Share This Article
Polat Üründül – Orta Doğu Teknik Üniversitesi Doktora Adayı
Türkiye’nin Milli Uzay Programı 10 Şubat 2021 tarihinde tanıtılmış, ülkenin uzay
endüstrisinde gelecek 10 yıla yönelik vizyon ve stratejisi ilan edilmiştir. Türkiye’nin uzay
macerası, ilk olarak TÜRKSAT 1B uydusunun 1994 yılında uzaya fırlatılması ile
başlamıştır. 2021 yılının başlarında Florida’daki Cape Canaveral üssünden uzaya fırlatılan
TÜRKSAT 5A uydusu ise Türkiye’nin uzaydaki dördüncü aktif uydusu olarak hizmete
başladı. Türkiye Uzay Ajansı’nın kurulması ve ilk milli haberleşme uydusu TÜRKSAT
6A’nın önümüzdeki yıl uzaya fırlatılacak olması da Türkiye’nin uzay endüstrisindeki
kabiliyetlerini geliştirmesi adına önemli adımlar olarak değerlendirilmektedir. 2018’de
kurulan Türkiye Uzay Ajansı’nın hedefleri arasında 2028 yılında Ay’a yumuşak iniş
yapmak, uzaya bağımsız bir şekilde erişmek için uzay limanı kurmak, bir Türk vatandaşını
bilimsel görev için uzaya göndermek, uzay sanayi ekosistemini geliştirmek gibi amaçlar
bulunmaktadır. Türkiye Uzay Ajansı uhdesinde uluslararası iş birliği amacıyla Ukrayna,
Macaristan ve Kazakistan ile ikili mutabakat imza süreci tamamlanmış durumdadır ve
Japonya, Pakistan, Rusya ve Çin gibi ülkeler ile karşılıklı anlaşma metinleri üzerinde
çalışmalar devam etmektedir.
Türkiye ve Rusya arasında liderlerin kişisel inisiyatifleri ile başlayan siyasi yakınlaşma
sonrası, Rusya’nın Türkiye’nin uzay çalışmalarını desteklemeye sıcak baktığına yönelik
mesajlar göz ardı edilmeyecek kadar önemlidir. Soğuk Savaş’ın psikolojik olarak en can
alıcı noktalarından birinin ABD ve SSCB arasındaki uzay yarışı olduğunu, hatta Ronald
Reagan tarafından başlatılan Yıldız Savaşları girişimini hatırlamakta fayda bulunmaktadır.
Başkan Reagan tarafından öne sürülen ancak o zamanlar bilim kurgu filmlerinin
senaryolarını andıran girişimin, günümüzde artık gerçekleşebilecek bir kehanet gibi
görülebileceği iddia edilebilir. Geçtiğimiz günlerde Çin tarafından nükleer başlık taşıyabilen
hipersonik füze denemeleri yapıldığı iddia edilmiştir. ABD’nin ise yeni Uzay Kuvvetleri
bünyesinde bir süredir çalışmalar yaptığı bilinmektedir. Uzay sanayisinin giderek artan
önemi, uzayda beklenen silahlanma yarışı ve uzayda koloniler kurulması fikri gibi konular
da göz önüne alındığında geleneksel muharebe alanları olan kara, deniz ve havanın
olduğu gibi, uzayın da ülkeler için bir yarışma ortamı olacağı düşünülmektedir. Bu
gelişmeler ışığında, artık Doğu-Batı olarak değil ancak uluslararası normlara uyan ve
onları ihlal eden devletler olarak sınıflandırabileceğimiz ülkeler arasında Rusya’nın Türk
uzay endüstrisine ilgisi, Türkiye’yi kendi tarafına çekebilme arayışının bir parçası olarak
değerlendirilebilir. Bu minvalde milli çıkarlarına en büyük tehdidi Rusya olarak gören
Birleşik Krallık’ın, Türkiye ile uzay endüstrisinde de iş birliği içerisine girmek gibi bir
inisiyatif alması beklenebilir.
