Share This Article
Prof. Serdar Erdurmaz
ABD’nin 11 Eylül 2021’e kadar askerlerini Afganistan’dan çekeceğini açıklaması ve derhal işleme koymasının ardından Taliban Kuzeydoğu’dan kendisine müzahir bölgeden saldırıya geçerek, Ağustos ayının ortasında başkent Kabil’e ulaşmayı başarmıştır. Taliban yaptığı açıklamada, kendilerinin bile tahmin edemedikleri bir süratle başarıya ulaştıklarını itiraf etmiştir. Afganistan Cumhurbaşkanı ve avanesi yaklaşan tehlike karşısında uçakla kaçmıştır.
ABD ve Batı ülkeleri BM şemsiyesi altında Afganistan’da yirmi yıl boyunca demokratik bir rejim tesisi için gerekli kurumları kurmak için çaba sarf etmiştir. ABD ve BM öncelikle merkezi bir hükümet kurarak, parlamentonun oluşturulması, “yasama, yürütme ve yargı” erkini yerine getirmek için ilgili kurumların kurulması, milli devlet şuurunun oturtulması, hukukun üstünlüğünün sağlanması ve insan haklarına saygılı bir demokratik rejimin yerleştirilmesi için yukarıdan aşağıya doğru işleyen bir yöntemle etkinlik göstermeye çalışmıştır.
Yukarıdan aşağıya doğru işleyen sistem ne demek diye düşünülebilir. Bilindiği gibi Afganistan 2001 öncesi Taliban yönetimi döneminde şeriat hükümleri ile yönetilen bir İslam devleti vasfındaydı. Halk ve özellikle kadınlar dini kuralların baskısıyla sinmiş ve eğitim düzeyi oldukça zayıf bir düzeyde yaşamlarını sürdürmekteydi. Televizyon, telefon, bilgisayar vs gibi iletişim vasıtaları da yasak olduğu için halkın hayatını idame kaygusu dışında başka şeylerle ilgilenmesi olasılık dışıydı. Özetle demokrasi, hukuk, insan hakları gibi kavramlar Afgan diyasporası dışında halk tarafından bilinmeyen kavramlardı. Diğer taraftan kabilelerin baskısı ve birbirleriyle güç mücadelesi halkı bezdirme noktasına getirmişti.
Halkın demokrasi algılaması ve bilgisi neredeyse sıfır düzeyindeyken, 2001 ABD müdahalesiyle yepyeni bir çığır açılarak, ABD’nin “Büyük Ortadoğu Projesi” gereği Taliban’ın pasifize edilerek, dini kurumların işlersiz hale getirilmesi ve demokratik kurumların tesisine çalışılması gündeme gelmiştir. Aslında Afgan halkı eğitim düzeyi, fikren ve sosyo-psikolojik olarak bu değişime hazırlıklı değildi. Bu nedenle, ABD yurt dışında eğitim görmüş Afganları kullanmak suretiyle arzu ettiği sistemi tesis etme yoluna gitmiştir. İlk Afghanistan Cumhurbaşkanı Hamid Karzai’nin bir zamanlar CIA için çalışmakta olduğunu düşünürsek, bu konuda nasıl bir yöntem izlendiğini görebiliriz. Ancak, demokratik merkezi hükümet hiçbir zaman halk tarafından benimsenerek, güven aşılayamadığı için başarılı olamamıştır. Bunun yanısıra, ABD tarafından modern silah ve teçhizatla donatılan Afgan güvenlik kuvvetleri ve silahlı kuvvetleri bir ülkenin savunulması için mutlak olan halk desteği ve savaşma azim ve iradesinden yoksun olduğu için Taliban saldırıları karşısında silah bırakarak kayıplara karışmışlardır.
Büyük Orta Doğu Projesi George W. Bush yönetimi tarafından gündeme getirilen ve özellikle müslüman dünyasında Arap ülkeleri, İran, Türkiye, Afghanistan ve Pakistan gibi ülkelerde değişimi öngören bir projedir. Türkiye daha sonra, ılımlı İslam modeli olarak kabul edilerek kapsamdan çıkartılmıştır. Amacı; Orta Doğu’daki Müslüman ülkelerde mevcut rejimleri demokratik, laik ve bilinçli bir toplum inşa ederek değişim sağlamak suretiyle ABD ve Batı ile olan ilişkilerinde siyasi ve ekonomik işbirliğini geliştirmektir.[1] Demokrasinin tesisi, iyi yönetim ve toplumun bilinçlendirilmesi ile ekonomik fırsatların yaratılması sağlanmaya çalışılacaktır. 2001 yılı müdahalesinin ardından ABD, NATO ve BM desteğinde demokratikleşme için her türlü desteği Afgan halkına sunmuştur. Öncelikle demokratik kurumların, diğer bir deyişle “yasama, yürütme ve yargı kurumlarının” tesisi, gerekli alt yapıların oluşturulması ve oturtulması. Bu kapsamda parlamento, kolluk kuvvetleri ve silahlı kuvvetlerin örgütlenmesi, Afgan halkında milli şuurun oluşturularak, “Devlet İnşası-Nation Building” için gerekli bilinci oluşturma çabaları ve halkın kabile liderlerinden ve Taliban’dan ziyade merkezi hükümete güveninin sağlanması çalışmaları bitmez tükenmez bir çaba ile ortaya konulmuştur. Bütün bunlara rağmen, yine tekrar ediyorum, muhtelif etnik yapıdan ve kabilelerden oluşan halkın merkezi hükümete güveni sağlanamadığından bütün gayretler başarılı olamamıştır.
ABD Başkanı Joe Biden 16 Ağustos günü ulusa yaptığı konuşmasında, ABD’nin görevi “Nation Building-Devlet İnşası” değildir. Oradaki terörü sona erdirmektir” demekle, ABD’nin Büyük Orta Doğu İnisiyatifi’nden çekildiğini ve bunun başarısızlığını itiraf ettiği şeklinde anlaşılmaktadır.
Bu durum, ABD ve Batı’nın farklı rejimlere tepeden inme rejim değişikliği zorlamasının başarı getirmediğini Suriye örneğinde olduğu gibi bir defa daha ortaya koymuştur.
[1] Mirkasymov Bakhtiyar, The US Greater Middle East Initiative, Policy Perspectives, Vol. 4, No. 2 (July – December 2007), pp. 1-20 (20 pages), Published By: Pluto Journals, https://www.jstor.org/stable/42909171