Share This Article
Bengi Şinik
Kafkasya’da geniş bir bölgesel savaşa neden olabilecek gelişmeler yaşanıyor. Ermenistan ve Azerbaycan ordularını güncel temas hattına gönderirken, taraflardan büyük ölçek ve yoğunlukta çatışmaların yeniden başlayabileceğini işaret eden açıklamalar geliyor. Dağlık Karabağ ve Zengezur Koridoru iki ana konu olarak potansiyel tırmanmanın merkezinde yer alıyor.
Dağlık Karabağ’da binlerce silahlı Ermeni, Dağlık Karabağ Ermenilerini Azerbaycan’a karşı korudukları argümanıyla, Azerbaycan kontrolündeki topraklarda bulunuyor. Azerbaycan’a göre ise silahlı Ermeniler Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne tehdit oluşturuyor ve silahsızlandırılmaları gerekiyor. Durumu karmaşıklaştıran bir unsur Rus barış koruma birliklerinin Dağlık Karabağ’da 2020 Ateşkes Anlaşması kapsamında Ermenilere güvence olarak koruyucu görevi üstlenmesi. Bu durum, Rusların Ermenileri koruyup korumadıkları (hangi tehdide karşı ve Ermeni perspektifinden bu tehdidi yaratan korkunun ne kadarı olgulara ne kadarı olguya dayanmayan korkulara dayanıyor?) sorusuyla beraber bahsedilen görevi üstlenen Rus birlikleri varken binlerce silahlı Ermeni gönüllü ve askerin aynı görevi yerine getirmek argümanı ile orada neden bulundukları sorusunu da akla getiriyor. Durumu karmaşıklaştıran diğer unsur da silahlı Ermenilerin askeri operasyon yoluyla mı yoksa diplomatik müzakereler ile mi silahsızlandırılacakları konusu. Kendi bakış açılarından, bir taraf Dağlık Karabağ Ermenilerinin güvenliği ile hak ve menfaatlerini koruma amacında olduklarını belirtirken, diğer taraf da kendi topraklarında silahlı Ermenilerin ülke güvenliğine tehdit oluşturdukları ve silahsızlandırılmalarını istediklerini belirtiyor. Hem Azerbaycan’ın güvenliğine zarar vermeyecek düzeyde Dağlık Karabağ Ermenilerinin güvenlik, eğitim, kültür ve sağlık konularında ihtiyaçlarını karşılayacak, hem de silahlı Ermenilerin müzakereler yoluyla barışçıl şekilde silahsızlandırılmalarını sağlayacak çözümleri bulmak diplomatların becerilerine ve tarafların harcamaya hazır oldukları siyasi sermayeye göre mümkün olabilir veya olmayabilir. Çözüm bulma mahareti bulunamazsa, Azerbaycan Dağlık Karabağ Ermenilerine garantiler vermedikçe, silahlı Ermeniler silahlarını bırakmadıkça, silahlı Ermenilerin Azerbaycan topraklarında varlığı Azerbaycan için tolere edilebilir bir duruma dönüşmedikçe, Dağlık Karabağ cephesinde savaş kaçınılmaz olacaktır.
