Share This Article
03.02.2024
Prof. Dr. Ali Serdar Erdurmaz
28 Ocak 2024 tarihinde Ürdün-Suriye sınırında konuşlanmış ABD üssüne İran destekli Iraklı militan grup Kataib Hizbullah unsurları tarafından yapılan dron saldırısında üç askerin öldüğü ve otuz dört askerin yaralandığı bilgisi dünya basınında yer almıştır. Yapılan saldırı yedi Ekim İsrail-Hamas savaşının başlangıcından sonra sürekli devam eden saldırılardan ciddi ölüm ve yaralanma ile sonuçlanan bir ilk olarak karşımıza çıkmaktadır. 11 Ocak günü ABD Deniz Özel Kuvveti’nin Yemen istikametine giden bir Arap yelkenlisini enterne etmesi sonrasında botta İran yapımı füze parçaları ve diğer silah ve teçhizatın Huti güçlerine verilmesi amacıyla taşındığını açığa çıkarmışlardır. Somali’de konuşlu ABD Deniz Özel Savaş birliğinden iki askerin yapılan bu operasyon sonrasında kaybolduğu yetkililer tarafından açıklanmıştır. ABD Somali’de hükümet karşıtı el Kaide’nin bir uzantısı olan El-Şabab örgütünü terörist olarak kabul etmekte ve Somali hükümetini desteklemektedir.
Saldırının hemen arkasından basında çıkan bilgilere göre, üste bulunan önleyici sistemlerin çalışmadığı belirlenmiştir. Neden olarak, aynı anda üsse dönen ABD menşeli dronların arasında saldırı dronlarının ayırt edilemediği ve sistemin dost-düşman (friend and foe) algılamasını gerçekleştirememesi nedeniyle sızan saldırı dronlarının etkili olduğunun değerlendirildiği açıklanmıştır.
ABD başkanı Joe Biden saldırının İran destekli İslamcı Direniş grubu tarafından yapıldığını ve bundan İran’ın sorumlu olduğunu ifade ederek, şiddetle karşılık verileceğini vurgulamıştır. Ancak, BM İran temsilcisi, İran’ın bu saldırı ile ilgisinin olmadığına dair beyanat vermiştir. ABD ile bölgede bulunan direniş gruplarının birbiriyle olan çatışmasından kaynaklı bir karşı hareket olduğunu ifade etmiştir. Yapılan son açıklamalarda ABD Başkanı Biden İran’la çatışmaktan ziyade, İran’ın Suriye, Irak, Lübnan ve Yemen’de mevcut uzantılarına karşı harekât icra edeceklerini ve bunun uzun süreli bir uygulama olacağını ifade etmiştir. Washington uygulayacağı bu strateji ile İran’ın bir ahtapot gibi her yere kol salan Orta Doğu’da etkin olan bütün uzantılarını kesme arzusunda olduğunu göstermektedir.
Amerikan kaynaklı basın haberlerine göre, İran’da yönetimde bulunan Mullahların kendilerine müzahir grupların ABD unsurlarına ölümle sonuçlanan saldırılarda bulunmasından rahatsız oldukları bilgisini aldıkları söylenmektedir. Nitekim, Irak’ta bulunan İran’a bağlı unsurlar bölgede bulunan ABD üslerine karşı yapacakları harekâtı askıya aldıklarını, Gazze savaşı ile mücadelede başka yöntemlere başvuracaklarını ilan etmiştir. Bu şu anlama gelmektedir; biz bu saldırı sonucu hata yaptık, Amerika ile herhangi bir çatışma istemiyoruz. Diğer yandan İran’lı yetkililer Washington’un yapacağı saldırılara misliyle karşılık vereceklerini belirtmekten geri durmamışlardır. Buna rağmen, ABD askeri otoriteleri İran’ın Suriye, Irak, Lübnan ve Yemen’de bulunan uzantılarına karşı çok katmanlı uzun süreli askeri operasyonlar planlandığını ve bunun ilk uygulamasının Lübnan’daki unsurlara karşı başlatıldığını açıklamışlardır. Bu planlamaya paralel olarak Irak’ta bulunan İran destekli unsurlara yapılan ABD hava harekâtı sonucunda 12 ölüm vakasının olduğu basında yer almıştır. ABD’de yapılacak Başkanlık seçimi öncesi Başkan Joe Biden’ın kamuoyunu tatmin etmeye yönelik olarak, bu tür saldırıları sürdüreceği ve seçimde halkın güvenini kazanmayı önceleyeceği değerlendirilmektedir.