Birleşik Krallık’ın savunma ve özellikle uzay politikalarında Türkiye ile iş birliğine ne kadar
önem verebileceği, yine tarihteki gelişmelere bakarak anlaşılabilir. Kırım Savaşı sırasında
Birleşik Krallık ile Ruslara karşı ittifak yapan Osmanlı Devleti, sonrasında batı uluslararası
toplumunun bir parçası haline gelmiştir. İkinci Dünya Savaşı öncesinde Türkiye
Cumhuriyeti’nin batı ile ittifak içerisinde yer almasında ve ordusunu batı teknolojisi ile
modernize etmesinde, 1939 yılında kurulan Türk-İngiliz-Fransız Savunma İttifakı’nın büyük
etkisi olmuştur. Birleşik Krallık, o dönemde Türkleri kazanma ve müttefik devletler arasına
katma fikrinin en büyük savunucularından olmuştur. İngilizler, Türkiye’nin Almanya ile
yakınlığını engellemek istemiş ve bu doğrultuda Türkiye ile ilişkileri geliştirme amacı
gütmüştür. Aynı şekilde, Türkiye de Akdeniz’deki güvenlik endişeleri nedeniyle İngiliz-
İtalyan yakınlaşmasından çekince duymuş, çareyi İngilizlere daha fazla yakınlaşmakta
bulmuştur. Kıbrıs meselesinde ise İngilizlerin önceliği, Türkiye ve Kıbrıs’ı batı dünyasından
uzaklaştırmama yaklaşımı olmuştur. Bugün Türkiye’nin müttefikleri ABD ve AB ile yaşadığı
siyasi ve diplomatik krizlere kıyasla, Türkler ve İngilizler arasında ciddi bir problem
bulunmamaktadır. Hatta 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye’ye ilk resmi ziyaret
Birleşik Krallık tarafından gerçekleştirilmiştir. Bir diplomatik krize dönüşeceği düşünülen ve
10 ülkenin Türkiye’deki Büyükelçileri tarafından hazırlanan Kavala bildirisine Birleşik Krallık
Büyükelçisi Sir Dominick Chilcott katılmamıştır. Doğu Akdeniz, Kıbrıs gibi konularda ise
İngilizler, AB’deki ortaklarına kıyasla her zaman daha temkinli ve ılımlı olmuştur. Batı
dünyasındaki müttefiklerinin kendi güvenlik endişelerini anlamamasından yakınan
Türkiye’nin, Birleşik Krallık gibi pragmatik bir aktörle iş birliğini genişletmesi geçmişte
olduğu gibi bugün de iki tarafın çıkarına olabilir.
ABD, Rusya ve Çin gibi ülkelerin uzay çalışmaları ile kıyaslandığında, Birleşik Krallık’ın
uzay çalışmaları bu ülkenin bir uzay süper gücü olarak tanımlanması için yeterli değildir.
İngilizlerin uzay endüstrisindeki odağı, uyduları fırlatmak yerine geliştirmek ve üretmek
üzerine olmuştur. Buna rağmen İngiliz uzay endüstrisinin binlerce çalışanı bulunmakta ve
İngilizler bu sektörden yılda yaklaşık 15 milyar pound gibi bir gelir elde etmektedir. Uzay
endüstrisi, Birleşik Krallık’taki diğer endüstrilerden daha hızlı büyümeye devam etmekte ve
ayrıca bu sektörlere de katkı sağlamaktadır. İngilizlerin teknoloji ve bilim alanında bir süper
güç olma hedefinde uzay endüstrisine yapılan yatırımın payı büyük olacaktır. Ayrıca
Birleşik Krallık tarafından açıklanan Ulusal Uzay Stratejisi’nde “potansiyel hasımlarımız,
halkımızı, ekipmanlarımızı ve bilgi ağlarımızı riske atacak ve Birleşik Krallık’ı korumayı
zorlaştıracak yetenekler geliştiriyor” ifadeleri kullanılmakta, Birleşik Krallık’ın uzay alanında
yatırım yapmasının ülkenin güvenliğiyle birebir olarak bağlantılı olduğu belirtilmektedir. Bu
çerçeve içerisinde ülkenin özellikle küçük uyduların ve uzay araçlarının üretiminde bir
üstünlük sahibi olduğu belirtilmekte, gelecek on yılda uzay sektöründeki büyüyen
pazarlarda liderlik rolü oynama potansiyeline erişmenin hedeflendiğinin altı çizilmektedir.
Birleşik Krallık Uzay Komutanlığı 2021 yılında kurulmuş olup, İngilizlerin uydu haberleşme,
istihbarat, gözetleme, komuta, kontrol ve diğer yeteneklerin geliştirilmesi için yaklaşık 9
milyar dolar yatırım yapacağı söylenmektedir. İngilizler ayrıca ticari küçük uydu fırlatmada
Avrupa ülkeleri arasında 2030 yılına kadar lider konuma gelmek istediklerini ifade
etmektedirler. İnsanlar Ay’a gönderme hedefini de içeren ve Birleşik Krallık’ın da içinde yer
aldığı uluslararası Artemis Projesi üzerinde çalışmalar ise tüm hızıyla devam etmektedir.
Ekonomik şartların uygun olması ve Türkiye’nin uzay endüstrisini geliştirme amacı
doğrultusunda çalışmalarını devam ettirmesi halinde Birleşik Krallık, bu alanda Türkiye için
önemli bir ortak olabilir. Birleşik Krallık’ın bu sektörde öncü rol oynayabilmesi için, öncelikle
‘tercih edilen bir ortak’ olmayı başarabilmesi gerekecektir. Britanya’nın güvenliğinin ve
refahının artık atmosferin sonlandığı noktadan geçtiğinin farkında olan İngilizler,
Türkiye’nin uzay endüstrisinde Ruslar yerine kendileri ile iş birliği yapması adına istekli
olabilir. Uzun zamandır iki ülke arasında kriz yaşanmaması, ikili ilişkilerin olumlu yönde
seyretmesi ve savunma sanayi alanında iş birliğinin büyüyerek devam etmesi de, siyasi
sebeplerden dolayı Ruslar ile ortaklığını uzaya taşıması düşünülebilecek Türkiye’nin,
Birleşik Krallık’la ortaklığı da değerlendirmesi ihtimalini normalleştirmektedir.