Share This Article
Prof. Dr. Ali Serdar Erdurmaz, DPE Başkan Yrd.
25 Şubat 2022
Rusya 22.02.2022 tarihinde Ukrayna’ya doğru askerî harekât başlatmıştı. Bugün dört koldan, askeri tabirle “konsantrik” bir saldırı gerçekleştirerek başkent Kiev yakınlarına süratle ulaşmıştır. Olay ABD ve Avrupa ülkelerinin kınama ve yaptırım söylemleri eşliğinde Rusya Devlet Başkanı Putin’in ABD ve Avrupa yaptırım tehditlerini umursamaz kararlılığıyla sürdürülmektedir.
Anlaşıldığı kadarıyla ABD’nin isteği yerine getirilmiş oluyor. Amaç, Avrupa’nın ödünü patlatmak ve ABD’nin ne kadar vazgeçilmez olduğunu bir kere daha Avrupa kıtasının gözlerinin önüne sermekti ABD Başkanı Biden gerilimin başından beri Başkan Putin’e verdiği mesajda biz ABD olarak askeri harekata karışmayacağız, NATO’da ben olmadan bir şey yapamaz sen bildiğin gibi davran imasında bulunmuştur. Bu durum Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelensky tarafından çok net bir şekilde “herkes bizi yalnız bıraktı, kimse yardımımıza gelmiyor” şeklinde ifade edilmiştir.
Avrupa Birliği ülkelerinin gerilimdeki politikalarına baktığımızda hepsinin çıkarları ve enerji bağımlılığından dolayı Rusya ile ilişkilerinde veya ikna çabalarında farklı yaklaşımlar takındığına şahit olmaktayız. Almanya ve İtalya Rusya ile yakın işbirliğinden dolayı son derece temkinli bir diyalog içine girmiş, Fransa Başkanı Macron yaptığı ziyarette bol bol konuşmuş ancak çözüm için herhangi bir somut getirisi olmamıştır. Hepsi tarafından verilen mesaj, eğer askeri harekata girişirsen biz müdahil olmayız ancak, Rusya’ya karşı “acayip” yaptırım uygularız şeklinde olmuştur.
Başkan Putin ne ABD’nin ne de Avrupa’nın başka bir ülkedeki çatışma için kendi askerini feda etmekten uzak duracağını hesap ettiği için hiç tereddüt etmeden saldırıyı başlatmış ve planladığı şekilde devam etmektedir. Askeri harekatın sonunda muhtemelen kendine müzahir, kukla bir hükümet kuracak, bir kısım birliklerini barış gücü olarak Ukrayna’da konuşlandıracak ve geri kalan askerlerini çekmeyi müteakip. “Ukrayna’ya gerekli dersi verdim ve çekildim. Zaten işgal etmek gibi bir niyetim yoktu. İşte, sözümü tuttum diyecektir”. Kendisine müzahir hükümet ise, Rusya’ya bağlılığını bildirerek, batıdan ve NATO’dan gelecek herhangi bir teklifi kabul etmeyeceğini ilan edecektir. Sonunda Rusya tarafından olay bu şekilde çözüme kavuşturulacaktır.
Peki ABD ve AB açısından durum nasıl bir gelişme gösterecektir?
Fransa Devlet Başkanı Macron’un “beyin ölümü” gerçekleşti dediği NATO’nun Rusya gerçeği ile ne kadar önem taşıdığı bir kez daha acı bir örnekle ABD tarafından bütün Avrupa’ya resmedilmiştir. Avrupa Birliği’nin kendi ordusunu kurma çabalarının yeniden gündeme gelen tehdit karşısında ne kadar zayıf bir olasılık olduğu Washington’un uyguladığı oynak siyasetle (bilinçli veya bilinçsiz olarak) bu konuda öncü olan ülkelere gösterilmiştir. ABD olmasa Avrupa kıtasının güvenliğinin sağlanamayacağı Biden ve ABD teknokratları tarafından örnekle sunulmuştur.
Şimdi NATO kendi derdine düşmüş, acaba Rusya daha batıya, Baltık ülkelerine karşı bir yayılma temayülü gösterir mi diye kara kara düşünmektedir. Veya Boğazlar konusunda herhangi bir talep gündeme gelir mi? Kim bilir?
Bundan sonra muhtemelen özellikle Doğu Avrupa üyesi ülkeler potansiyel olmaktan çıkmış Rus tehdidine karşı NATO’dan ve ABD’den daha somut destekler isteyecek ve NATO Stratejik Konsepti yeni tehdit değerlendirmesiyle birlikte, bütçe olarak ülke katkıları yeniden ele alınacaktır. Uyuma safhasına giren NATO silkinerek, kendisine gelmek için acil aksiyon planları uygulamaya koyacaktır. Washington bu girişimini başarıyla icra ederek “bir musibet bin nasihate bedeldir” özdeyişi doğrultusunda Avrupa üyesi ülkelere doğru yolu göstermiştir. Avrupa güvenliği için ABD ve NATO transatlantik işbirliği kaçınılmazdır.
Konuya Türkiye açısından bakarsak, Ankara açık bir şekilde Ukrayna’ya karşı Rus askeri harekatının durdurulması yolundaki çabalarını ortaya koymuş ve koymaktadır. Ankara Ukrayna ile stratejik ortak olarak elinden gelen yardımı yapmaktadır. Ancak sadece Türkiye’nin çabaları yeterli değildir. Diğer taraftan, Ankara Rusya ile iyi ilişkilerini sürdürme gayreti içindedir. Ancak, bir NATO üyesi ülke olarak Ankara Başkan Putin’in içinde yatan canavarı yakından algılama fırsatını en yakından tanıma imkanına sahip olarak ilişkilerde temkinli bir iyimserlik takınması gerektiğini değerlendirmelidir. Türkiye özellikle Doğu Akdeniz’de ve Karadeniz’de Rus varlığının sürdürülebilmesinde NATO için son derece önemli konumdadır. Bu konum Türkiye’nin NATO içinde önemini yeniden pekiştirecek ve Avrupa ve ABD’nin Ankara ile ilişkilerinde daha uyumlu politikalar ortaya koymasına neden olacak gibi görünmektedir. Türkiye’nin önünde eski gerilimleri telafi edecek fırsat yaratılmıştır. Bundan en iyi şekilde yararlanmak için öngörüde bulunma zamanı, önümüzde yeni yol haritaları açısından önemli addedilmektedir.