Anlaşıldığı kadarıyla Tahran’ın onayının olmadığı, Amerikan askerlerinin ölümüyle sonuçlanan bu saldırı sonrasında Tahran-Washington arasında başlayan ikame savaş (Proxy war) İran’ın Orta Doğu’daki varlığını oldukça zorlayacak gibi görünüyor. İran acil olarak Kızıl Deniz’de muhtemel bir Amerikan deniz unsurlarının saldırısına karşı güvenliğe yönelik tedbirler almaya başlamıştır.
Ortaya çıkan Tahran-Washington ikame savaşının bölgedeki dengelere aşağıdaki gibi etki edeceği değerlendirilmektedir.
- İran hiç istemediği bir açmaza düşmüş görünmektedir. ABD’nin Hizbullah ve diğer İran yanlısı unsurlara yapacağı saldırılar Tahran’ın bölgede istediği etkinliği sağlaması ve sürdürmesi üzerine oldukça olumsuz etki edecektir. İran’ın ahtopot gibi uzanan kolları kesilecek anlama gelmektedir.
- Bu durum doğal olarak İsrail’in halen uygulamakta olduğu Gazze savaşına olumlu katkıda bulunacaktır. İsrail’in kuzeyde Hizbullah ile çatışmasına ABD katkısı İsrail’in bölgede rahatlamasına yardım edecektir. İsrail’in savaşı daha fütursuzca yürütmesini kolaylaştıracaktır.
- ABD’nin bölgede daha kalıcı bir tutum izlemesine ve bölgede güvenlik ve istikrarın sağlanmasında en büyük engel olarak İran’ı tehdit olarak algılamasına neden olacaktır. ABD bundan sonra Orta Doğu’ya öncelik vermiş ve bölgede varlığını sürdürmekte daha kararlı tutum takınmış olarak görülecektir.
- Suriye, Irak, Ürdün ve Yemen’de mevcut İran tarafından desteklenen unsurlarla mücadele eden kuvvetlere ve birimlere ABD askeri desteği, silah ve teçhizat yardımı artabilecektir.
- Washington Kızıl Deniz’de İran’ın gemi trafiğini engelleme yolundaki girişimlerine karşı daha kararlı tutum izlemesi ve kuvvet takviyesi yapması durumu güncelliğini koruyacaktır.
- ABD ve İngiltere Husilerin ticaret gemilerine saldırısını önlemek için belirledikleri Husi hedeflerine daha cüretkâr bir şekilde saldırılarını sürdüreceklerdir.
Neticede, İran’ın onayı olsun veya olmasın ABD üslerine yapılan bu saldırı Orta Doğu bölgesinde İran’ın Washington tarafından önlenmesi gereken bir tehdit olarak algılanmasına neden olmuştur. ABD İran ile doğrudan bir çatışmaya girmekten kaçınarak, “dolaylı tutum” stratejisini izleyerek karşılık verme yolunu seçmiştir. ABD bu süreç içinde İran destekli unsurlara ait hedefleri vurmak suretiyle, Tahran’ın İsrail’e karşı hareket serbestisini büyük ölçüde engellerken, kendi kamuoyunu İran saldırılarına misliyle karşılık vererek, tatmin etme yoluna gidecektir. Böylece, İsrail dışında da toplu sivil ölümlere tanıklık edeceğimiz bir dönem başlamış demektir.