 Zintan, 26, 114, 135