Dağlık Karabağ boyutunda bir diğer konu da insani durum ve kalıcı statünün nasıl çözüleceği. Ermeni tarafı Azerbaycan’ın Ermenistan’dan Dağlık Karabağ’a insani yardım ve ulaşım yolu olarak kullanılan Laçin Koridoru’nun kapatması nedeniyle Dağlık Karabağ’da bir insani kriz yaşandığını belirtiyor. Azerbaycan ise Laçin Koridoru’nun kendi toprakları olması nedeniyle bu topraklar üzerindeki kararları sadece kendisinin vereceğini, Koridor’dan geçenleri güvenlik nedeniyle kontrol etmesi gerektiğini ve Ermenistan’dan Dağlık Karabağ’a doğrudan bir erişimin stratejik açıdan Azerbaycan topraklarını ortadan deldiğini belirtirken Laçin Koridoru’na alternatif olarak Ağdam’dan yeni bir koridoru önerdi. Sanıyorum Ağdam’dan yeni bir koridorun önerilmesi hem bu stratejik delinmeyi önleyecek, Ermenistan ve silahlı Ermeniler arasındaki lojistik hattı kesecek, bunları yaparken de Dağlık Karabağ Ermenilerinin insani ihtiyaçlarını karşılayacak bir çözüm önererek Ermenistan’ın Laçin Koridoru ısrarının insani amaçlarla sınırlı kalmadığını kanıtlamaya çalışıp bir taşla çok kuş vurmaya çalışıyor. Koridor konusun da hem Dağlık Karabağ Ermenilerinin insani ihtiyaçlarını karşılayacak hem de Azerbaycan’ın güvenlik ihtiyaçlarını karşılayacak ve “hem kurt doysun hem kuzu yaşasın” formülünde bir çözüme kavuşturulup kavuşturulamaması da diplomatların becerilerine dayanıyor. Burada da diplomatik çözümün bulunamaması veya askeri araçlar daha faydalı görülürse diplomatik araçların tercih edilmemesi de savaşın olup olmaması ve süresi ile pozitif barışın tesis edilip edilememesi üzerinde önemli etkileri olacak. Statü konusunda ise Dağlık Karabağ Ermenilerinin Azerbaycan içinde pozitif barış koşullarında yaşayabilmeleri için hangi koşulların yeterli olacağı, bunlar koşulların da Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü ve güvenliğine tehdit oluşturmayacak düzeyde karşılanıp karşılanamayacağı soru(n)ları karar alıcıları gelecekte zorlayacak düzeyde. Dağlık Karabağ Ermenileri özerklik, Azerbaycan da üniter devlette ısrar ederse iki tarafı da tatmin edecek bir çözüm bulunabilir mi? Özerklik olmasa da Azerbaycan tarafından güvenlik tehdidi sayılmayacak eğitim, kültür, sağlık, ulaşım, emniyet gibi konularda Ermenileri Azerbaycan topraklarında pozitif barış içinde yaşamaya teşvik edebilecek tavizler verilebilir mi? Bunun karşılığında Dağlık Karabağ Ermenileri Ermenistan’a göç etmek yerine üniter Azerbaycan içinde pozitif barışa inanarak yaşamaya ikna olurlar mı? Hangi düzeyde tavizlerin Azerbaycan tarafından kabul edilebilir sayılacağı, ne kadar tavizin Ermenileri pozitif barışı benimsemeye ikna edebileceği sorusu da dahil, bunlar üzerine titizlikle düşünülmesi gereken sorular. Azerbaycan için hem devlet hem halk düzeyinde 1990’larda Ermeniler güçlüyken Azerbaycan topraklarını işgal etmeleri, Azerbaycan Türklerini göçe zorlamaları ve Hocalı gibi katliamlara girişmeleri unutulmayacak acılar. Güç Azerbaycan tarafına geçmişken, aynı Ermenilerin 1990’larda uyguladıkları tek taraflı ve bir tarafın zararı pahasına diğer tarafın faydasını gözeten ve bu durumda Ermenilerin haklarını gözetmeyen çözümlerle yıllar sonra adalet temelinde karşılık verme isteği baskın gelebilir. Yanlış anlaşılmaması için, bir şiddet veya katliamdan ziyade Ermenileri göçe zorlama veya kalırlarsa baskı uygulamak gibi Ermenilerin Azerbaycan Türklerine yaptıklarını bu defa Ermenilere uygulamayı kastediyorum. Türkler bu kadar acı çekmişken ve Ermeniler 1990’larda Türklerin haklarını gözetmemişken Ermenilerin de haklarını gözetmeme dürtüsünü engelleyip Türklerin “büyüklük bizde kalsın” anlayışıyla Ermenilerin de haklarını gözetmeleri hem Ermenilere tarihsel bir ders verecek -Azerbaycan’ın güvenliğine zarar vermeyecek düzeyde ve güvenliği esnek şekilde yorumlayarak- hem de dünyaya çok değerli bir örnek sunacaktır.
Bu noktaya kadar Azerbaycan’a destek olurken pozitif barışı teşvik etmek ve bunu yaparken Ermenistan ile normalleşmeyi engellememek dışında Türkiye’yi ilgilendiren bir durum yok. Esas tehlike ve karmaşıklık Zengezur Koridoru ve İran ile savaş tehlikesi konusunda.
2020 Ateşkes Anlaşması’nda Nahçıvan’dan Azerbaycan’ın geri kalanına Zengezur Koridoru adıyla bir ulaşım ve lojistik güzergahı açılarak Türkiye’nin önce Azerbaycan’ın geri kalanına sonra da Hazar üzerinden Orta Asya’daki Türk devletlerine bağlanması şartıyla Koridor’un geçtiği toprakların Ermenistan’da kalması ve Rusya’nın Koridor geçişini mümkün kılması üzerine uzlaşılmıştı. 3 yıl geçmesine rağmen Zengezur Koridoru Türkiye ve Azerbaycan’ı tatmin edecek şekliyle açılmış değil. Türkiye’yi Türk Dünyası’na bağlayacak bu koridor Türkiye ve diğer Türk devletleri için stratejik ekonomik, siyasi, askeri, kültürel ve psikolojik olarak önemli bir bağlantı koridoru. Sorun ne kadar önemli olduğu noktasında başlıyor. Ermenistan Zengezur Koridoru’nu açmaya yanaşmadığı için Azerbaycan Zengezur Koridoru’nu kendisi açma niyetinde görünüyor. Azerbaycan’ın kendi başına Koridor’u açıp açamayacağı Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki güç dengesine bağlı olsa da ve bu güç dengesinde Azerbaycan avantajlı görünse de İran faktörü bunları anlamsız kılıyor. İran, Türkiye dahil ilgili taraflara Zengezur Koridoru’nun İran ile Ermenistan arasındaki bağlantıyı kesecek şekilde açılmasına karşı olduğunu ve bunu önlemek için savaşa hazır olduğunu belirtti. Caydırıcılık terminolojisinde “köprüleri yaktı“. İran Türk Dünyası’nın bu düzeyde bir bağlantı kurmasını ve Ermenistan ile bağlantısının kopmasını kendi çıkarlarına çok zararlı görüyor. Devletler, kamuya açık şekilde caydırıcı bir tehditte bulundukları zaman tehdidi gerçekleştirmemenin maliyetlerini, yani devasa bir itibar ve inandırıcılık kaybını, kabul etmek istemeyeceklerinden tehdidi gerçekleştirmenin tüm maliyetlerine rağmen tehdidi gerçekleştirmek zorunda kalacaklarını taraflara kanıtlamak için geri adım atma (savaşmama) seçeneklerini bilinçli olarak yok ederler, yani köprüleri yakarlar. Bunu, sadece aşırı önemli gördükleri konularda yaparlar. Bu durumda önemli soruları sormamız gerekiyor. Azerbaycan Zengezur Koridoru’nu açmak için İran ile savaşmaya hazır mı? Azerbaycan İran’ın tehdidini uygulayacağına inanıyor mu? Azerbaycan, Türkiye İran ile savaşma riskini almazsa sadece Türkiye, Rusya ve İsrail dahil ülkelerin yapabileceği silah yardımına dayanarak İran ile tek başına savaşmaya hazır mı? İran için, Zengezur Koridoru’nu engellemek için Azerbaycan ile savaşmak, mümkünse savaşmadan Azerbaycan’ı korkutmak kendi çıkarlarını korumanın yolu olarak görünüyor. Peki İran Türkiye veya Rusya’ın Azerbaycan için İran ile savaşma riskini alacağını düşünürse Azerbaycan ile savaşır mı? Burada iki detay önemli.
Birincisi, Zengezur Koridoru’nu engellemenin İran için yaşamsal çıkar düzeyinde olup olmadığı, bu düzeyde ise Türkiye ve Rusya’nın İran’a yönelik caydırıcı tehditleri işe yaramayacaktır, çünkü, devletler yaşamsal çıkarları tehlikedeyken, caydırılamayacakları bir pozisyona hapsolmuş (boxed) olurlar, caydırıcı tehdit gayet inandırıcı olsa bile hapsolan devleti caydıramaz. Öncelikle İran’ın bu caydırılamaz pozisyonda olup olmadığını tespit etmek gerekiyor. Böyleyse, Azerbaycan’a İran saldırısını engellemek için İran’ı tehdit etmek Türkiye-İran veya Rusya-İran savaşına yol açacaktır, değilse, İran bu savaşı engellemek için Zengezur Koridoru’nu zor da olsa yutkunacaktır.
Diğer önemli detay ise Türkiye’nin Azerbaycan’ı savunmak için mi yoksa Azerbaycan’ın Zengezur Koridoru’nu açmasını sağlamak için mi İran ile savaşıp savaşmayacağı veya bir “Tavuk Oyunu”na girişip girişmeyeceği konusu. İlk bakışta Zengezur Koridoru’nu açma denemesinden sonra (İran’ın tehdidi Azerbaycan’ı caydırmazsa) İran Azerbaycan’a saldırırsa, Türkiye Azerbaycan’ı savunmak için İran ile savaşır durumda olacaktır gibi görünse de Türkiye’nin risk hesaplamalarında ve İran’ın Türkiye’nin olası bir caydırıcı tehdidinin inandırıcılığını ölçme sürecinde bu fark belirleyici olacaktır. Robert Jervis’in “Loss Aversion” teorisine göre devletler savaş riskini nadiren yeni kazançlar elde etmek için alırken, bu riski potansiyel kayıp veya zararları önlemek için alırlar. Türkiye’nin Zengezur Koridoru’nu açmak için İran ile savaş riskini alma ihtimalini İran inandırıcı bulmayacaktır. Eğer Zengezur’dan bağımsız bir şekilde İran Azerbaycan’a saldırsaydı veya Zengezur denemesinden sonra Azerbaycan yıkımın eşiğine gelseydi, bu noktada Türkiye’nin tehdidi inandırıcı olurdu. (İran’ın savaş amacının Zengezur Koridoru’nu kapalı tutmak -defense by denial- mı yoksa Azerbaycan’ı işgal etmek mi olacağı Türkiye’nin olası tepkisini belirlemese de önemli ölçüde şekillendirecektir.) Çünkü, Zengezur Koridoru’nu açmanın aksine Azerbaycan’ın varoluşunu sağlamak Türkiye için yaşamsal çıkar düzeyinde. Benzer koridor 1990’larda Turgut Özal döneminde hedeflendiğinde, Rusya’nın caydırıcı tehdidinin Türkiye’yi bu bağlantıyı kurmaktan caydırdığı unutulmamalı. Burada elbette önemli bir fark da unutulmamalı: o dönem Rusya’ya karşı savaş kazanmanın zorluğu ile İran’a karşı günümüzde savaş kazanmanın zorluğunun ne kadar olacağının Türk karar alıcılar tarafından karşılaştırılması. Eğer Ankara Zengezur Koridoru’nu açmanın maliyetinin İran’ı bir savaşta yenmek olduğunu düşünüp İran’ın makul ve kabul edilebilir bir maliyetle yenilebileceğinden emin olursa ve İran’ın karar alıcıları da güç dengesini değerlendirerek Türkiye’nin bunu başarabileceğini düşünürlerse İran ya Azerbaycan’a saldırmayıp Zengezur Koridoru’nu yutkunacak, ya da çaresizce Türkiye’nin İran’ın Kuzey Batı bölgesinde Kanuni Sultan Süleyman döneminde olduğu gibi İran’ın coğrafi derinliği ve zorluğu yüzünden stratejik bir bataklığa saplanmak ile ilerledikten sonra eninde sonunda geri dönmek arasında kalmasını umarak Türkiye ile savaşacaktır. Bu faktörlere karar alıcılarının vereceği veya veremeyeceği yanıtlar farklı gelecek ihtimallerinden hangisinin gerçekleşeceğini belirleyecektir. Tüm bu faktörlere tarafların vereceği yanıtları öğrenmek için tarafların stratejik uyarı (strategic warning) yapabilecek istihbarat kaynaklarına sahip olmaları gerekiyor, aksi durumda karşı tarafın güç kaynakları ve geçmiş kararlarından çıkarsamalara başvurmak kalıyor. Birinci Dünya Savaşı öncesi benzer savunma yükümlülüklerinin nasıl tüm tarafları beklenmedik ve hızlı bir tırmanmanın caydırıcılık başarısızlığıyla etkileşimi yüzünden geniş bir savaşa sürüklediği unutulmamalı. Tarihten ders alıp felaketlerin ne kadar kolay gerçekleşebileceğine dikkat ederek “nasıl olsa felaket engellenir, o kadar kötüsü zaten olmaz” diye rehavete kapılmak çok tehlikeli olacaktır.
Türkiye kısmında ise sorulması gereken en önemli soru “Türkiye Zengezur Koridoru’nu açmak için İran ile savaşmaya veya en azından savaş riskini almaya hazır mı?” sorusu. İran ile yaşanacak bir savaşın siyasi amaçları ne olacaktır? Bu savaştan nasıl bir çıkış stratejisi beklenilmeli? Makul maliyetlerde hangi askeri hedefler kabul edilebilir? İran’a karşı “zafer” nasıl tanımlanacak? İran’da yaşayan Türklerin tutumu ne olacak? İlgili uluslararası ülke ve aktörler ile iç siyasi aktörlerin tutumları ne olacak? İran ile yapılacak bir savaş Türkiye’nin uzun vadeli hedeflerini (varsa) nasıl etkileyecek? Ekonomik kırılganlık ve sığınmacılar sorunu Türkiye’nin savaşma gücünü nasıl etkileyebilir? Güney Doğu Anadolu’nun istikrarı bu savaştan nasıl etkilenir? Rusya’nın tavrı ne olacak? Savaşı engellemek için Zengezur Koridoru’nun hiç açılmaması Türkiye için tolere edilebilir bir durum mu? Savaş dışında hem Zengezur Koridoru’nu açacak hem de İran’ın endişelerini giderecek diplomatik bir yol bulunabilir mi? Ermenistan’ın İran sınırında olan bölge uluslararası bir konferansla “free zone” şeklinde bir geçiş alanı ilan edilip Nahçıvan-Azerbaycan ve İran-Ermenistan bağlantısının aynı anda ve birbirini kesmeden sağlanması mümkün olabilir mi? (İran’ın tek endişesi Ermenistan ile bağı kaybetmek ise olabilir, Türk Dünyası bağlantısı ise daha zor.) Savaşıp savaşmamanın maliyet ve faydaları karşılaştırıldığında savaşmanın Türkiye’nin çıkarına olduğu anlaşılırsa savaş seçeneği kullanılabilir. Eğer Zengezur Koridoru’nu açmak Türkiye için Türk Dünyası ile bütünleşme temelli uzun vadeli bir Büyük Strateji’nin parçası ise ve diplomatik çözüm mümkün değilse, sadece bu Büyük Strateji’nin hedeflerine kabul edilebilir bir maliyette belirleyici bir katkı sağlayacağı kesin ise Zengezur Koridoru için askeri araçlar dahil tüm araçlar kullanılmalı, Türkiye’nin varlığı ve uzun vadeli gücünü tehlikeye atmaması şartıyla. Çok dikkatli olunması, ama dikkatli olurken de atalete kapılmaması gerekiyor.
Bir karara varmadan önce karar alıcıların bu soruları dikkatlice düşünmesi gerekiyor. Pers İmparatoru Xerxes’in amcası ve danışmanı olan Artabanus büyük bir işe (o dönem Yunanistan seferine) kalkışmadan önce her detayını düşünmeden yola çıkmamasını, yoksa felakete uğrayacağını tembihliyor, Xerxes de herşeyi düşünürsem hiçbir şey başaramam diye endişe ediyormuş. İkisinin yapamadığı, birbirinin endişelerini bağdaştırıp hem büyük bir işe kalkışılmayı hem de kalkışmadan önce herşeyi düşüneyi aynı anda başaramamalarıydı. Tehlikeler ve fırsatlar bu kadar ciddi bir boyuttayken Türkiye’nin bu bağdaştırmayı başaramama lüksü yok.